Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Baykal'dan Erdoğan'a dinleme tepkisi

'Devletin içinde karargah var ve hedefi TSK'

Baykal'dan Erdoğan'a dinleme tepkisi: Türkiye'nin tümünü kumanda edemeyeceğini öğreneceksin. Karargahın belgesi fos çıktı

ANKARA- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin 'meydan boş, şimdi benim meydanım istediğimi yaparım" anlayışıyla resmen anayasal kurumları kendi kafasına göre şekillendirme mücadelesi başlattığını belirterek "Bu gidişin sonunda birileri, amaçlarına ulaşabileceklerini ve Türkiye’nin tarihsel birikimini, Cumhuriyet kültürünü, hukuk devleti birikimini sindirebileceklerini, Türkiye’nin tümüne kumanda edebileceklerini zannediyorlarsa bunun böyle olmadığını çok yakın bir gelecekte öğrenecekler" dedi.
Baykal, partisinin Meclis grup toplantısında şu mesajları verdi:

DERİN BİR BUNALIM: Türkiye’de, hiçbir demokratik hukuk devletinde görülmeyen olayların yaşanıyor, Ülke derin bir bunalıma doğru sürükleniyor. Bu bunalımın temelinde hiç şüphe yok ki bir anayasal hazımsızlık, bir anayasal çatışma var. Türkiye’nin bir korku toplumu haline dönüştürülüyor

BU BÖYLE GİTMEZ: Bu gidişin altında Türkiye’nin anayasal kimliğini, Cumhuriyet birikimini, demokrasi ve hukuk devleti kazanımlarını içine sindirip onun gereğini yapamayan, yapmadığı bazen Anayasa Mahkemesi kararıyla ortaya çıkan ve her aşamada bu çelişkilerine tanık olduğumuz bir iktidarın iş başında oluşunun yol açtığı gerginlikler, çatışmalar, kopuşlar her gün önümüze geliyor. Bu böyle gitmez. Böyle bir ülke olmaz. Bu tablo kabul edilemez. Bu tablo karşısında kimsenin yapabileceği bir şey yok diye devam etmek, Türkiye’yi çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakma sonucunu doğurur.

KAFASINA GÖRE ŞEKİLLENDİR MÜCADELESİNİ RESMEN AÇTI: Böyle bir tatsız gidiş var. Meydanı boş buldu birileri, daha doğrusu meydanı boşalttı... Medyadan boşalttı, yargıdan boşalttı, sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan, üniversitelerden boşalttı, basını, televizyonu susturdu, ’meydan şimdi benim meydanım istediğimi yaparım’ diye önünde kalan temel anayasal kurumlar hangileri ise onları da şimdi kendi kafasına göre şekillendirme mücadelesini resmen açtı.

MEYDANI BOŞ BULDULAR: Yaşanan budur ama bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Bu gidişten kimseye yarar çıkmaz. Bu gidişin sonunda birileri amaçlarına ulaşabileceklerini ve Türkiye’yi, Türkiye’nin tarihsel birikimin, Cumhuriyet kültürünü, hukuk devleti birikimini sindirebileceklerini, Türkiye’nin tümüne kumanda edebileceklerini zannediyorlarsa bunun böyle olmadığını çok yakın
bir gelecekte öğrenecekler. Türkiye’nin, gelişen demokrasi birikimi ve kültürü, böyle olaylar karşısında esnek davranma, hoşgörü gösterme düzeyini yükseltti. Ama tolerans seviyesindeki bu yükseklik kimseyi yanıltmamalıdır,

BELGE KİLİDİ AÇTI MI?: Başbakan İrtica ile Mücadale belgesi ile ilgili Adli Tıp Rapordaki "el imzası ürünü olduğu anlaşılmıştır. Bu litaratürde kabul görüyor. Kilidi bununla açalım Ne oldu o kilit, anahtar? Çatışma az buz değil. Olayın bir tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri var (TSK), kurumsal kimliğiyle hedef seçiliyor. Başbakan ’bırakın’ diye rica ediyor. Ne oldu, askeri personel gitti, ifadesi alındı, hukuk süreci işledi, önce tutuklandı, sonra oy birliğiyle tahliye edildi. Bir yerde yanlış var da yanlış nerede?"

KİMDEN GÜÇ ALIYORSUN?: Daha önce albayı yargılayan ve suçsuz bulan askeri mahkeme belgeyi dört kez istiyor. Gelmiyor. Nasıl gelmez, bu ne demektir? Yargı faaliyeti açısından o belgenin onlar tarafından da incelenmesine ihtiyaç yok mu? Niye bunun gereğini yapmıyorsun, ne hakla, kimden güç alarak yapmıyorsunuz? Anayasanın görevlendirdiği bir mahkemeye, hak ettiği belgeyi göndermeme yetkisini kimden alıyorsunuz? Mahkeme, mahkemeye belge vermiyor.

KARARGAH FAALİYETİ YÜRÜTÜLÜYOR: Herkes, 'Adli Tıp’ın bu şekilde hüküm vermesi yeterli değil’ diyor. Türkiye’de bu konuda hüküm verebilecek pek çok kuruluş var. Madem o kadar eminsiniz, onlarda incelesinler. Niçin belgeyi kaçırıyorsun?

BİR KARARGAHIN İDDİALARI: Bu belge işi bir kişinin üstesinden geleceği, bir anlık bir iş değil. Uzun süreli, kapsamlı, devlet içinde, pek çok yere uzanmış faaliyet gösteren birilerinin oluşturdukları bir karargahın ortaya koyduğu iddialar. Bu iddialar, örgütlü, karargah iddiaları. Devlet içinden yalan, yanlış, doğru, çarpıtılmış veya bir kısmı doğru bir takım bilgilerin, istihbaratın, belgelerin, bir yerlerde toplanıp, değerlendirilip, tasnif edilip, belli bir takvim içerisinde kullanılması anlayışına dayalı bir faaliyetin, karargah faaliyetinin yürütülmekte olduğu anlaşılıyor.

KARARGAHIN BELGESİ FOS ÇIKTI: Karargahın hedefi, bazen TSK’nın en muteber insanları, bazen Türk yargısının en saygıdeğer insanları. Ortada bugüne kadar ciddi, önemli bir tespiti de yapabilmiş değil bu karargah. Karargah, hala bunca faaliyete ve himayeye rağmen, somut bir sonuç ortaya koyamamıştır. En somut iddia ıslak imza belgesiydi, fos çıktı. O fos çıktı da kimler, niye yapıyor, kimler yaptırıyor, arkasında ne var?

DİNLEMELER YASAL VE HUKUKİ DEĞİL: İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, başsavcı yardımcıları dinliyor. bunlar bu güçü nereden alıyor? Dinlemelerin yasal olup olmadığı tartışılıyor. Yasal da değil, hukuki de değil. Çünkü yasal dinlemenin sınırları, şartları ve çerçevesi dinleme öncesi yapılması gerekenler ile dinleme sonrası yapılması gerekenlerin, hiçbir olayda uygulandığına dair elimizde tek bir örnek yok. Afaki ’mahkeme kararı’ denilerek, yasal mı oluyor?

HESAPLAŞMANIN DOSYASI İÇİN DİNLİYORLAR: Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kuruldu, Başkanı da doğrudan Başbakan atadı. Niye böyle bir sistem kuruldu? Bunun altında yatan ihtiyaç çok açık: Birileri devletin temel kurumlarıyla hesaplaşmanın dosyasını oluşturmaya çalışıyor. Aydınlarla ilgili yapıyor, Ergenekon davası budur. 70 bin kişi dinleyen, istediği 70 bin kişiyi de ona ekleyebilecek olan bir yetkiyi kullanan otorite, demokratik sayılabilir mi, böyle bir ülkede hukuk devletinin işlediği söylenebilir mi?

YARGIMIZ DA TSK DA EN AZINDAN LAİK İDİ: Bu büyük bir çatışmadır. Anayasa Mahkemesi, AKP, laikliğe karşı eylemlerin odağı diye karar aldı. Bu hüküm, anayasal sistemimizin özü, temeli. Laik bir anayasaya sahibiz. Yargımız da Silahlı Kuvvetlerimiz de laik. En azından öyleydi, öyle olması öngörülmüştü. Türkiye’de temel kurumların bu niteliğini ortadan kaldıracak, laik olmadığı Anayasa Mahkemesi hükmüne bağlanmış olan iktidara uygun yargı, Silahlı Kuvvetler oluşturmak, laiklik özelliğini unutmuş kurumlar haline dönüştürmek için altyapı hazırlandı. Bu yasa çıkarıldı, işletildi, bilgiler toparlandı, davalar açıldı. Şimdi bu süreç işliyor.


KÜRTÇE EĞİTİM ANAYASAL SUÇTUR: Eetnik dilde eğitimin çok önemli bir kırılmadır. Bu istikamete girmek anayasa suçudur. Bu tezgahın içinde yer alanlar anayasa suçu işliyor. Bu, milleti bölme sürecinin ilk adımıdır. Demokrasilerde bölücülük özgürlüğü yok. Bir YÖK Başkanı var, şurada burada yapıyoruz...Bunları dikkatle izliyoruz, yapılanlar vahimdir

ATATÜRK YERİNDEN KALKSA ERDOĞAN 100 METRE REKORU KIRAR: Başbakan Erdoğan bölücülük suçlamasına yanıt veremedi. ama beni beni 'gericilik' ile suçladı.Sen bölücülüğü, bana gerici diyerek kapatamazsın. Sen bölücülük yapıyorsun sayın Başbakan. Atatürk mezardan kalksa bizi defedermiş... Atatürk eğer yaşasaydı, sen oralarda olabilir miydin? Seni oraya getiren oluşumlara izin verir miydi? Başbakan Erdoğan’ın Atatürk’e değer vermesinden memnuniyet duyuyorum ancak bu sözlere inanmıyorum. Başbakan Atatürk'u savunuyor ama Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na, harf devrimine karşı... Atatürkçü ya! CHP’ye bulaşmaya çalışmasına anlam veremiyorum. Açılım açmazından kurtulmasının yolu bu değil. Fıkralar dolaşıyor, Atatürk yerinden kalsa sayın Başbakan’ın 100 metre rekorunu kıracağına dair. Sen Atatürk’ü bırak, Hazreti Ömer kalksa halin ne olur? Yetim hakkı yedin mi, devletin hakkını yedin mi? Hazreti Peygamber kalksa ne olur.

Radikal, 17.11.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.