Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Baykal: Komplocu bir iktidarla karşı karşıyayız

Baykal: Komplocu bir iktidarla karşı karşıyayız

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin grup toplantısında konuştu. Baykal, "Türkiye'nin sorunu muhalefetin darbeci değil, iktidarın komplocu olmasıdır" dedi.

İşte Baykal'ın konuşmasından satır başları:

Hükümet bindirin fiyatları diyor. Bindirin ki ben payımı alayım. Milletin sırtından sen pay alacaksın diye, yabancı sigara şirketlerinin daha fazla kazanmasını zorlamanın, nasıl bir sorumlu devlet politikasıyla bağdaşlaştırılabilir? 2010 yılı hükümet tütün konusunda kendisini ortaya koydu. Tekel işçileri konusunda en dayatmacı mücadeleyi veriyor, onlara her türlü copu dayağı gaz sıkmayı kendisine hak biliyor, ama yabancı tekellere daha çok zam yapın, daha çok kazanın diye garip baskılar yapıyor.

Gerçekleri kavramamız bakımından, bu hükümetin kimliğini anlama bakımından bunlar çok önemli ipuçlarıdır. Halkın tüketicinin iktidarı olarak anlamak mümkün olmamıştır. Hükümetin izlediği ekonomi politikasının yarattığı sıkıntıları hepimiz biliyoruz. Son dönemde bu sıkıntıların, sonuçlarını görmeye başladık. Ziraat mühendislerinin dün teknik genel kurulu vardı. Orada gerçekleri vurguladılar gördük. Türkiye ekili alanlarının iki milyon hektarını bu hükümetin yanlış uygulamaları sonucunda tarım dışına çıkarılmıştır.

Yani bir rant alanı olarak, bir ticarileşme fırsatı olarak ikame edilmesi mümkün olmayan, yerine yenisini koyamayacağız, en bereketli iki milyon hektar tarım arazisi, bu iktidarın rant talanının kurbanı olmuştur. Yaşanılan sıkıntılar adına bunlar unutulmaması gereken gerçeklerdir. Ülkenin nüfusu artıyor, hayvancılık fevkalade önemli. 2002’de Türkiye’de tarımda yaşayan insanların yüzde 19’u yoksulluk sınırının içinde yaşarken, şimdi maalesef yüzde 31’i yoksulluk sınırının altında yaşar noktaya gelmiştir. Yani 7 yıllık dönemde AKP yüzde 20 olan yoksul sayısını yüzde 31’e çıkarmıştır. Bu tablodur işte. Çiftçinin yoksullaşması dediğimiz budur.

Somut ekonomik gerçek işte budur. Bunun altında tabi destekleme konusundaki yanlış uygulamalar yatıyor. AKP, tarıma verilen destekleri sistematik olarak azaltmıştır. Yoksul sayısı artmaktadır, destekleme oranı azalmaktadır. Traktör satışları düşmüştür. 2006’da 28 bin olan traktör sayısı 2008’de 14 bine inmiştir. bu Türkiye’deki tarımın nasıl bir sıkıntı içinde olduğunu açıkça göstermektedir. Bu tablo düşündürücü bir tablodur. Türkiye inşallah yeni bir başlangıç yapacak sandık önüne gelince. Yeni bir dönem açılacak, hiç kuşku duymuyorum. Bu dönemde en temel önceliği taşıması gerektiğine inandığım sektörlerin başında tarım sektörü geliyor. Tarım ve hayvancılık sünger gibidir işsizliği emer. CHP olarak nerede ne yapacağımız biliyoruz. Bunları yapacak en deneyimli kadrolar CHP’dedir.

DENİZ FENERİ

 

Deniz Feneri ile ilgili gelişmeleri izliyor musunuz? Gazetelerde haber yok. Almanya bu konuyu dikkatle takip ediyor. Ve Türkiye’nin gündemine de Almanya’nın atacağı adımlarla gelebiliyor.

 

Deniz Feneri dosyasıyla ilgili olarak İçişleri bile müfettişler aracılığıyla yaptığı incelemede yolsuzlukların bulunduğunu tespit etmiştir. 17 milyon liranın yurt dışına kaçırıldığı ve orada nerede nasıl kullanıldığının tespit edilemediği ifade edilmiştir.

 

Ben hala iyimserlik kapısını açık tutmak istiyorum. Umuyorum Almanya’nın yoksullarına yardım için bu paralar gitmiştir.

 

ERGENEKON DAVASI

 

Ümraniye baskınında elde edilen bir gelişme olarak ortaya çıktı. Tübitak’ın araştırmasında ortaya çıktı ki tutanak olay terinde değil karakolda tutulmuştur.

 

Tübitak demiştir ki bu tutanak sahte bir tutanaktır. Yargıtay başkanının feryadını dinledik, dedi ki “Ateş bacayı sardı. Yangın büyüyor. Yargı artık bağımsız değildir” diyor.

 

Diyen kim Türkiye’nin en saygın anayasal yargı kurumunun başındaki bir hukukçu. Yargıtay Başkanı. Bunu AKP ile çatışmak için mi diyor? Böyle feryat ediyorsa buna saygı göstermek hepimizin görevi değil midir? Başbakan kurumlar arası çatışmayı nereden çıkarıyorsunuz diyor. Başbakan bunu görmüyor mu? Yetmiyor mu Başbakan’a.

Başbakan’a “yangın feryadı” da yetmemiş anlaşılan. Telekulak olayı ortada. Dinleme için kuvvetli şüphenin bulunması gerekmiyor mu? Hakimleri dinlemek i.in kuvvetli şüpheyi nereden buldun sen.

TİB faaliyete devam ediyor. Anayasa Mahkemesi iptal etti. Başkanı görevine hala devam ediyor. 34 tane atama yapılaması gerekiyor Yargıtay’a. Milyonlarca insan yargı kapısında. Vatandaşın derdi var. Dertli.

 

Yargıtay’ın işi başından aşmış. Yargıtay’daki üye sayısı yetersiz. 34 üyenin ataması lazım. Bir türlü atanamıyor. Pazarlık ile üye atanmaya çalışılıyor. Adalet Bakanlığı pazarlık yapıyor HSYK ile şu akdarını ben yapayım diye.

 

HSYK’nın gündemini belirleme sorumluluğunu taşıyan Adalet Bakanı’nın bu yaptığı görevi kötüye kullanmaktır ve açık bir anayasa suçudur. Böyle bir anlayış olur mu? Başbakanın esip gürlemesine gerek yok. Boş laf onlar. Sen polemiği bırak boş üyelikleri seç

 

Genelkurmay Başkanı çıktı dedi ki “Silahlı Kuvvetlere karşı saldırı var”. Soru şu kim yapıyor bunu? Saldırılanı anladık ama saldırıyı kim yapıyor anlayamadık. Silahlı Kuvvetlere yönelik dava açtı Başbakan. İrtica ile mücadele belgesi, varmış. Ne oldu peki. Fotokopi çıktı. Sonra başka biri çıktı aslı bende ıslak imza var dedi. Dediler ki ve inceleyeceğiz. Kim inceleyecek Adli Tıp. Adli Tıp’ın hangi kadrolaşma anlayışı ile karar verdiğini biliyoruz. Ankara’da da bir mahkeme var gönder bir de ben inceleyeyim diyor. Hayır bir türlü gelmiyor. Niye inceletmiyorsunuz?

 

ARINÇ’A SUİKAST

 

Ne oldu sayın Başbakan. Bir suikast iddiası dediniz. Haftalardır kozmik odada inceleme yapılıyor. Suikast sanıkları ne oldu. Mahkeme yok böyle bir şey dedi. Mahkeme itibar etmiyor haftalardır arama devam ediyor. İnsan sormak istiyor, “Gerçeklerin peşinde miyiz, yoksa ülkeyi karıştırmak mı istiyoruz”

 

Suikast iddiası acaba bilinçli olarak mı ortaya atıldı bu sorular sorulması gereken sorular. Suikast iddiası geçti TSK’nın kalbinde arama haftalardır devam ediyor. Bu ithamın muhatabı olanlar bunu rahatlıkla karşılayabilirler ama Türk milleti haftalardır TSK’ya yönelik süren bu ithamdan rahatsız olmaktadır.

 

Herkes ciddi olacak ve yaptığı iddianın hesabını verecek.

İddiası doğru çıkarsa tamam ama doğru çıkmazsa hesabını verecek. Dursun Çiçek’e yönelik iddialara ne oldu. Unutuldu gitti. Bunu vicdan kabul eder mi?

 

Ne oldu suikast iddiası. Komutanı öldürme iddiasıyla intihara sürüklenen Albayın vicdan azabını nasıl unutabiliyorsunuz? Bir toplumda bir tek kişiye haksızlık yapılır, geri kalan da susarsa toplumun tümü o haksızlığa layık hale gelmiş olur. Biz bu haksızlığı görüyor ve kabul etmiyoruz diyoruz.Türkiye demokrasiye gidiyormuş bunlar da demokrasiye gidin aşamalarıymış.

 

Demokrasiyi yargım mı önlüyordu? Yargıyı hedef alıp susturup demokrasinin önün açmanın mümkün olduğu nasıl iddia edilebilir? Referandum kararını geçirdiler, yakında anayasa değişikliğini gündeme getirecekler bunu altında HSYK’nın yapısını değiştirme amacı var. Bu parlamentonun beşte dördü dokunulmazlık zırhı altında yargıdan kaçan insanlardan oluşmaktadır. Kendi hesabını vermemiş. Kendi itham altında. Kalpazanlıktan itham altında. Bunlar şimdi yargıcı seçecek olanları seçecek. Çocuk mu aldatıyorsunuz?

Türkiye’de demokrasiye doğru gidiyormuşuz. Yargıtay Başkanı mı engel, yargıçlar mı engel, medya mı engel demokrasiye gidişte. En büyük baskı sansürün ötesinde otosansür. Yargıtay Başkanı konuştu kaçı gazetelerin birinci sayfasında yer aldı? Onlar da haklı ama bun şartlar altında koyamayız diyorlar.

 

Bu acı tabloyu demokrasiye gidiş olarak tanımlamak mümkün mü? Türkiye’de demokrasiyi üniversiteler mi, sendikalar mı tehdit ediyor her birisi susturuldu. Demokrasiyi işçiler, eczacılar, öğrenciler mi tehdit ediyor? Hepsi yıldırıldı.

 

Devletin bankalarının paralarıyla gazete satın aldırılan, yayıncılığın yüzde 70’ini mülkiyet yoluyla elde etmiş kalanını da yıldırmış bir zihniyet hakim olmuş siz demokrasiden bahsedeceksiniz.

 

Bu manzara karşısında çare millettir. Türkiye’nin çıkış yolunu ortaya koyacak tek güç milletin ta kendisidir. İktidarlar her gücü susturabilir nereye kadar, millet onlara dur, artık yeter diyene kadar. Türkiye’nin o noktaya gelmekte olduğunu görüyorum.

 

Başbakan erken seçim nereden çıktı diyor. Seçim lafı nereden çıktı? Bunu altında yatan partilerin söylemi değil milletin ihtiyacıdır. Her erken seçim sözü başbakana “sen ülkeyi yönetemiyorsun” demektir. İtham ediyorsun sonunu getiremiyorsunuz. İnsanlar intihar ediyor. İktidara gelin o zaman hesap sorarsınız diyorlar. Hayır biz hesap sormak değil, Türkiye’nin kardeşliğini bozulmamasını istiyoruz.

 

Türkiye’nin sorunu muhalefetin darbeci değil iktidarın komplocu olmasıdır. Komplocu bir iktidarla karşı karşıyayız arkadaşlar. Darbe lafı bir suçlama vesilesi olarak kullanılıyor. Bir bakıyorsun beyle suçlandığını bile bilmeden milletin vatansever evlatları cezaevinde.


İKTİDAR KOMPLOCU

 

Komplocu bir iktidar tehdidine karşı Türkiye saygınlığını koruyacaktır. Bu mücadelemizi mutlaka başarıya ulaştıracağız.


Başbakan diyor ki ben parasını verip araştırma yapmayacağım ama onun söylediğini ikiyle çarpın.


Ben para verip araştırma yapmıyorum. Başbakanın para verip yaptığı araştırmaların sonucunu ben açıklıyorum.

Bu araştırmalar bizzat başbakanın yaptığı araştırmaların sonucudur.


Asıl oy kaybı için nedenler şimdi ortaya çıktı. Zam yağmuru bastırmış, Türkiye küçülmüş, kurumlar birbiriyle çatışmış, tarımın hali ortada, Kürt açılımı dedin milleti birbirine düşürdün.


Sana oy vermiş olan Tekel işçileri itfaiyeciler artık sana oy vermeyecek.


Sen 18 ayda yüzde 8,5 oy kaybetmişsin bu dönemde hiçbiri yoktu.


Senin söyleyemediklerini ben söylüyorum. Saklama bildiklerini milletten.
 

Radikal, 12.01.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.