Medyada 2. Cumhuriyet > Çözülerek Bütünleşme - II

Çözülerek Bütünleşme - II

Tıp Bayramı dolayısıyla ara vermiş olduğum konuya bugün devam ediyorum. Tıp Bayramı ile ilgili yazımda tarafların bayramını niçin kutlamadığım soruldu. Bunu yapmadım, zira hangi tarafı neden kutlamam gerektiğini kestiremedim. Çalışma koşullarından dolayı doktorları mı, mahşer yeri gibi hastanelerde toplam 1.5 dakika içinde doktoru görebilme şansına sahip olduğu için hastayı mı, yoksa bu başarının mimarlarını mı!
****
Kapitalizmin kürselleşme aşamasında kuralsızlaştırılan Türkiye'nin önünde iki seçenek bulunmaktadır. Kuralsızlaştırılarak savrulan Türkiye'nin önündeki birinci seçenek, halkların aleyhine, kapitalizmin yeni sömürgeleştirme kılıfını giymek, ikincisi ise yeni sömürgeleştirme kılıfını reddederek halkların çıkarı doğrultusunda sol politikalara yönelmektir. Latin Amerika ülkeleri geleneğinden yoksun, Osmanlı döneminden beri Avrupa'da filizlenmiş kapitalizmle iç içe yürüyüş çizgisini izlemiş olan Türkiye'nin sol politikalara yönelmesinin önündeki engeller sömürgeci kapitalistlerin yüreğine su serpecek kadar çok ve toplum üzerinde etkilidir. Dış konjonktür ve sosyo-ekonomik altyapı konularını veri alıp, burada kapsam dışı tutarak iç dinamikler üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum.
Olası alternatif siyasal açılımların önünü keserek geleceğini garanti altına almaya çalışan ve bu amaçla uluslararası sömürgeci sermaye ile bütünleşme çizgisinde ilerleyen burjuvazi, sadık ajanları vasıtasıyla toplumu ideolojik baskı altına almaya çalışmaktadır. Bu süreçte kentsel kesim üzerinde başka, kırsal kesim üzerinde ise farklı toplumsal narkoz etkisi oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak, yüzeyde çatışıyor görüntüsü veren farklı narkoz ajanlarının temelde işbirliği yaptığı, hiç değilse, aynı amaca hizmet ettiği açıktır.
Kırsal kesim üzerine uygulanan narkozun içeriğini toplumun din duygularını sömüren dincilik oluşturmaktadır. Türban tartışmalarından gençleri imam hatipleştirme çabalarına ve cemaat-tarikat ilişkilerine dek tüm politikalar ne samimi din duygularına ne de insan sevgisine dayanmaktadır. Bu ilişkilerle sömürücü kapitalizm ve toplumsal yozlaşma perdelenmekte ve halkın samimi duyguları sömürülerek siyasal tabanın desteği sürdürülmeye çalışılmaktadır.
***
Dinsel söylemlerin fazlaca etkili olmadığı düşünülen laik kesimler ise daha farklı bir toplumsal narkoza tabi tutulmaya çalışılmaktadır. Toplumun görece aydın olarak kabul ettiği ajanlar tarafından oluşturulan sosyal narkozun içeriğini sosyal demokrasi savunuculuğu oluşturmaktadır. Sosyal demokrasi politikalarının, uygun tarihsel koşullarda, bir yandan sosyalizme karşı kale işlevi görmek, diğer yandan da sermayeye piyasa açarak kapitalizme hizmet amacıyla oluşturulduğunu ve kapitalizmin artık bu politikalara gereksinimi olmadığı gibi, böylesi politikaları besleyecek kaynak ayırmaya niyeti de olmadığını söyleyenlere saldıran kibar ajanlar, küreselleşmenin yeni özgürlükler çağı olduğu görüşü üzerinde sosyal politikaların da yükseleceğini söylemekteler. Giderek yaygınlaşan ve derinleşen yoksulluk ve çaresizliği sistemin özünde değil uygulanışında arayan bu kesimler, sistem içi düzenlemelerle işlerin düzeleceğini iddia etmekteler. Kim bilir, belki bu iddialarına inanıyorlardır!
Olası politik açılımların önünü tıkayan ikinci kentsel ideoloji ise kapitalizmin ilk dönemlerine ait ulusal sermaye görüşüdür. Ulusal sermaye görüşünü (ne demekse!) öne çıkaran bu kesim iki ciddi hata yapmaktadır. Birincisi, ulusal sermaye görüşü, kapitalizmin içinde büyüyerek günümüzün küreselleşme aşamasına ulaştığı ulus-devlet dönemine aittir. İkincisi ise ulusal sermaye görüşünün özde yanlışlığıdır. Sermayenin ulusal kimliği hiçbir dönem için geçerli olmamıştır, hele de günümüzün küreselleşme koşulunda kesinlikle söz konusu değildir. Ulusal olarak görülen sermaye de emeği sömürmekte ve bu sömürü üzerinde oluşturduğu birikimi ülkede binlerce emekçiyi işsiz bırakarak bir başka ülkeye aktarabilmekte, özelleştirmelere ve devletin küçültülmesi politikalarına karşı çıkmamakta, siyaseti yönlendirerek küreselleşmeye de yeşil ışık yakmaktadır.
Sosyal narkozu desteklercesine tezgâhlanan siyasal oluşumun reel siyasette bir şansı olmamakla beraber, gerici iktidarların alternatifi görüntüsünde, alternatif siyaset yollarını tıkayarak sisteme hizmet etmektedir.
Ne hazin bir tecellidir ki, Cumhuriyeti despot gören ikinci cumhuriyetçilerin de yoğun desteği ile Türkiye bir kez daha yukarıdan şekillendirilmektedir. Bir farkla ki, bu şekillendirme halkın yararına değildir!..
 

İzzettin Önder, Cumhuriyet
21.03.2006

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız