Medyada 2. Cumhuriyet > Yeni iç düşman post-modernistler mi?

Yeni iç düşman post-modernistler mi?

Bu konuya girmeyeyim diyorum ama bir yandan da elim kaşınıyor, hele dün Sabah gazetesinde Emre Aköz’ün yazısını görünce hiç dayanamadım ve yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner’in geçen günkü görevi kabul konuşmasında yer alan bir
cümlenin üzerinde durmaya karar verdim.
Önce Orgeneral Koşaner’in cümlesini aktarayım: “Küresel güçler tarafından kurgulanan ve ülke içi medya, bazı akademik ve sermaye çevreleri ile sivil toplum örgütleri
içine yuvalanan post-modern bir tabakanın oluşturduğu propaganda ve etki ağı; ulusal birlik, ulusal değerler ve güvenlik parametrelerinin zayıflatılması ve çözülmesi yönündeki gayretlerini sürdürmektedirler.”
Belki hatırlayanlar olacak, daha önce de, şimdi Genelkurmay Başkanlığı görevine
başlayan Orgeneral İlker Başbuğ, Kara Harp Okulu’nda yaptığı bir konuşmada post-modernizmden eleştirel biçimde söz etmiş, ben de bunun üzerine ‘Komutan post-modernizme neden kızıyor’ başlıklı bir yazı yazmıştım.
Şimdi anlaşılıyor ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinde post-modernist
nitelemesi, belki de ‘2. Cumhuriyetçi’ nitelemesi yerine kullanılıyor ve pek
beğenilen, benimsenen bir şeyi de ifade etmiyor. Hatta tam tersine, Orgeneral
Koşaner’in açıkça söylediği gibi, ‘ulusal birlik, ulusal değerler ve güvenlik parametrelerinin zayıflatılması ve çözülmesi yönündeki gayretlerini’ sürekli sergileyen bir grup olarak görülüyor ‘post-modernist’ler. Bir nevi vatan haini ya da ‘iç düşman’ kategorisi yani.
Önce şunu söyleyerek (veya hatırlatarak) başlayayım söyleyeceklerime: Post-modernist düşünce akımının modernizmle ilgili eleştirilerini anlayıp değer veren bir kişi olmama rağmen kendimi hâlâ modernizm çerçevesi içinde görüyorum, gelen bütün eleştirilere, o eleştirilerin bazılarının ciddi haklılık payı taşımasına rağmen modernizmin tüketilmediğini, hâlâ dimdik ayakta olduğunu düşünüyorum.
Mesele post-modernizm olunca laf hep çok uzar, ben işi kestirmeden götüreyim.
Yeni Kara Kuvvetleri Komutanı’nın kullandığı bağlamdan taşmamak kaydıyla, kastedilen tartışma esas olarak şu:
Modernizm, neticede Fransız Devrimi’nin ünlü sloganıyla özetlenebilir: Özgürlük,
eşitlik, kardeşlik.
Cumhuriyetin vatandaşları özgür olacaktır, eşit olacaktır. Burada anlaşılmayacak bir
şey yok. Kimsenin de, ‘Hayır vatandaşlar özgür veya eşit olmasın’ dediği de yok. Ama
iş ‘kardeşlik’e gelince çatallanıyor.
Post-modernist orada diyor ki, ‘Neden kardeş olalım? Kendimiz gibi olsak, özgür
ve eşit olsak yetmiyor mu? Neden bir de kardeş olmamız gereksin?’
Tabii modern cumhuriyet ‘kardeşlik’ten bir ulus yaratmayı, tek tip insan yaratmayı
anlıyor. Hepimiz aynı eğitimden geçiyoruz, hızardan geçmiş gibi birbirine benzeyen
insanlar oluyoruz. Post-modernist de diyor ki, ‘Biz birbirimize benzemeden de aynı ülkede yaşayabiliriz, hatta kardeşçesine yaşayabiliriz ama farklılıklarımızla.’
İşte daha önce Orgeneral Başbuğ’un, şimdi de Orgeneral Koşaner’in hoşlanmadığı eleştiri esas olarak bu. Çünkü bu eleştirinin ardında kimlik politikaları, etnik, dini ve mezhepsel farklılıkların altının çizilmesi var. Oysa bu farklılıkların altının çizilmesini, farklılıkların varlığının kabul edilmesini istemiyor Türkiye Cumhuriyeti, biliyorsunuz.
Fakat mesele, belki de Cumhuriyet’in ‘özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ sloganındaki ‘kardeşlik’e, yani ‘post-modern’ eleştirinin yöneltildiği yere daha varılmadan başlıyor aslında.
Bir soralım kendimize: Özgür bireyler miyiz? Hadi adıyla konuşalım, Kürt meselesinde ‘özgür’ müyüz? Peki ya eşitlik? Orada ne durumdayız?
Bana soracak olursanız, işin ‘özgürlük’ ve ‘eşitlik’ kısımlarını eksiksiz yerine
getirmeyi başarsa cumhuriyetimiz, ‘kardeşlik’ kısmını çok daha kolay geçeceğiz. Yine bana soracak olursanız, mesela eşit vatandaşlık bölümünü başarsak, bugünkü post-modernizm tartışmaları kalmayacak bile.
‘Ne yani Kürt kökenli vatandaşlarımız kanun önünde eşit muamele görmüyor mu?’ dendiğini duyar gibiyim. Peşinen cevap vereyim: Hayır görmüyorlar.
‘Görüyor’ diyenleri, benimle birlikte 21 plakalı bir otomobille İstanbul-Bursa arasında kısa bir yolculuğa davet etmek istiyorum.
O yolculukta eşit muameleyi göreceğiz!

İsmet Berkan

Radikal, 30.08.2008

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız