Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Dış politikada 'değerli yalnızlık' dönemi

Dış politikada 'değerli yalnızlık' dönemi

Türkiye’nin mevcut dış politikasının tarifi konusunda yeni bir konsept ortaya çıktı: “Değerli yalnızlık…” Konsepti ortaya atan, Türk dış politikasının oluşumundaki en önemli isimlerden biri: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politika başdanışmanı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı İbrahim Kalın.

Kalın, bu yeni konsepti iki gün önce attığı bir tweet ile ortaya koydu:

“‘Türkiye Ortadoğu'da yalnız kaldı’ iddiası doğru değil ama eğer bu bir eleştiri ise o zaman söylemek gerekir. Bu, değerli bir yalnızlıktır.”

Mevcut Türkiye dış politikanın adlandırılması için kullanılan bu konsept uluslararası ilişkiler jargonunda bir ilk.

Buna en çok benzeyen adlandırma, İngiltere'nin 19’uncu yüzyılda izlediği dış politikayı tanımlamak için kullanılmıştı. O dönemdeki İngiliz dış politikası da 'splendid isolation' yani 'muhteşem yalnızlık' olarak adlandırılmıştı.

MISIR’DAN SONRA ORTAYA ÇIKTI
İbrahim Kalın’ın dış politikanın mevcut durumuna yeni bir adlandırma yapması, Mısır’da yaşananlardan sonra Türkiye’nin Ortadoğu’da son 10 yılda yakınlaştığı ülkelerle anlaşmazlığa düşmesinin ardından gerçekleşti.

Mısır'da ise ordunun darbe yapıp, Cumhurbaşkanı Mursi'yi görevden almasına Ankara'nın sert tepkisi, Mursi döneminde “ortak kabine toplantılarına” kadar varan Türkiye-Mısır iyi ilişkilerinin gerilmesine neden oldu.

Ancak sadece Mısır’la ilişkiler gerilmedi; Mısır’daki darbe yönetimine Türkiye kadar sert tepki göstermeyen, hatta destek veren ülkeler de ilişkilerde soğukluk belirdi.

 

İbrahim Kalın’ın tarif ettiği “değerli yalnızlık”, diğer komşular konusunda da ortaya çıkmıştı:

AK Parti iktidarının ilk yıllarında PKK'dan, sınır anlaşmazlığına, su paylaşımına kadar pek çok konuda sorun yaşayan Ankara ve Şam arasındaki ilişkiler kısa süre içinde 'ortak kabine toplantısı' yapacak kadar yakınlaşmış, iki ülke arasında karşılıklı olarak vizeler bile kaldırılmıştı. Ancak Suriye'de Beşar Esad yönetiminin kendi halkına tanklar ve uçaklarla müdahalesi sonrası Türkiye'nin ilk tepkisi Şam yönetimini bundan vazgeçmesi için iknaya çalışmak oldu. Bizzat Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Şam'a giderek Esad'la saatler süren bir görüşme yaptı. Ancak, bu görüşmenin ardından da Esad yönetiminin politikası değişmedi. Türkiye de, Suriye'de yaşananlara tepki olarak Şam Büyükelçisini geri çekti, Suriye'deki diplomatik temsilciliklerini kapattı.

Irak’ta da ABD ve müttefiklerinin çekilmesinin ardından Suriye benzeri bir süreç yaşandı; Bu ülkeyle de 'ortak kabine toplantıları' gerçekleşti, onlarca işbirliği anlaşması imzalandı, karşılıklı vize rejimi yumuşatıldı, vatandaşların seyahatleri kolaylaştırıldı. Ancak Şii Başbakan Nuri El Maliki ve Başbakan Erdoğan arasında, Irak hükümetinin izlediği “mezhepsel politikalar” üzerinden başlayan karşılıklı sert açıklamalarla bozulan ilişkiler, Maliki'nin yolsuzluk ve hükümet aleyhtarı faaliyetlerle suçladığı Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi'ye sığınma izni vermesi ile iyice gerginleşti.

Yine bir bölge ülkesi olan İsrail’le ise son dönemde ilişkiler hep gergindi; Gazze'ye askeri müdahalelerde bulunan, ambargo uygulayan İsrail'le ilişkiler AK Parti hükümetleri döneminde hiç normalleşmedi. Aksine Mavi Marmara olayı nedeniyle iyice gerildi, Türkiye'nin bu ülkeden Büyükelçisini çekmesine ve ilişkileri 'ikinci kâtip düzeyine' indirmesine neden oldu.

 

BAŞBAKAN DANIŞMANI'NDAN YENİ KONSEPT: DEĞERLİ YALNIZLIK
İşte, Başbakan Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın ortaya attığı “değerli yalnızlık” konsepti böyle bir ortamda geldi.

Türkiye’nin şu anda, İsrail, Mısır ve Suriye'de büyükelçisi yok. Ankara'nın Bağdat yönetimi ile hala tam diplomatik ilişkisi var ama hükümetler arasındaki gerginlik devam ediyor. Son dönemde iki Başkent arasında hiç üst düzey ziyaret gerçekleşmemesi bu gerginliğin en somut göstergesi.

İran'la ise başta Suriye'ye, genelde ise tüm Ortadoğu'ya bakış ve yaklaşımda zaman zaman gerginliğe varan farklılıklar var.

Batı'da ise, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere, hükümet üyeleri özellikle Gezi olaylarından sonra Avrupa ülke ve kurumlarını suçlayıcı açıklamalarda bulundular. AK parti kurmayları, örneğin Milletvekili Burhan Kuzu açıkça Almanya'yı suçlarken, Başbakan Erdoğan da Gezi'de polisi orantısız müdahale yapmakla eleştiren Avrupa Parlamentosu'nun kararlarını 'tanımadığını' açıklamıştı.

Dış politikada son olarak, Mısır'da yaşananlara sessiz kaldığı gerekçesiyle, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın TC vatandaşı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu bizzat AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik tarafından açıkça eleştirildi. İhsanoğlu, Abdullah Gül'ün Dışişleri Bakanlığı döneminde, AK Parti hükümetinin aday göstermesi ve uluslararası çabasıyla bu göreve seçilmişti.

 

Hürriyet, 20.08.2013

Dışişleri, Kalın gibi düşünmüyor

Türk dış politikası, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Komşularla sıfır sorun” politikasından sonra, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dış politika danışmanı İbrahim Kalın’ın ortaya attığı “Değerli yalnızlık” kavramıyla da tanıştı. Ancak Kalın’ın, “Türkiye Ortadoğu’da yalnız kaldı” eleştirilerine Twitter’dan, “Bu değerli bir yalnızlıktır” diye yanıt vermesi, beraberinde “Türkiye dış politikada yeni bir yön mü belirliyor?” sorusunu gündeme getirdi.

Kalın’ın bu görüşü Dışişleri koridorlarında, “Tamamen kişisel bir görüş olarak” değerlendiriliyor. Dışişleri kaynaklarına göre, Türkiye’nin “Komşularla sıfır sorun” politikasında herhangi bir değişiklik yok. Bu politika “Bir ideal, bir hedef” olarak devam ediyor. “Değerli yalnızlık” ise bir alternatif üretemeyeceği, realist olamayacağı için yeni bir politika anlayışı olarak değerlendirilmiyor. Dışişleri’nin “Türkiye, Ortadoğu’da yalnız kaldı” eleştirilerine yanıtı ise şöyle:

“Mısır’da kim ne yapabiliyor ki, biz bir şey yapalım. AB en yüksek düzeydeki temsilcisi Catherine Ashton ile devreye girdi. Bir sonuç alabildi mi? Suriye’de İran ve Rusya dışında kim ne yapabiliyor? Çünkü sorunları çözmek için karşı taraf, karşınıza oturmuyor. Irak’ta Barzani bile kendi ülkesi içinde yıllar sonra Bağdat’a gidip, Başbakan Nuri El Maliki ile görüşebildi. Karşınızda samimi şekilde görüşmek isteyen bir taraf olduğunda oturup konuşabiliyorsunuz. ABD’nin durumu da farklı değil. Sanki her taraf güllük gülistanlıkmış da, biz bu durumu beğenmeyip ortalığı karıştırıyormuşuz gibi bir hava yaratılıyor. Bu haksız bir yaklaşım.”

 

Hürriyet, 20.08.2013

Korutürk’ün “Değerli yalnızlık” yorumu: Saçma sapan bir kavramsallaştırma

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dış politika ekibinden, İstanbul Milletvekili ve eski büyükelçi Osman Korutürk, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dış politika danışmanı İbrahim Kalın’ın “Değerli yalnızlık” kavramını, “Saçma sapan bir kavramsallaştırma” olarak nitelendirdi.

Korutürk, özetle şunları söyledi:

BAŞARISIZLIK GÖSTERGESİ
“Yalnızlığın değerlisi olabilir mi? Yalnızlık varsa bu bir başarısızlık göstergesidir. Hiçbir politikanız, diğer ülke politikalarıyla uyuşmazsa izole edilirsiniz. ‘Bizim politikamız ilkeli bir politikadır. Bu politika nedeniyle yalnız kaldıysak, değerlidir’ demek istiyor galiba arkadaş. Eğer ilkeli ve güçlü bir politikanız varsa ittifak aramak zorundasınız.

TOPLANTIYA ÇAĞIRSANA
Şimdi İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’na ‘İstifa et’ diyorlar. Ekmeleddin Bey o teşkilatın tepesindeki isim, ancak aynı zamanda memuru da. Teşkilat bir karar almadığı müddetçe bir şey söyleyemez ki. Ona, buna ‘İstifa et’ diyeceğine teşkilatı toplantıya çağırsanıza. ‘Gelin Mısır’ı konuşalım’ dersiniz bir karar çıkartmaya çalışırsınız. Teşkilatı toplantıya çağıramayacaksın, sonra da ‘Değerli yalnızlık’ gibi saçma sapan kavramlarla kendini avutmaya çalışacaksın.

SIFIR SORUNUN İFLASI
Tüm bu yaşananlar, ‘Sıfır sorun’ politikasının iflasıdır. Komşularla sıfır sorun, demek sorun olarak gördüğünüz konulardan yüzde 100 sizin ya da diğer ülkenin feragat etmesi demektir. Dünyada olmuş mu hiç böyle bir şey? Uluslararası kuruluşlarda ağırlığınız olduğunu söyleyeceksiniz, sonra da tek bir kuruluşu toplantıya çağıramayacak, ağırlığınızın olduğunu söylediğiniz kuruluşlardan tek bir karar çıkartamayacaksınız. AB’yi, ABD’yi üstü kapalı olarak eleştireceksiniz, Mısır’daki darbeye destek veren tek bir körfez ülkesine söz söylemeyeceksiniz. Müzakere bile edemiyorsunuz, Mısır olaylarını. Çünkü Türkiye uluslararası kuruluşları harekete geçirme imkanını, gücünü kaybetmiştir. Tüm bu yaşananlar Türkiye’nin dış politikadaki başarısızlığı değil, AKP’nin dış politikasının başarısızlığıdır. AKP, dış politikayı milli bir konu olarak görmemesinin sonucunu yaşıyor, çaresizlikten de yalpalıyor.”

 

Hürriyet, 20.08.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.