Gündem
Gündem > Siyasi Gündem > PKK’nın 1 Eylül sonrası yol haritasıPKK’nın 1 Eylül sonrası yol haritasıHükümet, 1 Eylül’de adım atmazsa süreci askıya alacaklarını söyleyen Cemil Bayık “Silahlı mücadeleyi düşünmüyoruz. Başka yollar var” dedi “Seçim barajının düşürülmemesi önemli bir sorun olarak duruyor. Ama en önemli sorun Öcalan’ın barış sürecini yürüteceği insanlarla görüşememesi. Bayram süresince Dersim’e, Diyarbakır’a, Mardin’e, Cizre’ye ve Şırnak’a kadar gittim ve geniş halk kesimleriyle görüştüm. Kürt kamuoyunda hükümete karşı ciddi anlamda güvensizlik oluşmuş, “asıl amaç tasfiye mi” algısı güçlü. Cemil Bayık’a sordum kaygılarını açıkça anlattı. AKP’nin 2012 yılında kendilerini tasfiye etmeye çalıştığını ama başaramadığını söyledi. Bayık kendilerinin de bu dönemde 2013 yılı için ciddi bir hazırlık yaptıklarını, Türkiye tarafında şehirleri de kapsayacak bir şekilde sonuç almaya yönelik darbeler vurmaya hazırlandıklarını anlattı.” Bayık, bu hazırlıkları hangi koşullarda durdurduklarını Can’a şöyle aktardı: “Abdullah Öcalan barış için el uzatınca Başbakan da bu eli tutunca biz bu hazırlıkları durdurduk. Ateşkes kararı, elimizdeki esirlerin bırakılması, gerillanın geri çekilmesi bu süreci takip etti ve süreç halen devam ediyor. Aramızda tarihsel ve güncel yaşanmışlıklardan kaynaklı toplumsal, siyasal güvensizlikler var. Dolayısıyla sorunun esasına yönelmek için gerekli olan ‘Güven Verici Adımlar’ın tek yanlı kalmaması gerekiyor. Ama hükümet verdiği sözlerin hiçbirini tutmayınca zaten hâlihazırda var olan güvensizlik arttı.” “Önderlik, sekiz komisyon kurulmasını önerdi. Bunlar Hukuk Komisyonu, Sosyo- Ekonomik Komisyon, Misak-ı Milli Komisyonu, Kadın Özgürlüğü Komisyonu, Ekoloji Komisyonu, Sivil Toplum Komisyonu, Güvenlik Komisyonu, Hakikatleri Araştırma ve İzleme Komisyonu. 1 Eylül’de bu komisyonların kurulacağı yönünde açıklamaların yapılmasını, 15 Ekim’e kadar da komisyonların kurulmasını istedi. Biz şimdi bekliyoruz. Bunu yapmazlarsa ‘Bu süreç tamamen bir oyundur ve bizi tasfiye etmeye çalışıyorlar’ diye düşüneceğiz. Biz Kürt sorununun savaşla değil siyasetle çözülmesini istiyoruz. AKP’yi demokrasiye çekmek istiyoruz. Toplumun bu konuyu konuşması ve tartışması bizi umutlandırıyor.” “Her şeye rağmen 1 Eylül’de açıklama yapılmazsa ne yaparsınız” diye soran Can Bayık’tan şu cevabı aldığını söyledi: “Süreci askıya alırız, bunun son derece zengin ve yaratıcı yolları var. Gerillanın geri çekilmesinin yavaşlatılmasından tutun da çekilmenin durdurulmasına, bütün Türkiye’ye yayılan serhıldanlardan, görüşmelerin durdurulmasına, Kürdistan’ın diğer parçalarında AKP politikalarına karşı siyaset geliştirilmesine kadar daha akla gelmeyen birçok yol ve yöntem geliştirilebilir. Türk kamuoyunda PKK’den gelen bu açıklamaların şantaj olarak algılandığını Bayık’a hatırlatan Can, şu cevabı aldı: Öte yandan Celalettin Can, Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın, Öcalan’ın stratejik konumu olmadığı yönündeki yazısına da değindi. PYD Lideri Salih Müslim’in Türkiye’deki temaslarıyla ilgili önemli bilgiler veren Can şunları söyledi: Can sözlerini şöyle sürdürdü: “Yalçın Akdoğan’ın savaşın bitmesinde en önemli rolü oynayan Öcalan’ı stratejik bir konumda görmemesini ciddi bir eksiklik olarak ve barış sürecini baltalayacak bir davranış olarak görüyorum. Hükümet kanadından Öcalan’a yalnızca silahsızlanma anlamına gelecek bir araçsallık rolü yüklenmiş olduğu anlaşılıyor. Bu yaklaşım barış sürecine çok zarar verebilecek, Türkiye’yi kaosa sürükleyebilecek çok tehlikeli bir bakış açısıdır.” Şu an yaşanan barış sürecinde Abdullah Öcalan’ın rolünün stratejik olduğunu vurgulayan Celalettin Can, “Hükümet Öcalan ile kurduğu ilişkide Öcalan’ı stratejik konuma oturtmamış ise bu hükümetin subjektif görüşüdür asla objektif bir analiz değildir. Abdullah Öcalan’ın PKK ile PYD ile hatta PJAK ile olan ilişkilerdeki rolü stratejiktir. Her ne kadar hükümet kabul etmese de onlar da Öcalan’ı stratejik bir konuma koydular ve süreci onunla beraber yürütme yolunu seçtiler” dedi. “Öcalan ile ne konuşuluyor ise saygın ve güvenilir biri olarak ona göre davranılmalı, söz verilmişse diplomasi çerçevesinde yerine getirilmelidir. Diplomatik manevralarla süreç tehlikeye atılmamalıdır” diyen Can, konuyla ilgili şunları söyledi: HÜKÜMET ile PKK arasında güven verici önlemler denilen karşılıklı güven oluşturmaya dayalı bir plan çizildiğini hatırlatan Can, şöyle konuştu: “PKK ateşkes ilan ederek, esir askerleri bırakarak ve Öcalan’ın çağrısıyla gerillayı geri çekerek kendine düşen görevleri yerine getirdi. Fakat paralel şekilde yürümesi gereken süreç böyle yürütülmedi. PKK kendi üzerine düşeni yaparken devlet karakol yapmaya devam etti. Sadece Dersim’de 38 tane karakol yapıldı. Lice’de bu karakol inşaatlarını protesto ederken insanlar öldü.” Bölgede baraj yapımının da devam ettiğini hatırlatan Can, Başbakan’ın baraj politikasını şöyle değerlendirdi: “Bu barajlar güvenlik anlayışıyla yapılıyor. Âkil İnsanlar toplantısında barajlarla ilgili bir soru sordum Başbakan’a. O da ‘dışarıya giden sular üzerinde egemenliğimizi kaybetmememiz lazım’ dedi. Koruculuk meselesi hâlâ çözülmedi. Bu yüzden köye dönüş mümkün olmuyor. KCK davalarında şiddete bulaşmamış insanların bırakılması gerekirdi en azından milletvekillerinin ve hasta tutsakların bırakılması gerekirdi hükümet bunların hiçbirini yapmadı.” Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız. |