Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Siyasi Partiler Kanunu kod adlı mayın tarlası

Siyasi Partiler Kanunu kod adlı mayın tarlası

SPK bugün Kürt sorununda çözüm adımlarının üzerinde Damokles'in Kılıcı gibi sallanıyor.

Anayasanın değiştirilmesi konusunda yaşanan tıkanıklık, Kürt sorununun çözümünü engelleyen yasalardaki başka bir dizi tıkacı, barajı değiştirmeye, gömülü mayınları temizlemeye engel değil. Bunların arasında sadece ceza yasaları yok. Örneğin Siyasi Partiler Kanunu (SPK), başlı başına bir mayın tarlası. Yasanın bazı yasaklayıcı maddeleri kimi zaman ve partisine göre kullanıldığı için, haritası bile olmayan bir mayın tarlası bu. 

Bu kanunun hemen değiştirilmesini CHP ve BDP öneriyor ama bu değişimin neden şimdi ve burada, örneğin Kürt sorununun çözümü konusunda şart olduğunu pek söylemiyorlar. Birkaç örnekle hatırlatalım. 1982 Kasımı’nda yapılan anayasa halkoylamasından sonra ama genel seçimlerden önce, Kenan Evren’in başkanı olduğu Milli Güvenlik Konseyi hükümetinin son aylarında yasalaşan yürürlükteki SPK, Türkiye’de bütün siyasi partilerin ‘Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak’ çalışmalarını emreder. Bu totaliter tınılı hüküm kanuna 1983’te girdi. 

Buna karşılık, kaynağını ‘demokrat’ 1961 Anayasası’ndan alan, 1965’te yürürlüğe giren ilk SPK’dan 1983 SPK’sına olduğu gibi aktarılan maddelerin de bu totaliter tınıdan geri kalan tarafı yoktur. Siyasi partilerin, “Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dini kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler” diyor yürürlükteki yasanın 81. maddesi (eski 89. madde). Devam edelim: “Siyasi partiler, Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlık yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar.” Bir daha belirtelim. Kenan Evren’den beri değil, 1965’ten beri virgülü değişmeden yürürlükte olan bir madde bu. Bugün MHP hariç, Meclis’te temsil edilen diğer partiler, az veya çok bu suçu işliyor! 

Bu Azınlık Yaratılmasının Önlenmesi başlığının yanında, yürürlükteki SPK’nın bir de Bölgecilik ve Irkçılık Yasağı başlığı altında yer alan 82. maddesi var ki örneğin Başbakan Tayyip Erdoğan ‘eyalet sistemi’ fikrini ortaya atarken bu maddeye göre açık biçimde suç işliyor. “Siyasi partiler, bölünmez bir bütün olan ülkede, bölgecilik (…) amacını güdemezler ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar.” Anayasa Mahkemesi tarafından bugüne kadar kapatılan 24 partiden 13’ünün gerekçesi bu ‘bölücülük’ suçunun işlenmiş olmasıydı. 

SPK bugün Kürt sorununda çözüm adımlarının üzerinde Damokles’in Kılıcı gibi sallanıyor. Anayasa değişikliği müzakerelerini de dar bir alana hapsediyor. Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın genel idare içinde yer aldığını belirten anayasa maddesine aykırı bir amaç gütmelerini siyasi partilere yasaklıyor. Neden bir siyasal parti yeni anayasada Diyanet’in genel idare dışına çıkarılmasını öneremesin? Neden bölge sistemini veya federal sistemi öneremesin? Bu ülkede Lozan Antlaşması’nın tanıdığı azınlıkların bile T.C. ülkesi üzerinde bulunduğunu ileri sürmeyi SPK yasaklıyor! Bu yasakların bugün (şimdilik?) dikkate pek alınmamasıyla kifayet edilmesinde ısrar niye? 

Bugün BDP yöneticileri, çözüm sürecinde hükümetin yasal bazı güvenceler getirmesinin, anayasa değişikliğini beklemeden bunların hayata geçirilmesinin elzem olduğunu söylüyor. Bunu söylediği için BDP en hafif ifadeyle yorgunu yokuşa sürmek, ayak sürümekle itham ediliyor. Halbuki yasalarımızın içine gömülmüş bu mayınları gerekli zamanda patlatacak mahir ellerin bugün polis ve yargı başta olmak üzere devlet bürokrasisinin içinde yeteri miktarda ve etkili yerlerde olmaya devam ettiklerini biliyoruz. Bunun bir işaret fişeği 300 Türk milliyetçisinin manifestosu ve ondan güç alarak birkaç ulusalcı hukukçunun yaptığı suç duyurusuydu. 

Anayasaya gelmeden, SPK gibi birçok engel, ustaca yerleştirilmiş mayınlar, tuzaklar var bugün çözüm yolunda. Bunları temizlemeye başlamadan neyi, nasıl, hangi gerçek güvenceyle müzakere edeceksiniz? Ayrıca madem çözüm iradesi var, bu yasalar neden hemen şimdi değiştirilmez?


Ahmet İnsel

Radikal, 02.04.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.