Zamanın Hüznü...
Bilmem sonsuzlaşacak bir zamanın hüznünü düşündünüz mü?
Kanayan sonsuzluğa açılan kapıları, ölümleri, acıları bir yere yazdınız mı?
Suskun, tedirgin bir evrenin değişiminde, zaman denilen olguyu anlatırken insan bir karamsarlığın içinde bulur kendisini.
Gök mavi, deniz mavi... Çam ağaçları... Lacivert bir şalla örtüşen zeytinlikler...
Canım siyaset yazmak istemiyor aslında.
Yaşamın sayfalarında dolaşmak, insan onurunu anlatmak, yalakalığın geçerli olduğu bir dönemde “demokrat geçinen” sözde aydınlardan, liberallerden söz etmek...
Onlara “liboş” dediğimde de kızıyorlar, “liboş tayfa” deyince de “Soros’un çocukları” gerçeğini yazınca da...
Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin savunucusu olduklarını öne süren bu kesime aslında en yakışan ad:
“Yalaka”.
***
Yine yollardayım...
12 Eylül’de yapılacak halkoylaması, bir söz dalaşına döndü. İş, boy-soy tartışmasına dönüştü. Bu kez devreye “sanatın içine tüküren” girip, CHP’li Kılıçdaroğlu için “Annesi Ermeni” dedi.
Sözlü kültürden yazılı kültüre geçemeyen toplumlarda siyaset dili böyledir.
Sözde demokrasinin ve özgürlüklerin simgesi AKP yandaşları, Hrant Dink cinayetinden sonraki gelişmeleri görmezden geliyor, Balbay ve Tuncay için tek satır yazmıyorlar.
Balbay ve Özkan, daha savunmalarını yapmadan, ben televizyon ekranlarında şöyle seslendim:
“Paşalar ya GATA’da ya kafede, Balbay ve Tuncay içeride!”
Bu sözlerimden ötürü bir hayli tepki almıştım kendilerini “ulusalcı” sanan kafatasçılardan:
“TSK’ye saldıran ikinci Cumhuriyetçi yazar...”
Aradan geçen yıllar, beni haklı çıkardı... Mustafa Balbay, Tuncay Özkan hâlâ tutuklu ama adları 2003 yılında darbe iddialarına karışan emekli “org”lar Bodrum’da tatilde.
Sonunda Bülent Arınç ve Mehmet Ali Şahin bile bu haksızlığa isyan etmedi mi?
***
Hangi demokratik bir hukuk devletinde insanların özel yaşamları izlenmeye alınır?
Bir hukuk devletinde önce faili meçhul cinayetler ve onların ardındaki güçler ortaya çıkarılır, darbecilerden, e-muhtıra verenlerden hesap sorulur.
Üç beş genç teğmeni, üsteğmeni gözaltına alarak “hukuk oyunu oynanmaz”; insanlar suçunu bilmeden iki yılı aşkın süre Silivri’de çürütülmez; Balbay’a, Tuncay’a “darbeci yaftası” yapıştırılmaz.
Ortam dinlemeleri yapılıyor, kasetler elden ele dolaşıyor, dinci internet sitelerinde yayımlanıyor.
Devletin en duyarlı kurumlarında örgütlenen tarikatçı kadroların arkasında salt AKP iktidarı mı var, yoksa büyük patron ABD mi var?
***
Serin bir Taylıeli köyü akşamında dostlar masasındayız...
Bülent Koçtaş’ın “Daidalos” otelinde havuz başında Alman Sol Parti eski milletvekili Hakkı Keskin, Murat Narin ve Serdar Kızık’la birlikte.
Troya’dan İyonya’ya doğru uzun bir yolculuk yaparken, başta Kürt sorunu olmak üzere pek çok konuyu tartışıp şu soruya yanıt aradık:
“Avrupa’da ulus devlet kavramı nedir?”
Bu konuya bir başka yazımda değineceğim...
***
Yasal ya da yasadışı telefon dinlemeleri karşısında, internete düşen çirkin görüntüler hakkında -Deniz Baykal’ın görüntüleri- başta Başbakan Erdoğan, İçişleri Bakanı Atalay, Adalet Bakanı Ergin, istihbarat birimleri ne yaptı?
İnternete düşen görüntüleri yayımlayanları bulmak zor değildir... Tıpkı parmak izi gibi bulunur, eğer isterseniz.
Nedense bulunmuyor!
Kılıçdaroğlu, bu konuyu alanlarda dillendirmeli, 12 Eylül Anayasası’nda yapılan kimi değişikliklerin Türkiye’yi aydınlığa değil, karanlığa götüreceğini halka anlatmalı.
Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum:
Siyasetçiden işadamına, gazeteciden bilim insanına, sendikacıdan demokratik kitle örgütü temsilcilerine dek; bu ülkede yurtsever, devrimci, solcu, sözde değil özde Atatürkçülerin telefonları dinleniyor, özel yaşamları mercek altına alınıyor, el altından dinci internet sitelerine servis ediliyor.
CHP’nin eski lideri Deniz Baykal’a CHP sahip çıkmıyor!
12 Eylül’de anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi için “halkoylaması” yapılacak...
Erdoğan, hem CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu hem de MHP lideri Bahçeli’yi kündeye getirip, “halkoylaması”nı “genel seçim ortamına” dönüştürdü.
Dedim ya yollardayım!
Hava sıcak... Ara sıra poyraz çıkıyor...
12 Eylül’ün havası ise biraz “evet” kokuyor...
TKP dışında kimi solcular sandığa gitmeyecek gördüğüm kadarıyla.
Muhalefet, özellikle de CHP alanlarda “anayasa”yı değil “söz dalaşı”nı yeğliyor.
***
Zamanın hüznünü bu yüzden yaşıyorum... Bu yüzden isyankârım, bu yüzden çocuksu yüreğim çarpıyor...
Taylıeli köyü binlerce yıllık uykusundan şafak sökerken uyanıyor kuş ve horoz sesleriyle... Bülent’in 12 odalı taş yapı, şirin butik oteli “Daidalos” püfür püfür esiyor...
Kavramların peşinden koşarken binlerce yıllık uygarlığın izini sürmem; gururu, görkemi, sevgiyi, yaşamı tarihin ve kültürün derinliklerinde aramam belki bu yüzden...
Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet
18.08.2010
|