Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Erdoğan: Demokratikleşme paketini 1-2 haftaya açıklayacağız

Erdoğan: Demokratikleşme paketini 1-2 haftaya açıklayacağız

Ülke TV’de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan: Sisi ile iki kez görüşmüştük, bize hayranlığını söyleyen birisiydi...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ülke TV’de çıktığı Sıradışı programında demokratikleşme paketini bir iki hafta içinde açıklayacaklarını duyurdu. Erdoğan, Türkiye sınırları dışına çıkan PKK'lıların oranının "yüzde 20 civarında olduğunu" söylerken farklı firmaların yaptığı üç anket sonucunu da açıkladı. Erdoğan, anketlere göre AKP'nin oylarının ortalama yüzde 51,5 oranında olduğunu belirtti. Türkiye'nin dış politikasına yönelik eleştirileri yanıtlayan Erdoğan, "Mısır'da Mursi hükümetinin ülkedeki yolsuzlukların önüne geçecek kalitede" olduğunu söyledi. Mısır'da darbeyi gerçekleştiren General Sisi'yle geçmişte yaptıkları görüşmelere dair "Bize hayran olduğunu söylerdi" diyen Erdoğan, Müslüman Kardeşler'in liderlerinden Muhammed El Biltaci'nin ordunun yaptığı katliamda öldürülen kızı Esma'ya yazdığı mektup okununca canlı yayında ağladı. "Adeta çocuklarımı gördüm" diyen Erdoğan, Suriye için birçok ülkenin liderini aradığını söyledi. Erdoğan, "Gerçekten dünya 5'ten büyük diyorsak. O zaman BM Güvenlik Konseyi'nden memnun olmayan ülkeler kendi Birleşmiş Milletleri'ni kurarlar" diyerek alternatif BM kurma çağırısı yaptı.

Başbakan Erdoğan, Ülke TV'de yayımlanan Sıradışı programına konuk oldu. Turgay Güler'in sunduğu programda Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert ve Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'in de sorularını yanıtlayan Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

 

Suriye'de balık gibi çırpınarak can veren çocukları gördük. Dün Suriye'de yeni güne başlayamayan yüzlerce çocuk gördük. Bu toplumumuzu ve dünyayı, insafı ve vicdanı olanları rahatsız etti. Buradan başlayalım isterim, Suriye nereye gidiyor?

Öncelikle tabi Suriye'deki bu süreç iki buçuk yılı buldu. Hafız Esad tarihe bir katil olarak geçti ama oğlu onu aratır hale geldi. Ölü sayısı yüz bini aşmış durumda. Zerre kadar insanlıktan nasibini alan herkes bu tablodan bir şeyler çıkarması lazım. Dünyada iki değerlendirme ile karşı karşıyayım. Suriye'de olan biteni görünce, o çocukları görünce, tepkisiz kalmak mümkün değil. Nesi şöyle böyle efendim çok açık değil mi kimyasal silah kullanıldığı. Ne kan izi var ne başka bir şey. İngiltere'nin de başvurusu ile toplandılar ama ciddi manada bir açıklama hala yok. Aynı şey Mısır için de oldu. Sağdan soldan değişik yerlerden sıkıştırarak. BM'yi bir toplantıya çağrılmasını sağlayabildik. Bir kınama dahi çıkmadı Mısır için.

 

'Suriye için birçok ülkenin liderini aradım, 'hayır' diyen yok'

Şimdi bu BM Güvenlik Konseyi kesinlikle reforma tabidir. Başlamamız gereken yer aslında bu konudur. Kim BM'den şikayetçiyse, BM Güvenlik Konseyi'nin adil bir çizgiye getirilmesi gerekiyor. Gittiğim her demokrasi konferansında bunu dile getiriyorum. Geçenlerde bizim gazeteci arkadaşlardan iki kardeş beni ziyarete geldi. Turgay ve Yıldıray kardeşler, bir kampanya başlattıklarını söylediler. Dünya 5'ten büyüktür diye. Bence de güzel bir slogan. Dünya 1'den de büyüktür çünkü BM Güvenlik Konseyi'ni Çin ve Rusya'nın kilitlemesi gibi. Bir taraftan bakıyorsunuz, bu 5 daimi üyeden bir tanesi çıkıyor diyor ki; ben Esad'ın savunucusu değilim. Tamam da dünyanın gözü önünde katliam oluyor, dünya buna bir şey demeyecek mi?

Birçok ülkenin liderini aradım, aramaya da devam ediyorum. Dışişleri Bakanımızı Almanya'ya gönderdim. Avrupa'da konuşuyor muhataplarıyla, konuştuklarımızdan şu ana kadar bize hayır diyen yok. Düşüncelerimize katıldıklarını söylüyorlar.

 

Erdoğan'dan alternatif BM çağrısı
 

Gerçekten dünya 5'ten büyük diyorsak. O zaman BM Güvenlik Konseyi'nden memnun olmayan ülkeler kendi Birleşmiş Milletleri'ni kurarlar. Avrupa Birliği de biliyorsunuz Demir Çelik Birliği olarak kuruldu, sonra bu aşamaya geldi. Afrika'da fakirlik almış başını gidiyor, Somali'de, Nijer'de, Gana'da gittik gördük felaket. Sudan'da da aynı durum geçerli. BM'yi görebiliyor musunuz buralarda. Sudan'ı ikiye böldüler ama hala Sudan'a yaptırım uyguluyorlar. Filistin'de de yapsanıza aynı şeyi. İsrail ile Filistin arasında adil bir tavır ortaya koyun. Koyamadılar.

 

'İran bizi anlamıyor'

Başından beri İran'ın yanında yer aldık. Hem de tüm dünyayı karşımıza alarak. İran bizi anlamadı ama, hala da anlamıyor. İşte şimdi Suriye meselesinde, İran'ın böyle bir yaklaşım içinde olmasını beklemezdik. Humus katliamında, merhum Humeyni aylarca Hafız Esad'a randevu vermedi. Fakat şu andaki bakış aynı bakış değil.

İslam dünyası bir fitnenin içerisindedir. Buna İran da dahil, sünni ülkeler de. Sünni ülkeler de kendi içlerinde sıkıntı içinde, biz de bu sıkıntıları yaşıyoruz. Gezi olayları bunun ispatıdır, son zamanlarda yaşadıklarımız da dahil. Bir şey ifade etmem gerekiyor. Hep üzüldüğüm başta Hamaney olmak üzere şunu dedim; Benim işin Şia veya Sünni yok, benim için İslam var. Biz gençlik dönemlerinde bunları söylerdik, önemli olan İslam'dır diye.

 

'Sisi bana hayranlığını söylüyordu'

Mısır'a bakıyorsunuz. Sisi ile ilgili söylenenleri duydunuz. Biz de kendisi ile 2 kez görüşmüştük. Baktığınızda bize hayranlığını söyleyen birisiydi. Ona bakarsak Beşar Esad'la da ailece dosttuk. Kendisine çok söylediklerim oldu. Ailesiyle, kayın validesiyle konuşmalarımız oldu. Dünyaya bakışı da hoştu.

 

'Kılıçdaroğlu'nun mesleği beni şikayet etmek'

Kılıçdaroğlu şu an Irak'ta. Beni şikayet ediyor. Zaten mesleği bu. Suriye'ye de gitmişlerdi görüşmeye hatırlıyorsanız. Orada da bizim Reyhanlı katilleri ile görüşmüşlerdi. Bizim için önemli olan kardeşliktir, biz değerler silsilesi açısından bakarız. Habil'le Kabil kardeşti ama birisi katil oldu. Bunu savunabilir miyiz. Buradan hareketle, günümüze bakmamız gerekiyor. Kardeş olanlar dahi birbirine düşman olabiliyor. Din kardeşi noktasında da aynı şeyler olabilir. Birçoğu bakıyorsun dindar, birgün geliyor bakıyorsun Ateist oluyor ve birbirlerinden kopuyorlar. Burada da kaybeden Esad olmuştur. Türkiye'nin kaybettiği bir şey yok. Esad kaybederken kendini bitirerek kaybediyor, Suriye yok oluyor. Yüz bin insan ölmüş, milyonu aşkın yaralı var.

 

'Mısır ve Suriye için 'size ne' diyemezler'

Kimse bize Mısır ve Suriye'ye neden bu kadar ilgi gösteriyorsunuz diyemez. Bir kere biz akrabayız, tarihsel köklerimiz var. Bu sorumluluklar çerçevesinde biz kendilerinin talepleri karşısında bunlara duyarsız kalamazdık. Tahrir'de ilk ayağa kalkış olduğu zaman kimse bize size ne demedi, biz o zaman kredimizle ve hibemizle Mısır'ın yanında olduk. Katar da yardım etti. Kime verdik, Mısır halkına verdik. Müslüman Kardeşler'e değil, Mısır halkına verdik.


'Mursi hükümeti yolsuzlukları önleyecekti'

Asıl bize size ne diyenler şuna cevap vermeli; Siz darbecilere 16 milyar dolarlık askeri yardım verirken, daha önce neredeydiniz? Orada kardeşliği güçlendirecek bir yapıya tahammül edemediler. Mursi hükümeti Mısır'daki yolsuzlukların önüne geçecek kalitedeydi.

 

'Gezi'deki oynu halkım yutmadı'
 

Suriye'de aynı durumlar geçerli. Yolsuzluk diz boyu. Bize bu soruyu soranlar, on binlerce kilometrelerce öteden gelip buralara müdahale ederken sorun olmuyor mu? Devlet-i Ali Osman'ı bir tarafa bırakamazsın. Bizim bu ülkelerle tarihi bağlarımız var. Hiç izi olmayanlar geliyor, onlara buyurun diyorsun. Biz oraya fetih yapmaya da gitmiyoruz, kardeşliğin gereği olarak yardım ediyoruz. Bize kalkıp size ne diyorlar. Biz gayet güçlüyüz. Bizim şu andaki gücümüzü hazmedemeyenler. Gezi'deki gibi oyun oynamanın gayreti içine giriyorlar. Her alanda 1'e 3 katarak büyümüşsen, hazmedemiyorlar.

Gezi'de meydana çıkan 10 tane ağaçla çıktılar. Şimdi ise değişik sloganlar üretmenin gayreti içindeler. Benim halkım bu oyunu yutmadı çok çabuk çözdü.

 

'Demokratikleşme paketi 1-2 hafta içinde açıklanacak'

Demokratikleşme paketinin içinde, yasal değişiklikler de var, Anayasayı ilgilendiren konular da var, yönetmeliğe kadar yapılacak işler de var. 1-2 hafta içerisinde Demokratikleşme Paketi ile ilgili açıklama yapacağız. 4 siyasi parti 48 maddede madem mutabıktır, tatil falan demeden bu maddeleri çıkaralım dedim. 26 madde de zaten milletin onayından geçmiş. Diğerlerini de full mesai 5 gün çalışmayla bitirsinler dedim.

 

'Karşımızda bir tane CHP yok'

Masadan kaçan biz olmayacağız dedim defalarca. Meclis Başkanımızın tavrı nihai neticeyi belirler. Meclis Başkanı netice alamıyoruz, çalışmaları noktalıyorum derse mesele biter. Biz basına, çekilen biz olmayacağız dedik. O yüzden arkadaşlar çalışmaları eksiksiz götürüyorlar. Ben şimdi bu çalışmayı yürüten uzmanlardan okuyorum bakın;

Süheyl Batum'un konuşması; Dolayısı ile bunları burada tartışmak istemiyorum. Bu konuda CHP'nin görüşünü başkan değil genel başkan bile belirlemez. CHP'nin Buradaki görüşler arasında uzlaşmazlık varsa, çok açık söyleyim"..

Bir defa burada sadece CHP yok. 3 kişi varsa 3'ü de ayrı bir parti. Geçenlerde Mehmet Ali Şahin'in ifade ettiği gibi, bir tane CHP görmüyoruz karşımızda. Bizim 326 vekilimiz var, muhalefetin 220 milletvekili var. Ve bunlar 9 kişi ile temsil ediliyor biz ise 3 milletvekili ile temsil ediliyoruz. Biz bunu niye kabul ettik, bizim derdimiz bağcı ile değil, gelin biz üzümü yiyelim. Neticeye varalım. Ama malesefe şu ana kadar böyle bir dertleri yok. Elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz, anayasa değişir veya değişmez.

Cezaevinde gazeteci, yazar çizer denilen birçok kişi var. Bunlar gazetecilikle alakalı insan değiller. Hepsi terör örgütü ile irtibatı var. Silah bulunmaktan tutun, farklı ilişkileri var. Suç teşkil eden konulardan dolayı içerideler, yazdıklarından dolayı değil. Tüm bunların yanında çözüm sürecinde hassasiyet gösterdik. Ülkemizde akil insanlar derken, biz bu insanlar tamamiyle toplumun tümünü temsil edenlerdir demedik. Ama seçici olduk, seçici olurken de farklı düşünce gruplarının temsil edildiği. Sanatçıların, STK'ların, gazetecilerin, biliminsanlarının bulunmasını istedik ve ancak 63 kişi ile sığdırabildik. 7 bölgeye dağıttık ve sağolsunlar yoğun bir çalışma yaptılar.

 

'PKK'nın sınırdışına çıkışı yüzde 20 civarında'
 

Eş başkanların ve ya bunların dışındakilerin bir söylem birliği yakalamaları ya da yakalamamaları önemli. sadece iftira at izi kalsın. Ya da tehtid. Bir bakıyorsunuz dağdaki adamlar bir profesör röportaj yapıyor. Orada tehditler falan var. Bizim oradaki tehditlerden çekincemiz yok. Biz bu yola inanarak çıktık. Sıradan bir yolculuk değil bizimkisi. Bzim davamız onlarınkiyle karşılaştırılmayacak kadar kutsaldır anlamlıdır. Biz bu ükede terörle mücadeleyi silah bırakılmadıkça alsla operasyonlara son vermeyiz. Ben sınır dışına çıkanların oranı yüzde 15'tir dedim onlar da teyid etti. Ben bu oranın yüzde 20 olduğunu söyledim.

8 aydır bir sükunet var.hazmedilemeyen bazı olaylara katlanarak operasyon yapmadılar. İstiyoruz ki çözüm süreci şöyle huzurlu bir şekilde yürüsün. Yerel seçimlerder vatandaşımız huzurlu bir şekilde sandık başına gitsin istiyoruz.

Söz vermişiz güya çıksınlar bunu açıklasınlar. Kaydı kuydu yoksa geçerliliği olur mu? Biz bu milletvekillerin ziyaretine izin veriyoruz onlar da ziyaret sonrası bu açıklamalarını yapıyor.

 

'İllegal yapılar tehdit ediyor'

Sınır ötesine tamamen geçilmeden güvenlik güçlerimiz her türlü tedbiri alacaktır. operasyon meraklısı da değiliz. Gerek BDP gerekse illegal yapı bu süreci baltalamak istemiyorsa, gerekli tedbiri alırız. Alt yapı üst yapı noktasında cumhuriyet tarihinde yapılmayan şeyleri biz yaptık. Hakların iadesi diye bir şey varsa bunu basit gruplar yapıyor. İş makinelerini yakıyorlar, haraç istiyorlar. Hakkari'de müteahhidimiz tehdit edilmemiş olsa biz çoktan havalimanını açmış olacağız. Hakkari'ye verilecek ismi günü gelince açıklarız. Ama herkesin memnun olacağı bir isim olacaktır.

Eğer biz muhalefete göre iş yapmaya çalışırsak iş yapamayız. Hatırlayın birinci köprüye kim hayır dedi dönemin koyu komünistleri. Üçüncü köprüye yine aynı tipler hayır dedi.

 

Erdoğan'ın açıkladığı 3 anket sonucu...

Sürekli üzerinde durdukları Kanal İstanbul projesi. Biz bu Kanal İstanbul'u yapacağız, ama bunların hafzalası almıyor. Biz Boğazı Haliç'e bağladığımızı biliyorsunuz. Niye bağladık, Haliç'i temizlemek için. Çamurunu boşalttık şimdi de sirkülasyonu sağlamak için o bağlantıyı kurduk. Kadir Topbaş ve ekibinin bu başarısı çok anlamlıdır. Vatandaş bunları görüyor, gördüğü için de bizi yüzde 50'nin altına düşürmüyor. 3 kamuoyu araştırması var elimde. Bunlardan üçünü de söyleyebilirim.

Bir tanesi AK Parti 51.4. 10-19 Ağustos tarihleri arasında yapıldı. CHP 24.9 MHP 13.1 BDP 7 ve diğerleri 3.6.

İkincisinde AK Parti 51.9 CHP 23.5 MHp 13.6 BDP 7.4 diğer 3.5

Üçüncüsünde ise AK parti 51.5 CHP 24. 5 MHp 12.6 BDP 6.8 diğer 4.6.

Biliyorsunuz iktidar partileri her zaman yıpranmak için en müsait zemindedir. Fakat bu durumumuzu daha iyi bir noktada korumamız, bu atılan adımlar ve yapılan çalışmalarla ilgilidir. Gece gündüz demeden hep birlikte gerek ekonomik durumu daha iyi tutabilmek için ne yaparız, bir taraftan da yatırımlarımızı devam ettirmenin gayreti içindeyiz.

Demokrasinin sandık olmadığını söyleyenler çıktı. Ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum. İsrailli yetkilinin dediklerini biliyorsunuz Youtube'da falan var. Demokrasi sandık değildir diye ifadeleri var. Böyle bir çifte standart olabilir mi?

Demokrasi sandıktan ibaret değil sözü dolaşıma sürüldü. Darbe öncesi Mısır'da da çok sayıda düşülen bir nottu ve sonuçta Mısır'da darbe oldu. Mısırlı entellektüeller de demokrasinin sadece darbe olmadığını savunmaya başladılar. Ve baktık ki Hüsnü Mübarek tahliye edildi. Siz nediyorsunuz?

Bakın darbe olduğunda ben arkadaşlarıma ilk olarak bunu söyledim. Mübarek'i bırakacaklar dedim. Bu tedavi de olabilir istirahat da olabilir. Eğer tedavisine başka bir ülkede devam edilirse hiç şaşırmayın. Bu ülkelerde bu darbeleri yapanlar başarılı şekilde sürdürür. Ama mesele şu, halkın iradesine saygılı olacak mıyız olmayacak mıyız? Mesele hep birlikte demokrasiyi nasıl sahipleneceğiz? Demokrasiye, milli iradeye saygı duymuyorlar. Kim? Bir kısım. Çünkü biliyor ki sandıktan çıkamayacak. Onun için de şiddete başvurup yakıp yıkıyor. Çok açık söyülyorum, parlamentodaki partilerden bir tanesi bu tür destekleri almadıkları takdirde şu geldiği noktaya bile gelemez. Vatandaş korkuyor çünkü. Vatandaş rahat değil. Ben buraya oyu vermezsem, siz benim yanımda değilsiniz, sonra bu köy yakılır yıkılır. Aynı şeyi büyükşehirlerin içinde yaşıyoruz. Ankara başkent, canım canım bütün o duraklar, alt geçitler, seramikler, yakıldı kırıldı döküldü. Kamunun araçları gereçleri yıkıldı. Ne yaptı bunlar size? Neyiniz eksikti? Elektriğimiz yok demediler, yolumuz yok demediler, şu bu eksik demediler.

 

Canlı yayında ağladı
 

Mısır'da, Müslüman Kardeşler'den Biltaci'nin, ordunun yaptığı katliamda ölen kızı Esma'ya yazdığı mektubu dinleyen Erdoğan canlı yayında ağladı.

"Gece eve geç geliyorduk. Bizim çocuklarımıza ayıracak vaktimiz yoktu, bulunduğumuz hareket içinde koşturuyorduk. Gece 1-2'de evdeydim. Geldiğimde çocuklarımı özlüyordum. Esma'ya Biltaci bu mektubu yazarken, adeta ben de çocuklarımı gördüm. Ve birden onun Esma'nın, cenaze namazını kıldıramayışı ve bir de tabi şu olgunluk, geleceğe bakıştaki ölüm ötesi dünyayı okuyuşu beni duygulandırdı. Şehadet çok farklı bir şey. Esma hayata doymadan, ama şehadet makamına koştu. O duruşu, babasının duruşu buna inanıyorum ki dünyadaki birçok İslam dünyasındaki ülkelere ders olmuştur. Gençlerimize ders olur, örnek olur. Baba evlat ilişkisinde bizler için örnek olur. Ben şu anda Başbakan değilim. Sadece bir vatandaş olarak ifade ediyorum. Rabbim birliğimizi daim etsin, aramıza fitne sokmak isteyenlere fırsat vermesin. Birbirimizi Allah için sevelim. Milletimizi ayırmak isteyenlere de fırsat vermeyelim."

 

T24.com, 22.08.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.