Medyada 2. Cumhuriyet > Sizi çok kınıyoruz, üzdünüz bizi!

Sizi çok kınıyoruz, üzdünüz bizi!

OY pusulaları ihalesinde yaşananları hatırlıyor musunuz, bilemedim.
Eminim ki hatırlamayanların sayısı, hatırlayanları dörde beşe katlayacak kadar çoktur. Gündemimizdeki konular o kadar hızlı değişiyor ki bunu da çok yadırgamıyorum.
Yani memleketimizin insanlarını “balık hafızalı olmak” ile suçlamadığımı bilmenizi isterim. Bunun nedeni başka memleketlerde olsa bir-iki sene idare edecek mevzulardan her ay üç-dört tane yaşanıyor, insanlar unutmasınlar da ne yapsınlar?
Oy pusulası ihalesinde ilk teklif 11.9 milyon liraydı. Benim gibi eski parayla konuşma alışkanlığını hâlâ kaybetmeyenler, trilyon diye de okuyabilirler.
Üstelik bu ihalede kâğıt devlet tarafından sağlanacaktı, yapılacak iş sıradan bir baskı işinden ibaretti.
İhale tekrarlanınca aynı şirket bu kez fiyatı 13 kere düşürdü ve ihaleyi 899 bin liraya (eski hesapla milyar) aldı.
O vakit şirketin yöneticisi bu fiyat indirimini “vatanını, milletini sevmek”  gerekçesiyle açıklamıştı. İlk teklifi verdiğinde sevmiyor muydu, sevgisi sonradan mı kabardı, bilemiyoruz.
Ankara Sanayi Odası bu ihaleyi inceledi ve sonunda şirketi “kınama” ile cezalandırdı.
Oda Başkanı “Ortada bir tuhaflık var ama mevzuatımız ancak bu kadar cezayı öngörüyor”  diyor.
ASO’nun kararı için söyleyebileceğimiz bir şey elbette yok.
Benim ilgimi çeken konu Sanayi Odası’nın “Ortada bir tuhaflık var” dediği bir ihale ile ilgili olarak savcıların kuşkuya kapılmamış olmaları.
Bununla ilgili bir soruşturma açılmadı, açıldıysa da o kadar başarıyla gizlendi ki haberimiz yok!
Sanayi Odası Başkanı “Telefonlar dinlenseydi belki suç ispatlayacak delillere ulaşılabilirdi” diyor.
Metin Münir geçenlerde Milliyet’te “Neden Türkiye’yi soyanların telefonları dinlenmiyor” başlıklı bir yazı yazdı.
Ergenekon İddianamesi’nin sayfalarını karıştırırken ünlü bir işadamı ile iki orgeneralin bir ihalede 90 milyon dolarlık işi 150 milyon dolara yapıp, aradaki 60 milyon doları paylaştıklarına ilişkin bir iddiaya rastlamış.
Askerlerin de işadamının da bununla ilgili olarak soruşturulduklarına ilişkin bir bilgi de yok!
Yazımı Metin Münir’in son cümlesi ile bağlayacağım:
“Türkiye’de her şey değişir, rüşvet ve yolsuzluk değişmez. Birinci Cumhuriyet, İkinci Cumhuriyet falan yok. Yolsuzluğun aşamaları var.”

Mehmet Y.Yılmaz, Hürriyet

15.08.2011

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız