Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Gül'den Meclis'te açılım ve farklılık mesajları

Gül'den Meclis'te açılım ve farklılık mesajları

TBMM'de 23. Dönem 4. Yasama Yılı başladı. Açılışa Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve kuvvet komutanları da katıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir açış konuşması yaparak, "Büyük milletler, devlet ve kültürel farklılıklar ilişkisini tarihin çeşitli dönemlerinde tazeleyerek ve güncelleyerek yollarına devam eder" dedi.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in sunuş konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kürsüye geldi.

Gül'ün mesajlarına muhalefet ne dedi?

KÜRT AÇILIMI
- Devletin temel nitelikleri ve üniter yapısı korunarak, devlet ve çeşitlilik arzeden etnik, dini, kültürel gruplar arasındaki ilişkilerin çağın ruhuna uygun bir biçimde geliştirilmesi amacına dönük bir tartışma sürecinden geçiyoruz. Bu süreç, millet olma bilincimizin güçlenmesine hizmet edecektir. Milletimizden gelen demokratik taleplerin doyurucu bir biçimde karşılanması devletin varoluş sebebidir.  Anadolu'nun tüm tarihi mirasını korumak devletin Anayasal görevidir. Siyasi açıdan da birliğimizi ve dirliğimizi güçlendirecek bir yenilenmedir.

BİRLİK FİKRİNİ KORUMAK
- Çağdaş demokrasiler, Anayasal demokrasilerdir; Anayasalar da toplumun çoğulcu yapısını ve temel hak ve hürriyetleri koruyacak biçimde düzenlenirler. İnsanlığın siyasi bilincinin bugün geldiği aşamada demokrasileri rakipsiz kılan, toplumsal ve siyasi farklılıkların bir arada yaşamasına en uygun vasatı sunma imkanıdır. Ancak, birlik fikrini koruyarak farklılıkları yönetme, modern demokrasilerin aynı zamanda en ciddi sınavıdır.

MİLLET ADACIKLARI
- Hiçkimse farklılıkların varlığını, millet içinde yeni millet adacıkları oluşturmak şeklinde anlamamalı. Böyle anlayanlar, toplum içinde derin fay kırıkları oluşturarak toplumsal mutabakata zarar verirler. Bu da hem milletin bütününe, hem de farklılığını korumak isteyenlere yıkıcı bir deprem olarak geri döner.

HERKESİN TEK TİP KALIPTA ERİMESİ
- Demokratik devlet, millet olmanın esası olan 'birlik' fikrini ve düzenini güçlü bir biçimde geleceğe taşırken, sosyal ve kültürel farklılıkları ortadan kaldıran değil, onları zenginlik olarak kabul edip geliştirilmesine imkan sağlayan devlettir. Demokratik devlet, farklı olanı tek bir kalıp içerisinde eritmez ve ötekileştirmez; her bir bireyi var olan değerleriyle birlikte koruması altına alır.

- Farklılıkları ayrılık vesilesi görmenin de, birlik ve beraberlikten herkesin birbirinin aynı olduğu bir toplum yapısını anlamanın da bu çağda yeri yoktur. Doğal bir durum olan, etnik, dini ve kültürel farklılıkları, uç ayrılıkçı fikirlerin zemini haline getirenler çağın gerisinde duruyorlar demektir. Birlik ve beraberlikten herkesin tek tip bir kalıp içinde erimesini anlayanlar da, çağın ruhuna aykırı davranıyorlar demektir.
 

FARKLI NEHİRLER
- Birliğimiz ve dirliğimiz farklı nehirlerle beslenen ve güçlenen bir okyanus haline gelir. Kendi vatandaşlarını tek bir kalıp içinde erimeye zorlayan ülkelerin, en başta kendi birlik ve dirliklerine zarar verdikleri gibi, dünya sahnesinde de ciddiye alınmadıklarını görüyoruz. Etnisite ya da din adına kamplaşarak birlik fikrinden uzaklaşan toplumlar da büyük acılarla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Bunu görmek için fazla uzaklara da bakmaya gerek yoktur. Sınırlarımızın hemen ötesinde yaşananlar herkes için ibret vesilesi olmalıdır.

FARKLILIKLARDAN KORKAN DEVLET
- Yüzlerce yıllık bir tarihin ve devlet geleneğinin varisi olan bizler, farklılıklarımızın birlikte yaşadığımız uzun asırlar içerisinde birbirimize sağladığımız katkılar ve milli birliğimizi pekiştiren unsurlar olduğunu düşünmeliyiz. Farklılıklarından korkan bir devlet Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaşlığı yakalayamaz.

- Büyük milletler, devlet ve kültürel farklılıklar ilişkisini tarihin çeşitli dönemlerinde tazeleyerek ve güncelleyerek yollarına devam etme yeteneği gösterenlerdir.

HÜKÜMETLERİN YÖNETİM YETKİSİ
- Demokrasilerde, hükümetler çoğunluğun iradesiyle kurulur ama hükümetlerin yönetim yetkisi sınırsız değildir. Hükümetler, hukukun üstünlüğüne bağlı kalarak hareket ederler; sayıca çok ya da az olmalarına bakılmaksızın tüm toplumsal kesimlerin ve tek tek bireylerin hakları da teminat altındadır.

PARTİLİ-PARTİZAN AYRIMI
- Devlet ve millet hayatının temel sorunlarında, gerçek uzlaşma kültürünün hakim olması geleceğe yön vermenin tek yolu. Herkesi ilgilendiren siyasi meselelerde "partili" olmakla "partizan" olmak arasındaki çizgi kalın bir şekilde çizilmeli.

MİLLİ GÜVENLİK ANLAYIŞINDA DEĞİŞİM
- Milli güvenlik, kuşkusuz güçlü bir orduyu zorunlu kılar. Türkiye'nin güçlü bir ordusu vardır. Ancak kapsam ve içerik değiştiren, dinamik milli güvenlik anlayışı sadece ordunun imkan ve kabiliyetleriyle sağlanan bir çerçeve olmayı aşmıştır. İmkan ve kabiliyetleri yüksek bir ordunun yanında, bir ülkedeki demokrasinin gelişmişliği, ekonominin sağlamlığı, entelektüel bakımdan ve her açıdan nitelikli insan gücü, enerjiye hakimiyeti veya ulaşabilirliği, her alandaki üretim faaliyetleri, Ar-Ge çalışmaları ve bilgi-teknoloji üretebilme yeteneği, bugünün dünyasında milli güvenliğin önemli unsurlarıdır.

TÜRK MİLLETİ KAVRAMI
- Büyük milletimiz, tek millet olma fikri ile farklılıklara saygı fikrini içiçe yaşatmaktadır. Devletimizin kurucu felsefesinin, Türk milleti kavramına esasta yüklediği içerik de budur. Bugün bunun siyaset ve devlet anlayışımıza da çağın gerektirdiği biçimde yansıması gerekir.

ÜLKENİN İÇİNİ KEMİREN SORUNLAR
- Kendi içinde güçlü bir mutabakatı sağlayamamış bir devletin, dünya sahnesinde güçlü olması düşünülemez. O nedenle Türkiye, kendi sorunlarını kendisi çözmek zorundadır. Bir ülkenin içini kemiren sorunlar varsa, bunlar kaçınılmaz olarak başka devletlerin müdahalesine açık alanların ortaya çıkmasına yol açar. Çünkü bugünün dünyasında sorunları başkalarından gizlemenin yolu yoktur; her şey açık bir şekilde dünyanın ve herkesin gözü önünde yaşanıyor. Kendi sorunlarını kendi iradeleriyle çözemeyen devletler, başkalarının istismarına açıktır. Siyasi aklı güçlü bir devlet buna izin vermez; sorunlarını başkalarına fırsat vermeden kendi iradesiyle çözer.

ŞEHİTLER
- Şehitlerimizin eşsiz fedakarlıkları ve gazilerimizin unutulmaz kahramanlıkları sayesinde Türkiye, birlik ve bütünlüğünü her şart altında koruyacağını dünyaya göstermiştir. Türkiye'nin bugüne kadar başarıyla sürdürdüğü terörle mücadele çizgisi, bugün yeni imkanları önümüze açmıştır. Bugün gelinen noktada ise Türkiye daha fazla şehitler vermeden, teröre daha fazla mali kaynak ve enerji harcamadan, terör sorununu geride bırakmaya yarayacak yeni yöntemleri devreye sokma kapasitesine ulaşmıştır.

HUKUK DEVLETİ VE KEYFİLİK
- Konum ve sıfatı ne olursa olsun, hiç kimse hiçbir nedenle hukukun dışına çıkamaz. 'Devletin bekası' veya 'ulusal çıkar' gibi kavramlar da hukuksuzluğu ve keyfiliği haklılaştırmak için kullanılamaz. Hukuk devletinin olduğu yerde keyfiliğe yer yoktur. Devletin ve milletin bekası, laik demokratik Cumhuriyetin hukuk devleti niteliğinin pekiştirilmesiyle yakından ilintilidir. Devleti ve rejimi koruma bahanesiyle hukuk dışı yollara başvurmak devletin güvenliği ve rejim için en büyük tehlike.

YARGI REFORMU
- Devletin, bir yüzeyde görünen bir de derin ve görünmeyen yüzü olamaz. Devletin tek yüzü hukuktur. Hiç kimse ve hiçbir grup kendini devletin yetkili organlarının yerine koyarak tasarrufta bulunamaz, eylem yapamaz. Hukuk devletinin olmazsa olmaz şartı, bağımsız ve tarafsız yargıdır. Anayasamız yargı bağımsızlığını güvence altına almıştır. Bütün kurum ve kuruluşların, gerçek ve tüzel kişilerin buna uygun davranması, adaletin tecelli etmesini engelleyecek tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir. Bu hassasiyetler gözetilmek şartıyla Türkiye'nin çağdaş standartları yakalama konusunda ivmesini artıracak yargı reformu çalışmalarının sağlıklı bir müzakere ile devam etmesi ve bu çabaların bir an önce sonuçlanması gerekmektedir. Yargı reformu, günlük siyasi polemiklere kurban edilmemelidir.

- Yargı reformu partiler tarafından ve toplumun tüm kesimlerinde özgürce ve sağlıklı bir şekilde tartışılmalı ama partizanca yaklaşımların konusu olmamalıdır.

MASUMİYET KARİNESİ
- Hukuk devleti, bireyin temel hak ve hürriyetlerinin güvenceye alındığı devlettir. Bu haklardan biri de masumiyet karinesidir. Suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu ilan edilemez. Anayasamızın 15. maddesi uyarınca olağanüstü hal, sıkıyönetim, hatta savaş durumunda dahi ihlal edilemeyecek olan bu hakkın, yaşadığımız olağan dönemde sıkça ihlal ediliyor olması üzücüdür. Bu konuda tüm kesimlere, özellikle medyamıza büyük bir sorumluluk düşmektedir. Kişilerin mahkeme salonlarında herhangi bir karar verilmeden önce yazılı veya görsel medyada yargılanıp mahkum edilmeleri hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Devlet hayatının her alanında, usul yasalarına özellikle dikkat edilmesini tavsiye ediyorum.

AB'YE ÜYELİK SÜRECİ
- TBMM AB ile ilgili yasal düzenlemeleri, ayrıcalıklı bir yaklaşımla ele almalı ve özel çalışma usulleri oluşturmalı. Türkiye güçlü bir iradeye sahip olursa, basiretsiz bazı Avrupalı politikacıların can sıkıcı yaklaşımlarının hiç dikkate alınması gerekmeyen teferruat olduğu herkes tarafından görülecektir.

cnnturk.com, 01.10.09

Gül'ün konuşması muhalefette yankı buldu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Meclis'te yaptığı "açılım" konuşması CHP ve MHP'nin tepkisine neden oldu. MHP lideri Devlet Bahçeli, "Farklılıklar ülkesinden gelen konuk cumhurbaşkanı gibi konuştu" sözleriyle eleştirdi. CHP lideri Deniz Baykal ise, "Yüreğim karardı" dedi. Gül'ün Meclis'e girişi sırasında da CHP ayağa kalkmadı.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "(Eğer bu konuları çözemezsek, gelirler bizim adımıza çözerler) anlamına gelen, bir cumhurbaşkanının ağzına yakışmayan, kabul edilemez, düşünülemez, bir yaklaşımı Gül'ün ağzından dinlerken yüreğim karardı" dedi.

Baykal, Gül'ün konuşmasının bazı bölümlerinin, Türkiye'de çok tartışılan, büyük gerginliklere yol açan, toplumu çok ciddi şekilde tedirgin eden bir politikayı, hükümet adına savunma, sahiplenme anlayışı içinde hazırlandığını ileri sürdü.

Türkiye'de, bu bölümleri dinleyen milyonlarca kişinin, kendisini Cumhurbaşkanı'nın konuşmasının dışında hissettiğini öne süren Baykal, " konuşmasının temeli, insanların ezici çoğunluğunu dışlayan, yaklaşımlarını, kaygılarını hiçbir şekilde paylaşmayan, geçersiz, anlam taşımayan, Türkiye'nin dinamiklerinden, ihtiyaçlarından ortaya çıkmamış, Türkiye'ye dayatılan bir yaklaşımın savunması söz konusu" diye konuştu.

Baykal, "Eğer bu konuları çözemezsek, gelirler bizim adımıza çözerler" anlamına gelen, bir cumhurbaşkanının ağzına yakışmayan, kabul edilemez, düşünülemez, bir yaklaşımı, Gül'ün ağzından dinlerken yüreğinin karardığını belirtti. Baykal, Türkiye'nin kendi sorunlarını, kendi iradesiyle çözerek bugüne geldiğini dile getirerek, "Bu ne anlayış, ne düşünce?" diye sordu.

Cumhurbaşkanı Gül'ün, TBMM Genel Kuruluna gelişinde ayağa kalkmamalarını, pek çok kişinin yadırgadığını ifade eden Baykal, Gül'ün konuşmasının bitmesinden sonra, ayağa kalkmamalarının ne kadar doğru olduğunun bir kez daha ortaya çıktığını öne sürdü.

Baykal, Gül'ün, içeriye yönelik hiçbir değerlendirme yapmadığını ifade etti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasını çok dikkatlice takip ettim. Sayın Cumhurbaşkanı, farklılıklar ülkesinden gelen konuk cumhurbaşkanı gibi konuştu. Metnin hiçbir yerinde Türk kavramına yer vermemesi ayrıca bizi çok üzdü" dedi.

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, konuşmanın önemli olduğunu belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanı bugün yaptığı konuşmalarını Anayasal güvenceye bağladığı takdirde sorun aşılmış olur" dedi.

Türk, "Önemli bir konuşmaydı. Farklılıkları zenginlik sayan, farklı kültürlerin kendini yaşatmasını demokrasi gereği olduğu yönündeki söylemleri, önemliydi, önemli tespitlerdi. Demokratik Türkiye'nin, demokratik Cumhuriyetin beklentisi budur. Halkın beklentisi budur" diye konuştu.

Gül'ün, "Kültürel kimlikten" bahsettiğini söyleyen gazeteciye Türk, "Bunlar önemli şeyler. Ama bunların hukuka, Anayasaya, diğer şeylere bağlanması gerekir" karşılığını verdi.

Türk, kuvvet komutanlarının uzun bir aradan sonra izleyici olarak Genel Kurul salonuna geldiklerini belirten gazeteciye de "Onu Sayın Meclis Başkanına sorun" dedi.

Asker Meclis'te

TBMM'de 23. Dönem 4. Yasama Yılı başladı. Açılışa Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve kuvvet komutanları da katıldı. Başbakan Erdoğan, askerin Meclis'e gelmesiyle ilgili olarak "Olması gereken bir şey" yorumunu yaptı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir açış konuşması yaparak, "Büyük milletler, devlet ve kültürel farklılıklar ilişkisini tarihin çeşitli dönemlerinde tazeleyerek ve güncelleyerek yollarına devam eder" dedi.

Törenden izlenimler

TBMM, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açış konuşmasıyla 23. Dönem 4. Yasama Yılına başladı. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, yaklaşık 15 dakika süren konuşmasının ardından, açış konuşmasını yapmak üzere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü, Genel Kurula takdim etti.

Gül'ün Genel Kurul'a girişini, CHP dışında diğer milletvekilleri ayakta alkışlayarak karşıladı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve CHP'li milletvekilleri, İstiklal Marşı'nın okunmaya başlanmasıyla ayağa kalktı.

Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasının ilk bölümünde, yanında kendisine ayakta eşlik eden TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'e dönerek, isterse oturabileceğini söyledi, ancak Pakdil ayakta durmayı tercih etti.

Milletvekilleri, Gül'ün konuşmasını konuşma kitapçığından takip etti. Gül, 28 sayfalık konuşma metnini 47 dakikada tamamladı.

TBMM'de, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile kuvvet komutanları, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Ankara Valisi Kemal Önal, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Türk Parlamenter Birliği Genel Başkanı Hasan Korkmazcan, eski TBMM Başkanı Mustafa Kalemli, yeni yasama yılının açılışında yer alan isimler arasında yer aldı.

MHP yalnızca ayağa kalktı, CHP oturdu

Cumhurbaşkanının konuşmasını tamamlamasının ardından Gül'ü, AK Parti ve DTP'li milletvekilleri ayakta alkışladı. Gül'ün konuşmasının bitiminde MHP'liler yalnızca ayağa kalkarken, CHP'liler oturmayı sürdürdü.

Bağımsız Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Cumhurbaşkanının konuşması sırasında sık sık laf attı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, gazetecilerin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün konuşmasına ilişkin değerlendirmesini sormaları üzerine, " Yeni yasama yılına girerken bir tartışmaya girmek istemiyorum" dedi.

Baykal, askerlerin, TBMM Genel Kurulunda Cumhurbaşkanının açış konuşmasını dinlemek üzere Meclise gelmelerini de "Askerlerin Meclise gelmesi çok doğal" şeklinde değerlendirdi.

Ayrıca açılışta, yabancı misyon temsilcileri ve çok sayıda izleyici hazır bulundu.

Öte yandan, bu yasama yılında ilk kez Genel Kurul Salonunda milletvekillerinin masalarına birer demet çiçek konuldu. Meclis serası, 10 tanesi yedek olmak üzere tam 560 demet çiçek hazırladı.

Milletvekillerinin masasına kırmızı, beyaz, pembe, sarı renklerden oluşan "gerbera" çiçekleri konuldu. Çiçekler, limonyum, şimşir, kuşkonmaz, mahonya yapraklarıyla zenginleştirildi. Demetlere de TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in "Yeni yasama yılınızın hayırlı olması temennisiyle çalışmalarınızda başarılar dilerim" notu iliştirildi.

cnnturk.com, 01.10.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.