Gündem
Gündem > Siyasi Gündem > MEB'deki hukuk skandalının ayrıntılarıMEB'deki hukuk skandalının ayrıntılarıBugün bir gazetede, "Nabi Avcı'ya gider ayak operasyon" başlığıyla bir haber yer almıştır. İşte bu haberin gerçek öyküsü... *O müşavir: Ben yapmadım komplo kuruldu
OLAYIN
1- 15 Temmuz'da memurlar.net olarak, Danıştay'ın
2- Bu karar, sonraki günlerde, tüm basın organlarınca alıntılanmıştır. Ancak olayın basında duyulması
3- Genel çerçevesi bu olan olayda, hem dün hem
4- memurlar.net olarak
5- MEB, Ömer Dinçer'den bu yana
6- Dosyanın sahibi Harun Kaman olmasına rağmen, MEB'de her dava, bir genel müdürlük adına takip edilir. Bu olayda dosyanın bağlı olduğu genel müdürlük Din Öğretimi Genel Müdürlüğüdür. Din Öğretimi Genel Müdürü Prof.Dr. İrfan AYCAN, hukuk müşavirliğine yazıdığı yazıda, karar düzeltme yoluna gidilmesini talep etmiştir. 7- 659 sayılı KHK gereğince hukuk müşavirleri ve avukatlar imza yetkisine haizdir. Bu nedenle, dosyayı takip eden hukuk müşaviri Harun Kaman, Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün talebi doğrultusunda karar düzeltme başvurusunda bulunmuştur. Ancak (4) nolu maddede de belirtmiş olduğumuz üzere, düzeltme başvuru 5 Nisan'da yapılmıştır. Ancak, olayın medyada duyulması üzerine Bakan Avcı olaya el koymuş ve Danıştay'a 19 Temmuz'da yazı yazılarak, karar düzeltme başvurusundan vazgeçildiği belirtilmiştir. 8- Bu olay medyaya yansıyınca bir suçlu bulunması gerekmiş ve "Bakana komplo kurdu, emekliliğini istedi" denilerek, suçlu I. Hukuk Müşaviri Osman Çelik olarak ilan edilmiştir. Oysaki, bu olaydaki en suçsuz kişi Osman Çelik görünmektedir. Zira rutin olarak olarak yürüyen süreçte, olayın önemine rağmen hiç haberdar edilmemiştir. MEB'in hukuk müşavirliği birimi yılda 10 bine yakın dava dosyası takip etmektedir. Bu derece büyük bir birimde, işlerin hızlı bir şekilde yürütülmesi için, görev paylaşımı yapılması ve hukuk müşavirlerinin yetkilendirilmesi en doğru yöntemdir. Osman Çelik 4 Temmuzda, emeklilik işlemlerini yürütmek amacıyla, vekalet görevinin kaldırılmasını talep etmiştir. Emeklilik ile yaşanan olayın bir ilgisi bulunmamaktadır. Olayda bir suçlu var ise yukarıda bütün süreç anlatılmıştır. memurlar.net, 24.07.2013 Ben yapmadım komplo kurulduMilli Eğitim’in başörtüsüne yasak istediği ortaya çıkınca, hükümet tarafından suçlanan bakanlık hukuk müşaviri Osman Çelik Taraf’a konuştu: Bu bir komplo “Haberim ve bilgim yok” “Emekli olacağı gün Danıştay’a itiraz dilekçesi göndererek, yasağın devam etmesini istedi, Bakan Nabi Avcı’ya komplo kurdu” denerek hedef tahtasına oturtulan MEB 1.Hukuk Müşaviri Osman Çelik, kendi isteği ile emekliye ayrıldığını ve emekliliğinin, başörtüsüne yasak konusuyla alakası olmadığını söyledi. Çelik, hakkındaki iddialar için, “Hepsi yalan, hepsi palavra. Bu bir komplo. İtiraz nisanda edilmiş, ben 4 temmuz itibariyle emeklilik dilekçemi verdim. Üç ay önceden nasıl bir komplo kuruyorum? Ayrıca, itirazı gönderen hukuk müşavirinin adı belli. İtirazdan yemin ediyorum haberim yoktu. Maddi-manevi tazminat davası açacağım” dedi. Danıştay’ın, 28 Şubat sürecinde görevinden ihraç edilen başörtülü öğretmen için göreve iade kararı vermesine rağmen MEB’in yasağın sürmesini talep etmesine ilişkin Taraf ’ın haberi üzerine hükümete yakın çevreler, Bakanlığın 1.Hukuk Müşaviri Osman Çelik’in, “Danıştay’a itiraz dilekçesini gönderdiği, geçtiğimiz günlerde emekliliğini istediği ve böylece, giderayak Bakan Nabi Avcı’ya komplo kurduğu” iddiasında bulundu. OSMAN Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Danıştay’ın başörtüsüne özgürlük getiren kararını temyiz etmesinden önce yaşananları şöyle anlattı: “Şu an Bakanlık’ta 20 bin derdest dosya var. Karar doküman yönetim sistemine geliyor doğrudan, 659 sayılı KHK ile de hukuk müşavirleri, avukatlar doğrudan Bakanlığı savunuyor, onlar vekaleti aldılar, doğrudan bu arkadaşa (Harun Kaman) düşüyor. Arkadaş bunu, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne gönderiyor. Müdürlük bize yazıyor, arkadaş da bunu mahkemeye gönderiyor. Benim haberim olsa bakana mutlaka götürürdüm ama 659 sayılı KHK’ya göre yetki var. 659, kısım kısım görevleri dağıtmış, her dava gitmez bakana. O arkadaş bana getirse, ben tedbir alacağım, geri Din Öğretimi’ne soracağım.” Taraf, 24.07.2013 ‘Ben yapmadım müşavir yaptı’Milli Eğitim’in başörtüsü yasağını sürdürmek istemesi karşısında gün boyu susan hükümet, akşam saatlerinde konuştu: Maalesef Taraf’ın haberi doğru Arınç, hukuk müşavirliğinin Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na bir temyiz dilekçesi verdiğinin ortaya çıkmasından sonra hukuk müşavirinin görevinden alındığını da söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nin, Danıştay’ın başörtüsünü özgürleştiren kararına 10 Nisan 2013’te itiraz ettiğini ifade eden Arınç, hukuk müşavirinin görevine 19 Temmuz 2013’te son verildiğini de dile getirdi. Ancak, müşavirin görevine neden olaydan aylar sonra son verildiğini açıklayamadı. Arınç’ın konu hakkındaki açıklaması şöyle: “Geçmişte bir bayan öğretmenle ilgili bir konu, idare mahkemeleri tarafından reddedilmiş, daha sonra Danıştay, bu kararları iptal ederek meslekten çıkarılamaycağı konusunda bir karar vermişti. Bu kararı şüphesiz takdirle karşılamak gerekir ancak gazetenin haberinde bakanlığın bu konuyu temyiz ettiği ve temyiz dilekçesinin de Danıştay’a verildiği ifade ediliyordu. Konu, ne yazık ki doğrudur. Sayın bakanımızdan habersiz hukuk müşavirliği Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na bir temyiz dilekçesi vermiştir. Daha sonra bakanımız tarafından konu farkedildiğinde hem adı geçen hukuk müşaviri görevden el çektirilmiş hem de Danıştay Başkanlığı 12. Dairesine dilekçe verilmek suretiyle bu temyiz talebinden vazgeçildiği bildirilmiş bulunmaktadır. Danıştay kararını müteakip Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği tarafından 10 Nisan 2013 tarihli ve şu sayılı yazıyla karar düzeltme talebiyle Danıştay’a başvurulmuştu. Ancak yakın zamanda yaşanan gelişmeler, TBMM gündemine gelen yeni yasal düzenlemeler, Bakanlığımızın ihtiyaçları, kurumumuzda yeniden bir değerlendirme yapılma zorunluluğunu gündeme getirmiş. Yapılan bu değerlendirmeler neticesinde 19 Temmuz 2013 tarihli yazımızla karar düzeltme talebimiz geri çekilmiştir ve Bakanlık Hukuk Müşavirliğini yürütmekte olan kişi görevden el çektirilmiştir.” Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ile başörtülü kadınların oluşturduğu Başkent Kadın Platformu Derneği’nin dönem başkanı Nesrin Semiz, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Danıştay kararını yargıya götürmesini Taraf ’a şu sözlerle değerlendirdi. KONUYU Taraf’a değerlendiren BDP Eşbaşkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, şu ifadeleri kullardı: “2002’den beri AK Parti iktidarda ve yaptığı siyaset itibariyle de, din ve vicdan özgürlüğü konusunda ve özellikle de, başörtüsü konusunda kendisinin adım atmasının engellendiğini, söylüyor. Bu karar, aslında geleneksel devlet bakış açısını kendilerinin de koruduğunu, koruyucusu olduğunu ortaya koyuyor. AKP, bu konuda devlet refleksi gösteriyor aslında, yüz yıllık devlet refleksini devam ettiriyor.” CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak ise, “Bu konunun AKP tarafından politika malzemesi yapılmasının yanlış olduğu ortaya çıktı” dedi. Bülent Arınç, Abdullah Öcalan’ın İmralı’da basın toplantısı yapmak istemesi hakkında ise şunları söyledi: “Mevcut hukuki mevzuatta bu mümkün görünmemektedir. Daha önceki yönetmeliklere baktığınız zaman bir hükümlünün karşısına basın mensuplarını alıp da bulunduğu yerde bir basın toplantısı yapması hiçbir şekilde mümkün görülmemektedir.” Hükümet başörtüsü için yasak istedi Danıştay, 28 Şubat’ta ihraç edilen başörtülü öğretmen için göreve iade kararı verdi ama buna itiraz eden Milli Eğitim Bakanlığı yasağın sürmesini talep etti Samsun’un Vezirköprü İlçesi’ndeki Gazi Pansiyonlu İlköğretim Okulu’nda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olan G.D. hakkında Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ne aykırı davrandığı gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Soruşturma sonucunda düzenlenen raporda, G.D.’nin derslere başörtülü girmek suretiyle Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ne uymadığı, ideolojik amaçlarla kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozduğundan bahisle 657 sayılı Kanun’un 125/E-a maddesi uyarınca devlet memurluğundan çıkarılması teklif edildi. MEB Yüksek Disiplin Kurulu, 1 Ağustos 2001 tarihinde teklifi kabul ederek, öğretmenin memurluktan ihracına karar verdi. Bunun üzerine G.D., Samsun İdare Mahkemesi’ne işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle dava açtı. Mahkeme işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. G.D. ardından Danıştay’da temyize gitti. Temyiz talebi, Danıştay 12. Dairesi’nce 21 Kasım 2012 tarihinde kabul edilerek yerel mahkemenin kararı bozuldu. Oybirliği ile alınan kararda şu ifadeler yer aldı: “Davacının derslere başörtülü olarak girmek şeklindeki fiili, çalıştığı kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozucu nitelikte bulunmadığı gibi, ideolojik ve siyasi amaçlarla yapıldığı da ortaya konulamamıştır. Bu hâliyle davacının eyleminin, anılan kanun hükmündeki suç tanımına uymadığı, diğer bir ifadeyle, 657 sayılı Kanun’un 125/E-a maddesiyle örtüşmediği ve disiplin hukukunda yer alan tipiklik şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davacıya isnad edilen fiilin sübuta erdiği gerekçesiyle davanın reddi yolunda İdare Mahkemesince verilen kararda ise hukuki isabet görülmemiştir.” Ancak MEB, nisan ayında “karar düzeltme” yoluyla kararın incelenerek bozulmasını talep etti. Danıştay 12. Dairesi’ne sunulmak üzere yazılan ve MEB Hukuk Müşaviri Harun Kaman imzasını taşıyan itirazda, “1982 Anayasası’nın Başlangıç Bölümünde Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılık ve laiklik ilke olarak benimsenmiş, 2. maddesinde de Türkiye Cumhuriyeti’nin, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir” ifadelerine yer verildi. MEB talebinde, kılık kıyafetle ilgili bazı kanun ve genelgelere de atıf yapılarak özetle şöyle dendi: “Soruşturma raporunda; davacı öğretmenin Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ni ihlal ettiği ve bu tutumunu sürdürdüğü belirtilerek, disiplin yönünden; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-a maddesi uyarınca ‘Devlet Memurluğundan Çıkarma’ cezası ile cezalandırılması önerisi getirilmiştir... Görevi esnasında yönetmeliğe uymadığı soruşturma sonucunda sabit olan davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-a maddesi uyarınca memurluktan çıkarma ile cezalandırılması işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerden dolayı karar düzeltme talebimizin kabulü ile bozma kararının kaldırılarak ilk derece mahkeme kararının onanmasına, karar verilmesini arz ederim.” 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin “e” bendinde “Devlet memurluğundan çıkarma’’ cezasını gerektiren fiil ve haller düzenleniyor. Bendin “a” fıkrasında şöyle deniliyor: “İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak.” Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız. |