Raporlar > ABD Dini Özgürlükler Raporu: Türkiye'de Sünniler kayırılıyor

ABD Dini Özgürlükler Raporu: Türkiye'de Sünniler kayırılıyor
ABD'nin yıllık Uluslararası Din Özgürlüğü Raporu'nda, dünyada geçen yıl Yahudilere ve Müslümanlara yönelik ayrımcılığın arttığına dikkat çekiliyor.

Raporda, Belçika ve Birmanya'da Müslümanlara kısıtlama ve baskıların arttığı belirtilirken, anti-semitizmin yükselişte olduğu ülkelerin başında da Venezüela, Mısır ve İran sayılıyor.

Çin, Kuzey Kore, Eritre, Suudi Arabistan, Sudan ve Özbekistan gibi ülkeler de "endişe" uyandıran ülkeler arasında.

Raporun Türkiye ile ilgili bölümü ise geçen yılkinden çok farklı değil.

Raporda geçen yıl olduğu gibi, dini özgürlüklerin anayasal ve yasal güvence altında olmasına rağmen, kısıtlamaların sürdüğüne ve Sünnilerin kayırıldığına işaret ediliyor.

Alevilere karşı ayrımcılık

Türkiye'ye ayrılan 16 sayfada, Sünni Müslümanlara kayırıcı yaklaşıldığı vurgulanıyor. Sünni mezheplere hizmet eden camilerin ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın devlet desteğine sahip olduğu belirtilirken, sayıları 15-25 milyon civarında olduğu ifade edilen Alevilerin ise devlet tarafından "heterodoks Müslüman mezhebi" olarak görüldüğü ve finansal olarak desteklenmediği kaydediliyor.

Raporda ayrıca, Lozan Anlaşması tarafından azınlık olarak tanınan Ermeni Ortodoks, Rum Ortodoks ve Yahudi nüfusun kendi okullarını idare edebildiği, diğer dini grupların ise kendi okullarını açamadığı dile getiriliyor.

Dini vakıf mülkleri

"Hükümet, önceki yıllarda el konulan azınlıklara ait dini vakıfların mülklerinin iadesine veya tazminine devam ediyor" denilen raporda, 40 yıldır kapalı durumda olan Heybeliada Ruhban Okulu'nun ise hangi yasal organ tarafından tekrar açılabileceğine açıklık getirilmediği söyleniyor.

Rapordaki önemli bazı detaylar şunlar:

  • Her ne kadar anayasa "Kimse dini inançlarını açıklamaya zorlanamaz" dese de, nüfuz cüzdanlarındaki bir bölüm, kişiyi dini inancını açıklamaya zorlamaktadır. Aleviler, Bahailer ve Yezidiler kendi dini kimliklerini yazamamaktalar çünkü verilen seçenekler içinde bunlar yer almamaktadır.
  • Dini konuşmalar ve din değiştirme kanuni olsa da bazı Müslüman, Hristiyan ve Bahailer devlet kısıtlamalarıyla; izlemeye ve çocuklara dini bilgiler sağlama veya din propagandası (misyonerlik) yapma suçlamasıyla bazen tacizlerle karşı karşıya bulunmaktadırlar.
  • Dini inançlarından dolayı askerlik yapmak istemeyen en azından bir Yehova Şahidi vicdani retçinin hapse atılması da dahil, din özgürlüğünün suistimal edildiği haberleri yansıdı.

'Yeni azınlık gruplar oluşuyor'

  • Ceza hukuku imamların, papazların, hahamların ve diğer dini liderlerin hükümeti veya devletin kanunlarını eleştirmesini yasaklıyor. Buna uyulmadığı halde bir aydan bir yıla veya ağırlığına göre üç aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
  • Dini cemaatlere ibadet edebilme özgürlüğü tanınırken, ülkenin son yıllarda gelişen ekonomisi nedeniyle Afrika ve Filipinler gibi yerlerden gelen Katolik, Rus Ortodokslar gibi yeni azınlık gruplar da Türkiye'de oluşuyor.
  • Yahudi liderler, toplumun belli kesiminin anti-semitik duygular ifade etmeye devam ettiğini söylüyor.
  • Birçok Alevi mecburi dini eğitime kendi doktrin veya inançları alınmadığı için ayrımcılıkla karşı karşıya kaldı.
  • Aleviler Cemevi açmak istediklerinde engellerle karşılaştıklarından bahsettiler. İnşaat edilen Cemevleri ise hukuki statüye sahip olmadıklarından dolayı Diyanet'ten finansal destek alamadılar.

Fazıl Say'a suçlama, başörtüsü yasağı

  • Hükümet kişileri ve organizasyonları dini değerlere küfretmekle suçladı. Haziran ayında piyanist Fazıl Say attığı Tweeter mesajlarıyla dini değerlere hakaret etme ve kamuoyuna nefret ve düşmanlık yaratmakla suçlandı ve savcılar kendisine dava açtı.
  • Başörtüsü yasağı, devlet daireleri ve ilkokullarda uygulanmaya devam etti. Ama YÖK, üniversiteler ve bazı iş yerlerinde yasak uygulanmıyor.
  • Hükümet Fener Rum Ortodoks Patriği'nin 'Ekümenik' statüsünü tanımamaya devam etti.
  • 2003'teki iyileştirmelere rağmen yetkililer 1923'ten bu yana sadece bir yeni kilise kurulmasına izin verdi.
  • Hrant Dink davasında tüm sanıklar ciddi bir suç olan 'silahlı örgüt üyeliği' suçlamasından beraat etti, mahkeme 'organize suç' için yeterli delil bulamadı.
  • Raporda son yıllardaki dini azınlıklara yönelik şiddet olayları hatırlatılırken geçtiğimiz yıl bedenine öldürüldükten sonra haç kazınan 84 yaşındaki bir Ermeni kadının cinayetine değinildi.

Olumlu gelişmeler:

  • Fener Rum Ortodoks Patriği, Şubat ayında tarihte ilk kez, kamuoyuna kapalı bir oturumda parlamentonun Anayasa Komisyonu'na konuştu. Daha sonra Süryani Ortodoks cemaati adına da temsilciler konuşma yaptılar.
  • Hükümet, 2011 yılında yayımladığı bir karar ile önceki yıllarda el konan dini topluluk vakıflarına ait mal varlıkları için bunları iade etmeyi veya tazminat ödemeyi sürdürdü.
  • Son iki yılda Yahudilere karşı önemli bir şiddet olayı olmadı. Ülkedeki Yahudilerin durumu genel olarak diğer Müslüman ülkelerden daha iyi ve gerektiğinde devletten koruma alabilmekteler.
  • Hükümet, Selçuk'taki Meryem Ana Evi, Demre'deki St. Nicholas, Antakya'daki St. Peter ve Van'daki Akdamar kiliseleri ile Trabzon'daki Sümela Manastırı gibi, daha önceden devlet müzesi haline dönüştürülen önemli dini mekanlarda, yıllık dini ayinlerin yapılmasına yine izin verdi.
  • Diyarbakır Belediyesi'nin metruk durumdaki Ermeni kilisesi St. Giragos'un yenilemesi sonrasında 97 yıl sonra ilk kez ayin düzenlendi.
Dünyada anti-semitizm ve Müslümanlara yönelik kısıtlamalar
Raporun diğer bölümlerinde ise Mısır medyasında zaman zaman Yahudi soykırımının inkar edildiği veya övüldüğü belirtiliyor, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin de bir dini liderin Yahudiler aleyhine konuşmasının ardından "Amin" dediği hatırlatılıyor.

Venezüela'da ise hükümeti destekleyen medyanın, muhalefet liderlerinden birinin ataları arasında Yahudiler olmasını gündeme taşıdığı not ediliyor.

"Yahudilerin şeytanlaştırıldığı ve iftiraya maruz kaldığı" belirtilen İran da anti-semitizmin yükseldiği ülkeler arasında sayılıyor.

Belçika'daki eğitim kurumlarında yüzü kapatan dini giysilerin ve Hindistan'ın Mangalore kentindeki okullarda başörtüsünün yasaklanması, Müslümanlara yönelik kısıtlamalara örnek olarak gösteriliyor raporda.

Raporda, Birmanya'daki Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddet ve ayrımcılığın devam ettiği de kaydediliyor.

Pakistan ise raporda, hem Hristiyanların hem de Şii ve Ahmedi Müslümanların baskı gördüğü bir ülke olarak resmediliyor.

Raporu kamuoyuna duyuran ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, kendi ülkesinin karnesinin "mükemmel olmadığını" itiraf etti.

"İnancını açıklamanın, inanma veya inanmamanın, inancının gereklerini yerine getirmenin her insanın doğuştan gelen hakkı olduğunu" dile getiren Kerry, "Bütün ülkelerden, özellikle bu raporda belirtilenlerden, bu temel hakkı koruma altına almalarını arzu ederim."

BBCTurkish.com, 21.05.2013

ABD 2012 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu açıklandı

Raporun Türkiye bölümünde, devletin dini özgürlüklere saygısının yıl boyunca devam ettiği ancak Sünni İslami gruplara lehte muamelede bulunduğu savunuldu

Raporun Türkiye'ye ilişkin bölümünün özetinde, Türk Anayasası ve kanunların dini özgürlükleri koruduğu ancak bazı yasa, politikalar ile anayasal hükümlerin bu hakları kısıtladığı ileri sürüldü.

Devletin, dini grupların üyelerini etkileyen birçok kısıtlamaları uyguladığı iddia edilen raporda, "Dini inançları nedeniyle askerlik yapmayı reddeden en azından bir kişinin tutuklanması dahil dini özgürlüklerin suistimal edildiğine dair bazı raporlar var" ifadesi kullanıldı.

‘HÜKÜMET DİNİ VAKIFLARIN MÜLKLERİNİN İADESİNE VEYA TAZMİNİNE DEVAM EDİYOR’

Hükümetin dini özgürlüklere saygı yönündeki eğiliminin yıl boyunca önemli ölçüde değişmediği belirtilen raporda, şunlar yer aldı:

"Genellikle Rum, Ermeni ve Süryani Ortodokslar ile Ermeni Protestan ve Yahudi toplumu dahil Osmanlı döneminde resmi olarak tanınan dini grupların üyeleri, kendi ibadetlerini uygulama özgürlükleri bulunduğunu bildirdi. Hükümet, önceki yıllarda el konulan azınlıklara ait dini vakıfların mülklerinin iadesine veya tazminine devam ediyor. Hükümet, 40 yıldır kapalı durumda olan Heybeliada Ruhban Okulu'nun hangi yasal merci altında tekrar açılabileceğine açıklık getirmedi.

Devlet kurumlarında ve ilköğretim okullarında başörtüsü yasağı yürürlükte kalmaya devam ediyor ama hükümet, üniversitelerde ve bazı çalışma mekanlarında bu yasağı dayatmıyor. Bazı dini gruplar, üyelerini ve din adamlarını eğitmede, mülk satın almada, devlete kaydolmakta kısıtlamalarla yüz yüze kalmakta. Dini konuşmalar ve din değiştirme yasal olsa da bazı Müslüman, Hristiyan ve Bahailerin devlet kısıtlamaları, gözetleme ve çocuklara dini bilgiler sağlama veya din propagandası yapma suçlamasıyla ara ara tacizlerle karşı karşıya bulunmakta".

"SÜNNİ MÜSLÜMANLARLA DİĞERLERİNE FARKLI MUAMELE"

Hükümetin Sünni İslami gruplara lehte ve ön yargılı muamelede bulunduğu savunulan raporda, Diyanet İşleri Başkanlığının görevine değinilerek, hükümetin diğer dinlerden liderler, eğiticiler ve görevlileri istihdam etmediği vurgulandı.

Raporda, cami arsalarını devletin bağışladığı, çoğunlukla cami inşaatlarının Diyanet İşleri Başkanlığı ve belediyeler tarafından fonlandığı ve yine belediyelerin, buraların elektrik, su gibi faturalarını yatırdığı belirtilerek, "Bu imtiyazlar eşsiz bir şekilde sadece Sünni Müslümanlara yönelik. Ülkedeki birçok cami, yarı devlet kurumu olan Diyanet'e ait. Devlet, Alevileri heterodoks (kabul edilmiş din kurallarına aykırı) Müslümanlar olarak görüyor ve Alevi Müslümanların dini ibadetlerini finansal olarak desteklemiyor" ifadesine yer verildi. Raporda, cami ve mescitlere uygulanan kolaylıkların ve kriterlerin kilise ve diğer dini mekanların açılmasında uygulanmadığı ve Sünni Müslümanların ibadet yerlerine yönelik tek taraflı ayrımcılık uygulandığı değerlendirmesinde bulunuldu.

Dini görevlilerin, görevleri sırasında devleti "kötülemesinin" yasak olduğu, devletin sadece Sünni Müslüman din adaları için eğitim verdiği kaydedilen raporda, dini gruplar dahil tüm organizasyonların dernek veya birlik olarak kaydolması gerektiği, dini grupların kayıt yaptırabilmesi için kendilerini yardım veya kültürel konularla ilişkilendirmeleri gerektiği belirtildi.

Raporda, Rum ve Ermeni Ortodokslar ile Yahudi toplumunun Milli Eğitim Bakanlığının nezaretinde okullar açabildiği, 2012-2013 öğretim yılında hükümetin, kayıtlı olmayan Ermeni göçmenler dahil, Türk vatandaşı olmayan Rum ve Ermeni Ortodokslar ile Yahudilere kendi toplum okullarına kayıt yaptırma izni verdiği ama Süryani Ortodokslar azınlık olarak görülmediği için bu toplumdaki çocukların kendi dini eğitimlerini alamadığı bildirildi.

İmam hatip liseleri ile ilgili yeni düzenlemelere değinilen raporda, bunun dini eğitimin daha küçük yaşlardan itibaren alınabilmesine imkan tanıdığına işaret edildi.
Nüfus cüzdanlarında kişilerin dininin yazılı olduğu ama Bahai, Alevi ve Yezidi'lerin dinlerini nüfus cüzdanına yazdıramadığı ifade edilen raporda, devletin, "laik devleti" koruma gerekçesiyle hükümet kurumlarında İslami ifadelere yönelik kısıtlamaları dahil, Müslümanlar ve diğer dini gruplara yönelik sınırlamalarının ise devam ettiği ileri sürüldü. Buna rağmen üniversiteler dahil birçok devlet kurumunda mescitlerin bulunmaya devam ettiği ama bir mescidi bulunan TBMM'de, Alevi milletvekillerinin ibadetleri için cemevi kurma taleplerinin ise hükümet tarafından reddedildiği belirtildi.

Raporda, sufi ve diğer tarikat ve cemaatlerin 1925 yılından bu yana yasak olmasına rağmen aktif ve yaygın olmaya devam ettiği ve devletin de bu yasağı uygulamadığı ifade edildi.

FAZIL SAY RAPORDA

Raporda, devletin kutsal şeylere hakaret bağlamında çeşitli vesilelerle kişi ve kurumlara cezalar getirdiği bildirilerek, sanatçı Fazıl Say'ın aldığı cezaya değinildi ve konunun ayrıntılarına yer verildi.

‘İLK KEZ BİR DİNİ AZINLIK GRUP LİDERİ TBMM'DE TOPLANTIYA KATILDI’

Raporda, Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'un geçen yılın şubat ayında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda konuşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir dini azınlık grup liderinin TBMM'de toplantıya katıldığı, Süryani Ortodoks toplumu temsilcilerinin de bu komiteye sunum yaptığı bilgisi yer aldı.

Raporda, hükümetin, azınlık (cemaat) vakıflarına, önceki yıllarda el konulan mülklerini tekrar almaları ve tanzimine izin vermeye devam ettiği hatırlatıldı.

Bunun yanında, 2010 yılında olduğu gibi hükümetin, "Selçuk'taki Meryem Ana Evi, Demre'deki St. Nicholas, Antakya'daki St. Peter ve Van'daki Akdamar kiliseleri ile Trabzon'daki Sümela Manastırı" gibi, daha önceden devlet müzesi haline dönüştürülen önemli dini mekanlarda, yıllık dini ayinlerin yapılmasına yine izin verdiğine işaret edilen raporda, Diyarbakır Belediyesinin de terk edilmiş Ermeni kilisesi olan St. Giragos'un renovasyonu sonrasında 97 yıl sonra ilk kez ayin düzenlendiğine değinildi.
Raporda ayrıca ülke genelindeki birçok belediyenin de terk edilmiş veya ticari mekanlar haline gelmiş kiliselerin, binanın dini önemini vurgulayacak kültür merkezleri veya müzelere dönüştürme konusunda planlar başlattığına dikkat çekildi.

"DİNİ ÖZGÜRLÜKLERE SAYGI..."

Dini özgürlüklere saygının toplumsal statüsü ile ilgili bölümde de Türkiye'de dini inanç ve pratiklere yönelik toplumsal ayrımcılık ve ihlallerin olduğuna dair raporların bulunduğu belirtilerek, Hristiyan, Bahai ve Aleviler dahil Sünni olmayan birçok Müslüman ve diğer dini azınlıkların tehdit ve toplumsal şüphecilikle yüz yüzü olduğu değerlendirmesinde bulunuldu.

Yahudi liderlerin toplumdaki bazı kesimlerde Yahudi düşmanlığına yönelik düşüncelerin ifade edilmeye devam ettiğini bildirdiği belirtilen raporda, İslam'dan başka bir dine geçmek isteyenlerin yakınları ve komşularınca şiddete ve tacize uğradığı kaydedildi. Raporda, Türkiye'deki Musevi liderlerin, Yahudi karşıtlığına dair kaygılarını ve Yahudi karşıtı duvar yazıları ve tehditlerin, doğrudan Ortadoğu'daki olaylarla bağlantılı olduğuna inandıkları ifade ettiği belirtilen raporda, Musevi liderlerin, azınlık cemaat liderleri ve sinagoglara yönelik Türk otoritelerin sağladığı koruma ve işbirliğinden de memnuniyetlerini bildirdikleri kaydedildi.

Raporda, "milliyetçilik ve dinin iç içe geçtiği, bu nedenle birçok olayın, özellikle etnik veya dini hoşgörüsüzlükle ilgili olup olmadığı ayrımının zorlaştığı" yorumu yapıldı.
Raporla ilgili ABD Dışişleri Bakanlığında düzenlenen toplantıda konuşan ABD'nin Uluslararası Dini Özgürlükler Özel Temsilcisi Suzan Johnson Cook, Türkiye'nin dini kıyafetlere yönelik kısıtlamaları gevşeterek, kız öğrencilerin belirli dini sınıflar ve İslami okullarda başörtüsü takmalarına izin verdiğini söyledi.

Radikal, 20.05.2013

Dini Özgürlükler Raporu'nda "Fazıl Say" vurgusu 
ABD Dışişleri Bakanlığının Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nun Türkiye bölümünde, devletin dini özgürlüklere saygısının yıl boyunca devam ettiği ancak Sünni İslami gruplara lehte muamelede bulunduğu savunuldu.
 
Raporun Türkiye'ye ilişkin bölümünün özetinde, Türk Anayasası ve kanunların dini özgürlükleri koruduğu ancak bazı yasa, politikalar ile anayasal hükümlerin bu hakları kısıtladığı ileri sürüldü.

Devletin, dini grupların üyelerini etkileyen birçok kısıtlamaları uyguladığı iddia edilen raporda, "Dini inançları nedeniyle askerlik yapmayı reddeden en azından bir kişinin tutuklanması dahil dini özgürlüklerin suistimal edildiğine dair bazı raporlar var" ifadesi kullanıldı.

Hükümetin dini özgürlüklere saygı yönündeki eğiliminin yıl boyunca önemli ölçüde değişmediği belirtilen raporda, şunlar yer aldı:

"Genellikle Rum, Ermeni ve Süryani Ortodokslar ile Ermeni Protestan ve Yahudi toplumu dahil Osmanlı döneminde resmi olarak tanınan dini grupların üyeleri, kendi ibadetlerini uygulama özgürlükleri bulunduğunu bildirdi. Hükümet, önceki yıllarda el konulan azınlıklara ait dini vakıfların mülklerinin iadesine veya tazminine devam ediyor. Hükümet, 40 yıldır kapalı durumda olan Heybeliada Ruhban Okulu'nun hangi yasal merci altında tekrar açılabileceğine açıklık getirmedi.

Devlet kurumlarında ve ilköğretim okullarında başörtüsü yasağı yürürlükte kalmaya devam ediyor ama hükümet, üniversitelerde ve bazı çalışma mekanlarında bu yasağı dayatmıyor. Bazı dini gruplar, üyelerini ve din adamlarını eğitmede, mülk satın almada, devlete kaydolmakta kısıtlamalarla yüz yüze kalmakta. Dini konuşmalar ve din değiştirme yasal olsa da bazı Müslüman, Hristiyan ve Bahailerin devlet kısıtlamaları, gözetleme ve çocuklara dini bilgiler sağlama veya din propagandası yapma suçlamasıyla ara ara tacizlerle karşı karşıya bulunmakta".

"Sünni Müslümanlarla diğerlerine farklı muamele"

Hükümetin Sünni İslami gruplara lehte ve ön yargılı muamelede bulunduğu savunulan raporda, Diyanet İşleri Başkanlığının görevine değinilerek, hükümetin diğer dinlerden liderler, eğiticiler ve görevlileri istihdam etmediği vurgulandı.

Raporda, cami arsalarını devletin bağışladığı, çoğunlukla cami inşaatlarının Diyanet İşleri Başkanlığı ve belediyeler tarafından fonlandığı ve yine belediyelerin, buraların elektrik, su gibi faturalarını yatırdığı belirtilerek, "Bu imtiyazlar eşsiz bir şekilde sadece Sünni Müslümanlara yönelik. Ülkedeki birçok cami, yarı devlet kurumu olan Diyanet'e ait. Devlet, Alevileri heterodoks (kabul edilmiş din kurallarına aykırı) Müslümanlar olarak görüyor ve Alevi Müslümanların dini ibadetlerini finansal olarak desteklemiyor" ifadesine yer verildi.

Raporda, cami ve mescitlere uygulanan kolaylıkların ve kriterlerin kilise ve diğer dini mekanların açılmasında uygulanmadığı ve Sünni Müslümanların ibadet yerlerine yönelik tek taraflı ayrımcılık uygulandığı değerlendirmesinde bulunuldu.

Dini görevlilerin, görevleri sırasında devleti "kötülemesinin" yasak olduğu, devletin sadece Sünni Müslüman din adamları için eğitim verdiği kaydedilen raporda, dini gruplar dahil tüm organizasyonların dernek veya birlik olarak kaydolması gerektiği, dini grupların kayıt yaptırabilmesi için kendilerini yardım veya kültürel konularla ilişkilendirmeleri gerektiği belirtildi.

Raporda, Rum ve Ermeni Ortodokslar ile Yahudi toplumunun Milli Eğitim Bakanlığının nezaretinde okullar açabildiği, 2012-2013 öğretim yılında hükümetin, kayıtlı olmayan Ermeni göçmenler dahil, Türk vatandaşı olmayan Rum ve Ermeni Ortodokslar ile Yahudilere kendi toplum okullarına kayıt yaptırma izni verdiği ama Süryani Ortodokslar azınlık olarak görülmediği için bu toplumdaki çocukların kendi dini eğitimlerini alamadığı bildirildi.

İmam hatip liseleri ile ilgili yeni düzenlemelere değinilen raporda, bunun dini eğitimin daha küçük yaşlardan itibaren alınabilmesine imkan tanıdığına işaret edildi.

Nüfus cüzdanlarında kişilerin dininin yazılı olduğu ama Bahai, Alevi ve Yezidi'lerin dinlerini nüfus cüzdanına yazdıramadığı ifade edilen raporda, devletin, "laik devleti" koruma gerekçesiyle hükümet kurumlarında İslami ifadelere yönelik kısıtlamaları dahil, Müslümanlar ve diğer dini gruplara yönelik sınırlamalarının ise devam ettiği ileri sürüldü.

Buna rağmen üniversiteler dahil birçok devlet kurumunda mescitlerin bulunmaya devam ettiği ama bir mescidi bulunan TBMM'de, Alevi milletvekillerinin ibadetleri için cemevi kurma taleplerinin ise hükümet tarafından reddedildiği belirtildi.

Raporda, sufi ve diğer tarikat ve cemaatlerin 1925 yılından bu yana yasak olmasına rağmen aktif ve yaygın olmaya devam ettiği ve devletin de bu yasağı uygulamadığı ifade edildi

Fazıl Say raporda

Raporda, devletin kutsal şeylere hakaret bağlamında çeşitli vesilelerle kişi ve kurumlara cezalar getirdiği bildirilerek, sanatçı Fazıl Say'ın aldığı cezaya değinildi ve konunun ayrıntılarına yer verildi.

Raporda, Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'un geçen yılın şubat ayında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda konuşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir dini azınlık grup liderinin TBMM'de toplantıya katıldığı, Süryani Ortodoks toplumu temsilcilerinin de bu komiteye sunum yaptığı bilgisi yer aldı.

Raporda, hükümetin, azınlık (cemaat) vakıflarına, önceki yıllarda el konulan mülklerini tekrar almaları ve tanzimine izin vermeye devam ettiği hatırlatıldı.

Bunun yanında, 2010 yılında olduğu gibi hükümetin, "Selçuk'taki Meryem Ana Evi, Demre'deki St. Nicholas, Antakya'daki St. Peter ve Van'daki Akdamar kiliseleri ile Trabzon'daki Sümela Manastırı" gibi, daha önceden devlet müzesi haline dönüştürülen önemli dini mekanlarda, yıllık dini ayinlerin yapılmasına yine izin verdiğine işaret edilen raporda, Diyarbakır Belediyesinin de terk edilmiş Ermeni kilisesi olan St. Giragos'un renovasyonu sonrasında 97 yıl sonra ilk kez ayin düzenlendiğine değinildi.

Raporda ayrıca ülke genelindeki birçok belediyenin de terk edilmiş veya ticari mekanlar haline gelmiş kiliselerin, binanın dini önemini vurgulayacak kültür merkezleri veya müzelere dönüştürme konusunda planlar başlattığına dikkat çekildi.

"Dini özgürlüklere saygı..."

Dini özgürlüklere saygının toplumsal statüsü ile ilgili bölümde de Türkiye'de dini inanç ve pratiklere yönelik toplumsal ayrımcılık ve ihlallerin olduğuna dair raporların bulunduğu belirtilerek, Hristiyan, Bahai ve Aleviler dahil Sünni olmayan birçok Müslüman ve diğer dini azınlıkların tehdit ve toplumsal şüphecilikle yüz yüzü olduğu değerlendirmesinde bulunuldu.

Yahudi liderlerin toplumdaki bazı kesimlerde Yahudi düşmanlığına yönelik düşüncelerin ifade edilmeye devam ettiğini bildirdiği belirtilen raporda, İslam'dan başka bir dine geçmek isteyenlerin yakınları ve komşularınca şiddete ve tacize uğradığı kaydedildi.

Raporda, Türkiye'deki Musevi liderlerin, Yahudi karşıtlığına dair kaygılarını ve Yahudi karşıtı duvar yazıları ve tehditlerin, doğrudan Ortadoğu'daki olaylarla bağlantılı olduğuna inandıkları ifade ettiği belirtilen raporda, Musevi liderlerin, azınlık cemaat liderleri ve sinagoglara yönelik Türk otoritelerin sağladığı koruma ve işbirliğinden de memnuniyetlerini bildirdikleri kaydedildi.

Raporda, "milliyetçilik ve dinin iç içe geçtiği, bu nedenle birçok olayın, özellikle etnik veya dini hoşgörüsüzlükle ilgili olup olmadığı ayrımının zorlaştığı" yorumu yapıldı.

Raporla ilgili ABD Dışişleri Bakanlığında düzenlenen toplantıda konuşan ABD'nin Uluslararası Dini Özgürlükler Özel Temsilcisi Suzan Johnson Cook, Türkiye'nin dini kıyafetlere yönelik kısıtlamaları gevşeterek, kız öğrencilerin belirli dini sınıflar ve İslami okullarda başörtüsü takmalarına izin verdiğini söyledi.
 
cnnturk.com, 20.05.2013
Konu ile ilgili sayfalar...
10/7/2016 - Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün 2016 raporuna göre Türkiye, çalışmayan ve okumayan genç nüfus sıralamasında ilk sırada...
6/3/2016 - ABD'den 'Terörizm 2015 raporu': Dünyada düştü Türkiye'de arttı ...
3/7/2016 - Türkiye Toplumsal Cinsiyet Eşitliği'nde 145 ülke arasında 130'uncu sırada...
2/20/2016 - UNESCO’nun raporuna göre, dünyanın yüzde 40'ı anadilde eğitim görmüyor ...
1/27/2016 - Freedom House raporunda Türkiye internet özgürlüğünde Etiyopya ve Tayland'la aynı ligde!...
Bütün başlıklar için tıklayınız