Raporlar > Yardım dağıtanlar muhtaçları anlatıyor

Yardım dağıtanlar muhtaçları anlatıyor

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı Sosyal Yardım Algısı ve Yoksulluk Kültürü araştırmasının en çarpıcı bölümlerinden birini yardımları dağıtan personelin, yardım alanlarla ilgili görüşleri oluşturuyor.
 

Ankara, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Samsun ve Van’da yardım dağıtan 111 görevli ile yüz yüze anket yapılıyor. Personelin yaklaşık yarısını üniversite mezunları, yüzde 41’ini ise lise ve dengi okul mezunları oluşturuyor. Bunların yüzde 68’ini evli çalışanlardan oluşuyor.

ÇÜNKÜ TEMBELLER…  BAŞBAKAN’DAN ETKİLENİYORLAR

Öncelikle vatandaşın neden yardım aldığı soruluyor. Kurum personeli buna gerekçe olarak işsizlik, fakirlik, yetiştirdikleri ürünlerin para etmemesi, kredi kartı borçları gibi nedenleri sıralıyor.

Ayrıca tembellik, rahata alışma, devletin yardım etmeye mecbur olduğunu düşünmeleri, komşuları yardım aldığı için ve Başbakan’ın televizyon konuşmalarından etkilendikleri için yardım aldıkları yanıtını veriyorlar.

Bazı kurum çalışanları, toplumda tembelliğin yaygın olduğunu, kolaya kaçıldığını ve hazıra konmanın alışkanlık haline getirildiğini vurguluyorlar.

BEDDUA EDİYORLAR

Yardım dağıtanlar vatandaşın yardımlar karşılığında devlete duacı olduğunu, bağlılıklarının ve güvenlerinin arttığını, önyargılarının kırıldığını anlatıyorlar.

Ancak….. Bazılarının yardım aldıkları sürece görüşlerinin olumlu olduğunu ama bir kez yardım almadıklarında ‘Allah belanızı versin’ diyerek beddualar savurduklarına dikkat çekiyorlar.

Bir bölümünün yardımı aldığı anda mutlu olurken, kısa süre sonra unuttuğunu belirtiyor.

Bir bölümünün ise verilen yardımı az bulup kızıp gittiğini anlatıyor.

GENÇLERDE ALIŞKANLIK OLDU

Kurum çalışanları, özellikle gençlerde yardımların alışkanlık haline geldiği tespiti yapıyorlar. 28-40 yaş grubundakileri yardımların tembelliğe ittiğini belirten çalışanlar, bu nedenle dul, hasta ve yaşlılara yardımda bulunurken; gençlere karşı daha dikkatli olduklarını ve dosya açmamaya çalıştıklarını belirtiyorlar.

KÖMÜR İÇİN SİGORTALI İŞE GİRMİYORLAR

Kömür almak için sigortala işlere girmedikleri tespiti yapan görevliler, “1 ton kömür için hayatlarını feda ediyorlar” diyorlar. İşsizlikten sıkça şikayet etmekle birlikte, iş bulduklarında alacakları yardımın kesileceği korkusuyla sigortalı çalışmayı tercih etmediklerini söylüyorlar.

PİŞKİN, AÇ GÖZLÜ, KURNAZ…

Gerçekten yardıma ihtiyacı olanların sakin, mülayim, çekingen, yaşlı, utangaç olduğunu belirtiyorlar. Ancak olumsuz niteliklerle tanımlanan diğer grubu ise “Tembel, bencil, sert ve saldırgan tavırlar sergileyen, pişkin, aç gözlü, durumu kanıksamış, tedirgin, kendine acındırma çabası içinde olan, baskı kurmaya çalışan, tacizkar, tehdit eden, kurnaz, eğitim düzeyi düşük, hayatta kaybedecek bir şeyi olmayan, neden çalışmıyorsun sorusuyla karşılaşmamak için yardım almaya eşini gönderen maço erkek, resmi nikahları olmayan, genellikle göç etmiş, genellikle hasta, daha çok işsizliğin sıkıntısını yaşayan, çalışabilecekleri işlerin sınırlı olmasından dolayı psikolojik sorunları olan” sözleriyle tanımlıyorlar.

Çalışabilecek durumda olanların devletten yardım değil iş istediklerini aktarıyorlar. Ancak verilen işlerde çalışmadıklarını belirtiyorlar. “Cebinizden mi veriyorsunuz devlet veriyor” diye her şeyi istediklerini vurguluyorlar.

BOYNU BÜKÜK, OMUZLAR ÇÖKÜK

Yardım alan insanların mahcubiyetlerinin beden dillerine de yansıdığı gözlenmiş. “Omuzları çökük, boynu büküktür, eller açık vaziyette hafifçe çekinerek uzanmaktadır” şeklinde ifade edilmiş.

SİYASİ PARTİDEN SANIYORLAR

Yardım dağıtan görevliler, bazılarının yardımları devletten ziyade siyasi partilerle özdeşleştirdiklerine dikkat çekiyorlar. Bunda siyasi partilerin bu tarz yardımları propaganda aracı olarak kullanmalarının rol oynadığına dikkat çekiyorlar.

ÖLMEZLER!

Yardım alanların yardımsız yaşayamayacaklarını belirtmelerine karşın, yardım dağıtanlar hiç de böyle düşünmüyorlar. Görevliler, bu insanların yardım almadan da hayatlarını sürdürebileceklerini vurguluyorlar. Bir bölümü ise ‘kısmen devam ettirebilirler ama ihtiyaçları olduğu sürece yardımlar devam etmelidir’ diyor. Genel olarak ise yardımların belli şartlara bağlanması, yaşlılık ve hastalık dışında ömür boyu yardım verilmemesi gerektiğinin altını çiziyorlar.

Yardım alanlarının yüzde 90’ının ihtiyaç sahibi olduğunu, ancak yüzde 10’unun yardımları istismar ettiklerini düşünüyorlar.

ARAŞTIRMANIN İLGİNÇ SONUÇLARI

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı Sosyal Yardım Algısı ve Yoksulluk Kültürü araştırmasının sonuç bölümünde Türkiye’de giderek azalmakla birlikte yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdüren 14 milyon kişilik bir kitle olduğu anımsatılıyor.

30 ilde 2032 denekle yüz yüze görüşme yöntemiyle yapılan araştırma, Türkiye’de kamusal yardım sisteminin, mevcut haliyle önemli sorunlara sahip olup sürdürülebilir olmadığını ortaya koyuyor. Yardımların düzensiz, süreksiz ve yılın belirli dönemleri ağırlı gerçekleştirildiğine dikkat çekiyor.

Yoksullar en fazla gıda ve yakacak yardımına ihtiyaç duyuyor. Eğitim ve sağlık yardımından yararlanan hane sayısının azlığı dikkat çekiyor.

Araştırma sonucunda yardımların muhtaçlık tespiti yapılmadan dağıtılması sorununa işaret ediliyor. Bunun sosyal yardımlara bir bağımlılık yaratmasa bile ‘alışkanlık’ yarattığı belirtiliyor. Sorunun çözümü için bu insanların kendine yete hale getirilmesi, yardımların kriterlere bağlanması ve insan onuruna yaraşır miktarda yardım verilmesi önerileri sıralanıyor. Ancak en önemli vurgulardan birini yardımların sembolik de olsa şarta bağlanması oluşturuyor. Örneğin kitap okumak, kadınların okuma yazma öğrenmesi gibi şartlar karşılığı yardım yapılması öneriliyor.

KENDİNE YETER HALE GETİRİLMELİ

- Sistemin tüm bileşenleri, yoksulları kendine yeter bireyler haline getirebilmek için kişisel takip ve çözüm sistemi kurmalı. Bu sistemde sosyal hizmet uzmanları belirli sayıdaki yoksulun takibini yaparak onları kendi kendine yeten bireyler haline dönüştürmeyi hedeflemeli. Bunun için kuruma yeterli sayıda personel alınmalı.

- Özellikle belediyeler tarafından ‘herkese yardım dağıtıldığı’ izlenimini veren reklam ve açıklamalar insanların zihninde bu yardımlardan yararlanmayı meşrulaştırmaktadır. Bu uygulamadan kaçınılmalıdır.

YARDIMLAR TEK ÇATIDA TOPLANMALI

- Kamusal sosyal yardım sisteminin çoklu yapısı kaynak israfına yol açmakta, yardımların miktar ve nitelik olarak yeterli düzeyde ulaştırılmasına imkan vermemekte, gerçek muhtaçlar tespit edilememekte, toplumda sosyal yardım bağımlısı bir kitle oluşmasına ve yardım alma alışkanlığı doğmasına neden olmakta. Bu nedenle yardımlar tek çatı altında toplanmalı.

ÖZEL SEKTÖR TEŞVİK EDİLMELİ

- Özel sektör ve işletmelerin yoksulluğun önlenmesine ilişkin girişimleri vergi indirimleri gibi unsurlarla teşvik edilmeli.
- Yardım alanlara meslek edindirme kursları düzenlenmeli.
- Kadınların çalışması için çocukları ve özürlüleri için kreş ve bakım evleri açılmalı.

DOĞUM KONTROLÜ ŞART

- Barınacak yeri olmayanlara kiralık sosyal konutlar yapılmalı.
- Konutlarının bakım ve onarımı yapılmalı.
- Aile planlaması eğitimi verilmeli.
- İnsan onuruna yaraşır bir sosyal yardım miktarı belirlenmeli.

KİTAP OKUMA ŞARTI

- Yardımların sembolik de olsa bazı şartlara bağlanması gerektiğinin altı çiziliyor. Örneğin kitap okuma, kadınların okuma yazma öğrenmesi gibi şartlara bağlanabileceği belirtiliyor. Bu uygulamanın insanların neden sonuç ilişkisi çerçevesinde düşünmesine katkıda bulunacağını ve
özyeterlilik duygularını olumlu etkileyeceği vurgulanıyor.
- Aile yılmazlığının da yoksulluğu azaltmada üzerinde durulması gereken bir konu olduğuna dikkat çekiliyor.

Hürriyet, 26.08.2010 

Başbakanlık araştırması: "Yardımsız ölürüz"

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün bu çalışmasıyla yardımlardan yararlananların fotoğrafı ilk kez bu kadar net çekiliyor.
 

Araştırma, Türkiye genelinde SYDV ile belediyeler tarafından dağıtılan yardımlardan en az iki yıldır yararlanan aileleri kapsıyor. Bu da yaklaşık 2 milyon aile anlamına geliyor. Ailelerin çoğu "Yardımsız hiç yaşayamayız" diyor.

2032 denek ile yüz yüze yapılan anket yoksullarla ilgili çarpıcı gerçekler ortaya koyuyor. Yüzde 85’i Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarından (SYDV), yüzde 35’i ise belediyelerden yardım alıyor. Yüzde 43’ü 3 ila 4 yıldır yardım alırken; yüzde 23’ü 7 yıl ve daha uzun süredir yardım alıyor. 2 yıldan beri yardım alanların oranı ise yüzde 23. 

MESLEK YOK, İŞ YOK!

- Yardım alanların Yüzde 90’ının mesleği yok.

- Yüzde 89’u gelir getiren bir işte çalışmıyor.

- Yüzde 57’si hayatı boyunca hiç çalışmamış. Yüzde 8’i ise 11 yıldan daha uzun süredir işsiz.

- Yardım alan her üç kişiden ikisi, yani yüzde 75’i iş aramıyor.

- İş aramamalarının en büyük nedeni ise yüzde 41 ile ‘sağlık’ sorunları.
  
KAPICI, HURDACI YARDIM ALMIYOR

- Çalışmasına rağmen yardım alanların yüzde 26’sı özel sektörde işçi, yüzde 20’si mevsimlik işçi, yüzde 20’si ise kendi adına çalışıyor. Kapıcı, hurdacı, ayakkabı boyacıları yardımlardan en az yararlanan grubu oluşturuyor. Yardım alanlar içinde bu grubun oranı sadece yüzde 1.

AYLIK GELİR 300 LİRA ALTI!

- Yardım alan ailelerin yüzde 71’inin aylık geliri 300 liranın altında bulunuyor. Yüzde 24’ünün geliri 300 ila 600 lira arası iken; aylık geliri 900 liranın üzerinde olan aile sayısı ise sadece yüzde 3.5.

ŞEHİRDE OTURUYORLAR AMA…

- Yardım alanlarda dikkat çeken bir diğer husus ise yüzde 60’ının şehir merkezlerinde oturuyor olmaları. Yüzde 21’i ilçe merkezlerinde otururken, köylerde oturup da yardım alanların oranı ise yüzde 15.

- Yüzde 57’sini 15 yıl veya daha önce şehir merkezlerine göç edenler oluşturuyor.

İŞ BULMAK İÇİN GELDİLER

- Yüzde 38’i ‘iş bulmak’ için göç ettiğini söylüyor. Yüzde 15’i evlilik nedeniyle, yüzde 10’u rahat bir yaşam sürmek için göç etmiş. Daha iyi eğitim almak için geldiğini söyleyenlerin oranı ise sadece yüzde 3.

- Yüzde 23’ünün ailesinde özürlü birey bulunuyor. Bunların yüzde 46’sını bedensel, yüzde 26’sını ise zihinsel özürlüler oluşturuyor. Yüzde 61’inin özrü ise doğumdan sonra oluşmuş.

YEŞİL KART GERÇEĞİ
 
- Yüzde 87’si herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değil. Yüzde 83’ünün ise ‘yeşil kartı’ bulunuyor.

NASIL EVLERDE OTURUYORLAR?

- Yardım alanların nasıl evlerde oturduklarını anketörler ortaya koyuyor. Buna göre yüzde 59’u rutubetli evlerde oturuyor.

- Yardım alanların yüzde 84’ü yardım için kendileri başvurduklarını belirtiyor. Yüzde 87’si yardım başvurusu yaparken herhangi bir güçlükle karşılaşmadığını söylüyor.

KİMİ SORUMLU TUTUYORLAR?

Yoksul insanlar yardıma muhtaç olmalarının sorumlusu olarak hükümeti görüyorlar. Yüzde 64’ü ‘sorumlu hükümettir’ diyor. Yüzde 11’i kendisini, yüzde 10.5’i işveren ya da kurumları; yüzde 8.4’ü ise ailelerini sorumlu tutuyor. “Yoksulluğumun nedeni işsizliktir” diyenlerin oranı ise yüzde 2’de kalıyor.

YARDIM İÇİN OY VERMEM!

Yüzde 80’i kendilerini, aldıkları yardımlar için belli bir partiye veya adaya oy vermek zorunda hissetmiyor. Ancak yüzde 20’si böyle bir zorunluluk duyuyor.

Yüzde 70’i yardıma muhtaç olma sorununu hükümetin çözmesi gerektiğini düşünüyor. Yüzde 34’ü yardımlar için devlete, yüzde 16’sı  hükümete teşekkür etme gereği duyuyor.

DOĞU’NUN OYUNU ETKİLİYOR

Yardımlar karşılığında seçimlerde belirli bir partiye oy verme zorunluluğunu en fazla hisseden Doğu Anadolu Bölgesi oldu. Burada katılımcıların yüzde 47’si ‘evet sorumlu hissediyorum’ dedi.

Ancak en az sorumlu hisseden de Güneydoğu Anadolu Bölgesiydi. Burada zorunluluk hissedenlerin oranı yüzde 5’te kalırken, ‘zorunlu hissetmiyorum’ diyenlerin oranı yüzde 95 oldu. Akdeniz Bölgesinde zorunlu hissetmeyenlerin oranı yüzde 93, Ege’de 84.5; İç Anadolu’da 81; Marmara’da 78, Karadeniz’de 76 ve Doğu Anadolu’da yüzde 53 oldu.

790 LİRA YETER!

Yardımları bir devletin vermesi gereken bir ‘hak’ olarak gören yoksullar, aylık 790 lira ile geçinebileceklerini belirtiyorlar. Yüzde 57’si yılda bir kere yardım alıyor, yüzde 26’sı ise 3 ayda bir. Her ay yardım aldıklarını söyleyenlerin orası ise sadece yüzde 3. Aylık yardım alanların sosyal yardım kurumlarından aldıkları nakit tutarı ise ortalama 175 lira.

YETERSİZ VE KALİTESİZ!

Yüzde 60’ı gıda, yüzde 56’sı giyecek, yüzde 53’ü yakacak, yüzde 64’ü ev eşyası, yüzde 70’i kırtasiye ve yüzde 17’si ilaç yardımlarının yetersizliğinden şikayet ediyor. Ayrıca yakacak ve ev eşyalarının kalitesiz olduğunu belirtiyorlar.

MEMNUNLAR

Yardım alanların yüzde 52’si uygulamadan memnun olduklarını ancak genişletilmesini istiyor. Yüzde 41’i ise ‘çok memnun’ olduğunu belirtiyor. Memnun olmayanların oranı ise yüzde 5’te kalıyor.

DOĞU MEMNUNİYETSİZ

Hangi bölgenin yardımlardan ne kadar memnun olup olmadığı da ankette soruluyor. Buna göre Güneydoğu’da katılımcıların yüzde 67.5’i ‘çok memnun’ olduğunu söylerken, yüzde 29’u yardımların genişletilmesini istedi.

Doğu Anadolu ise yardımlardan en az memnun bölge oldu. Bu bölgede memnuniyet oranı yüzde 28’de kalırken, memnuniyetsizlik oranı yüzde 12’ye çıktı. Bu bölgede katılımcıların yüzde 59’u ise yardımların genişletilmesini istedi.

Karadeniz ve Akdeniz’de de memnun olmayanların oranı Türkiye ortalamasının üzerinde çıktı. Karadeniz’de yüzde 6.8, Akdeniz’de yüzde 5.9 oldu.

Uygulamanın genişletilmesini en fazla isteyen bölge Marmara oldu. Burada katılımcıların yüzde 59’u uygulamanın genişletilmesini isterken, yüzde 34’ü memnuniyetini dile getirdi.

UMUTSUZLAR

Ailelerinin ekonomik durumlarının ne zaman düzeleceği ve yardım almaksızın yaşayabilecekleri sorusuna yüzde 43’ü ‘umudum yok’ yanıtını veriyor. Yüzde 45’i ise ‘bilemiyorum’ diyor.

ÖLENE KADAR YARDIM ALIRIM!

Yardım alanların yüzde 24’ü ölene kadar yardım alacağını düşünüyor. Yüzde 25’i devlet yardım ettiği sürece yardım alacağını belirtirken, yüzde 30’u düzenli geliri olan iyi bir iş buluncaya kadar yardım alacağını söylüyor. Ekonomik durumu düzelinceye kadar yardım alacağını belirtenlerin oranı ise yüzde 12’de kalıyor.

YARDIMSIZ ÖLÜRÜZ!

Sosyal yardım almadan ailece ne kadar yaşamayı sürdürebilirsiniz, sorusuna verilen yanıt ‘ürkütücü’ oluyor. Katılımcıların yüzde 69.1’i ‘yardımsız hiç yaşayamayız’ diyor. Yüzde 10’u 1-2 ay, yüzde 7’si 3 ila 6 ay yaşayabileceğini söylüyor. ‘Yardımsız da yaşayabilirim’ diyenlerin oranı ise sadece yüzde 0.5. Yani 2032 denekten sadece 10’u yardımsız da yaşayabileceğini belirtiyor.

EN ŞİDDETLİSİ MARMARA’DA

Yardım almaksızın ailece hayatlarını aynı koşullarda hiç sürdüremeyeceklerini belirtenler arasında Marmara bölgesinin yüzde 76.1’lik oranla en yüksek bölge olduğuna dikkat çekiliyor. “Bu bulgu, ülkemizde sanayileşmenin en yoğun olduğu Marmara Bölgesinde göreli yoksulluğun daha şiddetli yaşandığını gösteriyor olabilir” deniliyor.

Zaten yardımların genişletilmesini en fazla isteyen bölge de Marmara oluyor.

Yardımsız hiç yaşayamayacağını söyleyenlerin oranı Güneydoğu’da yüzde 74.6; Doğu Anadolu’da yüzde 71.6; Ege’de yüzde 71.4 olarak sıralanıyor. İç Anadolu’da bu oran yüzde 65, Akdeniz’de 58.9 olurken; Karadeniz Bölgesi’nde yüzde 55’te kalıyor.

HİÇBİR ZAMAN

Ancak ‘hangi gelişmeye bağlı olarak yardım almaksızın hayatınızı sürdürebilirsiniz’ sorusuna yüzde 41’i ‘düzenli gelir elde edeceği iyi bir iş bulduğumda’ yanıtını veriyor. Ancak yüzde 30’u ise bu soruya ‘hiçbir zaman’ yanıtını veriyor.

Yüzde 13’ü ise çocuklar büyüyüp çalışmaya başladığında yardıma gerek kalmayacağını belirtiyor.

DEVLET BABA

Yardım alanların yüzde 92’si devletin yoksullara ve tüm ihtiyaç sahiplerine karşılıksız yardım ederek ‘baba’ olduğunu göstermesi gerektiğine inanıyor. Yüzde 85’i ‘devlet sağ olsun, yardım olmasaydı ailemiz çok büyük zorlukla karşılaşırdı’ diyor. Yüzde 88’i ‘çocuklarını yardımlarla büyütmek istemezdim’ diyor. Yüzde 85’i yardımların kesilmesinden endişe ediyor.

Yarın:

Yardımları dağıtanlar, yardım alanları nasıl değerlendiriyor.

"Yardım alırken dua eden, yardım gecikince ne diyor?

Yardım alanlar kimden etkileniyor.

Hürriyet, 25.08.2010

Başbakanlık raporu: "Büyürken yoksullaştık"

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün yapmış olduğu araştırmaya göre Türkiye ekonomisi büyürken aynı zamanda benzeri görülmemiş bir yoksulluk ortaya çıktı.

Türkiye,IMF, Dünya Bankası, OECD raporlarında dünyanın yıldızı parlayan ülkeleri arasında ilk sıralarda gösteriliyor. Küresel krize kadar üst üste büyüme rekorları kırarken, yakın gelecekte dünyanın en büyük 10. ekonomisi olmayı hedefliyor.

Ancak sesleri cılız çıksa da bazı ekonomistler, Türkiye’de gerçekleşen büyümenin istihdam yaratmadığına, işsizliğe çare olmadığına dikkat çekiyor. Dolayısıyla da bu büyümeyle ‘yoksulluğun’ da büyüdüğüne işaret ediyorlar. İşte bu gerçek ilk kez ‘bilimsel bir araştırmayla’ da doğrulanıyor. Hem de Başbakanlık’ın yaptırdığı araştırma, Türkiye’nin ‘büyürken’ yoksullaştığını ortaya koyuyor.

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün Prof. Ali Dönmez başkanlığındaki bir ekibe yaptırdığı “Sosyal Yardım Algısı ve Yoksulluk Kültürü” araştırması yoksulluk ve yardımlarla ilgili bilinen gerçekleri ters yüz ediyor. Örneğin sosyal yardımlarla yoksulluğun bitirilemeyeceği vurgulanıyor. İlk bölümde dünyada ve Türkiye’de yoksulluğun nedenlerine dair tespitler yapılıyor.

- Küreselleşme ve neo liberal politikalar gelişmiş ülkelerde de gelir eşitsizliği ve yoksulluğu artırdı.
- Sermaye çekme yarışında olan az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler, ücretleri baskılayıcı politikalar izlemektedir. Artan işsizlik ve düşük ücretler dünya genelinde talep daraltıcı etkide bulunurken bu durum, her kıtada yoksulluğun mutlak ya da göreli olarak artmasına neden olmaktadır.

TAŞERONLAŞMA, ESNEK ÇALIŞMA…

- Türkiye’de 1980’lerde başlayan süreçle köyün yoksulluk gizleyici yapısı kırılmış, şehirde düzenli ve sosyal hakları garantiye alan bir istihdam yapısı ise sağlanamamıştır. Küreselleşmenin getirdiği taşeronlaşma, parça başı işler, esnek istihdam gibi yapılar çoğu çalışanı sosyal güvenceden mahrum kılarken, çalışanlar her an işsiz kalma gerçeği ile yüz yüze kalmışlardır. Devletin ekonomiden geri çekilme politikası, içte ve dışta serbest ticarete yönelim, yoksulluğu engellemek için geçmişte kullanılan dolaysız istihdam artırıcı politikaları kullanılamaz hale getirmiştir.

BÜYÜRKEN BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ YOKSULLUK

Araştırma Türkiye’nin büyürken yoksullaştığına vurgu yapıyor. Hem de benzeri görülmemiş bir biçimde.

Türkiye’nin küresel piyasalara eklemlenirken milli gelirinin arttığı ve ekonominin hızlı yükselişe geçtiği anımsatılıyor. Hemen ardından ise böyle bir ortamda daha önce benzeri görülmemiş bir yoksulluğun ortaya çıktığına dikkat çekiliyor.

“Kır ile organik bağları kopmuş ve şu ya da bu nedenle piyasalarda da organik bir bağ kuramamış bireyler ve aileler, hiçbir dönemde olmadığı kadar, devletin koruyuculuğuna muhtaç duruma gelmiştir” deniliyor. Hem insani hem de T.C Devletinin anayasası ile belirlenmiş sosyal devlet olma yükümlülüğü nedeniyle, bu insanlara devlet eliyle yardımın zorunlu olduğu belirtiliyor.

Ancak yoksullukla baş etmenin sadece muhtaç kişilere kaynak aktarmak olmadığının altı çiziliyor. Sosyal dışlanma ve yoksulluk kültürünün en az maddi yoksulluk kadar engellenmesi ve yok edilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.

14.7 MİLYON YOKSUL!

TÜİK verilerine göre Türkiye’de mutlak açlık sınırında yani günlük 1 doların altında gelirle yaşayan kişi sayısı 10 bin. Ancak gıda ve gıda dışı yoksulluk sınırının altında yaşayanlar ise nüfusun yüzde 20’sini oluşturuyor. Yani 14 milyon 681 bin kişi ulusal yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Hürriyet, 24.08.2010 

Başbakanlık'tan çarpıcı araştırma

Kamuoyunda “kömür, beyaz eşya, mobilya, gıda maddesi” yardımları ile gündeme gelen sosyal yardımlarla ilgili çarpıcı bilgiler ortaya çıktı. Bu bilgiler bizzat Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nün yaptığı çok ciddi bir araştırmanın sonucu. Peki kimler yardım alıyor. Yardım alanlar memnun mu? Bu yardımları dağıtan personelin, “Yardım alanlarla ilgili düşünceleri” neler? Hurriyet.com.tr Ankara muhabiri Aysel Alp, 306 sayfalık o araştırmaya ulaştı. Sonuçlar çarpıcı. Belki de tek bir örnek araştırmanın önemini vurgulamaya yeter: Yardım alan vatandaş dua ediyor, yardım biraz gecikince aynı vatandaş “Allah belanızı versin” diye beddua ediyor…
 

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nün 2 yıl ve üzeri süredir yardım alan 2032 kişi ile 30 ilde yapmış olduğu 306 sayfadan oluşan araştırma, sosyal yardımlarla ilgili çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

Türkiye yıllardır ‘onları’ tartışıyor. Kimileri nohut mercimeğe oyunu satmakla suçluyor. Kimileri ise tembellikle ve çalışmamakla… TÜİK’in son verilerine göre sayıları 14 milyon 680 bini bulan yoksulların, bir bölümü yardımlarla hayatını sürdürmeye çalışıyor. Yardım alırken dua, yardımları kesildiğinde beddua ediyorlar.

İyi ama kim bu insanlar, neden yoksullar, nasıl evlerde yaşıyorlar, ne zamana kadar yardım almayı düşünüyorlar, yoksulluklarından kimi sorumlu tutuyorlar, kaç çocukları var, aldıkları yardım oy tercihlerini nasıl etkiliyor, yoksulluk en şiddetli hangi bölgede yaşanıyor, hangi bölge yardımlardan daha memnun görünüyor...

İşte tüm bu soruların yanıtları ilk kez bilimsel bir araştırmanın konusu oluyor. Hem de bu araştırmayı bizzat Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü yaptırıyor. Prof. Ali Dönmez’in başkanlığındaki projenin araştırma bölümü Optimar Danışmanlık’a  yaptırılıyor.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ile belediyelerin yaptığı gıda, kömür, eğitim gibi yardımlar kime gidiyor,yeterli oluyor mu, memnunlar mı gibi onlarca soruya yanıt arayan araştırma Türkiye’de yoksulların fotoğrafını ilk kez bu kadar net olarak ortaya koyuyor. Araştırma ile sadece durum tespiti yapılmıyor, çözüm önerileri de sunuluyor… 

Hürriyet.com.tr olarak öncelikle araştırmanın çarpıcı sonuçlarını sizler için özetlerken; biraz daha detaylı görmek isteyenler içinse 4 gün sürecek bir yazı dizisine dönüştürdük.

KİMLER YARDIM ALIYOR?

- Yardım alanların yüzde 27.4’ü 36-45 yaş aralığında bulunuyor.

- Yüzde 63’ünü kadınlar, yüzde 37’sini erkekler oluşturuyor.

- Yardım alan kadınların yaş ortalaması 48; erkeklerin 49.

- Yardım alanların yüzde 43.5’i okur yazar değil. Yüzde 42’si ise ilkokul mezunu. Ortaokul ve üzeri öğrenim görenlerin oranı ise sadece yüzde 5.6.

- Yardım alanların yüzde 61.3’ü evli. Eşi ölmüş veya dulların oranı ise yüzde 28.

- Yardım alan ailede birey sayısı ortalama 4 kişi.

- Yardım alan aileler içinde en büyük bölümü yüzde 21 ile 2 çocuklular oluşturuyor. Üç çocuklu yüzde 16; 5 çocuklu yüzde 14; 4 çocuklu yüzde 12; 6 çocuklu yüzde 10; 7 çocuklu yüzde 6.

- Yüzde 35’i müstakil evlerde; yüzde 20’si gecekonduda, yüzde 23’ü apartman dairesinde; yüzde 1.6’sı kapıcı dairelerinde oturuyor.

- Yüzde 41’i kendi evinde; yüzde 37’si kirada; yüzde 21’i de yakınlarının evinde oturuyor.

- Yardım alanların yüzde 69’u 75 metrekarenin altında evde yaşıyor. 

- Yüzde 92’si odun kömürle; yüzde 2’si tezekle; yüzde 3’ü doğalgazla ısınıyor.

MESLEKLERİ VE UMUTLARI YOK

- İş bulmak için göç ettiler ama iş aramıyorlar. Çünkü meslekleri yok, umutları yok ve hastalar….

- Aylık 300 liranın altında gelirle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Geçinebilmek için 790 liranın kendilerine yeteceğini söylüyorlar.

- Sayıları 14 milyonu aşan bu insanlar yoksulluklarının sorumlusu olarak hükümeti görüyorlar.

YARDIMLAR OYU GARANTİLEMİYOR

- Yüzde 80’i yardım aldıkları için kendilerini belli bir partiye veya adaya oy vermek zorunda hissetmiyor. Ancak yüzde 20’si böyle bir zorunluluk duyuyor.  Bu zorunluluğu en fazla Doğu Anadolu, en az Güneydoğu Anadolu hissediyor.

- Halk arasında ‘fakirin ekmeği umut’ denilse de araştırma, yoksulların umutsuzluğunu ortaya koyuyor. Ailenizin ekonomik durumu ne zaman düzelir, sorusuna yüzde 43’ü ‘umudum yok’ yanıtını veriyor. İşte bu nedenle ölene kadar yardıma muhtaç olacaklarını düşünüyorlar.

- Yüzde 69’u yani yardım alan üç kişiden ikisi, yardımsız hiç yaşayamayacağını söylüyor. Yardımsız yaşayabileceğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 0.5’te kalıyor.

- Yardımlardan en memnun bölge Güneydoğu olurken, en az memnun olan ise Doğu Anadolu Bölgesi…

CEP TELEFONU VAZGEÇİLMEZ

 - Yardım alanların yüzde 82’sinin evinde televizyon; yüzde 81’inde buzdolabı bulunuyor. Yüzde 55’inde çamaşır makinesi: yüzde 49’unda cep telefonu ve yüzde 26’sında sabit telefon; yüzde 12’sinde uydu veya çanak anten; yüzde 2.5’inde kablo TV; yüzde 1.8’inde internet yer alıyor.

YOKSULLAR MESLEKSİZ

- Yardım alanların yüzde 90’ının bir mesleği yok.

- Yüzde 87’si herhangi  bir işte çalışmıyor. Yüzde 11’i gelir getiren bir işte çalışıyor.

- Gelir getiren bir işte çalışanlar, düşük gelir elde ettikler için yardımlara muhtaçlar. Bunların yüzde 26’sı özel sektörde; yüzde 20’si ise mevsimlik işlerde çalışıyor. Yüzde 20’si ise kendi adına çalışıyor.

- Yardım alanların büyük bölümü, memleketlerine geri dönmek istemediklerini belirtiyor.

- Yardım alırken ne hissettikleri sorusuna, bir bölümü hiçbir şey hissetmediğini söylüyor. Büyük çoğunluğu ise eziklik ve utanç içinde olduğunu ifade ediyor.
- Doğu’da devlet babadır, yardım vermeye mecburdur; anlayışı hakimken; Batıda ‘iş versin, ekmek vermesin’ yanıtı dikkat çekiyor.

- Yardım alırken vatandaşın minnetkar olduğu, bazı yerlerde ise yardım dağıtan insanlardan korktukları gözleniyor.

Yardım miktarının azlığı, tek tip yardım yapılması, geç yapılması, eşit ve adil yapılmaması, özellikle para yardımının az olması, verilen kömürlerin kalitesiz olması en büyük şikayetleri oluşturuyor.

BEDDUA EDİYORLAR

- Yardım dağıtanlar vatandaşın yardımlar karşılığında devlete duacı olduğunu, bağlılıklarının ve güvenlerinin arttığını, önyargılarının kırıldığını anlatıyorlar.

- Ancak….. Bazılarının yardım aldıkları sürece görüşlerinin olumlu olduğunu ama bir kez yardım almadıklarında ‘Allah belanızı versin’ diyerek beddualar savurduklarına dikkat çekiyorlar.

- Bir bölümünün yardımı aldığı anda mutlu olurken, kısa süre sonra unuttuğunu belirtiyor.

- Bir bölümünün ise verilen yardımı az bulup kızıp gittiğini anlatıyor.

YARIN:

Başbakanlık araştırmasının çarpıcı sonuçları, Türkiye’de yoksulluğun geldiği noktayı gösteriyor.

Türkiye büyürken nasıl “benzeri görülmemiş biçimde” yoksullaştı?

Türkiye’de kaç milyon yoksul var. Kaç kişi günde 1 dolardan az gelirle hayatını sürdürmeye çalışıyor?

Hürriyet, 23.08.2010

Konu ile ilgili sayfalar...
10/7/2016 - Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün 2016 raporuna göre Türkiye, çalışmayan ve okumayan genç nüfus sıralamasında ilk sırada...
6/3/2016 - ABD'den 'Terörizm 2015 raporu': Dünyada düştü Türkiye'de arttı ...
3/7/2016 - Türkiye Toplumsal Cinsiyet Eşitliği'nde 145 ülke arasında 130'uncu sırada...
2/20/2016 - UNESCO’nun raporuna göre, dünyanın yüzde 40'ı anadilde eğitim görmüyor ...
1/27/2016 - Freedom House raporunda Türkiye internet özgürlüğünde Etiyopya ve Tayland'la aynı ligde!...
Bütün başlıklar için tıklayınız