Basından > Basın Özgürlüğü İhlalleri Raporu açıklandı

Basın Özgürlüğü İhlalleri Raporu açıklandı
Özgürlük için Basın'ın (ÖiB), 'İfade ve Basın Özgürlüğü İhlalleri 2014-2015 Raporu' çarpıcı sonuçları gözler önüne serdi. Cezaevlerindeki tutuklu gazetecilerin listesini yayınlayan rapor, 'muhalif' olarak görülen medya kuruluşlarının kamu eliyle özgürlük alanının nasıl daraltıldığını ortaya koydu. THY, Türksat ve Ziraat Bankası gibi kamu kurumları 'havuz medyası'nı adeta ihya ederken, 'muhalif medya'ya verdiği ilan ve reklam sayısı 0 (sıfır) olarak kayıtlara geçti.

Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2014 yılı başından bu yana Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu 'Sivil Düşün Ağlar ve Platformlar Hibe Programı' desteğiyle yürütülmekte olan 'Özgürlük için Basın Projesi' 2014-2015 değerlendirme raporu yayımladı. Raporda şu ifadelere dikkat çekti: "Cezaevlerindeki gazetecilerin sayısı 2013'e göre azalmakla birlikte, Aralık 2015 itibarıyla demir parmaklıkların arkasında 31 gazetecinin bulunması, sorunun ciddiyetini koruduğunu gösteriyor. Tutuklu ve hükümlü gazetecilerin sayısının geçen yıllara göre daha düşük olmasının, Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü konusunda sağlanan ilerlemeler ve kısıtlayıcı mevzuatta yapılan iyileştirmeler sayesinde olmasını arzu ederdik. Ne var ki bu düşüş geçen yıllarda 'Ergenekon' gibi davalar kapsamında, yazdıklarından dolayı düzmece delillerle ve 'terörist' suçlamasıyla cezaevlerine atılan gazetecilerin Anayasa Mahkemesi'nin kararlarıyla başlayan süreçte özgürlüklerine kavuşmaları, çok sayıda gazetecinin kontrollü olarak salıverilmesi, bir bölümünün mahkumiyetlerinin ötelenmesi sayesinde oldu. "

 

İSİM İSİM HAPİSHANEDEKİ GAZETECİLER

Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün önündeki yasal engellerin ise devam ettiği ifade edilen raporda "Herkesin özlemini duyduğu demokratik bir yapı için bu engellerin bir an önce kaldırılması gerekiyor." denildi. 28 Kasım 2015 tarihi itibariyle Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan dördü imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü 31 gazeteci bulunduğu ifade edilen raporda yer alan isimler şu şekilde:

1– Ali Konar, Azadiya Welat Gazetesi temsilcisi, Malatya E Tipi Cezaevi

2– Cengiz Doğan, Azadiya Welat Gazetesi Nusaybin muhabiri, Mardin E Tipi Cezaevi

3– Cüneyt Hacıoğlu, Dicle Haber Ajansı (DİHA) Şırnak muhabiri, Şırnak Cezaevi

4– Ensar Tunca, Azadiya Welat Gazetesi Iğdır muhabiri, Iğdır Kapalı Cezaevi

5– Erdal Süsem, Eylül Dergisi Editörü, Edirne F Tipi Cezaevi

6– Erol Zavar, Odak Dergisi sahibi ve yazı İşleri Müdürü, Şaír, Sincan 1 No'lu F Tipi Cezaevi, Ankara

7– Faysal Tunç, Dicle Haber Ajansı (DİHA) Şırnak muhabiri, Rize–Kalkandere L Tipi Cezaevi

8– Ferhat Çiftçi, Azadiya Welat Gazetesi Gaziantep Temsilcisi, Gaziantep H Tipi Cezaevi

9– Gültekin Avcı, Bugün Gazetesí Yazarı, Silivri Cezaevi

10– Hamit Duman (Dilbahar), Azadiya Welat Gazetesi Yazarı, Erzurum E Tipi Cezaevi

11– Hatice Duman, Atılım Gazetesi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi, İstanbul

12– Hidayet Karaca, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı, Silivri Cezaevi

13– Kamuran Sunbat, Dice Haber Ajansı (DİHA) Çukurova eskí muhabiri, Antep H Tipi Cezaevi

14– Kenan Karavil, Radyo Dünya Yayın Yönetmeni, Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi

15– Mehmet Baransu, Taraf Gazetesi Yazarı, Silivri Cezaevi

16– Mikail Barut, Özgür Halk Dergisi Editörü, Silivri 2 No'lu L Tipi Cezaevi

17– Miktat Algül, Mezitli FM Genel Yayın Koordinatörü, Osmaniye T Tipi Kapalı Cezaevi

18– Mustafa Gök, Ekmek ve Adalet Dergisi Ankara Temsilcisi, Tekírdağ 2 No'lu F Tipi Cezaevi

19– Nuri Yeşil, Azadiya Welat Gazetesi Tunceli Temsilcisi, Maraş–Elbistan E Tipi Cezaevi

20– Ömer Gül, Dicle Haber Ajansı Bursa muhabiri, Bursa E Tipi Cezaevi

21– Sami Tunca, Mücadele Birliği Dergisi Yazi İşleri Müdürü, Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi

22– Sevcan Atak, Özgür Halk Dergisi Editörü, İzmir Şakran Kadın Kapalı Cezaevi

23– Seyithan Akyüz, Azadiya Welat Gazetesi Adana Temsilcisi, İsparta E Tipi Cezaevi

24– Şahabettin Demir, Dicle Haber Ajansı (DİHA) Van Muhabiri, Erzurum Oltu T Tipi Cezaevi

25– Tahsin Sağaltacı, Yürüyüş Dergisi muhabiri, Metris Cezaevi İstanbul

26– Ufuk Erhan, Gelecek Gazetesi muhabiri, Maltepe Cezaevi İstanbul

27– Muhammed Resul, Více News yerel muhabiri, Adana Kürkçüler Cezaevi

28– Cevheri Güven, Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni, Silivri Cezaevi

29– Murat Çapan, Nokta Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, Silivri Cezaevi

30– Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Silivri Cezaevi

31– Erdem Gül, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi, Silivri Cezaevi

 

BİR YILDA TUTUKLANAN GAZETECİ SAYISI DÖRT KATINA ÇIKTI

Öte yandan ÖiB'ın yıllık raporuna göre medya çalışanlarına yönelik adli işlemlerde de bir yıl içinde ciddi oranda artışlar söz konusu. 2014 yılında hakkında soruşturma açılan gazeteci sayısı 88 iken bu rakam 2015 yılında 119'a, dava açılan gazeteci sayısı 2014'de 77 iken 2015 yılında iki katına (157) çıktı. Geçtiğimiz yıl 10 gazeteci hapis cezası alırken bu yıl bu sayı 13'e yükseldi. Tutuklanan gazeteci sayısı ise 2014'de 4 iken bu sayı dört katına çıkarak 16'ya yükseldi. Mart-Aralık 2014 döneminde Türkiye'de 6'sı kadın toplam 54 gazeteci gözaltına alınırken, Ocak-Kasım 2015 döneminde göz altına alınan gazeteci sayısı 25'i kadın olmak üzere toplam 102'ye çıktı.

ERİŞİM ENGELLEMELERİ HER YIL KATLANARAK ARTIYOR

Özgürlük için Basın Raporu'nda dikkat çeken bir diğer grafik ise Türkiye'de Twitter, Facebook, Youtube gibi soysal etkileşim platformuna yönelik engelleyici tutumun her yıl katlanarak artması. Buna göre, 2012'de 15 bin 92 erişim engeli yaşanırken, bu rakam 2013'te 42 bin 686, 2014'de 66 bin 244, 2015 yılında ise 103 bin 877'ye yükseldi.

BÜROKRASİ VE 'ÖZERK' KAMU KURUMLARI YOLUYLA BASKI

Rapora göre, Başbakanlık ve bakanlıklar başta olmak üzere, RTÜK, Basın İlan Kurumu, Telekomünikasyon İdaresí Başkanlığı gibi 'özerk' kamu kurumları ile Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGEM), Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı gibi birçok diğer resmi kurumca gerek cezalandırma, ödüllendirme, haber akışı sağlama veya kara listeye alma, gerekse akreditasyon uygulamasıyla, medyaya haber akışını kontrol altında tutma yöntemleriyle basın özgürlüğü zedeleniyor. Özellikle yerel gazetelerin resmi ilan yoluyla 'disipline' edilmesi uygulaması ile basın kartlarının verilmesine müdahalenin de bu başlık altında toplanabileceği kaydedildi. Medyadaki durumu inceleyen birçok araştırmada, kamu bağlantılı şirket reklam ücretlerí ve Basın İlan Kurumu ilanları vasıtasıyla medya kuruluşlarının bilhassa taşrada siyasi erkin kontrolü altına alındığını ortaya koydu.

 

'MUHALİFLERE' 0, 'HAVUZA' 38 BİN SÜTUN SANTİM KAMU REKLAMI

2014 yılının ilk 6 aylık verilerine göre günlük gazetelerin kamu bağlantılı şirketlerden aldıkları reklamın 'sütun santim' üzerinden miktarına yer verildi. Geçen yılın ilk yarısında 'muhalif' olarak görülen medyaya kamu kurumlarından sıfıra yakın ilan verilirken, yayımlanan tabloda 'havuz medyası' olarak değerlendirilen gazetelerin adeta ihya edildiği görülüyor. Buna göre THY, Emlak Konut GYO, Halk, Vakıf ve Ziraat bankaları ile Türksat gibi kurumlar Cumhuriyet, Zaman, Bugün ve Sözcü gazetelerine tek bir ilan vermezken (0 sütun santim); Sabah, Star ve Milliyet gazetelerine 38 bin 228 sütun santim reklam verildi.

GAZETE İLANLARINDAKİ 'YANDAŞ' EĞİLİM, TV REKLAMLARINDA DA GÖRÜLÜYOR

Gazetelerde durum bu iken televizyonlarda da durum çok farklı değil. Raporda yer alan bir tabloya göre kamu bağlantılı şirketlerin televizyon kanallarına verdikleri reklam oranı da çarpıcı veriler içeriyor. Buna göre Çaykur, Emlak Konut, Halkbank, THY, Vakıfbank ve Ziraat Bankası 24 televizyon kanalları arasından Bugün TV, STV Haber, Samanyolu TV ve Meltem TV'ye tek bir reklam vermedi. Aynı dönemde bu şirketlerin tercih ettiği televizyonların başında ise AHaber, 24 TV, TVNET ve TV360 gelmesi dikkat çekti.

'BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN OLMADIĞI ORTAMLARDA SEÇİMLERİN YAPILIYOR OLMASI DEMOKRASİNİN VARLIĞINI KANITLAMAZ'

Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2014 yılı başından bu yana Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu desteğiyle yürütülmekte olan 'Özgürlük için Basın Projesi' 2014-2015 değerlendirme raporunda "Nasıl yaşama hakkının yokluğunda diğer özgürlüklerin varlığı bir anlam ifade etmiyorsa, ifade ve Basın Özgürlüğünün olmadığı ortamlarda da diğer hak ve özgürlüklerin varlığı ve belli sürelerle seçimlerin yapılıyor olması, demokrasinin varlığını kanıtlamaya yetmez. Basın özgürlüğü, sadece habercilerin kamuyu ilgilendiren gelişmeleri takip edip, haberleştirip kamuoyunu bu gelişmelerle ilgili bilgilendirmesini değil, aynı zamanda halkın bilgilenme hakkını da içerir." denildi.

'YURTİÇİNDE VE DIŞINDA TÜRKİYE'NİN OTOKRATİKLEŞTİĞİ ŞİKÂYETLERİ ARTIYOR'

Rapora göre Türkiye'nin, basın ve ifade özgürlüğü açısından dünya sıralamalarında hak etmediği son sıralarda yer alması, demokrasi açısından utanç kaynağı oluşturuyor. Bu kabul edilemez bir durumdur. İfade ve basın özgürlüğünün anayasal teminat altında olmasına rağmen giderek artan oranda tehdit altına girdiği endişeleri ile yurt içinde ve dışında Türkiye'nin otokratikleştiği şikâyetleri daha çok dile getiriliyor.

'HALK SEÇİMDEN SEÇİME DEĞİL, GELİŞMELERE GÖRE GÖRÜŞÜNÜ ORTAYA KOYABİLMELİ'

Raporda dikkat çeken değerlendirme ve tespitler şu şekilde: "Hükümetin seçimle göreve gelmesi ve seçimle görevine devam etmesi, onu eleştirilemeyecek konuma getirmez, eleştirilerín meşruiyeti sorgulanamaz. Halkın siyasi bir kadrodan şikayeti varsa bunu seçimde göstermesi gerektiği iddiası doğru olarak görülse bile katılımcı demokrasiyle bağdaşmaz. Halkın seçimden seçime değil, gelişmelere göre görüşünü serbestçe ortaya koyabilmesi gerekir.

 

'HİDAYET KARACA, 14 ARALIK 2014 TARİHİNDEN BU YANA ÖZGÜRLÜKTEN MAHRUM KALDI'

Yeni yargı paketiyle polise tanınan ek yetkiler çerçevesine, makul şüpheyle işyeri, ikametgah ve üst aramaya ilişkín uygulama, ülkede kısa zamanda beklenen üzücü sonuçları doğurdu. Torba yasayla Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda yapılan değişiklikle, eskiden 'kuvvetli şüphe' üzerine harekete geçebilen güvenlik güçlerinin 'makul şüphe' yeterli görülerek müdahale yetkisiyle donatılması ve bunun ilk uygulamasının bazı medya kuruluşlarına yönelmesi kaygıya neden oldu. Gözaltına alınan díğer gazeteciler sorgu sonrasında kısıtlamalı olarak serbest kalırken, Samanyolu Yayın Grup Başkanı Hidayet Karaca, l4 Aralık 2014 tarihinden bu yana özgürlükten mahrum kaldı. Aralarında Gazeteciler Cemiyeti üyelerí Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Merdan Yanardağ, Müyesser Yıldız ve Dogan Yurdakul'un da bulundugu çok sayıda basın mensubunun, bilim adamlarının, muvazzaf ve emekli her rütbeden askerlerin, kişisel başvurularını inceleyen Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlali' kararıyla özgürlüklerine kavuşmaları sevindirici olmuştu. Ne yazık ki bu sevinç, son zamanlarda gazetecilerin tekrar 'terörist' ilan edílmeye başlaması ve özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla kısa sürdü.

'DEMOKRASİ SADECE SEÇİMLERLE BAĞLANTALI BİR SÜREÇ DEĞİLDİR'

Demokrasi sadece seçimlerle bağlantılı bir süreç değildir. Azınlık haklarına saygı, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve herkesin hukuk önünde eşitliği ilkelerine özen gösterilmelidir. İfade ve basın özgürlüğünü güçlendirmek Türkiye demokrasisi için hayati önemdedir.

'MEDYA ÜZERİNDE BASKILAR 4 ŞEKİLDE GERÇEKLEŞİYOR'

Medya üzerindeki baskıların 4 şekilde gerçekleştiği görülüyor: Doğrudan siyasi erkin baskıları, bürokrasi ve 'özerk' kamu kurumlar yoluyla baskı, siyasi erkin ve bürokrasinin reklam verenleri etkilemesi yoluyla baskı, medya sahipliği üzerinden baskı.

 

'BUGÜN VE KANALTÜRK'ÜN KAYYIMLARCA DEVRALINMASI SIKINTILI BİR SÜRECİN BAŞLADIĞINI GÖSTERDİ

Koza İpek Holding'in çeşitli firmaları ile Bugün Gazetesí, Bugün TV, Míllet Gazetesi ve Kanaltürk TV gibi medya kuruluşlarında yönetimin zorla, biber gazlı, tazyikli sulu saldırılarla, kayyımlarca devralınması sadece basın ve ifade özgürlüğü açısından değil aynı zamanda yatırım özgürlüğü ve yatırım emniyeti açısından da sıkıntılı bir sürecin başladığını gösterdi. Kasım 2015 raporunda, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanması haberleri ile yurt sathında ve Türkiye dışından gelen olaya gösterilen tepkiler yer aldı. Tutuklanmanın ertesi günü olayı protesto etmek amacıyla Ankara Kızılay'da toplanan gazeteciler Cumhuriyet Gazetesinin Ankara bürosuna yürümek isteyen çok sayıda gazeteci ve sempatizanın polis tarafından gaz bombası sıkılarak engellenmesi de raporda tepkiler bölümünde yer verildi. Koza İpek grubuna kayyım atanması sonunda, grubun Kanaltürk TV ve Bugün TV'den 172 gazeteci ve çalışanın işten çıkarılması íle TÜRKSAT'ın Samanyolu yayın grubu bünyesinde yer alan 13 TV ve radyonun uydudan indirilmesi ve devamla bu frekansların iktidara yakın TV'lere tahsis edilmesine ilişkin karar da Kasım ayı raporunda işlenilen haberler arasındaydı. Nokta dergisinin kapak haberinin yeniden bazı odakları kızdırdığı haberleri izlenerek yazı İşleri Müdürü Murat Çapan hakkında 20 yıla kadar hapis cezası istemi ile iddianame hazırlandığı da Kasım raporunda yer aldı.

'ÖiB RAPORLARINDA KANITLAYAMACAĞIMIZ HİÇ BİR VERİYE YER VERİLMEDİ'

Özgürlük için Basın raporlarında duyumlara, iddialara, kulaktan dolma bilgilere veya ayrıca kanıtlayamadığımız verilere hiç yer verilmedi. Dolayısıyla ÖiB raporlarındaki veriler duyulup bilinenden değil, açık kaynaklardan erişilip doğrulanan rakamlardır. Gazetecilerle hakkında Mart 2014 ile Aralık 2015 arasındaki dönemde açılan davalar, tutuklu–tutuksuz yargılamalar, verilen hapis cezaları, ötelenen cezalar ve yoğunlaşan hakaret davaları ile suç duyuruları, değişik bir dönemden geçtiğimizi vurguluyor.

BASIN RAPORU: KAYYIM ATAYARAK 'EHLİLEŞTİRMEYE' ÇALIŞILMASI İBRETLİK!

Mart–Aralık 2014 döneminde gazeteciler hakkında 77 dava açılırken, Ocak–Kasım 2015 dönemínde 157 dava açılması, yine 2014'ün son dokuz ayında gazetecilerle ilgili toplam 179 adli işlem yapılırken, 2015'ín 11 ayında medya mensuplarına yönelik 305 adli işlem uygulanması medya mensuplarının özgürlükleri açısından durumun kötüleşmesine net bir örnektir. 2014 yılında basın kurumlarına yönelik sözlü sataşmanın dışında kayda değer saldırı yaşanmamışken, 2015'ín ilk 11 ayında medya kuruluşlarına 13 fiziki saldırının gerçeklemesi, bu sürede medya mensuplarına yönelik toplam l161 fiziki ve sözlü şiddet olayı yaşanması, bunların büyük çoğunluğunun güvenlik kuvvetlerinden gelmesi endişe kaynağı «oldu. Nitekim eleştiriye tahammülsüzlük diye yorumlanabilecek bir tutum içerisinde medyanın bír bölümünün ötekileştirilmesi ve hatta kayyım atanarak 'doğrudan yönetim' uygulanarak ehlîleştirilmeye çalışılması ibretlik gelişmeler oldu."

 

Zaman, 07.12.2015

Konu ile ilgili sayfalar...
7/14/2017 - Yeni KHK ile 7 binden fazla ihraç: Emniyet'ten 2303, Adalet Bakanlığı'ndan 418, YÖK'ten 302, Diyanet'ten 551...
7/4/2017 - Utanç bilançosu: Yılın ilk altı ayında en az 906 işçi hayatını kaybetti...
6/23/2017 - Altan kardeşler ve Ilıcak'ın görüşleri nedeniyle 'darbecilik'le suçlandığı davada tahliye yok!...
6/23/2017 - Article 19 bilirkişi raporu: Altanlar'a yönelik suçlamalar asılsız, müebbet istemi orantısız...
6/21/2017 - Gülen yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında yargılanan gazeteci yazar Mehmet Altan: Darbeden haberdar değildim ...
Bütün başlıklar için tıklayınız