Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Bozlak’tan üslup uyarısı

 Bozlak’tan üslup uyarısı

BDP’li Bozlak, İmralı görüşmelerinden umutlu olduklarını belirterek, Demirtaş dahil tüm siyasetçilerin üsluplarına dikkat etmesi gerektiğini vurguladı: İki tarafta da çözüm iradesi var. Bu adımları destekleriz 

HEP, DEP sürecinden itibaren Kürt siyasetinde uzun yıllar yer alan, HADEP Genel Başkanlığı yapan ve bu süreçte uğradığı suikasttan ağır yaralı kurtulan BDP Adana Milletvekili Murat Bozlak, İmralı’da başlayan müzakereleri Taraf ’a değerlendirdi. Habur ve Oslo’da sekteye uğrayan sürecin bu kez daha ciddi yürütüldüğüne dikkat çeken Bozlak, “Umutluyuz, müzakerelerin başlangıcındayız,” diyor. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş dahil siyasilerin bu süreçte üsluplarına dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Bozlak, “Atılan samimi adımları destekleriz. İki tarafta da bir çözüm iradesi görüyorum” dedi. Bozlak’a yönelttiğimiz sorular ve onun yanıtları şöyle: 
 

Devlet-İmralı süreci müzakere mi, görüşme mi?
 
Görüşme olduğu kesin. Ama müzakereye dönüşüp dönüşmediği konusunda bir şey söylemek mümkün değil. Eğer bir müzakereye dönüşmeyecekse, İmralı’daki görüşmeyi ziyaretçi görüşmesi gibi görmek olur ki bu da doğru olmaz. Bu görüşme, bir müzakere sürecinin başlangıcıdır. 
 
 
Yarım kalan bir sürecin devamı niteliğinde mi yani?
 
Tabii, benim değerlendirmem o. Biliyorsunuz daha önce Oslo’da başlamıştı, belli bir noktaya gelmişti. Ama bir müddet sonra da kilitlenmişti. Uzun bir süredir de Sayın Öcalan’a yönelik bir tecrit uygulamasına girildi. Daha doğrusu Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü hükümet olarak rafa kaldırıldı. Akrabaları dahil, gidip görüşemedi. 
 
 
Muhalefete ne görev düşüyor görüşme sürecinde?
 
Temel görev hükümetindir. Ayrıca muhalefet de, gerçekten Türkiye’nin geleceğini düşünüyorsa; BDP de dahil CHP de dahil, katkı sunmak durumundadırlar. Bu anlamda bir ortaklaşma yaşanırsa sorunların çözümü de kolaylaşır.
 
 
Ne olursa bu süreç kesilir?
 
Öcalan’la yapılan görüşmeler, Hakan Fidan’ın başında olduğu bir ekip tarafından yapılıyor. Bizim iki arkadaşımızın (Ahmet Türk, Ayla Akat) görüşmesine Adalet Bakanlığı tarafından izin verilmesi de belli bir mesafe alındığının göstergesi aslında. Yani bu sadece hal hatır sorma görüşmesi değildir. Sorunun çözümünde Öcalan hükümet tarafından muhatap alınmıştır. Sayın Öcalan bu sorunun demokratik çözümünden yana olduğunu belirtiyor. Bu sefer çözüm konusunda daha inançlı. 
 
 
İşte burada Öcalan ya da devlet neyi kabul etmezse süreç durur?
 
Bu görüşmelere ön şartsız, samimi ve kararlı bir barış iradesiyle başlamak gerekiyor. Ben böyle başladığını düşünüyorum. Çünkü olayın gidişatı da bu yönde. Şu anda süreç de daha şeffaf hale geldi. İki tarafta da bir çözüm iradesi görüyorum. Şimdi tam çözüm zamanıdır. Sorunu çözmek için böyle bir güç var. Çözmek istemezsen bu gücü daha kötüye de kullanabilirsin. Eğer isterse diyorum, sadece bu sorunu değil Türkiye’nin temel sorunlarını çözer. Bu anlamda da olumlu bir adım atılırsa biz destek oluruz. Olumlu hamlelere destek olmayan siyasi hareketler kaybederler. Ana muhalefet partisi de, bu sorunun çözümüne karşı çıktığı noktada kaybeder. Çünkü insanların da genel beklentisi bu. Tamamı değilse bile ezici çoğunluğu artık bunu istiyor. AKP’den gelecek bir çözüm iradesi karşılığını bulur. Bu doğrultuda da umut verici bir adım atılmıştır. 
 
 
Eşbaşkanınız Sayın Selahattin Demirtaş pek de olumlu konuşmadı.
 
Barış süreçleri en zor süreçlerdir. Bunu bir barış süreci olarak görüyorum. Barış süreci içerisinde, beklentilere hitap eden partilerin ve liderlerin çok dikkatli konuşması gerekiyor. Örneğin Hüseyin Çelik’in Paris saldırısı sonrası açıklamaları bana 90’ların devlet yetkililerinin tipik refleksini hatırlatıyor. Çünkü o yıllarda katliamlar yaşanıyordu, insanlar sokakta öldürülüyordu. Ve bunun devletin içine sızmış birileri tarafından yapıldığı bugün gün gibi ortadadır. Dolayısıyla şunu söylemek istiyorum, barış süreçlerinde herkes öncelikle diline ve üslubuna dikkat etmek zorundadır. O dilden kesinlikle kaçınmalıdır. Bu BDP lideri için de geçerli, AKP lideri için de geçerli. 
 
 
Demirtaş, “Kandil’le de Öcalan’la da BDP’yle de görüşülsün” diyor. Bu kadar çok başlı olmak zorunda mıdır, yoksa Öcalan ile süreç devam mı etsin?
 
Bizim söylediğimiz; Sayın Öcalan’ın bu sürece birinci derece katkı sunacak kişi olduğudur. Sayın Öcalan da devletle müzakereleri başlatıp devam ettirirken, örgüt üzerinde etkili olan insanlardan da bilgi alacaktır. 
 
 
Bunun için evde göz hapsi şartı var mı, yani...?
 
Bana göre makul olanı, olması gerekeni Sayın Öcalan’ın daha rahat hareket edeceği bir konumda olmasıdır. İmralı, görüşmeler için çok elverişli bir yer değil. Ama ben muhakkak şunlar şunlar olacak gibi bir anlayış içerisinde değilim. Biz adres göstermiştik, gösterdiğimiz adrese gidilmiştir. O adresin çözüm önerilerinin de geniş bir kitle arkasında duracaktır. PKK’nin de Sayın Öcalan’ın sunacağı çözüm önerilerine karşı çıkacağını düşünemiyorum. Ama inanıyorum ki bu çözüm olayı sırasında da, sayın Öcalan da danışması ve düşüncesini alması gereken yerlere danışıp, düşüncesini alacaktır. Şunu da hemen söyleyeyim, BDP sürecin içinde yok demek olmaz. Mesele Ayla Akat, BDP temsilcisidir zaten. Milletvekilidir. Sayın Ahmet Türk her ne kadar bağımsız da olsa, BDP’nin desteklediği Blok listesinden aday olmuştur.Bu arkadaşlarımız, BDP’yi temsil ederler. Bu arkadaşlarımızın gitmesi biz hiç yokuz anlamına gelmiyor. Partiye hesabını, kitabını vererek hareket ediyorlar. Ama BDP’yi en yüksek düzeyde eşbaşkanı temsil eder. BDP’yi temsilen gidebilir.
 
 
Paris’teki suikast sürece yöneliktir
 

Fransa’daki suikasti siz nasıl yorumluyorsunuz?
 
Bütün devletlerde bu tip refleksler vardır. Yani iç hesaplaşma şeklinde yorumlama. Yani birinin üstüne atmak. Bu iç hesaplaşma, son derece yanlış bir belirlemedir. Bu olay ne zaman oluyor? Her şeyin daha ciddileştiği, barışın daha çok telaffuz edildiği bir dönemde oluyor. Bana göre bu saldırı özde, bu barış sürecini engellemeye yöneliktir. Barışın sağlanmasında, kim zarar görecekse, bu kesimler yapmıştır. Barışa karşı olan güçlerin çok profesyonelce işlediği bir cinayet. Bizim edindiğimiz ilk bilgilere göre, bir, bu profesyonel işlenmiş. İki, katiller sıradan sokaktaki insanlar değil. Arkasında ciddi bir güç olanların işi. 
 

Bu güç istihbarat servisleri olabilir mi ?
 
Tabii, devletler de olabilir. Bana göre Kürt meselesini çözmüş bir Türkiye, Ortadoğu’da ciddi bir güç haline gelecektir. Bundan rahatsız olan ülkeler olmaz mı? İsim veremem tabii ama Batı’da da var. Ve bütün dünya biliyor ki, Irak’taki, Suriye’deki Kürtlerin, Türkiye’dekilerin de yüzü Ankara’ya dönüktür. Ortadoğu’da 9 şiddetinde bir deprem yaşanıyor, Arap Baharı... Bu değişim sürecinde, 40 milyonluk Kürt halkının sorunun çözmeden, burada bir düzen sağlamak mümkün müdür? Eğer Türkiye bu sorunu çözerse, çok ciddi bir güç haline gelir. Katledilen 3 kişi de PKK’nin önemli kadroları. Şimdi, Kürdistan Enformasyon Dairesi’nde PKK, bu insanları katletmez. 
 
 
Neden?
 
Onların da kendi yargılama sistemleri var. Onların da yöntemi var. Bir sürü sorgulama yöntemleri var. O süreçlerden geçer. O eski devlet refleksiyle iç hesaplaşma diyorlar. Ben bir iç hesaplaşma olduğuna inanmıyorum. Bakın bu barış işinin iki tarafı var. Öcalan ve hükümet tarafı. Hükümet de bu işi yapmaz. Hükümete karşı olan güçler yapamaz mı? Onlar da yapabilir. Derin devlet artıklarının işi olabilir. Yabancı istihbaratın işi olabilir. Özellikle Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl çözümünü isteyenler sağduyulu olmalıdır. Cinayeti kimin işlediğine yönelik fikir belirtmektense, bunun açığa çıkması noktasında bir katkı sunmalıdır. Örneğin hükümet iç mesele diyeceğine... Bunların 3’ü de Türk vatandaşı, öyle değil mi? Şimdi Fransa’da benim vatandaşlarımı kim katletti kardeşim? Bu soruşturmayı bir an önce bitir demesi lazım.
 
Benim düşünceme göre, Fransa bu soruşturmayı bir an önce başlatıp bitirmelidir. Yani Fransa bu dosyayı, Paris’in dehlizlerinde kaybetmeye çalışırsa, kendi başına bela açmış olur. Yapanlar her kim olursa olsun lanetliyorum.
 

Başbakan Öcalan’a televizyon da vereceğiz dedi. Bunu olumlu bir adım olarak görüyor musunuz?
 
Efendim bu olumlu bir adım değil, bu gasp edilmiş bir hakkın tanınmasıdır. Ben de cezaevinde yattım. Örgüt üyeliğinden yargılandım. Örgüt üyeliğinden yargılananlar, Öcalan hariç, televizyon izleyebiliyor. Cezaevlerinde televizyon var. Öcalan’a ilişkin özel bir uygulama yürütüldü bugüne kadar. 
 

Peki televizyonun verilmesiyle ne amaçlanıyor?
 
Şimdi televizyon olursa, bizatihi daha çok güncel olayları izleyebilir. Bu anlamda olumlu. Radyodan çok daha iyi tabi ki. Gündeme hakim olacak. Koşullara dair bir gelişme açısında tabi olumlu bir şeydir. Ama umuyorum madem ki, hükümetin de Öcalan‘ın da bir beklentisi var, koşulların normalleştirilmesi gerekiyor.
 
Şimdi iki tarafın da beklentisi var. Hükümet, PKK’nin silah bırakmasını istiyor. Diğer taraf kendi halkının demokratik hakkının tanınmasını istiyor. Şimdi kalkıp da en son yapılacakları peşinen istersen, bu olmaz, bunlar süreç içerisinde olacak şeyler. 


Yani genel af, evde göz hapsi tutturmayın diyorsunuz?
 
Şimdi bunların hepsi olması gerekiyor bana göre. Ama birden bire değil aşama aşama olur. Ben o düşüncedeyim.
 
 
Taraf, 13.01.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.