Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Şiddet, çözüm ruhuna ters

Şiddet, çözüm ruhuna ters

KCK, Gezi Parkı’nda uygulanan şiddeti Kürt halkının iyi bildiğinin altını çizerek, yaşananların “çözüm sürecinin ruhuna” ters olduğunu vurguladı 

KCK, Gezi Parkı eylemlerini, “Demokratik yeni bir Türkiye yapılanmasının mesajını vermiştir” ifadeleriyle tanımladı. Askerin yerini polisin almasını, “şiddetin” devam ettiğinin göstergesi olarak yorumlayan KCK, “Demokratik Çözüm Süreci, sadece Kürt sorununun demokratik çözümünü hedefleyen değil, Türkiye’nin demokratikleşmesini de hedefleyen bir süreçtir” dedi.

KCK’dan yapılan açıklamada Gezi Parkı eylemlerinin, “Türkiye’nin demokratik bir ülke olma yolunda önemli sonuçları ortaya çıkaran bir süreci” ifade ettiği kaydedilirken “fırsatçı” yaklaşımlar konusunda uyarı yapıldı. KCK, demokratik çözüm sürecini sabote etmeye çalışanlara karşı emekçi ve demokratik kesimleri, Demokratik Çözüm Süreci’ni güçlendirmeye çağırdı. KCK’nın açıklaması şöyle:

“Gezi Parkı olayları, gelinen aşamada önemli bir tablo ortaya çıkarmıştır. Gelişen toplumsal demokratik reflekse ve duyarlılığa karşı polisin tazyikli suyla, copla ve biber gazıyla saldırması, şiddete tereddütsüz başvurması anti-demokratik egemen ulus-devlet mantığının bir tezahürüdür. Devlet şiddetini en çok yaşayan Kürdistan halkı, bu şiddetin ne olduğunu çok iyi bilmektedir. AKP hükümetinin topluma karşı bu denli polis şiddetini uygulamış olmasının, gündemde olan Demokratik Çözüm Süreci’nin ruhuna ters olduğu açık bir gerçektir. Demokratik Çözüm Süreci, sadece Kürt sorununun demokratik çözümünü hedefleyen değil, Türkiye’nin demokratikleşmesini de hedefleyen bir süreçtir. Demokratikleşme ise öncelikle şiddet ve askerî görünümden arınmak ve sivil-demokratik bir toplum haline gelmekle mümkün olabilir. Ancak AKP’nin göreceli olarak askeriyeyi geriletmesi, bunun yerine ise polisi öne çıkarması şiddeti hep var etmektedir. Demokratik Çözüm Süreci’nin perspektifi yeni-demokratik bir Türkiye yaratmaktır. Toplumun yaşam tarzına ve yeşil alanlara müdahaleye karşı, toplumsal refleksin harekete geçmesi önemli ve ciddi bir toplumsal tutumu ifade etmektedir. Hükümetin polis şiddetini bu iradeyi bastırmada kullanması sorunları ağırlaştıran bir sonuç ortaya çıkarmıştır.


“Talepler yerine getirilsin”

Topluma şiddetin dayatılması, taleplerin dikkate alınmaması toplumun derinliklerinde her zaman mevcut olan potansiyel gücün açığa çıkmasına yol açmıştır. Bu durum, Türkiye’nin demokratik bir ülke olma yolunda önemli sonuçları ortaya çıkaran bir süreci ifade etmektedir. Gezi Parkı etrafında ortaya çıkan yaygın toplumsal direniş açıktır ki, demokratik yeni bir anayasa, halkla birlikte demokratik yönetim talebi başta olmak üzere demokratik yeni bir Türkiye yapılanmasının mesajını vermiştir. Toplumun bu mesajını dikkate almak ve gereklerini yerine getirmek Türkiye’nin bugünü ve geleceği açısından oldukça önemli olmaktadır. Öncelikle hükümetin Taksim Dayanışma Platformu’nun basına yansıyan taleplerini yerine getirmesi bir gerekliliktir.

Sonuç olarak AKP hükümetinin, bir taraftan demokratik çözüm ve barış sürecinde sorumluluk üstlendiğini açıklaması, bir taraftan da topluma karşı şiddet uygulaması ve bir çeşit savaş durumuna yol açması sürecin ruhuna, zihniyetine ve amaçlarına taban tabana zıt olup kabul edilemez bir duruşu yansıtmaktadır.”


“Basına yansımasa da çatışmalar oluyor”

KCK’nın açıklamasında, çözüm sürecindeki ateşkesin TSK tarafından suiistimal edildiği iddia edilerek, basına yansımasa da bu yaklaşımın karşılıklı çatışmalara neden olduğu belirtildi. Açıklamada şöyle dendi:

“Uludere ve Bingöl alanlarında görüldüğü gibi sürecin esprisine ters düşen ve zorlayıcı durumlar yaratan bir takım askerî girişimler de söz konusu olmaktadır. Böylesi girişimlerin, süreci zora sokacağı açıktır. ‘Nasıl olsa ateşkes var, PKK güçleri aktif değil’ diyerek sınır hattındaki mevzileri değiştirmeye kalkışmak, süreci provoke eden yanlış bir tutumdur. Sınır hattındaki güçler geçen yıl nerede bulunuyorsa, herkes yerinde kalmalıdır, farklı yönelimlere girilmemelidir. Bu açıdan Uludere’deki komutanlığın fırsatçı yaklaşarak geçen yılki askeri mevzilenmeyi değiştirme girişiminde bulunması çatışmaya yol açmıştır. Basına yeterince yansımamış olsa da, Oramar’daki (Dağlıca) askerî komutanlık da benzer fırsatçı yaklaşımla zaman zaman karşılıklı çatışmalara neden olmuştur.”

Taraf, 06.06.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.