Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Kılıçdaroğlu: Gençler demokrasi istiyor, vereceksiniz

Kılıçdaroğlu: Gençler demokrasi istiyor, vereceksiniz

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi; 

Tüm yurttaşlarımızın huzur ve barış içinde yaşama gibi bir hedefi var. Önce bu hedefi alkışlayalım. Hepimizin sorumlulukları var, sokakta yürüyen sade yurttaşın da sorumlulukları var ülkeyi yönetenlerin de sorumlulukları var. 

Bazen hiç bilmediğimiz, duymadığımız alanda oluşan dramlara karşı da duyunca üzülürüz. O üzülme de vicdanımızın etkisidir. Çevreye ve doğaya karşı da sorumluluklarımız var. Çevremizi ve doğamızı çocuklarımıza bırakacağız. Nasıl bir Türkiye bırakacağız onlara? Baskıcı bir Türkiye mi? Özgürlüğün olduğu bir Türkiye mi? 

İstanbul'da Gezi Parkı diye bir olay. Taksim'in göbeğinde bir avuç içi kadar kalmış yeşil bir alan. Buraya yapı yapacağız diyorlar. Adı ne olursa olsun önemli değil. Doğaya karşı sorumluluğumuz varsa bunun gereğini yerine getirmeliyiz. İstanbullu buradaki ağaçlara sahip çıkmak istiyorum diyor. Emin olun 76 yaşında bir kadın, gelmiş eylemcilere destek veriyor. 

Sadece burada oturacağım yer, bu ağaçların altı. Burası da giderse ben nerede oturacağım diyor. İşte bizim yurttaşın sorumluluk bilinci böyle gelişmiş. Siz ne yapıyorsunuz? O gençler oradalar, ellerinde kitap var, şarkı söylüyorlar, çadır kurmuşlar yatıyorlar. İş makinalarıyla kazı başlayınca engelliyorlar. Sonra sabahın 05.00'inde operasyon düzenleniyor. 

En haklı eylemlerini yapıyorlar. Araç geçmiyor, trafiğe kapatmamışlar orayı. Ne için yapıyorlar? Doğayı korumak için. Siz sabah yüzlerce polisle baskın düzenliyorsunuz. Sonra çadırları yakıyorsunuz. Ertesi gün aynı eylem tekrar oluyor ve toplum Taksim'e akıyor. Bu toplumun bir vicdanı var. Bu toplum bir tek ağaç bile olsa o ağaca sahip çıkmak istiyor. 

Ağır müdahale olmamalı. Orantısız güç kullanılmıştır. O çocuklar için yapılan doğru bir şey değil. Bir çocuk elinde kitapla polisle konuşuyor. Ne olucak bu çocukların eyleminde. Demokrasiyle yürütülen bir ülkede hükümetlere tepki göstermek doğaldır. 

Olağanüstü bir durum yok ortada. Dalga dalga tüm Türkiye'ye yayıldı eylem. Taksim'e gittim. Önce size Taksim'i anlatayım. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar genci bir arada görmemiştim. Yüzlerce miting yaptık ama bu kadar genci hiçbir zaman görmedim. Gençlerin tamamı özgürlük ve demokrasi istiyor. 

Her partiden her inançtan her kimlikten insanlar vardı orada. Bu tabloyu siyasetçilerin çok iyi okuması lazım. Biz de CHP olarak ders çıkarmak durumundayız. Onların tepkilerine dikkat etmek durumundayız. Onlar yeni bir kuşak. Bizim kuşağımız değil. Bizim anlamak zorunda olduğumuz çocuklarımız. Evlerinde belki özgürlüğü yeterince yakalayamadılar ama meydanlarda özgürce konuştular. 

Onların ayrı bir beklentileri var. O beklentileri gerçekleştirecek siyaseti oluşturmamız lazım. Eğer biz siyaseti sağlıklı okursak, gençleri dinlersek Türkiye'nin geleceğine parlak bir ayna tutmuş oluruz. Dolayısıyla Taksim meydanında CHP'liler toplandı. Hayır... O ancak dar kafalı insanların düşündükleri bir olay. Olayları sağlıklı yorumlamayanların söylenenler sözler. O gençlerin tamamını gözlerinden öpüyorum. 

Polisin baskısından sonra, o kadar biber gazından sonra. Ertesi gün ellerinden çöp torbaları meydanı temizliyorlar. Bu çocukların alnından öpmez misiniz? Yeni bir süreçte hepimizin uyması gereken kurallar var. Birinci koşul şudur; Bir ülkenin Başbakan'I demokrasi nedir çok iyi bilecek. 

Eğer siz demokrasiyi baskı unsuru olarak görüyorsanız eylemleri sonlandıramazsınız. Yeni bir gençlik vardır Türkiye'nin önünde, bu gençlik demokrasi ve özgürlük talep ediyor. Demokrasiyi içselleştirmeleri gerekiyor Başbakanların. Ve muhalefeti dinlemesi gerekiyor. 

Bir ülkenin Başbakan'ı duygularıyla ülkeyi yönetemez. Akılla ve mantıkla ülkeyi yönetir. İnsanız hepimizin duygları var ama ülkenin yönetimine talipseniz ülkeyi akılla ve mantıkla yönteceksiniz. Öfkenizi ve duygunuzu önce çıkarırsanız toplumda kutuplaşmalara yol açarsınız. 

Başbakan da sorumluluğunun bilincinde olmalı. Onun yasalarla belirlenmiş görevleri var. Temel görev toplumun huzurunu sağlamaktır. Dayatmayla ülke yönetilmez, inatla da ülke yönetilmez. Aklı ve mantığı öne almış olsaydınız önce dinliyorsunuz ve danışıyorsunuz sonrasında karar alıyorsunuz demektir. 

Başbakanların bir diğer görevi daha var. Demokrasiyi ve özgürlüğü savunma görevleri vardır. Başbakanlar özgürlük alanları yaratmak zorundadır. Bana karşı düşünce oluşur kaygısına girmeden herkesin düşüncesine dile getirdiği özgür bir Türkiye yaratmalıdır. Son olaylar bizi dünyaya rezil etti. 

Gençler demokrasi ve özgürlük istiyor. Vereceksiniz efendim! Özgürlüğün ana omurgası vardır. O omurganın adı medyadır. Medyanın özgürlüğü yoksa toplumun özgürlüğünü elinden almış olursunuz. Son olaylarda medya sınıfta kaldı. Olayları TC yurttaşları bir iki televizyon kanalından öğrendi. Neden? 

Bir ülkenin Başbakan'ı özgürlük alanlarını genişletmek zorundadır. Onun yolu medyadan geçer. Medyayı kısıtlayıp sopa göstermişseniz toplum başka yerlerden bilgi alır. Kendi medyasını yaratır. Onun adı da sosyal medya... 

Medyayı eleştirmek ayrı, medya çalışanlarını eleştirmek ayır. Medya çalışanlarının tamamına saygı duyacağız. Bir medya çalışanın hangi koşullarda görev yaptığını sizler de biliyorsunuz ben de biliyorum. Onların yazı yok, kışı yok, gecesi yok, gündüzü yok. O nedenle habercilerin tümüne hepimizin saygı göstrmesi lazım. 

Televizyon ekranları üç maymunları oynadılar. Halkın tepkisini aldılar. Herkesin aklını başına alması lazım. Bir ülkenin Başbakan'ı çıkıp şöyle bir cümle kullanamaz; "Twitter diye bir bela var"... Demokrasi mücadelesi verdiğini söyleyen birisi böyle bir cümleyi kullanamaz. Hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Kısıtlama getiriyorsunuz, olmaz! 

Baskı kurarsanız enerjiyi biriktirisiniz. Özgürlük alanı genişledikçe toplum rahatlar. Taksim meydanında herkes birbirine saygılıydı. İşte yeni Türkiye bu. Türkiye'nin istediği bu. 

Bir sağ duyulu ses daha var. Sayın Cumhurbaşkanı; "İletişim teknolojilerinin elştiği güç karşısında hiç bir kapalı rejimin uzun vadede ayakta kalması mümkün değildir"... Doğru söylüyor. Eğer kapalı bir rejim oluşturursa bugünkü teknolojik ortamda hiç bir kapalı rejim ayakta kalamaz. 

Başbakanların ayrıştırıcı bir dil kullanmaması lazım. Ayrıştırıcı bir dil toplumu böler. Yeni fay hatlarının oluşmasına yol açar. Şunu söylüyor; "Yüzde 50 var, şuanda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz" diyor. Bir Başbakan toplumu aldığı oy oranı itibarı ile bölmez eleştirmez. AKP 'ye oy veren yurttaş bizim yurttaşımız biz onları da seviyoruz. 

Elbetteki herkesin siyasi görüşü olur. Ayrıştırmak değil, birleştirmek gerekir. Neden yüzde 50'yi zorla evde tutuyoruz. Yani talimat versem meydanlara çıkacaklar savaşa olacak diyor. Yakışır mı bu? Ayrıca Başbakanlar toplumu birleştirici igfadeler kullanmak zorundadırlar. 

Ayyaş, çapulcu bu lafları kimse kullanamaz. Bu ülkenin her bireyi onurlu bir vatandaştır. Her bireyine saygı göstermek zorundayız. Kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun bu ülkede yaşıyorsa benim kardeşimdir. Ona her zaman saygı duyacağım ben. Ve şu ifade kabul edilebilir bir şfade değildir; 

"Hangi ana baba kızının birinin kucağına oturmasını ister." Çocuk sahibi olan tüm annelerin saçları diken diken olmuştur. S,iz bu ifadeyi hangi gerekçeyle kullanırsınız. Böyle bir anlayış olabilir mi? Nasıl bir Başbakansın. Nasıl bir hınçtır bu. Bir ülkede vatandaşın Başbakanlık koltuğuna oturttuğu birisinin topluma saygı duyması lazım. 

Rize'de bana yumurta atıldı. Davacı mısın diye sordular. Hayır dedim. Yumurtayı atan vatandaşı telefonla da aradım. Senin demokratik bir tepkindir bu, sana saygı duyuyorum dedim. Demokrasi böyle yüceltilir. Kinle demokrasi olmaz. Demokrasiyi savunan adamın yüreğinde insan sevgisi olmalı. Demokrasi için ağır bedeller ödedi bu toplum. 

AKP'ye oy veren tüm kadın kardeşlerime sesleniyorum. Sayın Başbakan'In utanarak okuduğum o cümle karşısında içinize sinmiyorsa, sandıkta ders vermek sizin görevinizdir. Başbakanlar ayrıca bir ülkede kamu organlarının sağlıklı çalışmasına nezaret ederler. 

Gençlere orantısız güç kullanıldı. Kendisi de kabul etti. Hayatını yitirenler var. Yaralananlar var. Orantısz güç kullanıldı diye soruşturma açtıysa sorun yok. Açmadıysa görevini ihmal ediyor demektir. Kamu kuruluşları vatandaşa nazik ve kibar davranacaksınız. Bizim vatandaşımız bıçak kemiğe dayanmadan sesini kolay kolay çıkarmaz. 

Polisin görevleri arasında orantısız güç kullanma diye bir görevi yok. Emir aldıkları için böyle yaptıklarını biliyorum. Ama yasadışı emir olmaz. O polisler de bizim vatandaşımız. Bir iktidar polisle vatandaşı karşı karşıya getirmez. Bunlar bizim insanımız. Karşı karşıya gelirlerle sonu felaket olur. 

Başbakanların bir görevi daha var yargı kararlarına uymak. Güçler ayrılığı ilkesi nedir çok iyi bilmek zorundadırlar. Birinin diğerinden üstünlüğü yoktur ama hepsi birbirini dinlemek zorundadır. Demokrasi dengeleri ve güçleri buna göre oluşturacaksınız diyor. 

Yargı kararı çıkmış. Yürütme durdurulmuş. Başbakan, "ne yaparsanız yapın, karar verdik yapacağız" demiş. Merak ediyorum bunu söyleyen kişi kendisini Başbakan olarak mı yoksa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak mı tanımlıyor. Bir yere bina yapılacaksa İstanbul halkının seçtiği bir Belediye Başkanı var. Buna onlar karar verirler. Siz burnunuzda öfke herkese racon kesiyorsunuz. 

Başbakanlar aynı zamanda toplumun huzurunu sağlamakla görevliler. Bakın bu olaylar olduktan sonra Türkiye'de 3.3 milyar liralık bir kayıp var bu ülkede. Kaybedenler bizim insanlarımız değil mi? Neden böyle bir tabloya izin verdiniz siz? 

Can havliyle birilerini suçlayayım, CHP'yi suçlayayım. Artık bunlar kabak tadı verdi. CHP insanını seviyor. O da demokrasi istiyor, özgürlük istiyor. Onlar kalkıyorlar Taksim'de bir avuç yeşil alan var orayı imara açacağız diyor. Bizim belediyemiz Bakırköy'de botanik bahçesi açıyor. İki milyarlık rantı teptik orada. Taksim'de bir avuç yer. Yeşili dolar olarak gören zihniyetten Türkiye kurtulmalı.

Halk yaşam alanına müdahale edilmesini istemiyor. Kadın ne kadar doğum yapacak. Doğumu nerede yapacak. Gençler parkta nasıl oturacak. Nasıl oturursa otursun. Yahu başka işiniz yok mu sizin. Bu gençler neden ayakta hiç kendine sordun mu acaba? Bu gençler yaşam tarzına müdahale istemiyor. Sen de ben de o gençlere saygı duymak zorundayız. 

Gençleri kucaklamalıyız. Onların taleplerini dinlemeliyiz. Onlar eylem yapıyorsa, emin olun ülkenin güvencesi için yapıyorlardır eylemi. Başbaknlar herşeyi bilmek zorunda değiller. Zaten bir insan herşeyi biliyorum diyorsa hiç bir şey bilmiyordur. Başbakan'ın danışmanlarına sesleiyorum. Onu uyarma göreviniz var sizin. Ben Başbakn'ı yedirmem demek basit bir laftır. Çubuk kraker mi yedirmezsin sen onu. 

Yanlış yapabilir bir insan, hatası varsa dönüp özür dilemek erdemliktir. Halktan özür dilemek erdemliktir. Eğer hata yapıyorsanız o halktan özür dileyeceksiniz. Çapulcu deme hakkını kimse size vermez. 

Radikal, 04.06.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.