Medyada 2. Cumhuriyet > Dördüncü devrimi AK Parti yaptı

Dördüncü devrimi AK Parti yaptı

Türkiye'deki gelişmeleri değerlendiren Prof. Metin Heper, Amerikalı siyaset bilimci Rustow'un Türkiye'deüç büyük devrim oldu ' sözünü aktarıp devam ediyor: AK Parti son 7 yıldır yeni Türkiye'nin ortaya çıkmasında önemli rol oynadı. Özellikle Özal'ın başlattığı ekonomi politikasını aynen devam ettirdi. İkincisi Türkiye'nin liberalleşme-sinde önemli rol oynadı. Bir başka devrimi de kısacası AK Parti yarattı

Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Heper'le söyleşimizin ikinci bölümünde bu kez Akatürkçülük ve Kemalizm, AK Parti'nin iktidarı, İkinci Cumhuriyet iddiaları, Türkiye'nin dışarıdan görününen yüzü, demokrasi mücadelesi ve tartışmalarını konuştuk. İşte Prof. Heper'in bu konulardaki sorularımıza verdiği yanıtlar... 

- AK Parti iktidarı dönemindeki Türkiye'yi tarif eder misiniz? Bugün yeni bir Türkiye oluşumundan söz edebilir miyiz?
Söz edebiliriz tabii. AK Parti dini eğilimli bir parti olarak ilk defa tek başına iktidara geldi. Daha önce böyle bir şey olmamıştı. Bu nedenle herkesin kafasında AK Parti ile ilgili birtakım soru işaretleri vardı. Ama şimdi bu kimselerin sayısı biraz azaldı gibi geliyor bana. Tabii endişesi devam eden bir grup hala var. 

DAHA DEMOKRATİK VE LİBERAL
- En çok hangi konularda soru işareti vardı?
AK Parti'nin Türkiye'yi din devletine dönüştürme endişesi hep vardı. Aradan 9 sene geçti, AK Parti'nin böyle bir denemesi olmadı. Çünkü din devleti tesis etmek demek aslında Türkiye'nin kanunlarını seküler niteliklerinden uzaklaştırıp dini temele oturtmak demektir. Şimdi ise eleştiriler bu partinin otoriter bir rejim kurma eğilimi içinde olması yönünde değişime uğradı.

-  Bugün çokça kullanılan Yeni Türkiye sözünden ne anlamalıyız?
Çeşitli gruplar tarafından değişik şekillerde yorumlanıyor. Geçenlerde yabancı kaynaklı bir yazıda okumuştum. Şöyle tahminler yapılıyor. Deniliyor ki 'Bundan 10-15 sene sonra dünyada altı yedi tane önemli ülke kalacak.' Avrupa'da da sadece iki ülkeden bahsediliyor, Türkiye ve Almanya... Çünkü bunlar üreten ülkeler olarak karşımızda duruyor. Zannedersem yeni Türkiye'nin bir tanımı da bu olabilir.

-  Yeni Türkiye'yi 'İkinci Cumhuriyetçiliğin yeni adı' olarak nitelendirenler de var...
İkinci Cumhuriyetçiler, Kemalizm'i eleştiriyorlar, otoriter bir sistem olduğundan bahsediyorlar. Bir kere Kemalizm konusunda benim Türkiye'de pek çok kimseden farklı bir görüşüm var. Yakında İngiltere'de yeni bir derleme kitabım basılacak. Bu kitabı, Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Sabri Sayarı ile birlikte hazırladık. Kitapta tarih, kültür, siyaset, ekonomi gibi alanlarda toplam 35 tane bölüm olacak. Ben 'Kemalizm-Atatürkçülük' ile ilgili bir yazı yazdım. Orada ileri sürdüğüm düşünce şu: Atatürkçülük bize ne yapılması gerektiğini değil, nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretmeye çalışmıştır. Ama öğretemedi, o ayrı. Yoksa Atatürk 'Biz bunları yaptık, siz de ileride şunları yapacaksınız' gibi bir dayatmaya asla gitmemiştir.

ALTYAPI KEMALİSTLERDEN
-  Peki İkinci Cumhuriyetçiler size göre nerede yanlış yapıyor?
Atatürkçülüğü, o yıllarda yapılan icraatların bugün değiştirilmeden uygulanması olarak gördükleri için 'Efendim bu yanlıştır' diyorlar. Laiklik, sekülerizm konusunda da yanlış bir algılama içindeler. 'Bu çok otoriter bir sistemdir' diyorlar. Fakat bu eleştiriyi yapanların sormadıkları çok önemli bir soru var. Biz Cumhuriyeti kurduğumuzda aslında modern bir ülke yaratmaya çalıştık. Mesela din konusunda Atatürk ne diyordu: 'Dini birtakım dogmalar ve hurafeler bütünü olarak algılamamak lazım.' Ve onun için de belli bir politika uygulanması gerektiği kanısındaydı. Bunu o yıllarda halka anlatmak ise hiç kolay değildi! Dile kolay derinden inandıkları yaklaşımı bir anda bırakmalarını istiyorsunuz. Aslında Atatürk, otoriter rejim ile demokrasinin alt yapısını hazırladı. Bunu unutuyoruz. Örneğin, demokraside hepimizin okur-yazar olması gerekir.

Dogmalarla demokrasi yürümez
- Peki buna 'demokrasilerde cahile yer yok' da diyebilir miyiz?
Rasyonel düşünmeyip akılcılığa prim vermediğimiz zaman kimimiz dinin dogmalarının arkasında, kimimiz bir takım laik türü ideolojilerin peşinde koşarız. Ve o zaman demokrasi yürümez.. Türkiye'ye demokrasiyi ilk olarak İsmet İnönü getirmiştir. 

- Demokrasiyle bizi tanıştıran isim İsmet İnönü mü?
Evet, aynen öyle. 1939'da İsmet İnönü Cumhurbaşkanıydı ve tüm yetkiler elindeydi. İstanbul Üniversitesi'nde verdiği bir beyanatta şunu diyordu: 'Demokrasiyi benimseyen Batı'ya baktığım zaman hala otoriter bir rejime sahip olduğumuz için utanıyorum.' Kemalistler aslında demokrasinin alt yapısını hazırladılar ondan sonra da yavaş yavaş demokrasiye geçtiler, diye düşünüyorum. Türkiye'yi çok iyi bilen Amerikalı bir siyaset bilimci -Dankwart A. Rustow- şöyle diyordu: 'Türkiye'de üç büyük devrim oldu. Biri kültür devrimidir. Onu Atatürk ve arkadaşları gerçekleştirdi. İkincisi demokrasi devrimidir. Onu İsmet İnönü yaptı. Üçüncüsü de ekonomik devrimdir. Onu da Turgut Özal başlattı.'

- Peki AK Parti tam olarak ne yaptı? Onun görevi ne?
AK Parti son 7 yıldır yeni Türkiye'nin ortaya çıkmasında önemli rol oynadı. Özellikle Turgut Özal'ın başlattığı ve Kemal Derviş'in daha sağlam esaslara oturttuğu ekonomi politikasını aynen devam ettirdi. İkincisi Türkiye'nin liberalleşmesinde önemli rol oynadı. Bir başka devrimi de kısacası onlar yarattı.

Türkiye, hakim parti sistemine geçmiştir
-  Yeni anayasadaki değişmez maddelerle ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
Bu maddeler değişsin dediğinizde bunun anlamı 'Birileri gelsin eğer istiyorlarsa Cumhuriyeti kaldırsın' demek olur. Bu maddelerin değişemez kalması lazım. Fakat mühim olan konu siyasetçilerin, bürokratik kuruluşların, Anayasa Mahkemesi'nin, ordunun o maddelere dayanarak muhalefet yapmamasıdır. O maddeler bu
çeşit bir suiistimale yol açmamalıdır.

-  Sizce yeni anayasadaki vatandaşlık tanımı nasıl olmalıdır?
Şimdiki gibi kalmalıdır. Aslında Türkiye'de 1924'e kadar kültürel milliyetçilik vardı. Çünkü o sırada en önemli sorun özellikle Türkleri ve Kürtleri bir arada tutmaktı. 1924 Anayasası'yla ise kültürel milliyetçilik bir kenara bırakıldı. Daha kapalı olan vatandaşlık esasına dayalı milliyetçiliğe geçildi.

'KÜRTLER ASİMİLE EDİLDİ' DİYEMEYİZ
- Bugün yine karşımızda başlıca sorun olarak Kürt sorunu var. Şimdilerde etnik milliyetçilik daha da belirginleşti diyebilir miyiz?
Kürt kökenli vatandaşlarımız arasında bir kesim etnik milliyetçiliği ileri sürüyor ve 'Türkiye Cumhuriyeti aslında etnik milliyetçi bir cumhuriyettir. Türkler, Kürtleri daima asimile etmiştir' diyorlar. Bu görüşe katılmıyorum. Aynı kişiler 'yeni birtakım haklara, yeni bir idari ve siyasi düzene sahip olmamız gerekir' diyorlar. Ama bu görüşü bütün Kürt kökenli yurttaşlarımıza mal edemeyiz. Bu, sayısını ne benim ne de sizin bilebileceğiniz bir grubun düşüncesidir.

- Kimler bunlar? Bu grubu nasıl tanımlarsınız?
Böyle söylemlerle ortaya çıkanların belli bir eğitim düzeyi var. Bunlar BDP'nin bazı üyeleri olabilir. BDP dışında bu düşünceyi savunan bir takım Kürt aydınlar da var. 

ERDOĞAN, ÖZAL'A ÇOK BENZİYOR
- 2011 seçimlerinden sonra Türkiye'nin hakim parti sistemine geçtiğini söyleyebilir miyiz?
Bir parti üst üste üç defa seçimleri kazanırsa oturmuş bir hakim parti sisteminden söz edebiliriz. Türkiye'de üstelik her seçimde oyunu daha da artırdı.

-  Sizce Erdoğan nasıl bir lider?
Ona en çok benzeyen lider Turgut Özal'dı. Özal da önemli atılımlar gerçekleştiren, Müslüman olan ama bunu devlet yönetimine aksettirmeyen, dinden kendine belli erdemler çıkaran ve onu içselleştiren bir liderdi. ANAP da AK Parti'ye benzerdi ama ANAP'ta daha çok lider önemliydi. Şimdi bakıyorum Erdoğan'ın yapmaya çalıştıklarını kolaylaştıran, onun belli başlı düşüncelerini formüle eden ve uygulayan bir kadro. Mesela şimdiki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ya da bir süredir bakanlıklarını muhafaza eden belli sayıda AK Partililer.

KILIÇDAROĞLU'NUN CHP'Sİ ÇOK DAĞINIK
-  Solun durumu için ne diyeceksiniz?
Kılıçdaroğlu'nun CHP'sini Baykal'ın CHP'sinden daha dağınık görüyorum. Bu belki Baykal'ın bu konudaki becerilerinden belki de Baykal döneminde CHP'nin tek bir meseleye, laikliğe odaklanmasından kaynaklanıyordu. Mesela Kılıçdaroğlu'nun kimi zaman yaptığı açıklamalar birbiriyle çelişebiliyor. Grubundan başka bir isim CHP adına Kılıçdaroğlu'ndan çok daha farklı bir beyanat verebiliyor. Kılıçdaroğlu'nun partide olgunlaştırılan görüşleri vatandaşla paylaşmadığını görüyoruz. Dolayısıyla da herkes bir muhalefet boşluğundan bahsediyor.

Akşam, 31.08.2011

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız