Medyada 2. Cumhuriyet > Lozan 2005: 'Çürük Elma'lara İhtarlar...

Lozan 2005: 'Çürük Elma'lara İhtarlar...

Lozan 2005, İsviçre'den çıkış yaparak üç gün süren yoğun bir programla Avrupa'ya ve ülkemize yayılan dalgalar yarattı, hatırlanacak izler bıraktı... Yorulduk, gerginlikler yaşadık ama sonunda değdi.

Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Genel Merkezi, Avrupa ADD'leri, çeşitli kentlerden Türk dernekleri ve Ulusal Kanal'ın düzenlediği etkinliğin en çarpıcı ismi, 81 yaşında hâlâ Kıbrıs ve Türkiye için dimdik savaşan Rauf Denktaş 'tı. Denktaş yaptığı üç konuşmada yine kararlı vurgular yaptı. ''Kıbrıs'tan şehit kemiklerini toplayıp dökecek misiniz?'' diye soran eski Cumhurbaşkanı, Atatürk 'ün doğrultusunda ''Barış için egemenlikten vazgeçilemeyeceğini'' söyleyerek, ''Kıbrıs giderse, Türkiye artık denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar'' diye acı acı hatırlattı.

Bu büyük çıkarmaya 200 Türk aydını ve binlerce yurtsever katıldı. Sina Akşin, Alpaslan Işıklı, Vural Savaş, Nur Serter, Dilek Türker, Coşkun Özdemir, Haşmet Atahan, Tolga Yarman, Kemal Alemdaroğlu, Nasuh Mahruki gibi isimlerin yanı sıra Zekeriya Beyaz, Yaşar Okuyan, Mehmet Gül gibi farklı kesimlerden siyasetçiler de vardı. Tabii ki yine Lozan duruşunu, Atatürk ve Cumhuriyet ortak paydasında koruyan bu insanlara, malum 2. Cumhuriyetçi-İslamcı ucube karışımın ürünleri hemen ''Kızıl Elma!'' diye saldıracaklar. Son gün, Mustafa Kemal'in genç ve dâhi komutanı İsmet İnönü 'nün bir diplomat olarak harikalar yarattığı Lozan'daki Beau-Rivage Oteli'nde yaptığım konuşmada, bu yobaz-sahte liberal koroya yeni bir isim taktım: ''Çürük Elma!'' Atsan atılmaz, satsan satılmaz, sahte çıkar uyumları içinde, doku farklılıklarının alakasız özelliklerini gizleyerek Cumhuriyet ve Demokrasi karşıtı bir ittifak arayışına giren bir zavallılar kamplaşması?

İlk gün Zürih'te yapılan basın toplantısında Ermeni Soykırımı iddialarının ''büyük bir uluslararası yalan'' olduğunu söyleyen İP Genel Başkanı Perinçek , ikinci gün Winthertur'da yapılan Kurultay'ın ardından İsviçre polisi tarafından savcılıkta ifade vermeye götürüldü. Avrupa'nın gerçek anti-demokratik yüzünü gösteren bir utanç vesikasıydı bu olay. Perinçek, savcının sorularına yanıtın ötesinde tarih dersi de vermeyi ihmal etmedi. Neredeyse yapılan her konuşmada, bu sahte Ermeni Soykırımı iddialarına değinildi, sert tepkiler verildi. Son gün ise Beau-Rivage'in görkemli salonunda, herkes hep bir ağızdan bu iddiaların yalan olduğunu ayakta yemin ederek tekrarladı. İsviçre polisi de yüzlerce kişiyi soruşturmaya (!) götürme işini ihmal etti!

Yapılan konuşmalar heyecanlı vurgulara yol açtı. Prof. Dr. Sina Akşin, emperyalizmin, sömürmenin ötesinde, Trakya ve Anadolu'ya eski Yunan ve Roma toprağı diye bakıp bizi kovmak istediğini aktardıktan sonra, ''Benim maaşıma bile IMF karar veriyor'' derken acıtan gerçeklerle bir daha bizleri yüz yüze bırakıyordu.

Akşin'in ''Karşı Devrim ahlaksızdır'' sözlerini teyit edercesine, Prof. Dr Alpaslan Işıklı, yoldan çıkmış sözde aydınların Lozan'ı kafatasçı gösterme gafletini gündeme taşıdı. Işıklı, Spartaküs 'ün köleleri özgürleştirme çabasının Roma egemenleri tarafından bastırıldığını, Atatürk'ün farkının ise mazlum ülkeler adına verilen ilk anti-emperyalist savaşı kazanmış olması olduğunu hatırlattı.

Vural Savaş miting meydanında verdiği bir demeçte, bugün Avrupa kapılarındaki halimizi ''artist olacaksın vaadiyle kandırılmış kızlara'' benzetiyordu. Bütün bu eksen hakkında konuşmamda yaptığım vurgu şu oldu: ''Hadi kuyruk acısı olan Batılıların entrikalarını anlıyorum da, size ne oluyor? Dünyada Türkiye'den başka nerede bir solcunun yurdunu sevmesi ayıp sayılır, bana söyler misiniz? Küba'da mı, Amerika'da mı, İsveç'te mi?''

İsmet İnönü'ye yönelik üstü kapalı yapılan bazı eleştirilere, Lozan'ın akabinde onun bir siyaset adamı olarak yaptığı mücadeleleri ve 1964'te Johnson'a yazdığı tarihi mektubu hatırlatma ihtiyacını hissederek yanıt verdim. Aslında tüm etkinlik boyunca gözlerim İnönü ailesinden güzel insanları aradı.

Son gün Lozan'da Münih'ten, Londra'dan, Hannover'den, her yerden gelen ADD'li dostlarla meydanda buluştuk, yollarımız kesişti. Ülkenin sahipsiz olmadığı dosta düşmana gösterildi. Mehmet Gül'ün sözleri ise manidardı: ''Kıbrıs'ı veren Türkiye'yi verir. Bu imzayı atmadan iyi düşünün. Satarsanız divan-ı harptesiniz, yüce divanda değil.''

Sonuç mu? Tabii ki yine tüm bu ''iman tazelemeleri'' nin gelip saplandığı yer, güç birliği ve dayanışma ihtiyacıydı. ''Yurtsever Hareket'' i temsilen birçok isim Lozan'daydı. Başta ADD Başkanı Ertuğrul Kazancı olmak üzere, Av. Filiz Esen, Coşkun Özdemir , ressam Ekrem Kahraman ve niceleri? Dayanışma ağı böylece Lozan vesilesiyle tüm Avrupa'ya tekrar duyuruldu.

Tüm eleştirilebilir noktalarına ve kimi ''sol ergenlik krizlerine!'' rağmen, Lozan 2005 hedefine ulaştı.
 

Bedri Bayram, Cumhuriyet
26.07.2005

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız