Basından > Savaşın başlangıcından bu yana 200 bin Suriyeli çocuk Türkiye'de doğdu

Savaşın başlangıcından bu yana 200 bin Suriyeli çocuk Türkiye'de doğdu
Türkiye'de Suriyeli anne-babadan doğmuş yaklaşık 200 bin bebek var. Bu bebeklerden biri de anne ve babasının gelecek umudu Adnan. Kimlikleri, vatandaşlıkları, hangi dili konuşacakları konusunda onlarca soru olsa da göç uzmanı Doç. Dr. Murat Erdoğan'a göre, 'Türkiyeli Suriyeliler' iki toplum arasında ihtiyaç duyulan sosyal köprü olmaya adaylar.

Üç aylık Adnan Assani kendisine yabancı yüzleri yadırgamayan, etrafa meraklı gözlerle bakan, sakin bir bebek.

Bütün bebeklerin anne-babalarının zihnini kurcalayan sorular, o söz konusu olduğunda daha fazla. Ne zaman konuşacak, ne zaman yürüyecek, değil onunla ilgili sorular yalnızca. Nerede yaşayacak, hangi dili konuşacak, hangi toplumun bir üyesi olacak?

Çünkü Adnan, Türkiye’de Suriyeli anne-babadan doğmuş sayıları muhtemelen 200 bine yaklaşan çocuklardan biri.

Kaç Adnan var?
AFAD verilerine göre, Türkiye’deki mülteci kamplarında yaklaşık 260 bin Suriyeli var. Bu kişilerin 58 bini Türkiye doğumlu. Yani kamp nüfusunun neredeyse beşte biri Türkiye doğumlu.

Ama Türkiye’deki yaşayan yaklaşık 2 milyon 200 bin Suriyelinin kaçının Türkiye doğumlu olduğuna dair bir veri yok.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi’ne bu soruyu sorduk ama ‘Bu tip istatistikî bilgileri paylaşmıyoruz’ yanıtını aldık. Tahminlerse yaklaşık 200 bin olduğu.

Bu tahmin Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan’ın. Çalıştığı kurum, Türkiye’de göç sorunu bu kadar ağır yaşanmasına rağmen, konuya akademik olarak eğilen nadir kurumlardan biri.

Doç. Dr. Erdoğan, Adnan bebek gibi bebeklerin sayısına ilişkin tahminini şöyle açıklıyor:

“Kamplarda yaşayanların beşte biri Türkiye doğumlu. Ama kamplarda çocuk sahibi olma eğilimi dışarıya oranla çeşitli nedenlerle daha fazla. Türkiye’de 387 bin 0-4 yaş arası Suriyeli var. Bunların bir kısmı doğduktan sonra Türkiye’ye gelmiş olabilir. Ama benim tahminim en az yarısının Türkiye doğumlu olduğu. Bu da en az 150 - 200 bin bebeğe tekabül ediyor.”

Erdoğan’ın verdiği rakamlara göre, Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 55’i, 18 yaş altı çocuk ve genç:

“Özellikle Türkiye doğumluların durumu biraz daha farklı. Onlara artık bizim çocuğumuz gözüyle bakmak lazım.”

 

Adnan’ın yakınları kim?
Doç. Dr. Erdoğan haklı olabilir. Çünkü dedesinin adını taşıyan Adnan’ı yalnızca dedesi değil; teyzeleri, dayıları, halaları ve amcaları da henüz görmemiş. Ama babası Ali Assani ve annesi Hacer Assani’nin anlattıklarına göre, İstanbul Şişli’de yaşadıkları apartmandaki komşuları, özellikle Adnan doğduktan sonra kapılarını daha sık çalar olmuşlar:

“Ailelerimizden kimse Türkiye’de değil. Ben de çalıştığım için eşim yalnız kalıyor ama komşularımızla iyi ilişkilerimiz var. Özellikle Adnan doğduktan sonra komşu hanımlar eşimi yalnız bırakmıyorlar.”

Adnan’ın babası ve annesi Halepli. Babası Ali Assani ekonomi mezunu. İç savaştan önce ailesinin Halep’teki deri atölyesinin müdürlüğünü yapıyormuş. Kız kardeşi tıp öğrencisiymiş ve aile bu eğitimin tamamlanmasını istediği için Suriye’de mümkün olduğu kadar uzun süre kalmaya karar vermiş. Ali ise muhaliflerle birlikte hareket ettiği için ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış. Annesi ve diğer kardeşleri ise Almanya’ya gitmiş.

Adnan’ın annesi Hacer ise mimarlık dördüncü sınıf öğrencisiymiş. Halep’te nişanlanmışlar ama Ali Assani Türkiye’ye gelmek zorunda kalınca, Halep’te yaşam da iyice zorlaşınca o da Türkiye’ye gelmiş ve burada 2014’te evlenmişler. Hacer Assani yarım kalan öğrenimini tamamlamak istiyor ama evrak eksikliği ve doğum bu planı erteletmiş.

Adnan meraklı gözlerle bize bakarken, Halep’ten ve şehrin güzelliğinden konuştuk anne ve babasıyla.

Türkiye basınında çıkan haberleri Arapça’ya çevirerek yayınlayan bir internet sitesinde çalışan babası Ali, Adnan için belki de yalnızca uzak bir hayal diyarı olacak Halep’in şimdiki durumunu tek cümleyle özetliyor:

“Taş Devri'ne döndü o güzel şehir.”

Adnan’ın sağlığı, gelişimi kime emanet?
Adnan’ın da elbette bütün bebekler gibi, sağlığının takip edilmesine, aşılara ihtiyacı var. Bunların yapılabilmesi içinse bir kimlik kartına. Oysa şimdilik yalnızca bir doğum belgesi var.

Adnan henüz çok genç ama doğumunda, birçok Suriyelinin başına gelen savrulmayı küçük çapta da olsa yaşamış. Annesi doğum için gittiği hastaneden ‘yer yok’ diye geri çevrilince özel bir hastaneye gitmek zorunda kalmış:

“Doğum ambulansta başladı. Hastaneye ulaştıktan beş dakika sonra doğdu Adnan” diye anlattı babası.

Adnan’a bir doğum belgesi verilmiş ama henüz bir kimlik belgesi yok. O belgeyle bir Aile Sağlık Merkezi’ne gitmişler. Adnan’ın kimlik belgesi olmadığı için biraz zorluk yaşamışlar. Sağlık Merkezi çalışanları bir sonraki gelişlerinde mutlaka bir kimlik belgesi getirmelerini istemiş Assani ailesinden. Aile o belgeyi uzun bayram tatili sonrasına bırakmış.

 

Adnan vatansız mı?
Adnan’ın doğum belgesinde anne ve babasının Suriye vatandaşı olduğu yazıyor. Ama Adnan’ın durumu, Doç. Dr. Erdoğan’ın verdiği bilgiye göre uluslararası tartışmalı bir konu:

“Şimdilik Suriye vatandaşı olarak kabul ediliyorlar. Türkiye’de de yabancı tanıtma kartı denilen bir belge veriliyor ama belge sorunu gittikçe büyüyecek bir sorun. “

Türkiye, Adnan’ı Suriye vatandaşı olarak kabul etse de, Suriye makamlarının Adnan’dan haberi yok ve savaş bitinceye kadar da haberi olmayabilir. Babası, Suriye makamlarına Adnan’dan söz etme taraftarı da değil:

“Bu tip işleri Suriye Konsolosluğu yapıyor ama orada bir şey yaptırmak neredeyse imkânsız. Üstelik orada bir iş yaptırabilmek için rejime yakın olmak gerekiyor. Adnan bir bakıma vatansız gibi.”

Türk mevzuatına göre, Adnan’ın doğum belgesi ona ebeveynin ikamet izin süresine bağlı olarak altı aya kadar Türkiye’de kalma hakkı veriyor. Daha sonra Adnan için mutlaka ikamet izni alınması gerekiyor. Adnan ikamet izni olmaksızın yalnızca doğum belgesiyle Türkiye’den çıkamıyor.

Baba Ali Assani, Adnan için yabancı tanıtım kartı ve ikamet izni alacak ama bir yandan da resmi dairelerdeki kırtasiyecilik ile nasıl baş edeceğini düşünüyor:

“Mesele biz Suriyeliler olunca, kimse ne yapacağını bilmiyor. Bir memur başka, bir memur başka konuşuyor. Bir arkadaşımız evine elektrik bağlatacaktı, evraklarla gitti ama geri çevrildi. Tam kapıdan çıkarken, orada ilan görmüş, Suriyelilere nasıl elektrik bağlanacağı konusunda. O ilanı kaptığı gibi memura geri dönmüş. Öyle bağlattı.”

Bu belirsizlikler Türkiye’de kaldığı sürece Adnan’ın yaşamında da olacağa benziyor. Zaten ailesini en çok düşündüren de bu kısmı. Annesi şöyle anlatıyor tedirginliğini:


“Biz, bize izin verildiği sürece Türkiye’de kalma kararı almıştık Adnan’dan önce. Ama şimdi belirsizliklerimiz arttı. Adnan burada kalırsa, eğitim alabilecek mi? Hangi okula gidebilecek, hayatı nasıl düzenlenecek?”

Adnan’ın babası da ekliyor:

“Türkiye’de yaşayan Suriye toplumunda o kadar çok söylenti çıkıyor ki… Yok bizi geri gönderecekler, yok o değişiyor, yok bu şöyle oluyor. Bunlar kafa karıştırıcı. Burada bir geleceğimiz olacak mı, çalışma izni nasıl düzenlenecek, hiçbir şey belli değil. Bir de bizim çevremizde yok ama gerçeği görmek lazım; Türkler Suriyelilere çok yardım ettiler ama bizim de yanlışlarımız oldu ve artık önemli bir kısım bizi sevmiyor. Bu şartlar altında acaba başka bir ülkeye mi gitsek diye bazen düşünmeden edemiyoruz.”

Adnan Türk toplumuna uyum sağlayacak mı?
Doç. Dr. Erdoğan da Türkiye'deki mevzuatın an itibarıyla Suriyelilere bir gelecek sunmadığını söylüyor. Türkiye’de yaşayan Suriyelilerle ilgili birçok kurumun yoğun çaba harcamasına rağmen, bu kurumlar arasında koordinasyon olmaması ve merkezi stratejik kararlar alınmaması nedeniyle, Suriyeliler için belirsizlik olduğunu ekliyor. Hâlâ misafir gözüyle bakılan Suriyelilerin önemli bir kısmının geri dönmeyeceğine, dönemeyeceğine ve topluma entegre edilmeleri gerektiğine işaret ediyor:

“Bir noktada belki de Türkiye doğumlulardan başlayarak vatandaşlık verilmesi gerekecek. Bu konu Türkiye’de siyasal tartışmalara neden oluyor ama bununla ilgili düzenlemeleri artık gerçekten tartışmamız gerek. Çünkü bu belirsizlik yeni ve ağır sosyal sorunlara gebe.”


Adnan’ın anne ve babası da Adnan’ın Türkiye vatandaşı olmasını istiyor:

“O zaman geleceği konusundaki belirsizlikler de sona ererdi. Burada üniversiteye giderdi.”

Ama Adnan’ın üniversiteyi bırakın, nasıl bir okula gideceği, hatta Suriyeli birçok çocuğun şu andaki durumu gibi eğitim sistemi dışında kalıp kalmayacağı bile belli değil.

Doç. Dr. Erdoğan, Türkiye’deki Suriyeli çocukların önemli bir kısmının okul çağında olduğunu ama okula gitmediğini anlatıyor:

“Bu çocuklar için Arapça okul sistemi kurmak on yıl sürer. Türkiye’ye entegre etmenin yolu Türkçe öğretip, eğitim sistemine sokmak. Bunu bir an önce yapmamız gerek. Yoksa burada kalacak ama toplum dışında eğitilmiş epey bir genç insan olacak burada. Bu da ağır bir sosyal sorunu beraberinde getirir.”

Adnan hangi okula gidecek?
Ailesi Adnan’ın bir Türk okuluna gitmesi, Türk arkadaşlar edinmesi ve Türkçe öğrenmesinden yana. Kendileri çok az Türkçe biliyor. Buna rağmen Adnan ile öğrenmesi için Türkçe de konuşmaya çalışıyorlar.

“Adnan Türkçe öğrenmeli. Türk çocuklarla oynamalı. Ben onun çok dilli yetişmesini istiyorum. Tabii Türkçe öğrenmeli ki bize yardımcı olabilsin. “


Adnan’ın omuzlarındaki yük
Doç Dr. Erdoğan da tam bu noktaya işaret ediyor; Türkiye’deki Suriye toplumu ile Türk toplumu arasında köprü kuracak kişilere:

“Eğitimli Suriyelilerin bir kısmı Avrupa ülkelerine gidiyor. Türkiye’dekilerin önemli bir kısmının okuma yazması bile yok. Bu kişilerle toplum arasında sosyal köprüler kurulması gerekiyor. Bu sosyal köprülerin kurulmasında Türkiye doğumlu Suriyeliler önemli roller üstlenebilir. Bu çocuklara bizim çocuklarımız gözüyle bakıp, eğitimlerine özel önem vermek zorundayız. ”

aljazeera.com.tr, 08.10.2015

Konu ile ilgili sayfalar...
7/14/2017 - Yeni KHK ile 7 binden fazla ihraç: Emniyet'ten 2303, Adalet Bakanlığı'ndan 418, YÖK'ten 302, Diyanet'ten 551...
7/4/2017 - Utanç bilançosu: Yılın ilk altı ayında en az 906 işçi hayatını kaybetti...
6/23/2017 - Altan kardeşler ve Ilıcak'ın görüşleri nedeniyle 'darbecilik'le suçlandığı davada tahliye yok!...
6/23/2017 - Article 19 bilirkişi raporu: Altanlar'a yönelik suçlamalar asılsız, müebbet istemi orantısız...
6/21/2017 - Gülen yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında yargılanan gazeteci yazar Mehmet Altan: Darbeden haberdar değildim ...
Bütün başlıklar için tıklayınız