Medyada 2. Cumhuriyet > Ulusalcılık

Ulusalcılık

ESKİDEN ''milliyetçilik'' denirdi; şimdi de çok kişi öyle diyor. Ama, daha da Türkçeleştirmek, ''ulusalcılık'' demek gerek galiba. Hem sözcüğün başlangıçtaki anlamını saklı tutmak, hem özüne daha da uygun duruma getirip aynı zamanda çağın gereklerine de doğru biçimde uyarlamak için.

Kavramın Osmanlı'daki çöküşe ''dur'' demek ve kurtuluş yolu bulmak için benimsendiğini unutmamalı. İmparatorluğu, ancak onu kuran kavim kurtarırdı; dolayısıyla Türklüğü öne çıkarmak, ümmetçilikten ve çokuluslu Osmanlılıktan medet umanlara karşı ''millet'' kavramını vurgulamak, bunu da imparatorluğun Türk unsuruna dayandırmak gerekiyordu. Önce Türk unsurda bu kimlik bilinci uyandırılmalı, sonra da o unsur egemen kılınmalıydı.

Cihan Harbi sonunda yaşananlar, aynı düşüncenin Mustafa Kemal 'ce gerçekleştirilmesini kolaylaştırmıştır. O, Türkiye halkının çeşitli kökenlerden ve başka yörelerden geldiğini bildiği için Osmanlı'daki milliyetçiliğin ırkçılığa kaçan yanlarını gerilere iterek Fransız Devrimi'nin etnik temele dayanmayan ve daha çok aynı ülküler çevresinde bütünleşmeyi vurgulayan tanımını benimsedi.

Bugün, ''Atatürk milliyetçiliği'' denen bu kavramı biraz daha güncelleştirmek, dolayısıyla şimdi karşılaşılan güçlüklerin aşılmasında yararlı duruma getirmek kaçınılmaz olmuştur. Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi, karşılaşılan tehlikeleri yenme amacıyla yeni bir güç kaynağı oluşturarak.

Nelerdir bu tehlikeler? Ümmetçilik, İkinci Cumhuriyetçilik ve dış ekonomik güçlere teslimiyetçilik değil mi? Şimdiki iktidarın Avrupacı tutumu, neredeyse bütün bunların bir sonucu olarak ortaya çıkmış sayılmaz mı?

Öyleyse, ümmetçilik bir tehlike olduğuna göre o zaman eski milliyetçiliğin de kendisinin ayrılmaz parçasıymış gibi gösterilen ''dinci muhafazakârlık'' tan arındırılması gerekir. ''Ulusalcılık'' sözcüğü bu arınmaya yarayabilir.

İkinci Cumhuriyetçiliğe gelince, onun etnik ayrışmayı adeta bir ''insan hakkı'' gibi ileri sürmesi, ''Atatürk milliyetçiliği'' anlayışında ısrar etmenin önemini daha da arttırmıştır. Ulusalcılık, bu anlayışa uygun biçimde genellikle etniklik bulaştırılmadan kullanılan bir söz olduğu için de elverişli olabilir.

Ama hepsinden önemli olan üçüncü nokta şudur: Ulusal kalkınma araçları olarak yaratılan kamu işletmelerinin darmadağın edilip dışa peşkeş çekilmesi, Cumhuriyet ekonomisinin büyük ölçüde IMF ve Dünya Bankası emrine girmesi ve AB teslimiyetçiliğinin her şeye egemen olmasıdır ki, ''ulusalcılık'' sözünü bütün bunlara karşı direnişin ortak bayrağı durumuna getirdi. Evrensel değerleri en önce ve en çok kendi ulusu için gerçekleştirmeyi zaten amaçlamış olan Türk solunun son yıllarda daha ''ulusalcı'' oluşu biraz da bundan değil mi?

Belki, yeni Türk sağı ile yeni Türk solunun ortak tehlikelere karşı aynı cephede yan yana gelişleri de böylesine üçlü boyutlu bir ''ulusalcılık'' sayesinde olacaktır.
 

Mümtaz Soysal, Cumhuriyet
08.04.2005

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız