Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Sivil yargı darbe günlüklerini soruşturmaya korkuyor

Sivil yargı darbe günlüklerini soruşturmaya korkuyor

2007’de Nokta’da yayınlanan Özden Örnek’in günlüğü derginin kapanmasına neden oldu

Darbe günlüğü ise tartışılmaya devam ediyor. Derginin eski yayın yönetmeni Alper Görmüş’ün avukatı emekli askeri hakim Ümit Kardaş, Ergenekon’dan devlet asker ilişkisine kadar birçok konuda çok tartışılacak iddialarda bulundu.

Geçen gün Alper Görmüş Taraf gazetesinde, Eski Deniz Kuvvet Komutanı Özden Örnek’in hakkında açtığı tazminat davasının, açan taraf tarafından ilgilenilmediği için düştüğünü yazdı. Yorumu da okuyucuya bıraktı. Ben de sizin yorumunuzu merak ediyorum.
Alper Görmüş sanık olduğu Özden Örnek’e iftira ve hakaret davasından beraat etti, biliyorsunuz. Bunu en baştan biliyordum, Alper’e de söylemiştim, “Mahkum olmazsın ama dava istediğimiz gibi de gelişmez” diye. Zaten Özden Örnek de şikayetçi olduğuna pişman olmuştur. Bence panik oldu ve bu hatayı yaptı. Çünkü davayı açmasa günlükler haber olarak kalacaktı. Şimdi iş güncelleşti ve somutlaştı. Bence çok büyük bir hataydı. Özden Örnek’in iddiası şuydu “Böyle bir günlük yok, bana iftira atılıyor, hakaret ediliyor.” Bu tazminat davasını da o davayla beraber açmışlardır. İş çok büyüyünce, hata yaptıklarını anladılar ama iş işten geçmiş oldu. Tazminat davası da bu yüzden düşsün, gündemden kaybolsun diye ilgilenmediler.

 

Alper Görmüş’ün, Özden Örnek’e hakaret davasından beraat etmesi, darbe günlüklerinin varlığıyla ilgili nasıl bir sonuç ortaya çıkardı?
Burada bir tutarsızlık oluşuyor. Darbe günlükleri yalan da olsa hakaret ve iftira yoktur gibi bir sonuç bu. Biz de bu tutarsızlığın ortadan kalkması için ispat hakkı istedik. Birine iftira atıldığı söyleniyorsa, sanık bunu ispat hakkına sahip. Ama mahkeme oralara girmek pek istemiyor. Ne şiş yansın ne kebap... Çok önemli gazetecilik yapılmış, haber kaynağını açıklamak zorunda değil, o zaman beraat etsin, dava bitsin gibi oldu. Aksi taktirde günlüklerin varlığı ve yokluğu tartışması iyice belirgin hale gelecekti. Özden Örnek ve onun darbe girişimleri içinde bulunduğunu iddia ettiği kişiler açısından riziko barındırıyordu bu dava.


Özden Örnek askerlere de “günlük tutun” diyordu


Darbe günlüklerinin Özden Örnek tarafından yazıldığına dair en büyük kanıt ne? Davayı temyize götürdünüz, iftira atılmadığına dair ispat hakkı istiyorsunuz.
Herhangi birinin bir başkası hakkında bu kadar kurgulu bir şey yazması çok kolay değil. Hatta mümkün de değil. 3 bin sayfadan bahsediyoruz. Özden Örnek’in kendi beyanı da var, askerlere tavsiye olarak söylüyor “Günlük tutun” diye. Demek ki kendi yaşamında böyle bir uygulama var. Üstelik Alper 3 bin sayfanın 60 sayfasını yayınlandı. Özden Örnek çocukluğundan, gençliğinden itibaren günlük tutmuş, tamamen özel yaşamına ilişkin büyük bir bölüm var. Darbe girişimleri bizi ilgilendirdiği için Alper sadece o bölümleri yayınlamış. Üzerinde çok uzun ve titizlikle çalışmış, tutarlı olup olmadığına ilişkin. Ayrıca, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı Alper Görmüş hakkında soruşturma yaparken, Özden Örnek hakkında da şüpheli sıfatıyla, darbe girişiminde bulunmuş olması konusunda onu şüpheli bularak, hakkındaki soruşturma evrakını Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi. İş burada tıkandı zaten.


Ne oldu?
Genelkurmay Askeri Savcılığı baktı. Ben de dilekçe verdim. “Elinizde yetkisizlik kararıyla gelmiş bir evrak var. Bu evrak gereği ne yaptınız. Çünkü müvekkilim açısından bu büyük önem taşıyor. Bizim ispat hakkımız var.
Müvekkilim size gelip tanıklık yapabilir ve günlükleri size verebilir” dedim. “Askeri kişiler hakkında soruşturma yapılması Genelkurmay Başkanlığı emrine bağlıdır, biz bu evrakı Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdik o yüzden” diye cevap geldi. Bu sefer yargılama aşamasında Genelkurmay Başkanlığı’ndan Özden Örnek’le ilgili ne yapıldığını sorulmasını talep ettik.



Soruldu mu?
Soruldu. Gelen cevap “Bu konuyla ilgili tutarlı bilgi belge bulunmadığından hiçbir şey yapılmamıştır.” Olay defacto olarak kapatılmış oldu. Aslında bu suç askeri bir suç değil. Anayasal düzene müdahale sivil suç.
Emekli asker de artık sivil olduğu için zaten ilgili merci sivil yargı. Ankara Cumhuriyet Savcılığı bu soruşturmayı yapabilecekken korktukları için kendileri yapabilecekleri soruşturmayı askere doğru itiyorlar. Askere gidince de bu işin üstünü örtüyorlar.



Darbe günlükleri denilen şey sadece bilgisayar çıktısı kağıtlar...

Neredeyse iki sene olacak, darbe günlükleri ortaya çıkalı. O tarihten beri eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’i görebilen bir gazeteci yok sanırım. Herkes gibi ben de görüşmeyi birkaç kez denedim. Çünkü Özden Örnek’i merak ettiğim kadar kimseyi merak etmiyorum uzun zamandır. O yüzden Ümit Kardaş’la röportaj yapmaya karar verince Özden Örnek’in avukatı Dinçer Eskiyerli’yi de aradım. Belki ondan bir şeyler öğrenebilirdim. Dinçer Bey “Röportaj yapmam bilgi veririm, ne öğrenmek istiyorsanız bana faks çekin dedi.” Faksı çektim. Dinçer Bey aradı, “Karşılıklı görüşebiliriz” dedi. Ofisinde buluştuk. “Teybe kayıt etmeyin, not alın” dedi. Kimi anlattıklarına “Bunlar kayıtdışı” dedi. Okuduğunuzda anlayacağınız gibi insanı Özden Örnek’i merak etmekten kurtaracak hiçbir şey söylemedi.


Günlükleri Nokta Dergisine kimin verdiğini biliyor musunuz? Bu konuda hiç araştırma yaptınız mı?
Hayır, hiç yapmadık. Öyle günlükler olmadığı için araştırma da yapmadık.


Peki hangi çılgın, 3 bin sayfa bir başka kişi hakkında, sanki kendi tutuyormuş gibi günlük yazabilir ki? Özden Örnek’in günlüğü deniyor, adını kim kullanıyor diye merak etmediniz mi hiç?
Merak etmedik.


Darbe iddiaları 60 sayfalık bölümü. Geri kalanı neyle ilgili peki? Günlüğü mutlaka okumuşsunuzdur?
Okudum. Özden Örnek de mutlaka okudu ki tekzip etti.


Darbe Günlüklerini Özden Örnek yazmamıştır iddiasının en büyük delili nedir?
Bilgisayar çıktısı kağıtlardan bahsediyoruz. El yazısı değil. Davanın hakimi hanım bile “Ben bunları el yazısı sanmıştım” dedi. “Başbakan’ta sureti var” dediler, Başbakanlık “Yok” dedi. Genelkurmay soruşturma açtı, işlem yapılmadı gerek duymadılar çünkü. Söyledikleri her şeyin tersi çıktı. Benim Alper Görmüş’ün açıklamalarına hiç itimatım yok açıkçası. Savcı Zekeriya Öz’le de görüştüğünü sanmıyorum.


Bu çok kolay öğrenebileceğiniz bir şey değil mi peki?
Benim hissim bu. Gaye davayı uzatmak, gündemde tutmak. Alper Görmüş’ün reyting isteği...


Peki, günlüklerin Özden Örnek’in dosyasından çıktığına dair rapordan haberdar mısınız? O raporu siz gördünüz mü?
Öyle bir rapor yok. “Var” diyorlar o da yalan.


Denizcilersitesi.com adlı internet sitesi Özden Örnek’in olduğunu iddia ettiği günlüğü yayınladı. Dava açtınız. Dava nasıl sonuçlandı?
Tedbir kararı alındı. Yayın siteden kaldırıldı. Ama siteyi kapatma talebimiz reddedildi. Karşımızda bir muhatap bulamadık zaten. ABD Utah Eyaleti kökenli bir site onu öğrendik. Bluehope isimli bir şirkete kayıtlı site. Tuhaf değil mi bu sizce?


Nokta Dergisi eski yayın yönetmeni Alper Görmüş’e de dava açtınız. Hakaret ve iftiradan... Alper Görmüş beraat etti. Bu bize ne anlatmalı?
Basın özgürlüğü kapsamında beraat verildi. Yayınlananların içeriğinde hakaret kastı bulunamadı. Adam arabayla çarptı öldürdü ama çarpma kastı yoktu gibi bir şey bu. Ayrıca biz şikayetçi tarafız. Sanık değiliz. Sanıkmışız gibi açıklama bekleniyor. Biz hakaret davası açtık.


Tazminat davası da açtınız ama ilgilenmediğiniz için dava düştü diye yazdı Alper Görmüş. Bu doğru mu?
Hakaret davasından beraat kararı çıkınca, biz de tazminat davasının peşini bıraktık. Manevi tazminattı. Maddi değil ayrıca.


Ama iddia ettiğiniz gibi müvekkilinizin adını iftira atarak kullandıysa yine dava açabilirdiniz...
Hakaretten beraat etmiş birine ne tazminatı isteyebilirsin.


Peki. Ergenekon davası ek iddianamesinde darbe günlükleri yer alacak mı sizce?
Mümkün değil. İki davanın alakası yok birbiriyle. O soruşturma ile bu soruşturma çok farklı. Ergenekon’daki sanıklar hakkındaki suçlama, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırma veya görevini yapmasını engelleme. Soruşturmaların alakası yok. İçiçe geçebilecek işler değil. Mümkün değil...


Günlüğün Örnek’in bilgisayarından çıktığını kanıtlayan rapor bulunamıyor


Özden Örnek’in bilgisayarından çıktığına dair bir rapor olduğu söyleniyor. Bu raporu siz gördünüz mü?
O bilgisayardan çıktığına dair Ergenekon soruşturması kapsamında bir teknik rapor olduğunu biliyoruz. Dava sırasında bu raporu istememize rağmen mahkeme bunu gerekli görmedi. Bu belge yok edilmeye çalışılıyor, ama yok edilirse sorumlusu her kimse suç işlemiş olur. Ergenekon ek iddianamesi darbe girişiminden söz edecek mi, kimleri suçlayacak bilmiyoruz ama edilirse bu rapor büyük kanıt olacak.


Peki mahkeme raporun var olduğunu kabul etti ve istemeyi mi gerekli görmedi yoksa raporun varlığını kabul etmedi?
Alper’in Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz tarafından ifadesi alındı. Günlükler istendi. Alper günlükleri onlara teslim etti. Alper’e söylenen böyle bir teknik rapor olduğu. Savcı mahkeme “Bunu istesin resmi elden” demiş, elden vermek istememişler. Bizim mahkeme, “Gerekli görmüyorum” dedi.


Günlükler Ergenekon davasının kapsamında değerlendiriliyor mu? Alper Görmüş’ün ifadesine başvurulması neyi gösteriyor?
Darbe günlükleri, darbe girişiminde bulunmak isteyen komutanların varlığını gösteriyor. Fakat bazıları emekli olduktan sonra da durmuyor. Şener Eruygur bu amaçtan vazgeçmiyor. Zemin yaratma durumunda çalışmalarına devam ediyor. Savcı işi hangi tarihten, nereden başlatacak bilmiyoruz. Darbe günlüklerini esas alsaydı, ifadesi alınması gereken çok kişi vardı. Özden Örnek, o dönemki kuvvet komutanları, Hilmi Özkök. Davada biz tanıklık istedik ama hakim buna giremedi. Dinlenmesini istediğimiz gazeteciler de vardı. Günlüklerin varlığı hakkında yazı yazan Hasan Cemal, Enis Berberoğlu, Murat Yetkin gibi. Abdullah Gül’ün Hasan Cemal’e açıklaması var.



AKP Ergenekon’un arkasında duruyormuş gibi yapıyor

İspat hakkı talebiniz kabul edilirse Abdullah Gül’ün, Tayyip Erdoğan’ın, Hilmi Özkök’ün tanık olarak mahkemeye gelmesi gerekecek mi?
Konuşsalar demokrasiye geçisin simgesi olurlar. Başbakanlık’tan günlükleri talep ettik, “Yok” dedi Başbakanlık. Zaten bunu dedirtmek için istedim. Bilmemeleri mümkün mü? Mutlaka var onlarda ama “Bizde yok” diyorlar. Ayrıca Yargıtay’dan da çok umutlu değilim ispat hakkı konusunda. Davayı böyle bitirmek isteyebilirler.


Ergenekon davası kapsamında muvazzaf subaylar tutuklandı. Bu önemli bir adım mı?
Mızrağın çuvala sığmadığı artık çok açık. Silahlı Kuvvetler istihbaratıyla adeta personelinin soluğunu dinleyebiliyor. Her sene Yüksek Askeri Şura kararıyla eşi başörtülü, irticacı adamları atıyor. Bu kadar silahlar gelmiş silahlar gitmiş, faili meçhul infazlar var. TSK’nın bundan bihaber olması mümkün mü? Onları ordudan atmıyor ama çünkü bunu suç saymıyor. İşler bu kadar açığa çıkmışken birilerini verecek tabii.


AKP Ergenekon davasının arkasında durabiliyor mu?
Duruyormuş gibi yapıyor. Davaya 1. sınıf üç yeni savcı atandı. Savcı Öz’ün de 1. sınıfa terfi ettirilmediğini biliyoruz. Başsavcı vekiline bağlı olarak çalışacaklar. Koordinasyon nasıl olacak? Başsavcılık ne kadar iyi niyet taşıyacak. Bu davanın üstünde askeri bürokrasinin büyük baskısı var. Ergenekon soruşturması AKP’nin köşeye sıkıştırılmasıyla, siyasi muktedir olmaktan çıkarılmak istenmesi durumuyla alakalı yürüyor. Bir uzlaşma mutlaka var.


Kıvrıkoğlu-Başbuğ görüşmesi mesajdı


Hükümetle asker uzlaşmak için masaya oturduğunda, birbirlerine karşı kullandıkları kozlar neler?
Devlet rantların merkezden dağıtıldığı bir yer. Büyük çıkarlar, imtiyazlar var. Orgeneraller emekli olduğunda Orgeneral gibi yaşamaya devam ediyor. Orduevlerinde daire, araba, emrine askerler veriliyor. Demokrasilerde bu olmaz. Bunlar küçümsenecek şeyler değil. Siyasi iktidarın imtiyazları başka. Dolayısıyla herkesin açığı var. Birbirlerine karşı bunları güç olarak kullanıyor. Bu gücün sınırını da dış dinamikler belirliyor. Bu uzlaşma ve bu dengelerle rejimi demokrasiye çevirmek mümkün değil.


Birbirlerine hangi sınıra kadar dokunabiliyorlar?
Tuncer Kılınç’ın alınmasında Genelkurmay ayaklandı. Başbakan ve Cumhurbaşkanı’yla görüştü ve Tuncer Kılınç salıverildi. Bu soru işareti bırakıyor. Soruşturmanın üzerinde şaibe olduğunu gösteriyor. Üstelik bundan sonra daha da vahim bir gelişme oldu, her perşembe Başbakan ve Genelkurmay Başkanı toplantı yapacak. Bu resmen bir erke ortak olmak. Dış güvenlik sorunlarını mı konuşacaklar. Tabii hayır. Sınırları sürekli hatırlatma. Bu çok vahim bir durum. Fazla bir anlamı var. Başbakanla Genelkurmay Başkanı bir araya gelip toplumun geleceği hakkında kararlar alıyor. Bunun neresi demokrasi. Askerin sınırları tayin ettiği çok açık.


Kıvrıkoğlu’nun adının çok anıldığı ama ortada hiç olmadığı bir dönemde birden İlker Başbuğ’la görüşmesi ne manaya geliyor?
Kıvrıkoğlu’nun Başbuğ ziyreti enterasan bir mesaj. Kıvrıkoğlu zamanı Genelkurmay’ın en sert olduğu dönemdi. Sürekli demeç verirdi. Siyasete müdahalenin zirve noktasıdır. Sınır buraya kadar dediler bu resmi vererek bence. İntihar eden albay Abdülkerim Kırca’da da durum aynı. Kendisine suç istinat edilen bir kişi, JİTEM’in uygulamalarıyla bilinen, görevsizlik kararlarına da baktım birçok adam öldürmede faili meçhul davada sanık olarak birçok kişiyle birlikte gözüküyor. Bu kadar vahim iddialar altındaki bir insanın cenazesinde toplu olarak gövde gösterisi yaptı. Bu zihniyete kurumlar nezdinde sahip çıkılması, devletin çökme noktasında olduğunu gösteriyor. Böyle bir devlet organizasyonu olmaz. Böyle zihniyet olmaz. Buna devlet de denmez. Asker parlementonun üzerinde olamaz. Türkiye çok kritik bir noktada.

 

Sanem Altan

Vatan, 01.02.09

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.