Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Bahçeli'nin gündeminde Habur'da yaşananlar var

Bahçeli'nin gündeminde Habur'da yaşananlar var  

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, terör örgütü PKK ile pazarlık yapıldığı iddialarına ilişkin ''Habur'da yaşanan alçaklıklarla ilgili suçlamalardan kurtulmalarının yolu, üstünkörü ve kurnazca yapılacak kaçamak ve açıklamalar değildir'' dedi.

 

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Trakya yöresinde ve Antalya'da meydana gelen sel felaketi nedeniyle zarar gören vatandaşların, kayıplarının acilen telafi edilmesi gerektiğini söyledi.

Ülkenin çözüm bekleyen sorunlarına çare üretmek yerine, kısır çekişmeler, inatlaşma ve ağır bir istismara dayanan ilkel siyaset anlayışının; devletin saygınlığına, milletin vakarına, vatandaşların ise hayrına olmadığını ifade eden Bahçeli, ''Yedi yıl gibi çok uzun bir süredir devam eden iktidar siyasetindeki üslup kirliliği ve seviye kaybı nedeniyle aşağılanmayan, hakarete uğramayan, hor görülmeyen, taviz verilmeyen hiçbir milli ve manevi değer kalmamıştır. Giderek daha derinden hissedilen buhran ve kargaşa nedeniyle devlete nizam veren bütün ölçü ve ayarlar kaçmış, siyasetin, güvenliğin, ekonominin, yönetimin bütün çivileri yerinden çıkmıştır. Bunların sonucunda milletimiz yorulmuş, devletimiz hırpalanmış, kurumlarımız yıpranmış, kardeşliğimiz tartışılmış, inançlarımız istismara uğrayarak siyasete kurban edilmiştir'' diye konuştu.

''Sanal başarıların, sahte zaferlerin, şişirilmiş kahramanlık gösterilerinin, mutlu ülke ve huzurlu insan iddialarının sonu gelmiştir'' diyen Bahçeli, Hükümetin aciz, çaresiz ve tahripkar, kurumların yıpranmış ve endişeli, siyasetin yorgun, tıkanmış ve inatçı, hukukun zedelenmiş ve öfkeli, milletin ise gergin, yoksul ve ümitsiz olduğunu ifade etti.

AK Parti'nin, TBMM'deki sayısal çoğunluğunun demokratik güç ve imkan olmaktan çıktığını, sivil siyasetin otokrat arayışlarının zemini haline gelmekte olduğunu ileri süren Bahçeli, şunları söyledi:

''Başbakanın hırçın, öfkeli, itici, kavgacı ve dışlayıcı müflis politikalarından, Başbakanlığı seçilmiş hükümdarlık zanneden sakat demokrasi anlayışından, milletin yarısına düşman, oy vermemişleri hasım gören sorumlu milli irade zihniyetinden ve hazımsızlıktan beslenerek muhaliflerin sindirilmek, basının susturulmak istendiği tek parti diktası veya AKP'ye mahsus bir Baas rejimi arayışının işaretleri alınmaya başlamıştır. Bilinmelidir ki bizim için ağır bedeller ödenerek bugünlere gelmiş demokrasimiz Orta Doğu sultanlığına özenen ilkel zihniyetlere teslim edilemeyecek kadar önemlidir. MHP, en az milli meselelerde gösterdiği hassasiyet ve duruş kadar, demokrasimizin üzerindeki her türlü tehdit karşısında mutlaka duracak ve tehlikeli arayışları def edecektir.''

-''MİLLETTEN, ÖZÜR DİLENMELİ''-

Bahçeli, hiçbir konunun gizli ve karanlıkta kalmayacağını er ya da geç gerçeklerin ortaya çıkacağını vurgulayarak, ''Ne var ki AKP zihniyetinin İmralı canisi ile müşterek geliştirdiği yıkım projelerinin foyası birkaç ayda ortaya çıkmaya başlamış, milletimize karşı nasıl kirli tezgahların hazırlandığı tarafların itirafları ile netleşmiştir'' dedi.

Projenin en önemli ayağının, eli kanlı PKK'lıların serbest kalmaları için sinsi arayışlar olduğunu ileri süren Bahçeli, Habur'daki karşılama olayında İmralı Canisi ile AK Parti hükümetinin proje ve eylem ittifakının açığa çıktığını söyledi.

Bölücülükle yargılanan eski Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle'nin ''dağdan dönüş için pazarlık yapıldığı'' iddiasını anımsatan Bahçeli, şöyle devam etti:

''Yaşanan rezaletlerle, yaşananların sorumlusu ve yetkilisi arasında ilk andan itibaren zaten kurulmuş bulunan bu illiyet bağının şimdi ortaya çıkması asla şaşırtıcı değildir. Beklenen bir durumdur ve hatta eksiktir. Yıkım sürecinde ve terörist kabul töreninde İçişleri Bakanının gerisindeki hükümetin başının rolünün de belgeleriyle yakında açıklanması beklenmelidir.

Kendisine isnat edilen iddialarla ilgili olarak konu hakkında yapılan açıklamanın, İçişleri Bakanını, PKK işbirlikçisi olarak damgalanmaktan kurtarmaya yetmeyeceği ortadadır. Habur'da yaşanan alçaklıklarla ilgili suçlamalardan kurtulmalarının yolu, üstünkörü ve kurnazca yapılacak kaçamak ve açıklamalar değildir. Başta Başbakan olmak üzere İçişleri Bakanı ile olaya müdahil idari, adli, güvenlik makamlarının ve memurlarının bu zan ve töhmetten bir nebze olsun kurtulmalarının ve haklarında verilecek hükmü belki hafifletmelerinin yolu, yaptıkları yanlışları itiraf etmekten, pişman olduklarını söylemekten ve milletimizden özür dilemekten geçmektedir.''

-''HAZIRLIKLARIMIZ TAMAMLANMIŞTIR''-

İçişleri Bakanı ve PKK aracılarından, 15 Ekim 2009 tarihinde yapılan görüşmenin kamuoyuna açıklanmasını beklediklerini belirten Bahçeli, ''Bu toplantıda neyin pazarlığı yapılmıştır? Hangi sözler verilmiş, taahhüt altına getirilmiştir? PKK talepleri karşısında nasıl boyun eğilmiştir? Teröristlerin affına dair hangi güvenceler verilmiştir?'' sorularına yapılacak dürüst ve samimi açıklamaların bile süreçteki kanaatlerini değiştirmeyeceğini söyledi.

Bahçeli, ''Milletimizin kendisine bu alçaklıkları reva görenlere haklı olarak yakıştırdığı 'İmralı ikizi', 'PKK işbirlikçisi' yaftaları, 'yıkım projesi' tanımı ve süreç için hükmünü verdiği 'ihanet' suçlaması' sahiplerinin alınlarına kazınan kirli bir leke olarak gelecek nesillerden bile çıkmayacaktır'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açılım çalışmalarına devam edileceğine ilişkin sözleri bulunduğunu belirten Bahçeli, ''(Birinci yıkım seferi) diyebileceğimiz ilk aşamada ne mutlu ki toplum ikna edilememiş, milletimizin tertemiz yüreklerine ve bin yıllık kardeşliğine fazla zarar verilememiştir. Bunda elbette aziz milletimizin yüksek şuur ve sağduyusu yanında partimizin de önemli katkıları olmuştur. Bu itibarla daha dikkatle yıkıma yeltenecek aktörlerin çalışmalarına karşı gösterilecek duruş ve tavrın da daha özenle ve daha şuurla yapılması şart olacaktır. Bu konuda hazırlıklarımız tamamlanmıştır'' diye konuştu.

''İkinci yıkım seferi'' dedikleri açılımın ikinci aşamasında adına 'devlet politikaları' denilerek valilerin, kaymakamların, yandaş belediye başkanlarının desteği ve kullanılmasının beklendiğini ifade eden Bahçeli, toplumun sevdiği, saydığı, eserlerini paylaştığı sanatçıların, bilim ve düşünce adamlarının da yıkıma alet edilmesinin söz konusu olduğunu ileri sürdü.

Bahçeli, sanatçıların, milletten uzaklaşacakları bir sürece girmemeleri ve ülke tarihinde kötü hatıralar bırakmamaları temennisinde bulundu.

-''TESLİMİYET İSTASYONLARI...''-

MHP Lideri Bahçeli, Hükümetin, küresel alanda hiçbir milli mesele karşısında direnme ve dayanma imkanı kalmadığını ileri sürerek, ''Başbakan Erdoğan ve kadroları, küresel bir dayatma kampanyasının kürek mahkumu haline gelmiştir'' dedi.

Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:

''Kıbrıs'ta Rumların insafına ve iradesine terk edilen sonuçsuz görüşmelerde AKP hükümetinin elde ettiği sonuç, Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesine kadar küstahlaşan Avrupa dayatmasıdır. AKP'nin her zorlamayı peşinen kabul etmeye amade tutumu ve AB'nin Türkiye'yi eşit haklara sahip bir üye olarak kabul etmek istemeyişinin sürecin önünü ve kapıları kapattığı da ortadadır. Kimsenin sizi kabul etmediği bir ittifaka ısrarla gireceğini söyleyerek, 'biz açıp, biz kapatırız' diyerek, nafile fasılların peşine düşen AKP, konuyu tamamen yabancıların icazetine teslim etmiştir. Küresel güce eşbaşkan sıfatı ile Orta Doğu ve Avrasya'da geriden refakat etme arayışları, Irak ve Peşmerge ile boyun eğerek sürdürülen onursuz münasebetler, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması ve statüsü gibi temel meseleler, girilen çıkmaz sokağın başlıca teslimiyet istasyonlarıdır. Ve herkes tarafından bilinmektedir.

Ermenistan'la imzalanan protokoller üzerinden sürdürülen yanlış ilişkilerin çıkmaza girmesi ve Türk siyaseti için başladığı yerden daha geri bir noktaya çekilmesi tam bir diplomasi iflasıdır. Bugün gelinen bütün bu rezil sonuçlar tam bir hezimet olup, MHP'nin yıllardan beri ısrarla ve önemle uyardığı hususlardır. Ulaşılan netice, AKP zihniyetinin teslimiyetinin neden olduğu kaçınılmaz sonuçtan başka bir şey değildir. Geride kalan yıllardaki en utanç verici dayatma listelerini olumlu bulanlardan beklenen bir sondur, doğal bir akıbettir.''

Bahçeli, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin, karanlık ve bilinmeyen kurumlarca ve gizli odaklarca hazırlanmadığını belirterek, ''Bugün eleştirdiği belgenin altındaki ilk imza Başbakan Erdoğan'ındır'' dedi.

AB ile müzakere tarihinin alınmasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''zafer kazanmış komutan'' kibiriyle ülkeye döndüğünü iddia eden Bahçeli, Erdoğan'ın, ne kültürünün ne ahlakının ne de şuurunun bu uyarıları dinlemeye müsait olmadığını söyledi.

''Madem ki aradan geçen bunca yıl sonra verilen sözlerin tutulmamış olduğu söylenmektedir, o halde bu tepkiyi gösteren bir Başbakan'dan beklenen, kuru tehditler ve tembihler değil, siyaseten adım atması ve ilişkileri durdurmasıdır'' diyen Bahçeli, böylesi bir tavrın, bugüne kadar yaşananları telafi etmese bile Başbakan Erdoğan'a yabancılarla müzakere masalarında kaybettiklerinin bir kısmını kazandırma imkanını verebileceğini kaydetti.

Bahçeli, AB ile yürütülen ilişkileri ''onur kırıcı'' olarak nitelendirerek, Başbakan Erdoğan'a şu soruları yöneltti:

''Türkiye'nin milli meseleleri; Avrupa'dan icazet alınarak mı, insaf dilenerek mi çözülecektir? Ermeni ile Rum ile Peşmerge ile kucaklaşarak mı halledilecektir? Buradan Başbakan Erdoğan'a sormak lazımdır: Hani Türkiye'nin dünyada etkisinin arttığını söylüyordunuz? Hani, artık sözü geçen, lafı dinlenen bir Türkiye vardı? Öyle diyordunuz.

Ermeninin, Rumun, Peşmergenin, Avrupalının, Amerikalının karşısında yaşadıklarınızın izahı nedir, nasıldır? Hani artık masaya yumruğunu vurduğunda ses getiren bir ülke ve hükümet haline geldik diyordunuz? Bu ülke, bu hükümet nerededir? Bir ses çıktığı doğrudur. Başbakan bu konuda haklıdır. Ne var ki bütün dünyada yankılanan bu ses, hükümetin onurlu siyaset adına masalara vurduğu yumruğun sesi değildir. Keşke olsa iftihar ederiz. Maalesef ki bu ses, yabancıların asırlardır Türk milletinden intikam almak için buldukları fırsat sonucunda, AKP hükümetine ardı ardına indirdiği şamarların sesidir. AKP hükümetleri, yeni emperyalizmin dayatmalarına ülkemizi, yakın coğrafyalarımızı hazırlama görevini içeriden üstlenen tam bir 'Truva atı' haline gelmiştir.''

-''EL ELE TUTUŞTUĞU ZALİMLERLE AYNAYA BAK...''-

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın, Katar'da düzenlenen ''7. ABD-İslam Dünyası Forumu'na söylediği ''Ben sesleniyorum, ey insanlık, ey yöneticiler neredesiniz?'' ifadelerine değinerek, Erdoğan'ın seslenişinde tamamen haklı ve çağrısının yerinde olduğunu, MHP'nin bu çağrıyı desteklediğini belirtti.

''Dünyaya hükmetmek için zulüm uygulayan temsilcilerinin hazır bulunduğu ortamda Başbakan Erdoğan'ın kaybedilen insanlığı aradığı yerin, manidar ve yanlış olduğunu'' ifade eden Bahçeli, ''Gerçek insanlığa hürmetin ve insan sevgisinin aranacağı yer milletimizin tertemiz sinesidir, milyonlarca mazlum din kardeşimizin inançla dolu gönülleridir. Başbakanın kaybedilen insanlığı uzaklarda aramasına gerek yoktur. Hemen yanına dönüp elele tutuştuğu zalimlerle aynaya bakmasında yarar vardır'' diye konuştu.

-KATSAYI SORUNU-

Bahçeli, konuşmasında, yükseköğretime girişte uygulanan katsayı sorununa da değindi. ''Yıllardır ihmal edilen bu konunun, siyaset içinde ve Meclis zemininde çözülmesi zorunluluk halini almıştır'' diyen Bahçeli, şöyle devam etti:

''Bu sorunun çözülmesinde hukuken YÖK'ün idari tasarrufunun tartışmalı hale geldiği ve kafi gelemeyeceği yargı kararıyla ortaya çıkmıştır. Gelinen bu aşamada, yargı kararını eleştirmek, zan altında bırakmak ve bu müesseseyi yıpratmak yerine, yasal bir girişimle konunun TBMM'de halli elzem hale gelmiştir. Üzerinde tartışılan konu, imam hatip liseleri ekseninde yapılmakla beraber aslında meslek lisesi mezunlarının yükseköğretime geçişte yaşadığı katsayı eşitsizliğidir. Bu durum, yıllardan beri Başbakan Erdoğan tarafından istismar edilmekte ve siyasi tartışma malzemesi yapılmaktadır. Sorunun çözümsüzlüğünden faydalanan iktidar ve ana muhalefet partileri tarafından siyasi tartışma ve çekişme konusu yapılmakta gerilimin izdüşümü toplumsal yapıya kutuplaşma olarak yansımaktadır. Özellikle milyonlarca evladımızı ve ailesini yakından ilgilendiren üniversite sınav takviminin işlemeye başladığı bu süreç, ortaya çıkan belirsizlikleri ve endişeleri daha da artırmıştır. Partimiz, bu aşamada, söz konusu belirsizliğin kanun güvencesi ile bir an önce aşılması, bu alanda bir daha siyasi çekişme yaşanmaması ve istismar alanlarının kapatılması maksadıyla, bir kanun teklifi hazırlamıştır. Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi samimi ise ve sorunun çözümünü arzu ediyorsa, ana muhalefet partisi de istismara açık toplumsal bir yaranın bir an önce kapatılmasını düşünüyorsa, yaptığımız teklif ekseninde yüce Meclisin iradesiyle meselenin çözüleceğine yürekten inanıyorum''

-MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGESİ-

Devlet Bahçeli, konuşmasında EMASYA Protokolünün kaldırılması ile Milli Güvenlik Siyaset Belgesi hakkında başlatılan tartışmalara da değindi. Bununla yeni bir istismar alanı açıldığını öne süren Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan'ın, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ndeki iç tehdit bölümünün kaldırılacağını açıklamış olması ise tam bir müflis siyasetçi kurnazlığıdır'' dedi.

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin içeriğinin gizli ve muhalefet partisi olarak ayrıntılarını bilmelerinin mümkün olmadığını dile getiren Bahçeli, ''Ancak bu gizli belge, karanlık ve bilinmeyen kurumlarca ve gizli odaklarca hazırlanmamıştır. Başbakan'ın bilgisi ve başta Erdoğan olmak üzere Bakanlar Kurulunun imzasıyla onaylanmış resmi ve yasal bir belgedir'' diye konuştu.

Bahçeli, bu resmi doküman hakkında şaibeler uyandırmanın, hükümet dışı odaklar tarafından hazırlandığını ima etmenin, dokümanın içeriğinden habersizmiş gibi göz boyamanın, tam bir Başbakan Erdoğan mantı olduğunu ileri sürerek, ''Bugün eleştirdiği belgenin altındaki ilk imza Başbakan Erdoğan'ındır'' dedi.

Başbakan Erdoğan'ın, sözlerini ''istismar ve çarpıtma arayışı'' olarak niteleyen Bahçeli, şunları söyledi:

''Başbakan'ın mantığınca, komşularla sıfır sorun sağlandığına; bütün tehditler ortadan kaldırıldığına, etrafımızda sevgi ve dostluk çemberi oluştuğuna, Amerika ve Avrupa, Asya ve Afrika ile dost, Peşmerge ile arkadaş, PKK ile de yoldaş; Ermeni ile Ruml ile sırdaş olunduğuna göre, bin yıl boyunca oluşan bütün tehdit ve tehlikeler ortadan kalkmış demektir. Erdoğan'ın mantığınca, vizelerin bile kaldırıldığı bu sözde güven ve istikrar ortamında milli güvenliğe de ihtiyaç kalmamış, bunu düzenleyen siyaset belgesinin ise hükmü ortadan kalkmış olmalıdır. Hatta böylesi bir rehavet ve ruh hali içindeki Başbakanın, bundan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerine bile gerek olmayacağını yakında açıklaması beklenmelidir. Bu kafanın bunu da söylemesi sürpriz değildir. İstismarının sonu ve sınırı kalmamıştır. Sadece bir zaman ve kendi tabiri ile hazzettirme meselesidir.''

-EKONOMİK GELİŞMELER-

Ekonomik gelişmelere de değinen Bahçeli, hükümetin sorunlara kalıcı ve köklü çözümler bulma ihtimali ve gücünün kalmadığını iddia etti.

Bahçeli, hayatın her alanında yaşanan buhranın, kargaşanın ve bozulan dengelerin yeniden tesisinin ilkeli, ahlaklı, dürüst, samimi bir iktidarın varlığına bağlı olduğunu vurgulayarak, ''Milliyetçi hareket donanımı, kadroları ve projeleri ile buna da, bu ağır sorunun çözülmesine de taliptir'' dedi.

Açıklanan işsizlik rakamlarına da dikkati çeken Bahçeli, ''Sanayicisine sırt çevirmiş, işçisine kapı göstermiş, esnafına duvar örmüş, çiftçisini anasıyla birlikte azarlamış, ama bölücüleri kucaklamış bir iktidarın ayakta kalması ve millete hizmet yolunda değer üretmesi artık imkansız bir hale gelmiştir. Şimdi sıra, siyasette haysiyet ve ahlaktan sınıfta kalmışların ve sürülen kara lekelerden dolayı alınlarında yer kalmayanların ülkemizin gündeminden bir an önce gönderilmesine gelmiştir'' diye konuştu.

Bahçeli'ye grup konuşmasının ardından Bilkent ve Yeditepe üniversitelerinden gelen öğrenciler çiçek verdi. 

Star, 16.02.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.