Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > İlerici muhafazakâr

İlerici muhafazakâr

Başbakan Erdoğan, ezberleri bozan tarihî konuşmasında devletin görmezden geldiği isimleri tek tek sayıp yeni bir dönem açtı. Partisinin 3. Olağan Kongresi’ndeki sözlerine Necip Fazıl’ın “Dua” şiiriyle başlayan Erdoğan, kimsenin ötekileştirilmesine izin vermeyeceklerini söyledi: Farklılıklara saygı göstereceğiz. Ayırmak yok. Ama etnik kimlikler alt kimliktir. Bir de bizim üst kimliğimiz var: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı. Biz böyle yürüdük, böyle yürüyeceğiz. Erdoğan devletin dışladığı isimleri tek tek anarak açılımı anlattı: Tatyos Efendi’nin besteleri olmazsa türküler yarım kalır. Cem Karaca’nın hasreti bitmez. ‘Hoşçakal gözüm’ diyen Ahmet Kaya’ya vefa göstermeyen Türkiye’nin şarkıları eksik kalır. Nâzım’sız Türkiye eksik sayılır. Said Nursî’siz Türkiye’nin maneviyatı noksan kalır...

AKP 3. Olağan Büyük Kongresi’nde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, halk arasında sembol olan isimlere atıf yaparak demokratik açılımın önemini vurguladı. Erdoğan, “Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke de Cem Karaca’nın hasretini çekti. ‘Hoşçakalın İki Gözüm’ diyen Ahmet Kaya’ya vefa göstermeyen Türkiye’nin şarkıları eksik kalır. Ahmedi Hani’siz, Bitlisli Said Nursî’siz bir Türkiye’nin maneviyatı noksan kalır” dedi.
ASKİ Spor Salonu’nda yapılan kongrede konuşan Erdoğan’ın tarihî nitelikteki mesajları şöyle:

Ortak kaderimiz Türkiye
Bu toprakları hep birlikte vatan kıldık. Bu topraklarda hep birlikte tek bir millet olduk. Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da omuz omuza bu toprakları savunduk, yan yana şehit düştük. Biz şehitlerimizle Türkiye’yiz, biz gazilerimizle Türkiye‘yiz. Biz, türkülerimizle, şarkılarımızla, halayımız, horonumuz, zeybeğimizle Türkiye’yiz. Ortak kaderimizle Türkiye’yiz, ortak ideallerimizle, ortak geçmişimiz ve ortak geleceğimizle Türkiye’yiz. 72 milyon vatandaşımın her biri, bu ülkenin aslî unsurudur, vazgeçilmez temel taşıdır, her biri bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır.

Nazım’sız eksik kalırız
Şunu tüm samimiyetimle, bütün hasbiliğimle ifade ediyorum: Bu ülkenin tarihinden, Ahmet Yesevi’yi, Hacı Bektaş’ı, Pir Sultan’ı, Hacı Bayram Veli’yi çıkartmaya kalkarsanız, onları görmezden gelirseniz, onları yok sayarsanız, bu ülke öksüz kalır, yetim kalır, köksüz ve dayanaksız kalır. Yunus Emre’siz bir Türkiye dilsiz kalır. Mevlana’sız bir Türkiye ruhsuz kalır. Sabahat Akkiraz’a kulak vermeyen, dinlemeyen Türkiye türküsüz kalır. Tatyos Efendi’yi yok sayan Türkiye’nin besteleri yarım kalır. Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke de Cem Karaca’nın hasretini çekti. ‘Hoşçakalın İki Gözüm’ diyen Ahmet Kaya’ya vefa göstermeyen Türkiye’nin şarkıları eksik kalır. Nasıl Mehmet Akif’siz bir Türkiye tahayyül edilemezse, Nâzım Hikmet’siz bir Türkiye eksik sayılır. Seversiniz sevmezsiniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz, görüşlerini kabul edersiniz etmezsiniz ama Ahmedi Hani’siz, Bitlis’li Said Nursî’siz bir Türkiye’nin maneviyatı noksan kalır. Biz, bu ülkenin tüm renkleriyle, bütün çiçekleriyle, bütün kokularıyla, dağları, taşları, ırmaklarıyla Türkiye’yiz.

Yeni bir dönem başlıyor
Mevlana’ya kulak verdik, ‘Gel, ne olursan ol, yine gel’ dedik. Hacı Bektaş Veli’ye kulak verdik, ‘Bir olalım, iri olalım, diri olalım’ dedik. Pir Sultan Abdal’a kulak verdik, ‘gelin canlar bir olalım’ dedik. Yunus’a kulak verdik, ‘gelin tanış olalım’ dedik. Kimseyi Sünni olduğu için değil, kimseyi Alevi olduğu için değil, Türk, Kürt, Çerkes, Laz, Tatar, Abhaz, Arap, Roman, Musevi, Rum, Ermeni olduğu için değil, herkesi insan olduğu için sevdik. Biz bu terbiyeyi, biz bu adabı ‘Yaradılanı severiz, Yaradandan ötürü’ diyen Yunus’tan aldık. Biz bu terbiyeyi, Çanakkale’de düşmanına dahi kahve ikram edebilmeyi başarmış Mehmetçik’ten, şehitlerimizden, gazilerimizden aldık. Onun için kimsenin bu ülkede bir başkasını dışlamaya hakkı olamaz. Bu ülkenin hamurunda dışlamak yoktur. Bu ülkenin hamurunda ötekileştirmek yoktur. Geçmişte yanlışlarımız varsa, bunları bir tarafa koyalım. Bir milat, yeniden yola koyulalım.

Herkes birinci sınıf
Bu topraklar Anadolu’dur. Bu topraklar anaçtır, bu topraklar ana kucağı gibi herkese sevgiyle, şefkatle, merhametle kollarını açar. Bu topraklarda kimsenin bir başkasını ötekileştirmeye, dininden, mezhebinden, milliyetinden, etnik kimliğinden ötürü bir başkasını dışlamaya, hor görmeye hakkı olamaz. Bu topraklarda hoş görülmeyen yegâne şey, hoşgörüsüzlüktür. Tahammül edilmeyen yegâne şey, tahammülsüzlüktür.
Biz, binlerce yıldan bu yana bu toprakların üzerinde yankılanan sese kulak veriyor, binlerce yıldan bu yana bu toprakları şekillendiren kardeşlik ruhunu benimsiyoruz. Bizim kitabımızda sınıf çatışmalarına yer yoktur. Bizim kitabımızda mezhep çatışmalarına yer yoktur. Bizim kitabımızda kavmiyetçi çatışmalara yer yoktur. Bizim kitabımızda memleketin bir bölgesini fazla, bir bölgesini eksik sevmek yazmaz. 780 bin kilometrekarenin tamamı bizim için aynı statüdedir. 72 milyon vatandaşımız bizim için aynı statüdedir, hepsi eşittir, hepsi birinci sınıf vatandaştır.

Muhalefete çağrı
Bugüne kadar etnik ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Dinsel ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Bölgesel ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Bütünleştirici, birleştirici, kaynaştırıcı bir siyaset istiyoruz. Bütünleşmiş, birleşmiş, kaynaşmış bir Türkiye istiyoruz. Bunu başarmak bizim elimizde. Bunu başarmak iktidarıyla, muhalefetimizle, anayasal kurumlarımızla, sivil toplum örgütlerimizle, sanatçılarımız, bilim adamlarımız, akademisyenlerimizle bizim elimizde. Ne diyoruz biz, ne diyoruz, ey muhalefet? Hepiniz, gelin, ne diyecekseniz, açık ve net söyleyin. Bu sorunlar var mı ülkemizde? Sorun alanları var mı ülkemizde? Bu sorun alanlarını biz siyasiler ortadan kaldırmayacak mıyız? Kaldıracağız. Peki ne güne duruyorsunuz. Daha gecikelim mi? Eğer sizin iktidara gelmenizi bekliyorsanız, bu millet sizi iktidara getirmez ve getirmeyecektir. Ben öyle görüyorum. Çünkü, bu anlayışla vatandaşına yaklaşanları bu millet iktidara getirmez. Gelin bu sorun alanlarını beraber çözelim. Bunları ortadan kaldıralım. Mesele, gelin üzümü beraber yiyelim ama derdiniz sizin bağcı dövmekse, benim milletim size bağcıyı dövdürmez. Onun için bu yolculuğu kararlı bir şekilde sürdüreceğiz, onu için durmak yok, yola devam diyoruz, devam edeceğiz.

CHP’den davet isteyeceğim
Havuzda çok şey birikti. Bu kongreden sonra MHP kararını açıkladığı için, ret cevabı verdiği için, gerek yok. CHP yazılı cevap vermediği için ben bir yazılı davet isteyeceğim. Verirler veya vermezler. Vermeleri halinde gideceğim, onlarla konuşacağım. Konuştuktan sonra da ona göre yolumuza devam edeceğiz. Biz bağcıyla uğraşmıyoruz bizim tek derdimiz barışın, özgürlüğün, kardeşliğin markası olan üzümü yemek.

MKYK’ya yeni isimler girdi
AKP’nin 3. Olağan Büyük Kongresi’nde geçerli bin 362 oyun tamamını alan Erdoğan, yeniden genel başkanlığa seçildi.
Kongrede Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyeliklerine seçilen isimler de belli oldu. Eski Devlet Bakanı Nâzım Ekren, kabineden sonra MKYK’dan da çıkarıldı. TBMM Başkanlığına aday olan ancak son anda vazgeçen Salih Kapusuz, MKYK üyesi oldu.  Türbanlı olan  Serap Yahşiyaşar listeden çıkarılırken, Emine Çift ve Asuman Erdoğan MYKY’ya girdi. MKYK yeni üyeleri şöyle: Abdulkadir Aksu, Agah Kafkas, Ahmet Davutoğlu, Ahmet Edip Uğur, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bülent Arınç, Bülent Gedikli, Cemil Çiçek, Asuman Erdoğan, Ayşe Böhürler, Ayşe Türkmenoğlu, Cemal Yılmazdemir, Çiğdem Özkal, Mazhar Bağlı, Edibe Sözen, Ekrem Erdem, Emine Çift, Fatma Selma Kotan, Haluk İpek, Hasan Ali Çelik, Hüseyin Çelik, Hayati Yazıcı, Hüseyin Tanrıverdi, İdris Naim Şahin, Kürşad Tüzmen, Lale Ersoy, Lokman Ayva, Said Yazıcıoğlu, Mahir Ünal, Mehmet Müezzinoğlu, Mehmet Oymak, Mutlu Alkan Kütüklüoğlu, Muzaffer Gülyurt, Necati Çetinkaya, Necdet Budak, Necla Hattapoğlu, Nükhet Hotar, Orhan Yeğin, Ömer Çelik, Öznur Çalık, Reha Denemeç, Sadık Badak, Salih Kapusuz, Sema Özdemir, Suat Kınıklıoğlu, Şükrü Ayalan, Tevhit Karakaya, Zelkif Kazdal, Zeynep Karahanuslu.

Açılım bildirisi yayımlandı: Kardeşliğimiz güçlenecek
Kongrede okunan açılım bildirisinde farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü vurgulandı. TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Mehmet Sağlam tarafından okunan ve  İçişleri Bakanı Beşir Atalay, AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ile Başbakan Danışmanı Ömer Çelik imzalı bildiride şöyle dendi: “Hangi etnik kökenden olursa olsun ve bu toprakların hangi köşesinde yaşarsa yaşasın herkesin kendini ülkemizin eşit ve özgür vatandaşları olarak hissetmesi temel amacımızdır. Vatandaşlarımızın taleplerini farklılıklara saygı temelinde birliğimizi ve dirliğimizi pekiştirmek üzere yerine getirmek demokratik açılım sürecinin özünü oluşturmaktadır. AK Parti farklılıklarımızı bir zaaf olarak değil milletimiz zenginliği olarak görmektedir. Birlik ve kardeşliğimizi güçlendirmenin yolu farklılıkları yok saymaktan değil, saygı göstermekten geçmektedir. Demokratik açılım sürecinin dünden bugüne bizi millet ve devlet olarak var eden değerleri daha da kuvvetlendireceğine olan inancımız tamdır. Bir milli birlik ve kardeşlik projesi olan demokratik açılım süreci demokrasimizin standartlarını yükseltecek, terörü insanımız ve devletimiz için bir tehdit olmaktan çıkaracaktır.”

Kürsüye parti maketi
Özellikle kadınların yoğun ilgi gösterdiği AKP kongresinde salona kurulan kürsü dekoru da dikkat çekti. Başbakan Erdoğan’ın konuşma yaptığı kürsünün hemen arkasına AKP Genel Merkezi’nin maketi yerleştirildi. Makette Erdoğan’ın 22 Temmuz seçimlerinin ardından o ünlü konuşmasını yaptığı balkon da yer aldı. Kürsünün arkasında olması gereken Divan’ın ise önünde yer alması dikkat çekti. ASKİ Spor Salonu’nun duvarları ise Erdoğan’ın fotoğraflarıyla donatıldı. Fotoğrafların üzerinde “Biz birlikte Türkiye’yiz” sloganı yer aldı.

Kongre salonundan notlar
» Başbakan Erdoğan’ı, 81 ilden gelen AKP Gençlik ve Kadın Kolları üyesi gençler, yöresel kıyafetleriyle karşılarken, hep bir ağızdan kongre için hazırlanan Işık Buradan Yükseliyor marşını seslendirdiler.

»
Kongreye DTP’li Milletvekilleri Sırrı Sakık ve Aysel Tuğluk, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, Avrupa’daki bazı Alevi örgütlerinin yöneticileri ile yabancı misyon temsilcileri de katıldı.

»
Kongrede gösterilen tanıtım filmlerde Başbakan’ın yurt dışı temaslarına da yer verildi. Bu görüntüler sırasında sadece Başbakan’ın, ABD Başkanı Obama’yla olan görüşmesi sırasında salondakiler tepki verdi. Kimisi “Obama” diye bağırırken, kimisi alkışladı. Tanıtım filminde büyük yankı uyandıran, “One Minute” krizinin yaşandığı Davos Krizi’ne hiç yer verilmemesi dikkat çekti.

»
Kongrede öne çıkan başka bir nokta da salondakilerin coşkuyla eşlik ettikleri Aşık Veysel’in ünlü Uzun ince bir yoldayım türküsü oldu. Türküyü, Türkiye’nin en tanınmış sesleri seslendirdi. Türkü Aşık Veysel’le başlarken, Mahsun Kırmızıgül, Tarkan ve Barış Manço’nun seslendirdiği bölümler yine hoparlörlerden verildi.

»
Diyarbakır’dan gelen partililer “Amed seninle gurur duyuyor” diye slogan atınca Başbakan Erdoğan, “Biz de Diyarbakırla gurur duyuyoruz” diye karşılık verdi.

Dargın gitti, sürgünde öldü
Ahmet Kaya 1957’de Malatya’da doğdu. Siyasi görüşleri nedeniyle 1980-82 yılları arasında cezaevinde kaldı. 1984 yılında başladığı müzik kariyerinde Şafak Türküsü isimli albümüyle satış rekorları kırdı.
Penceresiz Kaldım Anne ve Başkaldırıyorum türküleriyle milyonların gönlünde taht kuran Ahmet Kaya, dünyada ‘protest müzik’ olarak tanımlanan bu türün Türkiye’deki en önemli temsilcisiydi. Türkiye’de her söylediği söz ve şarkısı olay olan sanatçı Kaya hakkında birçok dava açıldı ve kendi deyimiyle Emniyetler onun ikinci adresi oldu. Bu baskılara rağmen Kaya, kimliğini hiçbir zaman inkar etmedi ve mücadele etti. Kaya hakkında yurtdışında verdiği konserlerde ‘vatana ihanet’ suçlamasıyla üç ayrı dava açıldı ve toplam üç yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı. Kaya, son olarak 11 Şubat 1999’da Gazeteciler Derneği’nde yaptığı konuşmada “Kürtçe bir klip çekmek istiyorum ve bunu yayımlayacak bir televizyon kanalı arıyorum” deyince medyanın hışmına uğradı ve Fransa’ya gitmek zorunda kaldı. Kaya, 16 Kasım 2000’da geçirdiği kalp krizi sonucu öldü.

Vatandaşlıktan çıkarılmıştı
Beş yıl önce kaybettiğimiz ünlü rock yıldızı Cem Karaca’nın şarkılarının çoğu sosyal içerikli sözlere sahip. Bu yüzden de başı hiç dertten kurtulmadı. 1981 yılında Almanya’dayken bir albümü üzerine Türkiye’de aranmaya başlandı. Bunun üzerine Karaca, ülkesine geri dönmedi. Mallarına el konan şarkıcı 200 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 1983’te de vatandaşlıktan atıldı.
Yasak bitip Türkiye’ye döndüğünde ise Turgut Özal’ın elini öptüğü iddia edildi ve döneklikle suçlandı.
Hem Cem Karaca hem de Özal ailesi bu iddianın gerçek olmadığını ısrarla belirttikleri halde, sanatçı yine günah keçisi olmaktan ve dışlanmaktan kurtulamadı. Ünlü sanatçının, Tamirci çırağı ve Namus belası gibi şarkıları hala dillerden düşmüyor.

Türklere kendi İslam’ını anlattı
Anadolu’ya hiç gelmemiş olmasına rağmen Anadolu’da da tanınan ve sevilen Ahmet Yesevi, yaygın olan kanaate göre, Mevlana, Yunus Emre, Lokman Perende ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi Anadolu ekollerini ve Aleviliği etkilemiştir.
Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenen hikmetleri aracılığıyla Türklere İslam’ı kolaylaştırarak benimsetti. Bunun için İslam inancını, Türk gelenek, inanç ve yaşam tarzı ile uygun biçimde sentezleme yolunu seçti.

Esir düştü, ömrü sürgünde geçti
Bediüzzaman Said Nursî, 1876’da Bitlis vilayetine bağlı Hizan ilçesi Nurs köyünde dünyaya geldi. Çocukluğunda çevresindeki medreselerde eğitim gördü. Büyük hafızası nedeniyle önceleri “Molla Said-i Meşhur” diye tanındı. Daha sonra “Zamanın Harikası“ anlamında “Bediüzzaman” ünvanıyla nam saldı.
1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet etti. Savaş esnasında yaralanıp 2,5 yıl Rusya’da esir kaldı. Bolşevik devrimi sırasında serbest bırakıldı. Dönüşte, Genelkurmay’ın kontenjanından Osmanlı’nın en üst düzey dinî danışma merkezi olan Dar-ül Hikmet-il İslamiyye’de görev yaptı. İngilizlerin İstanbul’u işgali yıllarında onların aleyhinde Hutuvat-ı Sitte adıyla bir risale neşretti. 1925 yılında Van’da eğitim faaliyetlerinde bulunurken, o sırada meydana gelen Şeyh Sait İsyanı nedeniyle önce Burdur’a, ardından Isparta ve Barla’ya gönderildi. Burada sekiz yıl kaldı.

Resmî kayıtlara ‘Çalgıcı’ diye geçti
Tatyos Efendi, 1858 yılında İstanbul Ortaköy’de doğdu. Gerçek adı Tateos Enserciyan’dır. Babası Monakyan Ortaköy Ermeni Kilisesi musikişinaslarındandır. Ortaköy’deki Ermeni okulunu bitirdi. Zanaatkar olması için bir çilingire ve bir saatçiye çırak olarak verilen Tatyos Efendi, musikîye düşkünlügü sebebiyle dayısı Movses Papazyan’dan kanun dersi almaya başladı. Amatör topluluklarda bir süre kanun çalmasının ardından Kemani Kör Şebüh’dan keman çalmasını öğrendi.
Ünlendikten sonra Ahmet Rasim Bey, Civan ve Andon kardeşler, Şevki Bey, Kemençeci Vasilaki, Tanburi Cemil Bey ile arkadaşlık yaptı ve beraber çaldı. Bu arkadaşlıkların olumlu etkisiyle saz eserlerinde de başarılı oldu. Sağlığı bozulduktan sonra Tatyos Efendi, Ahmet Rasim gibi birkaç dostunun dışında yalnız kaldı.
Ölüm kaydı kilise defterine Türk müziğinde önemli bir sanatçı olmasına rağmen “Çalgıcı” olarak kaydedildi. Sanatçının cenazesi on arkadaşı tarafından Kadıköy Uzunçayır Ermeni Mezarlığı’na gömüldü.

Taraf, 04.10.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.