Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Şerafettin Halis: Dersim'in vicdanına ve izanına ipotek konulamaz

Şerafettin Halis: Dersim'in vicdanına ve izanına ipotek konulamaz
BDP Tunceli İl Örgütü'nden daha önce istifa eden Şerafettin Halis, partinin dünkü "AKP ile ittifak yapılmadı; Şerafettin Halis'in yanlış yönlendirmesi var" açıklamasına sert bir dille cevap verdi.

Radikal.com.tr - BDP Tunceli İl Örgütü’nün, daha önce istifa eden BDP Tunceli İl Başkanı Şerafettin Halis'in İl Genel Meclisi’nde parti üyelerini AK Parti lehine oy kullanmaya yönlendirdiği iddiasına Şerafettin Halis sert bir dille cevap verdi.

BDP’nin “Halis'in tutumu partimizce mahkum edilmiştir" sözlerine karşılık Radikal’e bir açıklama yapan Şerafettin Halis, yaşananları bir ‘itibarsızlaştırma kampanyası’ olarak değerlendirirken, BDP Genel Merkez yöneticilerine yaşananlarla ilgili 8 soru yönelterek “Bana ‘Kafana şarjör boşaltırım’ diyenlerle ilgili ne yaptınız?” diye sordu.

İşte Şerafettin Halis’in Radikal’e yaptığı açıklama:

BURASI DERSİM
“İdamın İnfazına, Delillerin Sonradan Toplanmasına”
DERSİM’İN VİCDANINA VE İZANINA İPOTEK KONULAMAZ
Otuz yıllık demokrasi ve özgürlük mücadelesi Kürt ve Alevi mazlumiyetini ortak kader birliğinde buluşturmaya çalıştı. İki ayrı inanç topluluğunun gelecekleri uğruna verdikleri mücadele ağır bedellere mal oldu.

İşkence tezgâhlarından geçen, yıllarca cezaevlerinde beden çürüten genç, yaşlı binlerce insanı, yakılıp boşaltılan binlerce köyü bir yana bırakırsak, idealleri uğruna toprağa düşmüş yaklaşık bin gencin mezarı Dersim’in dört bir yanındaki mezarlıklarda acılar abidesi gibi duruyor.
Böylesi bedellerle, yaratılan değerlerin kutsiyeti üzerinde doğrudan veya dolaylı siyaset yapmak her şeyden önce ulu bir vicdan ve engin ahlak gerektirir. Bu uğurda bedel ödeyenlerin yanında, ne yazık ki yaratılmış değerler üzerinde hoyratça tepinenlerin varlığı az da olsa mücadele tarihinde örnekleriyle sabittir.

Her partide olduğu gibi BDP’de de istifalar olur, ihraçlar olur, yanlışlar olur, esikler olur. Diğer partilerde dalaşlar, dalaşmalar; yalan, iftira ve karalamalar görülse de, kendisini halkların özgürlüğüne adamış BDP gibi partilerde böylesi kirliliklere asla yer olmaz, olmamalıdır.

Tam yirmi yıldır -denebilir ki- kesintisiz olarak Merkez İlçe Başkanlığı’ndan başlayıp Eş Genel Başkan Yardımcılığı’na kadar tüm görevlerde bulundum. Alevi mazlumiyetinin ve geleceğinin, Kürt mazlumiyeti ve geleceğiyle kucaklaşarak aydınlığa çıkacağının inancını taşıyarak siyaset yapmaya çalıştım. Ezilenlerin kader ve mücadele birliğinin gerekliliğine hep inandım, inanıyorum.

Ezilen halkların, özellikle de Dersim ve Alevi halkının özgünlüğünü ve hassasiyetlerini -parti genel ezberine ters düşse de- hep dillendirmeye çalıştım. Bu hassasiyetleri milletvekilliğine feda etmedim, etmem de.

Dersim ve Alevi özgünlüğünün hassasiyetlerini dikkate sunan bu yaklaşımımın parti içindeki bazı kişilerde, en çok da kendilerine siyasette gelecek arayan bazı Dersimli aktörlerde ciddi kaygı ve rahatsızlık yarattığı herkesçe bilinir.

BDP Dersim İl Başkanlığı’ndan istifa edişimden tam 26 gün sonra MYK kararıyla Dersim İl Örgütü adına basına yapılan açıklamada; bir siyasetçi olarak AKP İl Örgütü’yle olan ilişkilerimin “partimizin merkezi ittifak politikasıyla bağdaşmayan tutum içerisine girmesi” şeklinde bir cümleyle ifade edilerek görevimin dondurulduğu veya istifa ettiğim iddia edilmektedir. Bununla birlikte başka birçok dayanaksız neden ve gerekçe…

Söz konusu basın açıklamasının tüm detaylarından net olarak anlaşılacağı üzere tam bir itibarsızlaştırılma kampanyasıyla karşı karşıyayım. Şu an için bu konuda bir savunma yapmayacağım. Şimdilik sadece birkaç soru soracağım.

Kime?
Bu gelişmelerde rol ve sorumluluk alan Genel Merkez Yöneticilerine…

Bir: Bu süreye kadar diğer illerde ve Dersim’de il genel meclisi başkanlığı ve daimi encümen seçimlerini nasıl yaptınız? Bu çerçevede AKP’yle ilişkileriniz nedir?

İki: Dersim’de il örgütü bu kararı alırken, toplantıda ve kararın alınmasında genel merkez yöneticisi var mıydı? Vardıysa ne yaptı? Bu açıklama partinin merkezi iradesiyle mi, yoksa yerelin tasarrufuyla mı yapıldı?

Üç: Şahsıma yönelik “…Kafana kurşun sıkarım. Kafana şarjör boşaltırım…” diyen genel merkez yöneticisi ve onunla birlikte bana küfürlü ve fiziki olarak saldıran kişilerin kimler olduğunu ve geçmişlerini açıklayabilir misiniz? Onlara nasıl bir yaptırım uyguladınız?

Dört: Kendi partisinde siyaset yapan bir insanın kafasına kurşun sıktıran öfkeyi, kini ve zihniyeti açıklayabilir misiniz?

Beş: Bir il yöneticisini toplantıdan gerekçesiz dışarı atmak, bir başka yöneticiye küfürle fiziki saldırma hakkını merkezi yönetici nereden alıyor? Bunu her yerde mi yapıyorsunuz yoksa sadece Dersim’de mi? O il yöneticilerden neden söz edilmiyor?

Altı: Dersim toplumsal gerçekliğine rağmen, bu güne kadar “her şeyi biz belirleriz herkes de uymak zorundadır” tarzı hizaya çekme anlayışınız Dersim’e ve BDP’ye ne kazandırdı?

Yedi: Partide İslami şeriat hukukunu her fırsatta açıkça savunanlar adeta ödüllendirilirken, benim Aleviler’in kaygılarını dillendirmemden duyulan rahatsızlığın ve bu tahammülsüzlüğün nedeni nedir?

Sekiz: “Partimizin merkezi ittifak politikasıyla bağdaşmayan tutum içerisine girmesi” diyerek beni mahkûm ettiğinizi söylüyorsunuz. Bu sürecin hassasiyetinden dolayı buna dair söz etmeyeceğim. Benim de Meclis’te olduğum dönemde -parti programına ters düşerek- Diyanet İşleri Başkanlığı’nı büyütme yasasına AKP’yle beraber kim oy verdi? Oradan çıkan tek bir ret oyu vardı, o oy kime aitti? Türban vb. konularda AKP’yle ortaklaşmak nasıl bir ittifaktı? Öte yandan “dindar gençlik” yetiştirmeyi amaçlayan 4+4+4eğitim yasasına AKP’yle beraber parmak kaldırmak doğru bir ittifak politikası mıydı?

Kamuoyu ve Dersim halkı şimdilik bunları bilmek istiyor.

Bu itibarsızlaştırma girişimi, benim sosyalist, Kızılbaş-Alevi ve Dersimi kimliklerimden duyulan rahatsızlıktır. Bu oyun, “İdamın infazına, delillerin sonradan toplanmasına” yöntemiyle, infazı önceden karara bağlanmış bir senaryodur. Birileri Dersim’in ve Dersim’de BDP’nin geleceği ile oynuyor. Partinin değer yaratanları buna mutlaka dur demelidir. Çok yazık.

Sosyalist, Kızılbaş-Alevi ve Dersimi kimliğimle hep ezilenlerin yanında oldum, ömrümün sonuna kadar da olmaya devam edeceğim. Bu yönüyle Kürdüm, Aleviyim, Ermeniyim, Çingeneyim, ötekiyim…

Benimle varsa bir sıkıntınız, ki var; daha dürüst olabilirdiniz. Benim kişilik haklarıma saygı duymayabilirsiniz, bu mücadele sürecinde bedel ödeyenlere saygı duysaydınız bari.

Dersim İl Başkanlığı görevimden istifa etmiş olsam da ben BDP’liyim…

Fakat şu an için sadece üyelik bağlamında bir hukukum kaldı. İstiyorsanız onu da yok sayabilirsiniz.

Hiç fark etmez!..

Ben halkımın bağrından çıktım ve halkımın bağrındayım.

Şu çok iyi bilinmelidir; partimdeki üyeliğim de gidebilir, fakat düşünce(leri)m asla…

İnançlarım uğruna her şeye katlanabilirim, fakat itibarsızlaştırılmaya ve rencide edilmeye asla…

İtibarsızlaştırma çabanıza gelince; Dersim halkı da Kürt halkı da, diğer halklar da beni iyi tanır. Geçmişim, bu günün ve geleceğimin teminatıdır. Dersim’in vicdanına ve izanına ipotek koymaya kimsenin gücü yetmez. Bu yalan, dolan ve iftira dolu çabanız her şeyden önce halka ve siyasi değerlere hakarettir.

Yeni değil.

Bu partide her dönem yetki hastalığına yakalanarak kendisini son peygamber görenler oldu. Sonuç ne oldu? Büyük tahribatlardan sonra kaybolup gittiler. Adları çoktan unutuldu. Yine bir hastalık tahribatı yaşanıyor.

Çoğu kez yetkilerle yetenekler, çok açık olmasa da hep çatıştı. Ne yazık ki yetkiler yetenekleri hep boğdu. Bu yetki hastalığı duraklamalara, gerilemelere ve büyük tahribatlara neden oldu. Bugün yaşanan da budur.

Dersim bunu hak etmiyor…

Bugün adınızı bilen yok. Yarın da olmayacak.

Radikal, 28.04.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.