Gündem
Gündem > Siyasi Gündem > Ortada kriz yok ama kriz geçirenler varOrtada kriz yok ama kriz geçirenler varBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, HSYK’nın kararını, “Yargı darbesi”, ardından hükümet ile yargı arasında patlak veren krizi de “İktidar mücadelesi” olarak niteledi. “Bu ülkenin kutlu yürüyüşü asla ve asla durdurulamaz” diyen Arınç, “Ortada bir kriz yok. Birilerinin kriz geçirdiği doğru, ama bu hükümetimiz değil” açıklaması yaptı. Kimsenin haddi değil
Bunu, kabul edilemez bir hukuksuzluk, özgürlük ve adalet anlayışımıza vurulmuş bir darbe olarak görüyoruz. Türkiye çetelerle, mafyayla, hukuk dışı karanlık odaklarla büyük bir mücadele içindeyken, demokrasi adına tarihin en büyük hukuk mücadelesini yürütürken alınan bu karar, hukuk mücadelesini engellemeye çalışanlara adeta destek vermiştir. Türk hukuk dünyası, Şemdinli kararının yaşattığı çelişkiyi, acıyı ve tahribatı henüz üzerinden atamamışken, şimdi yeni bir hukuk faciasıyla karşı karşıyadır. Bugünden sonra hangi savcımız, özgürce, yargı bağımsızlığına müdahale edileceğini düşünmeden, korkusuzca olayların üzerine gidebilecektir? Sorumsuz ve düşüncesizce alınan bu karar, ülkemizin geleceğini etkileyecek bir demokrasi ayıbıdır. Siyaset yapsınlar Biz siyasetçiler, yanlış yaptığımızda milletimiz bize hesap sorar. Peki Anayasadan aldığı yetkiyi suiistimal edip, milletin ve ülkenin geleceğine müdahale edenler kime hesap verirler? Siyaset, siyasetçilerin işidir. Siyaset yapmak isteyen yargı mensupları varsa, önce tarafsız ve adil olduklarını temsil eden cübbelerini çıkarmak zorundadırlar. Hem taraf tutup, hem adil olmayan karar alıp, hem de siyaset yaparken o cübbe giyilemez. Kırmızı çizgiler aşıldı HSYK, tüm hukuk normlarını alt üst ederek siyaset kokan kararlardan birini alırken, Yargıtay ve Danıştay Başkanı’nın buna destek veren açıklamaları ayrıca vicdanları sızlattı. Siyasi beyanlarda bulunmak, taraf tutmak, ihsası reyde bulunmak hukukçular için kırmızı çizgilerdir. Maalesef dün bu kırmızı çizgiler aşılmış, Anayasa ve yasalar açıkça ihlal edilmiştir. Yargıya, yine yargı çevreleri tarafından darbe vurulmuştur. Kutlu yürüyüş durmaz Bu ülkenin kutlu yürüyüşü asla ve asla durdurulamaz. Vesayetçi anlayışlar, statükocu yaklaşımlar, değişime direnen tutucular, bürokratik oligarşi ve Orta Çağ zihniyetleri elinde bu ülkenin şahlanışı artık daha fazla ertelenemez. Türkiye bir yargıçlar devleti değil, demokratik hukuk devletidir, öyle de kalacaktır. Biz ne yargı kurumlarının hasmıyız ne onlar bizim hasmımız. Kurumların görevini engelleme düşüncemiz olamaz. İktidar mücadelesi var Türkiye’de bir iktidar mücadelesi var. Geçmişte yürütme organının gücü ve imkanları üzerinde vesayet noktasında olan, yön veren, ona müdahalelerde bulunan, kendilerini üst noktada gören kurumlar vardı. Şimdi normalleşiyoruz. Artık iktidar yetkisi, sivil iktidarın ve yürütmenin eline geçiyor. Ortada gürültü kopuyorsa, birtakım çevreler kriz var, öldük, bittik diyorsa, kendi ellerindeki anayasadan almadıkları yetki ve imkanları kaybettikleri içindir. Sivil irade üzerinde hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz. Müsteşarı habersiz yakaladılar BAŞBAKAN Yardımcısı Arınç, “Adalet Bakanı Müsteşarı, HSYK’nın toplantısına katılmasaydı böyle bir karar çıkabilir miydi” sorusuna şu yanıtı verdi: “Müsteşarın, gündemde böyle bir konu yokken, bir HSYK üyesi aniden, konuşmaların sonuna doğru önerge vererek, konuyu gündeme getirdiğinde, ‘Hayır bu konuyu burada görüşemeyiz, bizim yetkimiz dışında’ diyerek itirazı olmuştur. Ancak Müsteşar’ın toplantı başladığı için ayrılması veya muhalefet şerhi koyması, kararın alınmasını engelleyememiştir. Karar oyçokluğuyla alınmıştır. Müsteşar’ın yaptığı doğrudur. Adalet Bakanımız da elbette bu konuda, kendisine bakan olarak düşen görevleri yerine getirecektir. Bu kararı alan heyetle ilgili, kendilerine görev ve yetkilerini hatırlatmak gibi bir görevimiz olabilir.” Hürriyet, 19.02.2010 Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız. |