Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > 'Ergenekon davasının kurbanı iki grup var'

'Ergenekon davasının kurbanı iki grup var'

Gareth Jenkins gazeteci. Binlerce sayfayı bulan Ergenekon iddianamelerini okuyan nadir isimlerden. “Gerçek ile Fantezi Arasında: Türkiye’nin Ergenekon Soruşturması” isimli raporun yazarı.Jenkins’a bundan altı yıl önce başlayan Ergenekon soruşturmasını, Türkiye’de değiştirdiklerini, “derin devlet açığa çıkarıldı” iddialarını, dünyadaki örnekleri sorduk.

SORU: Dava için soruşturmanın açılmasının üzerinden 6 yıl geçti. Siz Türkiye için bu 6 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz? Dava ülkenin siyasi iklimine nasıl yansıdı? Neleri değiştirdi?
GARETH JENKINS: Ergenekon soruşturması ilk başladığında pek çok kişi soruşturmayı yürütenlerin iddialarını ön kabul yoluyla algılamaya hazırdı. Türkiye komplo teorileri ile dolu ve derin devlet olarak bilinen Gladyo tarzı bir ağ Türkiye’nin modern tarihinin bir gerçeği.
Dolayısıyla insanlar yerleşik fikirlerini Ergenekon soruşturmasına yansıttı. Pek çoğu dosyanın kendisine bakmadı. Bununla birlikte, yıllar geçtikçe hem Türkiye içinde hem Türkiye dışında davaya yönelik algı büyük ölçüde değişti. Şimdilerde davada, en azından derin bir çatlak olduğunu bilmeyen birini bulmanız çok zor. Sanırım pek çok kişi artık davanın siyasi motivasyonla üretilmiş olduğunu anladı.
Ergenekon soruşturması, şu an Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir iktidar mücadelesine girmiş olan Fethullah Gülen hareketinin üyeleri tarafından yürütüldü. Yine de Ergenekon davası, hukukun üstünlüğünün nasıl görmezden gelinebileceğini ve Türkiye basınının baskı, kibir ve bazı mensuplarının ilkesizliği nedeniyle nasıl kontrol altına alınabileceğini göstererek Erdoğan’ın gittikçe otoriterleşen yönetim biçiminin temellerini attı.


'Böyle bir örgüt yok'
Eğer insanlar Ergenekon davasının başında, davanın gerçeklerine bakmayı başarsalardı ve hukukun üstünlüğü ve aynı fikirde olmadıkları insanların hakları için ayağa kalksalardı, bugün Ankara’da böylesine otoriter bir rejim ile karşı karşıya olmazdık.
Yüzlerce sanığı ve bu kadar sıra dışı iddia ve suçlamaları içeren her dava, hem davanın taraftarlarını hem de ülkenin hukuk sistemini yargılamakla son bulur. Bu Türkiye ve Ergenekon soruşturmasının taraftarları ve destekçilerinin kötü şekilde başarısızlığa uğradığı bir sınav.
SORU: Sizce Ergenekon Terör Örgütü adında bir örgüt yapılanması var mı?
GARETH JENKINS: Ergenekon iddianameleri, her siyasi şiddet eyleminden sorumlu olan hiyerarşik, merkezi olarak idare edilen ve Türkiye’nin modern tarihindeki her militan grubu yönetmiş; aynı zamanda nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları uluslararası piyasaya satmaya hazırlanan bir örgüt suçlamasına yer veriyor. Tabii ki böyle bir örgüt yok.
Ergenekon iddianameleri çok uzun, muhtemelen kasten böyle. Sağduyusunu yitirmemiş, iddianameleri okuyup böyle bir örgütün gerçekten var olduğuna inanan herkese karşı bunu savunurum.


'Derin devletle hesaplaşma'
SORU: Ergenekon davası geniş bir kesim tarafından derin devletle hesaplaşma olarak görüldü, görülüyor. Sizce dava bunu başardı mı?
GARETH JENKINS: Derin devlet Türkiye modern tarihinin bir gerçeği. Ergenekon soruşturması başladığından beri, davayı destekleyenler, bunun derin devleti hedef aldığı iddia etti. Ancak Ergenekon iddianamelerini okuduğunuzda, niyetin bu olmadığı açık olarak ortaya çıkıyor. Derin devlet özerk ve yarı özerk çete ve grupların dokunulmazlık içinde faaliyet yürütmesiydi. Bu da Ergenekon soruşturması başlayana kadar hemen hemen ortadan kalkmıştı.

Ergenekon davasının kurbanı iki grup var. Gruplardan biri soruşturmayı yürütenler tarafından doğrudan hedef alınanlar; özellikle açık şekilde absürt suçlamalar ve üretilmiş “delillerle” suçlanan ve tutuklananlar. Diğer grup ise gerçek derin devletin kurbanlarından oluşuyor.
Örneğin 1990’lı yıllarda Güneydoğu’da binlerce kişi ölüm mangaları tarafından öldürüldü. Onlar ve aileleri için adaleti sağlamak üzere hiçbir girişimde bulunulmadı. Ergenekon soruşturmasının en korkunç taraflarından biri de gerçek derin devletin bu kurbanlarının, davayı kendi siyasi amaçları için yürütenler tarafından kullanılmasıdır.
Bu aynı zamanda, sevmedikleri insanları hedef aldığında Ergenekon davasını destekleyen ve arkadaşlarını hedef aldığında eleştiren; fakat gerçek derin devlet tarafından işlenen suçlar yüzünden adalet bekleyen insanlara hiçbir ilgi göstermeyen “liberal entelektüellere” de uzanıyor.
SORU: Ergenekon’da toplumun farklı kesimlerinden, farklı düşüncelere sahip kişiler yargılandı. Sizce bu isimlerin ortak bir noktası nedir?
GARETH JENKINS: Ergenekon davasında yargılananların paylaştıkları tek özellik, hepsinin Gülen hareketinin gerçekten veya öyle algılanan karşıtları veya rakipleri olması. Davayı kimin yürüttüğüne işaret eden başka pek çok kanıt var ama sadece suçlananların isimlerine bakmak da yeterli.

Farklılıklar, benzerlikler
Solculara yönelik kötü muameleyle ünlü sağcı eski emniyet müdürü Hanefi Avcı ile sosyalist gazeteci Ahmet Şık’ın aynı örgüte ait olabileceğini düşünen herkesin bir daha düşünmesi gerekir. Ama tabii ki, Avcı ve Şık, Gülen hareketi üyelerinin emniyet ve yargı sistemine nüfuz etmelerini ayrıntılandıran kitaplar yazmışlardı.
SORU: Dünyada derin devlet ile hesaplaşmayı, darbe anlayışını yargılamayı hedefleyen diğer davalar ile Ergenekon davası arasında benzerlikler ve/veya farklılıklar neler?
GARETH JENKINS: Ergenekon soruşturması, diğer ülkelerdeki (İtalya’daki Gladyo gibi) gizli örgütlerin veya darbe ve askeri yönetim dönemlerinin samimi bir şekilde araştırılması yönündeki girişimlerin tam tersi yönden başladı.
Samimi bir girişim, detaylı ve kapsamlı araştırmalarla başlayan Güney Afrika’daki Hakikat ve Uzlaşma Komisyonuna daha yakın olurdu. Samimi soruşturmalar sonuçlara dayanır ve sabit gerçekler üzerinden hareket eder. Ergenekon davası bir paranoya ve soruşturma üzerindeki siyasi saiklerle şekillendi. Çıkarımsal değil, izdişümsel bir soruşturmaydı.

BBCTurkish.com, 04.08.2013

Ergenekon davasında karar zamanı

Türkiye’nin gündemine yıllardır damgasını vuran Ergenekon davasında karar aşamasına gelindi.
Aralarında eski genelkurmay başkanı, üniversite rektörleri, siyasi parti liderleri ve gazetecilerin bulunduğu dava yıllardır Türkiye’nin gündeminde. “Derin devlet” olarak adlandırılan ve savcının mütalaasında “terör örgütü” dediği Ergenekon davasının neredeyse her aşaması tartışma yarattı.

“Dalga” olarak ifade edilen çok sayıdaki operasyonun ardından tutuklu veya tutuksuz yargılanan 275 sanık için karar yarın açıklanacak.
Peki Ergenekon davası neydi? Ne zaman başlamıştı? Kimler yargılandı? Neler iddia edildi? Savcı mütalaasında ne dedi?

1. Soruşturma nasıl başladı?
Ergenekon soruşturması, o dönem adı konmamış olsa da, 12 Temmuz 2007'de Ümraniye'de bir gecekonduda bulunduğu söylenen 27 el bombasıyla başladı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım'ın bu bombaların sahibi olduğu iddia edildi.
27 Temmuz 2007'de, daha sonra gelen gözaltı ve tutuklama dalgaları nedeniyle birinci dalga olarak adlandırılan bir operasyonla Oktay Yıldırım'ın yanı sıra Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü Sevgi Erenerol, Avukat Kemal Kerinçsiz, gazeteci-yazar Güler Kömürcü, Sedat Peker, Taner Ünal, Fuat Turgut, Sami Hoştan ve daha pek çok kişi gözaltına alındı.
Daha sonra kısa aralıklarla toplumun pek çok farklı kesimini kapsayacak şekilde genişledi. Gözaltı ve tutuklamalar “dalga” başlığıyla bilinir hale geldi.

2. Ergenekon iddianameleri
Ergenekon davası kapsamında 20 civarında dosya birleştirildi. Ancak ana davaya ait üç iddianame bulunuyor. Bunlar, birinci, ikinci ve üçüncü Ergenekon iddianamesi olarak geçiyor.
İlk iddianame 14 Temmuz 2008'de, soruşturmanın başlamasından yaklaşık bir yıl sonra 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. 25 Temmuz 2008'de mahkeme tarafından kabul edildi. İlk duruşma 20 Ekim 2008'de yapıldı. İlk iddianame yaklaşık 2500 sayfaydı.
İkinci iddianame 25 Mart 2009'da kabul edildi ve Ergenekon ana davasıyla birleştirildi. Ağustos ayında ise birleştirme talepli üçüncü iddianame ana davaya eklendi.

3. İddianameye göre Ergenekon ne?
İlk iddianamede Ergenekon, "terör örgütü" olarak tarif edildi ve "üyeleri ve yöneticileri" darbe teşebbüsüyle suçlandı:
"Ergenekon terör örgütü en başta, 'derin devlet' ifadesi ile anılan, ülkemizde birçok kanlı eylemler gerçekleştiren, gerçekleştirdiği bu eylemlerle ciddi kriz, kargaşa, anarşi, terör ve güvensizlik ortamı oluşmasını amaçlayan ve bunu kısmen de olsa başararak ülkemizin gelişme ve kalkınmasının önünde engel olan bir örgüttür," denildi.

4. İddianameye göre Ergenekon'un amacı ne?
"Ergenekon terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı halkı silahlı isyana tahrik ettiği gibi, cebir şiddet
kullanmak sureti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ortadan kaldırmaya teşebbüste bulunduğu, amaçlarına ulaşmak için kontrolü altında bulunan medya ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla ülkede kaos ve iç çatışma ortamı oluşturmaya çalıştıkları, oluşacak gerginlik ortamından faydalanarak, görevde bulunan hükümetleri çalışamaz hale getirip, nihai olarak ordu içerisinde kendilerine destek vereceklerini umdukları askeri şahısların yardımı ile yönetimi değiştirmek amacıyla hükümeti yıkmaya teşebbüs ettikleri (...)"

5. Başka hangi iddianameler birleştirildi?
Davada birleştirilen iddianameler sadece üç iddianameyle sınırlı değildi. İrticayla Mücadele Eylem Planı Davası, Şile Kazıları, İnternet Andıcı Davası, İlker Başbuğ Davası, Danıştay Saldırısı Davası, Cumhuriyet Gazetesi Molotof Davası başta olmak üzere 20 civarında iddianame Ergenekon davasıyla birleştirildi.

6. Kimler yargılanıyor?
İlk gözaltıların ardından gelen dalgalar dikkat çekici isimleri bu davaya dahil etti: Emekli Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur, emekli 1. Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon, Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, Sedat Peker, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, gazeteciler Tuncay Özkan, Hikmet
Çiçek, Deniz Yıldırım; İşçi Partisi Genel Başkanı
Doğu Perinçek, İlhan Selçuk, İnönü Üniversitesi eski rektörü Fatih Hilmioğlu yargılanan yüzlerce kişiden bazıları.

7. Dava sürecinde neler oldu?
Toplumun farklı kesimlerinden pek çok isim, hatta daha önce birbirlerini tanımadıklarını söyleyen pek çok isim aynı örgütün üyesi veya yöneticisi olarak aynı davada yargılandı.
Türkiye’yi sarsan faili meçhul cinayetlerle Ergenekon arasında bir bağlantı olup olmadığı sık sık araştırıldı.
Savcılığın ve savunmanın talep ettiği ortak tanıklar bir yana, sadece savunmanın talep ettiği ve mahkeme tarafından tanık olarak dinlenmesine karar verilen tanık sayısı düşük seviyelerde kaldı.
Gizli tanıkların kim oldukları ve “gizli tanık” ifadelerinin davanın seyrini değiştirmesi sıkça eleştirildi. PKK itirafçısı Şemdin Sakık örneğinde olduğu gibi bazı gizli tanıkların kimliği tartışma yarattı. Şemdin Sakık kendi isteğiyle mahkemede kimliğini açıklamıştı.
Uzun tutukluluk süreleri, sağlıksız yaşam koşulları, cezaevindeki olumsuz şartlar kamuoyunda en çok eleştirilen noktalar oldu.

8. Davada neler olmadı?
Türkiye’deki “derin devlet” olarak işaret edilen Ergenekon “terör örgütünün” bir terör olayıyla bağlantısı ortaya çıkmadı. Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırı ve Danıştay saldırısı dosyaları bu davayla birleştirildi ancak aralarında Cumhuriyet gazetesi yazarlarının ve yöneticilerinin de bulunduğu Ergenekon davası açısından bu birleştirme kamuoyunda sıkça eleştirildi.

Yargılama sürecinde delil değerlendirme aşaması atlandı. Savunma makamının “sahte olduğunu veya hiç olmadığını” söylediği delillere ilişkin bir araştırma ve inceleme yapılmadı. Özellikle dijital verilere yönelik güvensizlik bu davaya damgasını vurdu.
Ergenekon’un MİT’te olduğu öne sürülen şemasının varlığı, dönemin MİT müsteşarı tarafından reddedildi. Bu bağlamda dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un mahkemede tanık olarak dinlenmesi talepleri reddedildi.
Savunma makamına üç ayrı oturumda 15’er dakika süre verildi. Bazı avukatların birden fazla müvekkili olması durumunda süre değişmedi. 5 müvekkili olan avukatın savunma süresi yine 15 dakika olarak kaldı.

9. Savcı mütalaasında istenen cezalar
Tamamı 2,271 sayfa olan mütalaayı okuyan savcı Mehmet Ali Pekgüzel, ''Ergenekon terör örgütünün varlığının sabit olduğu anlaşılmıştır'' dedi. 18 Mart’ta açıklanan mütalaada savcı eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Orgeneral Nusret Taşdeler'in de aralarında bulunduğu pek çok sanığın TCK'nın 312/1'inci maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi.
Savcı, bunun yanında 2007 yılında Ergenekon soruşturmasının başlangıcı olan, Ümraniye'de bombaların bulunduğu evde oturan Ali Yiğit'in ve daha sonra Ergenekon davası dosyasıyla birleştirilen Danıştay saldırısıyla ilgili tutuksuz sanıklar Süleyman Esen ile Salih Kunter'in beraatini istedi.
Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan'ın "darbeye teşebbüs" ve "kasten adam öldürmek" suçlarından 4 kez müebbet hapsi istendi.
Savcı 275 sanıklı davada, aralarında Sedat Peker, Semih Tufan Gülaltay, Mehmet Bora Perinçek, Ali Yasak, Emin Şirin, Güler Kömürcü Öztürk ve Tanju Güvendiren'in de bulunduğu 96 sanığın “Ergenekon terör örgütüne üye olmak” suçundan 7.5 yıldan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istedi.
Bu aşamadan sonra ise sanıklara esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma için süre verildi.

10. 5 Ağustos’ta ne olacak?
Mahkeme savcının esas hakkındaki mütalaası ve sanıkların esas hakkındaki savunmalarının ardından 5 Ağustos günü tutuklu ve tutuksuz sanıklar hakkındaki kararını açıklayacak. Kararın açıklanmasından sonra temyiz aşaması söz konusu. Sanıklar bireysel olarak yüksek mahkemeye başvurarak, haklarında verilen karara itiraz edebilecek.

BBCTurkish.com, 04.08.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.