Medyada 2. Cumhuriyet > Statüko hangi sorunu çözdü?

Statüko hangi sorunu çözdü?

Türkiye tipi cumhuriyeti bahşedilmiş bir hak, bir "kutsal paradigma" olarak algılayan resmî Türk aydını, statükoyu oluşturan ilkeler manzumesinin tüm sorunları çözeceğine inanır. Hatta bu uğurda savaş verir. İçinde "karşıdevrim tehlikesi" (!) barındırdığı için demokrasiyi bile gözden çıkarır.

Dahası, çağdaş ve demokratik bir Türkiye'nin, devrimin kalesi Fransa'da bile gözden düşmüş jakoben uygulamalarla, yani kamu alanını belli bir ideolojik grubun kullanımına açan laiklik ilkesine sarılarak mümkün olabileceğini savunur.

Kemal Tahir çok yazdı.

İdris Küçükömer de yazmıştı.

Şimdilerde, "ikinci cumhuriyetçi" diye lanetlenen Mehmet Altan yazıyor.

Cumhuriyet, nihai yaşam tarzı dikte eden bir 'paradigma', bir 'nas', bir 'kutsal yönetim biçimi' değildir. Statüko hiç değildir. Sadece saltanat karşıtı bir rejim de değildir.

Nedir?

En basit ifadesiyle, demokrasi için bir alt basamak, bir ara durak, bir geçiş noktasıdır.

Kim yazmıştı?

Rahmetli Küçükömer mi yine?

Cumhuriyeti fetişleştiren kadro, "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" ve "Serbest Cumhuriyet Fırkası"nı tasfiye ederek gerçek bir "liberalizm"in, Mustafa Suphi ve arkadaşlarını devreden çıkararak kitabına uygun bir "sosyalizm"in oluşmasını engelledi.

Sınıfların teşekkül etmesine de izin vermedi.

Bu nedenle, yarım yamalak Türk demokrasisinin "sınıfsal" temeli yoktur.

Tepeden inmedir.

Tepeden inme olduğu için, "buyurgan" hüviyetini korumaktadır.

Şu tez hep karşımıza çıkar: "Türkiye cumhuriyeti, antiemperyalist bağımsızlık savaşının ve burjuva demokratik devriminin ürünüdür."

Doğru, geçmişte bir bağımsızlık savaşı yaşadık; ama bunun antiemperyalist bir savaş olmadığını, en fazla bir "halas", bir "kurtuluş hareketi" sayılacağını, savaşı yürüten kadro bile söylüyor. "Nutuk"u bir de bu gözle okuyunuz isterseniz. Savaşı "içeriden" yaşamış askerlerin; Rauf Orbay'ın, Ali Fuat Cebesoy'un, Kazım Karabekir'in, hatta Kılıç Ali'nin tanıklığına da başvurulabilir.

Burjuva demokratik devrimi lafları ise hepten komik.

Türkiye'de, "sınıf" özelliği gösteren bir burjuva sınıfından söz edebilir miyiz?

Dolayısıyla, bir burjuva kültüründen?

İttihatçıların "yerli bir burjuvazi" oluşturma çabalarının hangi dramatik sonuçlara yol açtığını tarih kitapları yazıyor.

İki kere iki dört: Türkiye'de "demokratik devrim" fikriyatına varacak bir burjuva sınıfı yok.

Hiç olmadı.

Buna izin verilmedi.

Sadece, "Osmanlı batılılaşmasının bir ürünü olarak, komprador karakterli bir seçkinler sınıfı" (Attila İlhan'a göre "oligarşi") ve statükonun arkaladığı birtakım "kast"lar türedi.

Bu sınıf, doğrudan doğruya batıyı taklit ediyor, iktidarını tehlikede gördüğü an batıya ve ulaşmaya can attığı batı değerlerine/batı demokrasisine sırt çeviriyordu.

Kurtuluşu statükoya sarılmakta görenlere şu soruyu sormak lazım?

Statüko hangi sorunu çözdü?

Adaletten sağlığa, güvenlikten millî gelirin paylaşımına, hangi taleplere cevap verdi?

Tamam, cumhuriyetimizi ve ondan neşet eden değerleri çok seviyoruz, ama periyodik aralıklarla siyaseti devre dışı bırakan, farklılıkları ve karşıtlıkları toptan red ve inkar yoluna giden, hele demokrasiyle niza halindeki bir cumhuriyet düşüncesine de, açıkcası, sıcak bakamıyoruz.
 

Ahmet Kekeç, Yeni Şafak
18.08.04

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız