Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > 'Kendi tasarruflarına hükümeti alet etmesinler'

'Kendi tasarruflarına hükümeti alet etmesinler'
İmralı görüşmelerine ait tutanakların yayımlanmasının ardından medyaya baskı yapıldığı iddialarına Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan yanıt verdi. “Başbakan’ın eleştirilerinin basına müdahale olarak yansıtılmasının ahlaki olmadığını” savunan Başdanışman Akdoğan, şöyle konuştu: “Kimse kendi tasarruflarına hükümeti alet etmesin.”

İSTANBUL - Milliyet gazetesinde Namık Durukan imzasıyla yayımlanan İmralı görüşmelerine ait tutanaklar tartışmalara neden oldu.

Çözüm sürecine engel olmak isteyenlerin olduğunu söyleyen Başbakan Recep Erdoğan, tutanakların yayınlanmasına “Eğer böyle gazetecilik yapacaksan, batsın senin bu gazeteciliğin" sözleriyle tepki gösterdi.

Başbakan Erdoğan’ın daha sonra sarf ettiği “Sızdıranı açıklamazsanız biz açıklarız” sözlerinin ardından BDP’den konuyla ilgili açıklama geldi.

Partinin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Tutanakları milletvekillerimiz sızdırmadı ama partimiz üzerinden elde edildi” dedi.

Bu tartışmaların arasında gözlerin çevrildiği Milliyet gazetesinde ise köşe yazarları Can Dündar ve Hasan Cemal’in yazılarına bir süre ara verdiğine yönelik haberler çıktı.

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak’ın “Bizim için konu kapanmıştır” demesinin ardından, gazetedeki tartışmaların sona erdiği bildirildi. Dündar, yazılarına yeniden başladı.

Ancak kısa bir süre önce gazeteci Hasan Pulur’un hükümeti eleştiren köşe yazısının da sansürlendiği öne sürüldü. İddiaya göre, gazete tarafından deneyimli Pulur’a tahsis edilen araç da geri alındı.

YANIT BAŞDANIŞMAN'DAN
Tutanakların yayımlanmasının ardından medyaya baskı yapıldığı iddialarına Başbakan Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Star gazetesindeki köşesinde yanıt verdi.

AK Parti’nin merkez medyadaki yayın gruplarının desteğiyle iktidara gelmediğini ifade eden Akdoğan, şöyle dedi: “Bu medya grupları ne iktidarı bu pozisyona taşıdılar ne de buraya gelmelerine olumsuz yanlarıyla engel olabildiler. Bu yüzden iktidarın A veya B gazetesinden bir fayda beklemesi de onun şerrinden çekinmesi de söz konusu değil.”

Medya ve iktidarın iletişim içinde olacağını dile getiren Akdoğan, yazısında “Ancak bunu bir baskı, kontrol, müdahale ilişkisi gibi yansıtmak ve hükümet üzerinde farklı imajlar üretmeye çalışmak hiç ahlaki değildir” ifadelerine yer verdi.

Başdanışman Akdoğan, gazetenin kendi içinde yaptığı tasarruflara hükümeti alet etmemesi gerektiğini ifade etti.

Erdoğan’ın dobra dobra konuştuğunu vurgulayan Akdoğan, “Bir kısım haberleri veya yazarları eleştirmesi basına müdahale etme, onu hizaya getirme, birilerini işten attırma amacı taşımıyor” dedi.

Basının “sütten çıkmış ak kaşık olmadığını” savunan Yalçın Akdoğan, yazısında şu soruları da yöneltti:

“Başbakan’a hakaret ederek polemik üreterek şöhret olmaya çalışmak gazetecilik midir? Her gün patronun kılıcını hükümete sallayarak medya gücünü başka amaçlar için kullanmak gazetecilik midir? Gerçeği ve hakikati araştırmak, toplumu bilgilendirmek gibi bir amaç taşımadan ideolojik savaş yürütmek bir kısım odakların tetikçiliğini yapmak gazetecilik midir?”

ntvmsnbc.com, 12.03.2013

Hükümet-medya ilişkisi ve tezviratlar

Milliyet gazetesinde yayınlanan “İmralı tutanakları” haberinin, çözüm sürecinde ciddi bir türbülans oluşturmasını
bekleyenler yanıldılar. Toplumda var olan çözüm umudu, her türlü sabotaj ve yol kazasına karşı büyük bir direnç
olduğunu gösterdi. Hükümetin bu hamleyle sendelemediğini görenler, ikinci olarak medya-siyaset ilişkisi üzerinden
bir türbülans oluşturmaya, çözüm inisiyatifiyle demokratik görünümü daha da güçlenen Başbakan Erdoğan’ı medya
üzerinde baskı uygulayan otoriter bir karaktere dönüştürmeye çalışıyorlar.
Doğrusu uzun yıllardır medya ve siyaset kurumuyla ilişkili bir kişi olarak bu ilişkinin doğasını anlamaya çalışıyorum.
1987’de Milliyet’te staj yaparak başladığım gazetecilik dönemlerimde siyasi iktidarların medyayı pervasızve ilkesiz bir
şekilde kontrol etmeye, yönlendirmeye çalıştığını, medya üzerinde terör estirdiğini düşünürdüm. Medya-siyaset ilişkisi
elbette çok boyutlu ve dönemsel farklılıklar sergileyen bir özellik taşıyor. Geçmişte bunun olumsuz birçok örneğine de
şahit olduk. Ancak özellikle son dönemde siyaset kurumu tarafından baktığımda bu ilişkinin çok da dışarıdan
göründüğü gibi olmadığını, en azından bu iktidara yönelik olumsuz imajın hakkaniyeti yansıtmadığını düşünüyorum.
***
Basın özgürlüğü meselesi haddizatında sermaye-gazeteci ilişkisinin kendi sistematiği içinde zaten ciddi bir kıskaç
altında. İktidarın gazetecilik olgusuna bakışını eleştirenlerin öncelikle medya patronajının gazeteciliğe bakışına,
gazetecilikten ne beklediğine bakmaları ve kendi içlerindeki denetim ve oto kontrol mekanizmasını sorgulamaları
gerekir.
AK Parti iktidarı, merkez medyadaki bir kısım yayın gruplarının desteğiyle bu noktaya gelmedi. Bu medya grupları ne
iktidarı bu pozisyona taşıdılar, ne de buraya gelmelerine olumsuz yayınlarıyla engel olabildiler. Bu yüzden iktidarın A
veya B gazetesinden bir fayda beklemesi de, onun şerrinden çekinmesi de söz konusu değil.
Hükümete her gün türlü yollarla saldıran yayın grupları ve yazarların özgül ağırlığı biliniyor. Başbakan Erdoğan’ın bir
kısım haberleri veya yazarları eleştirmesi basına müdahale etme, onu hizaya getirme, birilerini işten attırma amacı
taşımıyor. Aslına bakarsanız daha önceki iktidar dönemlerinde kapalı kapılar ardından yürüyen bu ilişki biçimi AK Parti
iktidarında miadını doldurmuş durumda. Daha önce Başbakanlar yargıya gitmezler, bu işleri başka türlü hallederlerdi.
Başbakan Erdoğan ise başka yollara tevessül etmektense yüreğinden geleni açık açık söylüyor, kendini savunma
hakkını kullanıyor.
Milliyet’te yer alan haberler sonrasında Başbakan’ın müdahale ve baskısı olduğu söylemini yayanlar işin içyüzünü
anlama gayreti göstermiyorlar. Kim kimi aramış, kim kime ne söylemiş, aslında ne olmuş? Bunu umursamayanlar
kolayyolu seçiyorlar. Çünkü işin aslını öğrenmek yerine ‘gazeteciliğin namusunu kurtarma’ görüntüsü vermeyi veya
‘baskı yapan hükümete kafa tutma’ havasını pazarlamayı daha uygun buluyorlar. Abalıya vurmak daha kolay... Kendi
taraflarındaki yanlışları görmek yerine hükümeti zan altında bırakacak tezviratlara sığınmak daha çok işlerine geliyor.
İktidarla iletişim içinde olmak isteyen medya yönetimlerinin bu iletişimi çarpıtarak yansıtması ve kendi medyasını
iktidarın sanal müdahalesiyle şekillendirmeye çalışması ise daha büyük bir aymazlıktır.
***
Medya-siyaset ilişkisi, patron-gazeteci ilişkisi, sermaye-gazetecilik ilişkisi gibi konular yapısal sorgulamalar
gerektiren boyutlar taşıyor.
Ancak mevcut gazetecilik anlayışı da sütten çıkmış ak kaşık değil.
İçini kin ve nefret bürüyerek her gün düzenli olarak hükümeti topa tutmaya kendisini adamak, gazetecilik midir?
Başbakana hakaret ederek, polemik üreterek şöhret olmaya çalışmak gazetecilik midir?
Her gün patronun kılıcını hükümete sallayarak medya gücünü başka amaçlar için kullanmak gazetecilik midir?
Gerçeği ve hakikati araştırmak, toplumu bilgilendirmek gibi bir amaç taşımadan ideolojik savaş yürütmek, bir kısım
odakların tetikçiliğini yapmak gazetecilik midir?
Tekraren söylemek gerekirse, medya ile iktidar elbette belli bir ilişki ve iletişim içinde olacaktır. Yayın yönetmenleri de
gazetecilik açısından bunun gerekliliğini iyi bilirler. Ancak bunu bir baskı, kontrol, müdahale ilişkisi gibi yansıtmak ve
hükümet üzerinde farklı imajlar üretmeye çalışmak hiç ahlaki değildir.

Söylediğim gibi Başbakan Erdoğan doğru bulmadığı hususları çıkar dobra dobra söyler, kendisini savunur,
gerekirse hukuki yollara başvurur. Bunun ötesinde kimse kendi tasarruflarına hükümeti alet etmesin, ürettikleri
tezviratlara bizim isimlerimizi karıştırmasın.

Yalçın Akdoğan, Star

12.03.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.