Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Başbakan'dan önemli açıklamalar

Başbakan'dan önemli açıklamalar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Rumeli Dernekleri toplantısında konuşuyor.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Yüz binlerce kardeşimiz evinden yurdundan ayrı kaldı. Bu bizim yüreğimizden dinmeyecek bir sızıdır. Yüz yıllar boyunca yaşadığı ter akıttığı topraklardan koparılmanın ne tür bir tarifsiz acı olduğu hepimizce malumdur. Balkanlardaki çalkantılar zaman zaman nüksetti ve arkasında büyük acılar kayıplar ve göçler bıraktı. Dünyanın en güzel coğrafyalarından olan balkanlar ağır bedeller ödedi.

Şu anda NATO müzakereleri yapılıyor. Biz bütün gayretleri göstermemize rağmen balkanlara evet diyemiyorlar. Kapıları açamıyorlar. Bunun nedeni Müslümanların NATO içinde yer almasından duyacakları rahatsızlıktır. Şimdi diyorlar biz bir Türkiye ile baş edemiyoruz, bu ülkelerin sayısı ikiye üçe yükselirse, ama yine NATO’ya almakta tereddüt ediyorlar.

Ben burada bir şey söylemek istiyorum. Balkanlarda Arnavuduyla Türküyle bir ve beraber olmaya mecburuz. Orada asla bir ayrılık olmamalı. Hep söylerim bizim İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif. Mehmet Akif Türk müdür? Hayır. Arnavut.
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.” diyor. Burası çok önemli.

Türkiye güçlendikçe zenginleştikçe bundan Balkanlardaki kardeşlerimizin de faydalanacağından hiç şüpheniz olmasın. Bizim için İstanbulla Ankara’yla İzmir'le Üsküp’ün Saraybosna’nın Selanik’in İskeçe’nin Kırcaali’nin Şumnu’nun inanın bir farkı yoktur.

Ben Gostivar’daki Mostar’daki Prizren’de yaşadığımı bir kenara bırakamam. Orada olan insanların bana olan aşkı ilgisi neyse benim de o insanlara aşkım ilgim heyecanım odur. Bu şehirlerde ve tüm balkanlarda yaşayan kardeşlerimin de aynı duygular içinde olduklarını yerinde gördüm.

İnşallah Priştine’nin merkezinde dev bir camiyi inşallah inşa edeceğiz. Proje hazır, süratle inşaata başlayacağız. Bunların bir aslında anlamı var. İşte buradaki kardeşlerim de oralara sık sık ziyrarette bulunsunlar. Gitsinler gelsinler. Niye? Biraz şöyle bir iki göbek geriye gittiğimizde nereden geldiğimizi bilmemiz lazım.
Kosova’nın Dragaş bölgesinde yaşlı bir amcamızın TİKA temsilcilerine söylediği sözleri paylaşmak istiyorum. Diyor ki “Hoşgeldiniz. Ama niye bu kadar geç kaldınız? 1912’den beri sizi bekliyoruz diyor”

İşte değerli kardeşlerim biz 1912’den bu yana ihmal edilmiş olan bir dönemi şu anda biz inşa ediyoruz. 10 yıldır buna çalışıyoruz. İşte Bosna’da Mostar Köprüsü’nü düşünün. Batı dünyası yıktı, biz inşa ettik. Drina köprüsünü biz inşa ettik. Camilerimizi yıktılar biz inşa ettik. Aliya ölüm döşeğindeydi, Avusturya’dan dönüyordum, haberini aldım ve dedim ki biz Sarayevo’da durduralım. Ben hastaneye gidip Aliya’yı bir ziyaret edeyim dedim.

Gittiğimden önce meğerse şuur kapalıymış. Gittim ki maşallah tanıdı ve konuşmaya başladık ve konuştukça Aliya açıldı. Ama son olarak bir şey söyledi. “Recep dedi, buralar devleti aliyenin bakiyesidir dedi. Bu topraklara uzak duramazsınız dedi. Buraya geleceksiniz, burayla bakacaksınız dedi. O bizim için çok önemli bir vasiyetti. Ertesi gün ölüm haberini aldım. Biz balkanlara Rumeli’ye uzak duramayız.

"YALVARIYORUM SİZE"

Ne olur yalvarıyorum size. Türkü'yle, Boşnakı'yla, Arnavut'uyla, kardeşlerim biz biriz, beraberiz, ayrılmayacağız. Bizim içimize ayrılık tohumlarını ekmek isteyenlere izin vermeyelim. Biz bir olalım, iri olalım, diri olalım.

Çok farklı etnik kökenlerin inanç ve mezheplerin, tıpkı Balkan Türkleri gibi, yüzlerce binlerce yıldır kardeşlik içinde yaşadığı bir ülkemiz var. Biz bütün farklılıklarına rağmen aynı ortak tarihi yaşayan tek bir milletiz. Yüzyıllar boyunca çeşitli oyunlara maruz bırakıldık. İşgaller yaşadık, bölünmeler parçalanmalar yaşadık. Terörist saldırılara maruz kaldık. Her seferinde birbirimize inandık. Bir ve beraber olarak sorunları aşmayı başladık.

Şu anda çözüm süreci adı altında terör meselesini bitirecek çok önemli adımlar atıyor, neticesini alıyoruz, alacağız. Şu 30 yıl içerisinde terörle mücadeleye bu devletin yapmış olduğu harcama 300 milyar doları aşmıştır. Bu ne demek biliyor musunuz? Adeta yeniden bir Türkiye inşa etmektir. Hamd olsun terör meselesi konusunda önemli mesafeler alırken, sevindirici bir noktaya ulaştık ve umuda yolculuk başlattık.

Siyasal sosyal ve ekonomik alanda büyük başarılar yaşadığı bir dönemde maalesef 3-5 gündür hiç arzu etmediğimiz olaylara saldırılara şahit oluyoruz. Geçmişte hükümetleri tehdit etmek, hizaya getirmek bir kaos ortamı oluşturarak, demokrasi dışı müdahalelere zemin hazırlamak için tuzaklar kuruldu.

Sandıkta başarı sağlayamayanların başarı sağlamayacağını bilen son dönemde sokak sokak direniş çağrısı yapan bir ana muhalefet partisinin umutsuzluk içinde bu eylemleri kışkırttığını görüyoruz. Protestoysa protestoyu yaptınız, legal illegal. Meseleniz sizin ağaç dikmek midir? Ağaç sökümü söz konusudur. Geliniyor ağaç sökme makinasıyla sökülür alınır başka yere dikilir. TEM’deki ağaçlar bu fakirin o dönemde diktiği ağaçlardır. İtalya’dan Almanya’dan ağaç ithal ettik biz.

Bize ağaç katliamı yapıyormuş diye hava atıyorlar. Bakınız bir şey söyleyeceğim. Belediye başkanlığım döneminde Kilyos Zekeriyaköy’de üniversite yapmak adına on binlerce 10 yaş grubu üzerinde ağaçlar söktüler. Ne yapacaklarını söylediler? Üniversite yapacaklarını. Ben onlarla çok büyük bir mücadele verdim. Dedim ki üniversite yapacaksanız niçin orası? Orman alanın dışında yerler bulun oralarda yapın. Sizin paranız da var. Türkiye’nin bir numaralı iş grubusunuz. O zaman ben yanımda bu çevrecilerin hiç birini bulamadım. Ana muhalefetin hiç birini bulamadım. Devrin cumhurbaşkanı açılışta “Burada engellemek isteyenler şimdi nerede” diye açıklama yaptı. Cezaevinden çıktım. Davama yine devam ettim ve sonunda davayı kazandık.

Şimdi o üniversite orman ve su işleri bakanlığımızın. Kiracımız olarak o üniversite hizmet veriyor. Yıkabilirdik, ama üniversite olduğu için yıkmadık. Hadi niye konuşmuyorsunuz? Hadi gidin orada protesto yapın. Gezi parkı dediniz, 12 ağaç dediniz. Bunları yaptınız. Biz aslına uygun olarak 1780 yılında üçüncü selim topçu kışlası’nı yapmış. Aynı selimiye kışlasının bu yakadaki benzeri. Ha biz bu kışlayı burada yeşili de muhafaza edecek şekilde yeniden inşa etmek, şu anda mevcut AKM’yi yıkmak suretiyle, yerine de yanındaki ve arkasındaki boşluğu katacak şekilde dev bir kültür ve opera binasını yapmak istiyoruz.

Şimdi biz bu adımları atıyoruz. Bir taraftan da taksim meydanını yayalaştırıyoruz. Niye? Benim halkım istediği gibi yürüsün gezsin diye.

"TUTTURMUŞLAR BİR AVM"

Tutturmuşlar bir AVM AVM. Bizim burada kast ettiğimiz uluslararası çapta bir AVM’yi zaten buraya yapamazsınız. Burada kesinleşmiş olarak bir AVM projesi de yok. Biz belki buraya bir şehir müzesi yapacağız. Bununla beraber farklı etkinlikleri ortaya koyabilecek bir mimari eser ortaya koyacağız. Elinizde kesinleşen bir belge var mı? Sadece bir kez söylenmiş olaylar üzerine karşınızda muhattap da yok. Dert başka. Dert şu anda Türkiye sağlıklı bir geleceğe yürüyor. 3 bin 500 dolardan 10 bin 500 dolara yükselen bir kişi başına milli gelir var.

"TAYYİP ERDOĞAN DİKTATÖRMÜŞ"

Bu gidişi istemeyenler bu tür çılgınlıkların içine giriyorlar. Kendilerine göre yakıyorlar, yıkıyorlar. Beşiktaş’ta Taksim meydanında, buraların kilit taşlarını sökerek, esnafın camlarını kırıyorlar. Bu mu demokrasi?

Tayyip Erdoğan diktatörmüş. Yani bu millete hizmetkar olan insana diktatör yakıştırmasını yapıyorlar buna ben diyecek bir şey bulamıyorum. Benim 81 vilayette 76 milyon vatandaşıma başka hizmet etmekten başka bugüne kadar hiçbir derdim olmamıştır.

İşte bu çevreciyim diyenler o çöp yığınlarını niye kaldıramadılar o zaman?

"NEREDEN NEREYE GELDİK"

Bunların ufku filan yok. Bu çatının altında mezbahanede değil modern bir haliç kültür merkezinde birlikte sizinle kongreyi yapıyoruz. Nice aileler birleştiriliyor, uluslararası kongreler yapılıyor. Bakın nereden nereye geldik?

Taksimle ilgili de bizler, bütün kamuoyu araştırmamızı yaptık ve adımlarımızı da ona göre attık. Zaten orada böyle bir eserin olduğunu görmek, Taksim Kışlasını CHP zihniyeti yıktı. Taksim stadı olarak kullandı. İnönü stadyumu olarak kullanılan yer de Dolmabahçe sarayının ahırları vardı. Orayı yıkıp stadyumu yaptılar. Bunlara sesi çıkmayanların orada sökülen 12 tane ağaca bu şekilde tepkilerini, ideolojik bazlı olarak ben ifade etmek istiyorum.
 

Hürriyet, 02.06.2013

Başbakan Erdoğan'dan Gezi Parkı açıklaması

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümet olarak attıkları her adımın, içeriğine, gayesine, hedefine bakılmadan, sorgusuz ve sualsiz bir şekilde lokal tepkilerle karşılandığını belirterek, "Buradan 76 milyonun tamamına, aziz milletimin her bir ferdine şunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Türkiye, parlamenter sistemin bütün kural ve kurallarıyla işlediği, hem de tıkır tıkır işlediği bir ülkedir. 4 yılda bir bu milletin önüne sandık gelir, tercihini, takdirini sandıkta yapar" dedi.

Erdoğan, TİM 20. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, bazı güncel meselelere değinmek istediğini söyledi.

"Şunu artık hepimiz biliyoruz, görüyoruz ve tecrübe ediyoruz" diyen Erdoğan, güçlü bir hukuk, ekonomi ve demokrasi zemininde atbaşı ilerlendiğini kaydetti.
Türkiye’de hukukun üstünlüğü güç kazandıkça, demokrasi ileri standartlara kavuştukça ekonominin de sağlam bir zemin üzerinde, güven ve istikrar zemininde ilerlediğini ve bugünlere ulaştığını anlatan Erdoğan, hukuk ve demokrasinin tartışılır olduğu, askıya alındığı her dönemde ülke ve millet olarak çok ağır bedel ve faturalar ödendiğini, hukukun ve demokrasinin üstün olduğu dönemlerde de potansiyelin açığa çıktığını ve Türkiye’nin adeta şaha kalktığını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Burada şunu altını çizerek, tekraren ifade etmekte fayda görüyorum. Demokrasi özellikle de parlamenter sistem tek başına iktidarın varlığıyla tek başına iktidarın güçlü olmasıyla ilerleyecek sistem asla değildir. İktidarın güçlü olması, çalışkan, kaliteli olması demokrasinin çok ileri standartlara ulaşabilmesi, iyi işleyebilmesi için asla ve asla yeterli değildir. Sistem içinde en az iktidar kadar muhalefet de güçlü olmak zorundadır. En az iktidar kadar muhalefet de kaliteli, seviyeli olmak zorundadır. En az iktidar kadar muhalefet de çalışkan olmak, çözüm üretmek, proje üretmek zorundadır. Bakın muhalefet, iktidarın seviyesine ulaşamazsa en azından yaklaşamazsa o zaman muhalefet görevi son derece sağlıksız, hukuksuz, antidemokratik biçimde başka odakların eline geçer, aşırı uçların eline geçer. İktidar nasıl boşluk kabul etmezse muhalefet de boşluk kabul etmez. Ama biz ne yazık ki, Türkiye’de böyle çok ciddi muhalefet boşluğu yaşıyoruz.

Şunu açık açık samimi bir şekilde ifade etmek durumundayım. Seçmen oy verdiği partinin kaliteli ve seviyeli muhalefet etmesini, alternatif proje üretmesini bekliyor. Bunu göremediği zaman da bir çaresizlik, sıkışmışlık yaşıyor, kendince çıkış yolları aramaya başlıyor. Bizdeki muhalefete lütfen şöyle bir bakıverin. Normalde kitleler oy verdikleri, gönül verdikleri partilerin arkasından giderler. Ama bizde muhalefetin kitlelerin arkasına katıldığını, oradan oraya savrulduğunu, nerede bir muhalif eylem varsa içeriğini, ilkesine, ideolojisine bakmadan oraya adeta çöreklendiğini görürsünüz."

"Lokal tepkilerle karşılanıyor" 

Başbakan Erdoğan, Türkiye’de belli meselelerde toplumda gerilimin arttığını, gerilimi daha da artırabilmek için çok ciddi tahriklerin yapıldığını gördüklerini ve bunlara şahit olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:

"Hükümet olarak attığımız her adım, içeriğine, gayesine, hedefine bakılmadan, sorgusuz ve sualsiz bir şekilde lokal tepkilerle karşılanıyor. Buradan 76 milyonun tamamına, aziz milletimin her bir ferdine şunu özellikle hatırlatmak istiyorum; Türkiye, parlamenter sistemin bütün kural ve kurallarıyla işlediği, hem de tıkır tıkır işlediği bir ülkedir. 4 yılda bir bu milletin önüne sandık gelir, tercihini, takdirini sandıkta yapar. Beğendiği siyasi partiye hükümet görevi verilir, beğenmediğini de uyarır ya da emaneti almak suretiyle cezalandırır. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması ilkesi ancak ve ancak bu şekilde tezahür edebilir. Bunun dışındaki her yol antidemokratiktir, hukuksuzdur, gayrimeşrudur. Bunu hiç kimse farklı yerlere çekmesin. Çoğunluğun oyunu alarak iktidara gelen hükümetin sınırsız yetkilerle donatılmış olduğunu, sorunsuz olacağını, dilediği ne varsa onu yapabileceğini asla iddia etmiyorum. Hükümet belli bir çevrenin oyunu alarak iş başına gelse de bütün ülkenin, milletin, 76 milyonun tamamının hükümetidir ve bu hassasiyetle hareket etmelidir. Bu bizim ilkemiz. Yani çoğunluğun azınlığa dayatmalar yapması, baskı kurması, azınlığı ezmesi, onların tercihlerine kulak tıkaması diye bir şeyi biz bugüne kadar kabul etmedik, bundan sonra da kabul etmeyiz.
Burada şunu da belirtmek durumundayım. Çoğunluk nasıl ki azınlık üzerinde baskı kuramazsa azınlık da bu ülkede artık çoğunluk üzerinde baskı kuramaz, dayatmalar yapamaz, tercihler dayatamaz. Bunu da görmek zorundayız. Zira demokrasiler milletin oylarıyla azınlığın iş başına geldiği iktidarlar değildir, çoğunluğun iş başına geldiği iktidarlardır. Ama bunun yetkisi kime aittir? Millete aittir. Siyasi tarihimizde, demokrasi tecrübemizde asıl hasas mesele budur."

"Samimiyetle ve tekraren ifade ediyorum; bu ülkede herkesin görüşlerini özgürce ifade etme hakkı vardır. Bu ülkede herkesin demokratik sınırlar içinde, hukuk çerçevesinde tepkisini ortaya koyma, mitingini yapma hakkı vardır" - "Ancak hiç kimsenin hukuksuzca, demokrasi dışı eylem yapma, işgal eylemi yapma, esnafa, çevrede oturanlara, yoldan geçenlere zarar verme hakkı yoktur. Hele hele hiç kimsenin ağaçlar kesiliyor bahanesiyle ortaya çıkıp, Türkiye'de gerilimi arttırmaya hiç hakkı yoktur" - "Politika üretemeyen, plan proje üretemeyen muhalefetin illegal örgütlerle birlikte bu tertiplerde nasıl vazife aldığını, ortamı nasıl gerdiğini, nasıl tahrik ettiğini defalarca gördük ve yaşadık" - "Taksim'de Gezi Parkı'nda yapılan çalışmaların, Topçu Kışlası'nın yeniden yapılmasıyla 
aslında alakası yok"   

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Samimiyetle ve tekraren ifade ediyorum; bu ülkede herkesin görüşlerini özgürce ifade etme hakkı vardır. Bu ülkede herkesin demokratik sınırlar içinde, hukuk çerçevesinde tepkisini ortaya koyma, mitingini yapma hakkı vardır. Ancak hiç kimsenin hukuksuzca, demokrasi dışı eylem yapma, işgal eylemi yapma, esnafa, çevrede oturanlara, yoldan geçenlere zarar verme hakkı yoktur. Hele hele hiç kimsenin ağaçlar kesiliyor bahanesiyle ortaya çıkıp, Türkiye'de gerilimi arttırmaya hiç hakkı yoktur" dedi.

Erdoğan, TİM 20. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, ne yazık ki Türkiye'de kendi dönemlerine kadar çoğunluğun isteklerinin, taleplerinin, arzularının, beklentilerinin, dikkate alınmadığını söyledi.

Türkiye'nin siyasi tarihinde çoğunluğun sesine kulak verilmediğini ifade eden Erdoğan, "Çoğunluk yığın olarak görülmüş, gayri mümeyyiz olarak görülmüş, bidon kafalı, göbeğini kaşayan adam olarak görülmüş, tercihlerine saygı gösterilmemiştir" diye konuştu.

Erdoğan, sadece müdahele dönemlerinde değil, sadece olağanüstü dönemlerde değil, normal zamanlarda bile siyaset üstü kurumların müdahelesiyle çoğunluğun değil, azınlığın hükmünün Türkiye'ye egemen olduğunu kaydetti.

Bunu asla ve asla kabul etmediklerini, edemeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Çoğunluk nasıl ki azınlığa hükmedemezse azınlığın da çoğunluğa hükmetmeye, dayatmalar yapmaya kesinlikle hakkı yoktur. Hükümetle, hükümetin politikalarıyla, uygulamalarıyla meselesi olanlar, demokrasi ve hukuk çerçevesinde fikirlerini ifade ederler. Sandıkta da demokratik tepkilerini ortaya koyarlar. Bu işin mikyası, ölçüsü sandıktır. Sandığın dışında netice arayanlar bu ülkede demokrasinin peşinde olanlar değildir, antidemokratik uygulamaların peşindedir. Bunların hepsi demokrasi dışıdır, hukuk dışıdır. Bakın siyasi tarihte yaşandığı kadar, bizim iktidarımız döneminde de demokrasiye nasıl tuzaklar kurulduğunu hep birlikte yaşadık. Sandıkta başarılı olamayanların, etkili bir muhalefet yürütemeyenlerin, çoğunluğun teveccühüne mazhar olamayanların hangi oyunlara, hangi senaryolara, hangi tahriklere başvurduğunu yaşadık ve ne yazık ki gördük. Tıpkı merhum Menderes döneminde yapıldığı gibi bizim dönemimizde de muhalefetin, medyanın, illegal örgütlerin işbirliği yaptığına, türlü tertiplerle ülkeyi bir kaos ortamına çevirmeye çalıştıklarına defalarca tanık olduk. Menderes'i ipe götürenler, arkadaşlarını ipe götürenler, hiç biliyor musunuz acaba Menderes neden idam edildi, arkadaşları neden idam edildi? Yolsuzluklar yaptıkları için mi? Acaba onların gerekçesi neydi? 'Salimbaş olun' ifadesiyle bizi buraya getiren irade böyle istediği için biz bu kararı verdik dediler. Aynı şeyi biz 12 Eylül'de de yaşamadık mı? 'Bir oradan, bir buradan' dediler. İdam kararı veriyor, düşenebiliyor musunuz? 'Bir oradan, bir buradan' diyor. Bakın samimiyetle ve tekraren ifade ediyorum; bu ülkede herkesin görüşlerini özgürce ifade etme hakkı vardır. Bu ülkede herkesin demokratik sınırlar içinde, hukuk çerçevesinde tepkisini ortaya koyma, mitingini yapma hakkı vardır. Ancak hiç kimsenin hukuksuzca, demokrasi dışı eylem yapma, işgal eylemi yapma, esnafa, çevrede oturanlara, yoldan geçenlere zarar verme hakkı yoktur. Hele hele hiç kimsenin ağaçlar kesiliyor bahanesiyle ortaya çıkıp, Türkiye'de gerilimi arttırmaya hiç hakkı yoktur."

"Milletin oynanan oyunu gayet iyi görmesini istiyorum"

Başbakan Erdoğan, geçmişte bu tertipleri çok yaşadıklarını dile getirerek, "Politika üretemeyen, plan proje üretemeyen muhalefetin illegal örgütlerle birlikte bu tertiplerde nasıl vazife aldığını, ortamı nasıl gerdiğini, nasıl tahrik ettiğini defalarca gördük ve yaşadık. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; oynanan oyunu gayet iyi görmelerini istiyorum. Birkaç gündür Taksim Gezi Parkı ile alakalı olarak bazı eylemler, bazı gösteriler yapılıyor. Gerekçe ne? Bir; 'ağaçlar kesiliyor'. İki; buraya Topçu Kışlası aslına uygun olarak yeniden yapılacak. Efendim, 'burada AVM olacak'...  Taksim'de Gezi Parkı'nda yapılan çalışmaların Topçu Kışlası'nın yeniden yapılmasıyla aslında alakası yok. Biz Topçu Kışlası'nı yapacağız. Topçu Kışlası gökten zembille inen bir proje değil. Bunu bilmenizi istiyorum" ifadelerini kullandı.

"Bütün dünyadaki olumsuzluklara rağmen iyi yoldayız. Her geçen gün daha iyiye doğru gidiyoruz" - "Hükümet olarak bizim gayretlerimizle ihracatçılar olarak sizin emeklerinizle inşallah 500 milyar hedefine doğru kararlılıkla ilerleyecek, Türkiye'yi bu hedefle buluşturacak ve 
kucaklaştıracağız"    

Başbakan Erdoğan, Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 20. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, genel kurulun başarılı geçmesini ve hayırlı olmasını diledi.

Genel kurulda ödül alan en fazla ihracat yapan 26 firmayı ve yöneticilerini tebrik eden Erdoğan, mayıs ayı ihracat rakamlarının da hayırlara vesile olmasını istedi.

Başbakan Erdoğan, "Bütün dünyadaki olumsuzluklara rağmen iyi yoldayız. Her geçen gün daha iyiye doğru gidiyoruz. Elbette daha yükseğini arzu ediyoruz ama onu da başaracağız, daha fazla koşturacağız ve onu da yakalayacağız. TİM Başkan ve yöneticilerine, onların şahsında ülkemizin tüm ihracatçılarına, firmalarına burada bir kez daha şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum" dedi.

"Siz bunu yaparsınız, biliyorum"

Son 10 yıldır küresel finans krizinin etkisi hariç olmak üzere, Türkiye'nin ihracatını sürekli katladığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her yıl rekorlar kırarak bugünlere ulaştık. 2002 sonunda 36 milyar dolar olan yıllık ihracatımız, 2012 sonunda 4 kattan fazla bir artış kaydederek 152,5 milyar dolara ulaştı. Bütün ihracatçılarımızı, firmalarımızı işçilerimizden nakliyecilerimize kadar zincirin tüm halkalarını tek tek tebrik ediyor, hepinize gönülden teşekkür ediyorum. Sizler Türkiye'ye inanıyorsunuz. Türkiye'ye inandığınız, güvendiğiniz, Türkiye'nin potansiyelini değerlendirip, ekonomiyi bu seviyeye taşıdığınız için hepinize minnettarlığımı ifade ediyorum. Daha da güzel olan nokta şu; başta TİM olmak üzere tüm ihracatçılarımız, ulaştığımız bu rekor seviyenin yeterli olmadığını biliyor. Buna inanıyor ve yakaladıkları bu sevileri katlamak için aşkla, şevkle çalışıyor. Özellikle 2023 hedeflerimize, yani 500 milyar dolar ihracat hedefimize verdiğiniz desteğe müteşekkiriz. Geçen 10 yıl içinde ihracatımız 4 kat artış kaydetti. Önümüzdeki 10 yılda, 3 katlık artışı sağlayabilirsek inşallah hedefi tutturacağız. Geçen 10 yılda 4 kat artış sağlayan sektörün önümüzdeki 10 yılda 3 kat artış sağlayacağına yürekten inanıyorum. Siz bunu yaparsınız. Ben bunu biliyorum."

2023 hedefi

Başbakan Erdoğan, 2023 hedefine ulaşmak için ellerinden ne geliyorsa yapmaya devam edeceklerini ifade ederek, yurt dışı temaslarının bir çoğuna, gerek TİM Başkanı gerek bu salondaki bir çok kişinin iştirak ettiğini anımsattı.

Görüştükleri her devlet ve hükümet başkanıyla öncelikle gündem başlığının ticaret olduğunu anlatan Erdoğan, şu ana kadar pek çok ülke lideriyle önümüzdeki 5 yıl ve 10 yıl için hedefler belirlediklerini söyledi.

Erdoğan, "Pazartesi gününden itibaren yine yola çıkıyoruz. Fas, Cezayir, Tunus... Buralarda bir çok görüşmeler yapacağız. İş adamlarımız, karşı sektörlerle görüşmeler yapacaklar ve Kuzey Afrika'da ne gibi adımlar atacağız, bunlar belirlenecek. Geldiğimiz nokta nedir, bundan sonra ne olabilir? Bunları görüşeceğiz" diye konuştu.

"İhracatçıların yanındayız"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her ülke için karşılıklı potansiyelleri değerlendirdiklerini ve gerçekçi hedefleri ortaya koyduklarını, belirledikleri hedeflere ulaşmak için de o andan itibaren çalışmaları başlattıklarını, pürüzleri tek tek ortadan kaldırdıklarını ve yolları olabildiğince açtıklarını anlattı.

İlgili bakanların her zaman ihracatçıların yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini, kendisinin de aynı şekilde ihracatçıların yanında, sorunlarınızı istişare edip, ortak çözümler üretilmesi konusunda her zaman destekçi olmaya devam edeceğini kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Hükümet olarak bizim gayretlerimizle ihracatçılar olarak sizin emeklerinizle inşallah 500 milyar hedefine doğru kararlılıkla ilerleyecek Türkiye'yi bu hedefle buluşturacak ve kucaklaştıracağız. Türkiye ekonomisi, emin ve kararlı adımlarla ilerlerken, Türkiye'nin uluslararası çevrelerdeki görünümü ve algısı da çok ciddi şekilde değişiyor. 14 Mayıs'ta Uluslararası Para Fonu'na son dilim borcu, yani 400 milyon doları ödedik ve IMF'e borç defterini kapattık. Şimdi IMF'ye 5 milyar dolar kadar borç verme konusunda görüşmeler devam ediyor. İhtiyaçları olursa IMF'ye bu borcu vereceğiz. Bu başarının da etkisiyle mayıs ayı içinde, uluslararası 3 ayrı kredi derecelendirme kuruluşu, kredi notumuzu artırdı. Bunların içinde bir kademe artıran, iki kademe artıran var. Borsa İstanbul, mayıs ayı içinde 90 bin seviyesinin üstüne çıkarak, 93 bin seviyesini görerek yeni bir rekor yeni bir rekor kaydetti. Geçtiğimiz ay içinde gösterge faizler yüzde 4.67 seviyesini görerek bu noktada tarihi bir rekor kırdık. 2002'de bu oran neydi? Yüzde 63. Düşünebiliyor musunuz, yüzde 63'ten 4,67'ye düştük. 10 yıl içinde geldiğimiz nokta bu. Geçtiğimiz ay, nükleer enerji santrali, İstanbul'a üçüncü havayolu ve üçüncü köprü konusunda attığımız adımlarla dev yatırımların startını vermiş olduk. Gerisi gelecek. Tüm bu gelişmeler, tüm bu yatırımlar küresel finans ortamında Türkiye'nin dünyanın konumunu farklı bir seviyeye yükseltti. İmajını köklü şekilde değiştirdi."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Taksim'deki olaylara ilişkin "Güvenlik güçlerimizin özellikle biber gazı kullanımındaki yanlışları şu anda bakanlık tarafından zaten incelenmektedir,  araştırılmaktadır" dedi.

Erdoğan, TİM 20. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Anadolu yakasında Selimiye Kışlası bulunduğunu belirterek, Avrupa yakasında da 1780'de 3. Selim zamanında bir eser yapılmasına karar verildiğini ve o zaman Krikor Balyan'ın Topçu Kışlası'nın yapımını üstlendiğini ve inşa edildiğini söyledi.

İstanbul Valisi ve aynı zamanda belediye başkanı sıfatıyla 1940'ta CHP’li Lütfü Kırdar’ın söz konusu yerin ne yazık ki yıkılması kararını verdiğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yine bir yabancının, Henri Prost’un oradaki tavsiyelerine uyduğu söyleniyor. Bu tavsiyeyle buraya yönelik böyle bir yıkım kararı alınıyor ve kışlanın yerine konut ve sosyal etkinlik alanları inşa edilmesi kararlaştırılıyor. Fakat planlanan düzenlemeleri maalesef kendileri yapamıyor. Biz arkadaşlarımıza bu çalışmaları yaptırırken, Taksim Kışlası’nı gördüğümüzde dedik ki, bu Taksim Meydanı'na bir defa çok büyük zenginlik katacak. Taksim Meydanı'nda böyle bir tarihi kültürel abidenin yükselmesi, bir defa bulunduğu bölgede yükselmesi aslında bu konulara yönelik mimarların, mühendislerin, çeşitli odaların, kurumların sahip çıkması gereken yahu burada bir tarihi eser vardı, bu tarihi eserin yeniden inşa edilmesi olmalıdır. Bunun peşinde koşmaları gerekir. Siyasetçiler de bunun peşinde koşması gerekir."

"Taksim Meydanı aşırı uçların cirit attığı bir yer olamaz"

Başbakan Erdoğan,  olayın Divan Oteli tarafındaki Asker Ocağı Caddesi bölgesindeki yaya genişletme çalışmalarıyla ilgili olarak sökülen ve Çağlayan’daki parkın içerisine dikilen 5-6 ağaç meselesi olmadığına dikkati çekerek, “Tam aksine olay Gezi Parkı’ndan çıkarılarak, şu anda gelindiği nokta ideolojiktir” diye konuştu.

Erdoğan, olayın ideolojik yönünü ise şöyle sıraladı:

“Bir, acaba biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni alabilir miyiz? İşte anamuhalefetin genel başkanı çıkıyor, diyor ki; 'hükümet istifa, başbakan istifa, polisini çek.' Polis orada dün de vardı, bugün de olacak, yarın da olacak. Niye? Çünkü Taksim Meydanı aşırı uçların cirit attığı bir yer olamaz. Polis niye var? Yarın orada farklı bir şeyler olsa vatandaş diyecek ki; benim can güvenliğim ne oldu? Bunu soracak. Polisin orada yaptığı görev on yıllardır bu. Yani bu Ak Parti iktidarıyla başlayan süreç değil ki... Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu tür toplumsal hareketliliğin olduğu yerlerde tedbirleri hükümetler kesinlikle alır. Burada da atılan adım budur. Burada güvenlik güçlerimizin özellikle biber gazı kullanımındaki yanlışları şu anda bakanlık tarafından zaten incelenmektedir,  araştırılmaktadır. Burada bir yanlış var eyvallah. Ama şunu da söylemek zorundayım yeri geldiği zaman yerinde, kurallarına göre onun da kullanılması gerekir. Bu gerçeği de görmek lazım.”

Biber gazı kullanımının sadece Türkiye’ye has bir şey olmadığını belirten Erdoğan, dünyanın her yerinde bu uygulamanın yapıldığını ve Türkiye’ye tavsiyede, nasihatte bulunanların önce kendi ülkelerine bakmaları gerektiğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, olayın aşırılığa kaçması durumunda kendilerinin de bunun karşısında olacağını anlatarak, "Nitekim burada da böyle bir aşırılık söz konusudur. Onun için de gerek İçişleri Bakanıma gerek İstanbul Valime bu konuyla ilgili talimatları verdim, bütün görüntüler incelenmek suretiyle atılması gereken adımlar, alınması gereken kararlar alınacaktır" diye konuştu.
"AKM’yi dahi yıkmalıyız"

Şu anda Taksim Meydanı’nda bir yayalaştırma çalışması yapıldığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti.
     "Peki Gezi Parkı ve bu Topçu Kışlası, yayalaştırma projesiyle birlikte İstanbulumuza, ne yazık ki yıllar yılı, on yıllardır, 'Ya İstanbul’un doğru dürüst bir meydanı yok' diye hep serzenişte bulundunuz. Yok... Şimdi bu yaptığımız çalışmayla bir defa bu adımı atıyoruz ama bir de şu anda Kültür Bakanıma da söyledim, AKM’yi dahi biz yıkmalıyız, yıkıp oraya gururlanabileceğimiz bir opera binasını, yanındaki ve arkadaki boşluğu buraya ilave etmek suretiyle çok daha farklı bir projeyle yapmalıyız. Çünkü burası bu noktada önemli bir merkez olmalı.”
     Başbakan Erdoğan, Taksim Meydanı’na gelen yerli yabancı turistlerin gururlanması, "dünyada böyle bir Taksim Meydanı varmış" demesi  gerektiğini dile getirerek,  şunları kaydetti:
     "Yani şunu diyemeyiz, 'Hayır arkadaş, bize burada Gezi Parkı yeter, başka bir şey istemiyoruz.' Bu kafa, bu zihniyet, işte bu Topçu Kışlası'nı yıkıp, yerine Taksim Stadı’nı yapan zihniyettir. Yıllar yılı orada futbol oynandı. Meşhur Taksim Stadı, orası, daha sonra o stat nereye alındı? Şu andaki İnönü Stadyumu’nun olduğu yere. İnönü Stadyumunun olduğu yer neydi biliyor musunuz? Orada da Dolmabahçe Sarayı’nın ahırları vardı ve bu ahırlar daha sonra yıkıldı ve yine aynı zihniyet. O CHP zihniyeti bu seferde kalktı, oraya stadı yaptı. İyi veya kötü kararı bu şekilde verdi. Şimdi burada bu stat var."

Hürriyet, 01.06.2013

Başbakan Erdoğan: Polis dün oradaydı bugün de olacak, yarın da!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Gezi Parkı eylemleri ile ilgili açıklamalar yaptı. Başbakan Gezi polisin Gezi Parkı'ndan çekilmeyeceğini söyledi.

Başbakan Erdoğan Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Kurulu'nda konuşuyor. İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları: 

Her zaman bakanlarımla birlikte destekçiniz olmaya devam edeceğiz. Dünyadaki olumsuzluklara rağmen iyi durumdayız. IMF’ye borç defterini kapattık. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin kredi notunu artırdı. Ekonomik gelişmeler bölgesel gücümüzü teyit etti. Hukuk ve demokrasinin askıya alındığı her dönemde ülke ve millet olarak ağır faturalar ödedik. 

'MUHALEFET DE İKTİDAR KADAR KALİTELİ OLMAK ZORUNDA' 

Sistem içinde en az iktidar kadar muhalefet de güçlü, kaliteli, seviyeli olmak zorundadır. En az iktidar kadar çalışmak, proje üretmek durumundadır. Muhalefet iktidarın seviyesine ulaşamazsa, yanına yaklaşamazsa aşırı uçların eline geçer. İktidar nasıl boşluk kabul etmezse muhalefet de boşluk kabul etmez. Ama biz çok büyük boşluk yaşıyoruz. Seçmen oy verdiği partinin kaliteli, seviyeli yönetim istiyor. Toplumda çok ciddi tahrikler yapıldığını görüyoruz. 

'ÇOĞUNLUĞUN AZINLIĞA DAYATMA YAPMASINI KABUL ETMEYİZ' 

76 milyonun tamamına hatırlatmak istiyorum. Türkiye parlamenter sistemin tıkır tıkır işlediği bir ülkedir. Çoğunluğun oyunu alarak iktidara gelen hükümetin dilediğini yapabileceğini iddia etmiyorum. Çoğunluğun azınlığa dayatma yapmasını bugüne kadar kabul etmedik. Bundan sonra da kabul etmeyiz. Türkiye’nin tarihinde çoğunluğun sesine kulak verilmemiştir. 
Bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam olarak görülmüştür çoğunluk. 

'DEMOKRATİK TEPKİ SANDIKTA KONULUR' 

Hükümetin uygulamalarıyla meselesi olanlar hukuk yoluyla şikayetlerini dile getirirler. Sandıkta demokratik tepkiler ortaya konulur. Bu işin ölçüsü sandıktır. Sandık dışında netice arayanlar anti demokratik uygulamaların peşindedir. Menderes neden idam edildi? Gerekçesi neydi? Aynı şeyi 12 Eylül’de de yaşamadık mı? Bu ülkede herkesin görüşlerini ifade etme hakkı vardır. 
Hukuk çerçevesinde eylem yapma, düşüncelerini söyleme hakkı vardır. Hukuk dışı eylem yapma, yoldan geçenlere zarar verme hakkı yoktur. Ağaçlar kesiliyor. Türkiye’de gerilimi artırmaya hiç hakkı yoktur. Politika üretemeyen muhalefetin illegal örgütlerle nasıl görev aldığı defalarca gördük. Herkese sesleniyorum. Oynanan oyunu herkesin görmesini istiyorum. 
Gezi Parkı'yla ilgili bazı eylemler yapılıyor gerekçe ne? Ağaçlar kesiliyor, Topçu Kışlası yeniden yapılacak, AVM yapılacak. Taksim’de Gezi Parkı'nda yapılan çalışmanın Topçu Kışlası'yla ilgisi yoktur. Topçu Kışlası'nı yapacağız, gökten inme bir proje değil. 

'OLAY İDEOLOJİK' 


Biz kışla projesini gördüğümüzde Taksim’e çok zenginlik katacağını düşündük. Ama burada olay ne Divan Oteli tarafındaki Asker Ocağı Caddesi. Sökülen 5-10 ağaç meselesi değildir. 
Olay Gezi Parkı'ndan çıkarılarak ideolojiktir. Nedir bu ideoloji. Acaba biz İBB’yi alabilir miyiz? 

'POLİS BURADA YARIN DA OLACAK. TAKSİM AŞIRI UÇLARIN YAŞADIĞI BÖLGE OLAMAZ' 

Polis orada dün de vardı, bugün de var yarın da olacak. Taksim Meydanı aşırı uçların yaşadığı bir bölge olamaz. Yarın öbür gün bir şey olsa vatandaş 'can güvenliğim ne oldu' diyecek. 
Bu AK Partiyle başlayan bir süreç değildir ki. Polis her zaman vardı. 

'BİBER GAZI KULLANIMINDA YANLIŞLIK VAR' 

Güvenlik güçlerimizin biber gazı kullanımındaki yanlışlığı inceleniyor. Burada yanlış var. Ama yeri geldiğinde onun da kullanılması gerekir, onu da göreceğiz. 

'NASİHAT EDEN ÜLKELER ÖNCE KENDİLERİNE BAKSIN' 

Dünyanın her yerinde bu uygulama yapılıyor. Bize nasihat edenler önce kendi ülkelerine baksınlar. Ama olay aşırılağa kaçılınca buna biz de karşıyız. Burada bir aşırılık mevcut. 
Bakanlığımız görüntüleri inceliyor, gerekli çalışmalar yapılıyor. 

'AKM'Yİ YIKMALIYIZ' 

AKM’yi dahi biz yıkmalıyız. Yıkıp gururlanabileceğimiz bir proje yapmalıyız, bir opera binası yapmalıyız. Burası önemli bir merkez olmalı. Gelen turistler gururla görmeli. Topçu Kışlası yerinde yapılmalı, mevcut yeşil azami şekilde korunarak, yayalaştırmayı bitirelim herkes rahatça gezsin. Burada böyle bir amaç var. Ama olay başka yerlere çekildi. Birilerine rant sağlanacak deniliyor. Biz sadece bu millete rant sağlamının gayreti içerisindeyiz. Bunların zihniyetine bakarsanız onlar gecekonduda yaşasın. Biz kentsel dönüşüm diyoruz. Düşüncesini, iradesini serdirebileceği bir adım atsın. Benim belediye başkanlığım döneminde İstanbul ’da dikilen 10 yaş üstü ağaçlandırma kadar hangi dönemde yapıldı? 750 milyona yakın fidan diktik, dikiyoruz. Yeşiller noktasında güçlendirelim diyoruz. 

'ZEKERİYAKÖY'DE AĞAÇLAR KESİLDİĞİNDE BUGÜN BAĞIRANLAR NEREDEYDİ?' 

Burada bazı dostlar gücenebilir gücenmesinler. Doğruyu anlatacağım. Zekeriyaköy’de ağaçlar kesildi üniversite yapıldı. O ağaçlar için büyük savaşlar verdim. Şimdi bağıranlar o zaman neredeydi? Neden o zaman çıkıp konuşmadı. CHP , çevreciler neden konuşmadı? Üniversitenin açıldığı dönem ben cezaevindeydim. Ben şiir okuduğum için cezaevindeydim. Bir rivayete 30 bin ağaç kesildi. İnsanı üzen bu... Taksim’de gösteri yapanlar dürüst davranmıyorlar. Ben soruyorum; Benim mutahattabım kim? Ne talep ettiğini söylesin? Topçu Kışlası ise kusura bakmasın. Onu yapacağız. Yeşilin daniskasını da yayalaştırma çalışmalarında yapacağız. 368 bin ağaç kesilecekmiş. Nasıl da biliyor! Nerden biliyorsun? Kim verdi sana bu bilgiyi? 
Nereden yaptınız bu hesabı? Bunlar hesap kitap işi. Sen gazetede köşe yazıyorsun diye her şeyi biliyorsun anlamına gelmez. Biz bu işi bilenlerle yapıyoruz. Hedef nedir? Hedef insandır 
3-5 ağacı sökersin, yerine 50 ağaç dikersin. Her şey insan için bir araçtır. Biz CHP’ye, MHP’ye gençler ölmesin diye çağrı yapıyoruz sesleri çıkmıyor. Ağaçlar kesilecek diye kolkola yürüyorlar. 

'AŞIRI GÜÇ KULLANIMINDA BAKANLIĞA TALİMAT VERDİK' 

Sosyal medyada yalan haberler, iftiralar havada uçuşuyor. Bunları ağaçları sallandıracaksın diyenlere sahip çıkan faşistler olduğunu görüyoruz. Medya kuruluşlarının son derece tehlikeli biçimde yayın yaptığını görüyoruz. Polis görevini gerçekten çok zor şartlar altında yapıyor. Aşırı güç kullanımında bakanlığımıza talimat verdik, gereken yapılacaktır. Evinin manzarası bozulacak diye köprü inaşattına itiraz eden için solcu bir protestoya dönüştürdüğünü gördük. 

'İSTER AVM YAPILIR, İSTER MÜZE' 

Gezi projesinde kısa bir teknik bir bilgi vermek istiyorum: Cumhuriyet Caddesi’nde araçlar yer altına alınarak geçiş sağlanacak. Taksim Meydanı’nda araç görmeyeceğiz, halkımız dolaşacak. Topçu Kışlası yapıldığı zaman giriş katı ister AVM yapılabilir, şehir müzesi yapılabilir. Atılmış bir adım kesin olarak yok, bir imza yok. Cumhuriyet Caddesi’nde mağazalar yok mu, büfeler yok mu? Neden bunlara isyan edilmiyor? Bu olmazsa olmaz değil. Şehir müzesi de yapabiliriz. Bunlar nihai kararlar değil. Binanın tamamı AVM olacakmış falan bunlar gerçek değil. Bizim orada bir otele de ihtiyacımız var. Türkiye büyük oynuyor, güçlü bir milletiz. Her önüne gelen, her ağzı olan konuşuyor. Central Park yapacakmışız!

'EYLEMLERİ SONA ERDİRMENİZİ RİCA EDİYORUM' 

Taksim’de esnafa, halka daha fazlası zarar verilmemesini rica ediyorum. GS lisesi önünde toplan, İstiklal’de yürü. Orada esnaf yok mu, mağaza yok mu? İş yapamazlar korkarlar orada, ticareti de göremezsiniz. Ben samimi duygularla oraya gelen, illegal grupların baskısına maruz kalanları onlara uymamaları konusunda uyarıyorum. Bu eylemlerin derhal sona ermesini rica ediyorum. 

'KILIÇDAROĞLU TAHRİK İFADESİ KULLANMA' 

CHP Genel Başkanı’na sesleniyorum. Bugün Kadıköy'de miting yapacakmış, yapsın hakkıdır sorun değil. O mitingde eğer tahrik ifadeleri kullanacak olursan unutma ki bu millet size hiçbir zaman affetmeyecek. Olay miting yapmaksa ben kalkarım onun yüz bin topladığı yerde bir  milyon insan toplarım.

Radikal, 01.06.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.