Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Şimdi Pandoranın kutusu açılıyor

Şimdi Pandoranın kutusu açılıyor

TBMM Şeref Kapısı önünde komisyon üyeleri hatıra fotoğrafı çektirdi. MHP’li Yeniçeri’nin “Eh bir yemeği hak ettik” esprisine karşılık Çiçek, “Tabii çoktan hak ettiniz. Buyrun” diyerek üyelere öğle yemeği verdi. Kenan Evren’in rütbelerinin sökülmesi talebini yemekte tekrarlayan Yeniçeri’ye Çiçek, “Özcan Bey hep Yeniçeri olma biraz da Sipahi ol” diyerek takıldı.

Raporu teslim alan Cemil Çiçek, “Sis perdesi aralanıyor” dedi. Komisyon Başkanı Baş ise, “Pandora’nın kutusu açıldı” yorumunu yaptı. Raporda bazı kurumların ellerindeki belgeleri ‘devlet sırrı’ diye paylaşmaması eleştirildi

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, 157 kişiyi dinleyerek hazırladığı ve 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 Askeri Müdahaleleri, 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi, 28 Şubat 1997 ile 27 Nisan 2007 Askeri Müdahale Süreçleri’nin mercek altına aldığı bin 404 sayfalık raporunu Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e sundu. 
Komisyon, çalışmaları sırasında “devlet sırrına” takıldı. Genelkurmay, MGK, MİT ve BDDK başta olmak üzere birçok kurum “devlet sırrı, ticari sır”  gerekçesiyle ellerindeki belgeleri vermede çekingen davranması eleştirildi. ‘Devlet sırrı ve ticari sırrın” yeniden tanımlanması istenen  raporda Türkiye’deki devlet sırrı;  “batılı muadillerinin aksine, tam olarak milli güvenlik devleti anlayışı üzerine oturan ve kapalı tutulması gerekenlerin adıdır” diye tanımlandı. Raporda, şu ifadelere yer verildi:

‘Cinayetler meşrulaşır’
“Bir ülkede milli güvenlik denilen kavram eğer militarist bir biçimde belirleniyorsa, herkesin bilmesi gereken kavramlar milli güvenlik ekseni içerisinde devlet sırrına dönüştürülüverir. Bu, devletin sözde milli güvenlik anlayışı içersinde atacağı bütün hukuk dışı adımları meşrulaştırmaya ve onları çözümsüz bırakmaya yarayan bir araç olarak çalışır. Devlet sırrı; derin devlet, Özel Harp Dairesi, kontrgerilla gibi korkunun, ölümün, suikastların kol gezdiği çevrelerde dolaşır. Bu sırlar; Hrant Dink, Doğan Öz, Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu gibi siyasi cinayetlerin meşrulaşmasına ve siyasi cinayetler üzerine Türkiye’nin daima bir OHAL düzeni içinde tutulmasına yarayan bir araç oldu. Modern devlette, devlet sırrı denilen olguya parlamento ya da parlamentonun denetiminde olan bir komisyon karar verir. Türkiye’ye bakıldığında, devlet sırrına kimin karar vereceğine ilişkin herhangi bir yasa yoktur ortada, devlet sırrı kavramının asker sırrı kavramıyla özdeşleştiği görülür. Bu açıdan bakıldığı zaman devlet sırrı kavramı aslında askerin, neyin sır olması gerektiğini söylediği şeyin adıdır. Dolayısıyla burada asker ile devletin eşit olduğu gibi bir sonuç ile karşılaşılır. Devlet sırrı kavramı üzerinden Türk siyasal yapısının DNA’sı çok rahat bir şekilde okunabilir, orada devletin aslında ‘ordu’ olduğu görülür. Vurgulanması gereken diğer bir husus da devlet sırrının esasında ne olması gerektiği herhangi bir yasal mevzuatta yoksa bu durumda devlet sırrı aslında yoktur da denilebilir. Türk Ceza Kanunu’nda ve hatta Anayasa’da (26. madde) geçen ‘devlet sırrı’, Türkiye’de cezalandırılan ancak özel olarak tanımı yapılmayan bir kavram. Bu kapsamda değerlendirilen belgelerin; ne şekilde belirleneceği, korunacağı, açıklanacağı ve bu hususlara ilişkin yükümlülüklerin neler olduğu belirsizdir.”

Gerçek Komisyonu
Komisyon raporunda, “Susurluk Skandalı”na ilişkin Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun hazırladığı raporun bir böümünün “devlet sırrı” sayılarak yayımlanmamış olmasına da dikkati çekti. Komisyonun sonuç ve öneriler bölümünde, Gerçekleri Araştırma Komisyonu kurulması istenirken, bu komisyonun, “devlet sırrı, ticari sır ve bankacılık sırrı” niteliğindeki bilgilere erişilmesi için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması istendi.

157 kişi dinlendi
2 Mayıs’ta çalışmalarına başlayan komisyon 157 kişiyi dinledi. Komisyon, kamu kurum ve kuruluşlarına gönderdiği 108 yazıdan, 90’ına yanıt alabildi.
 En geniş bilgi belge aktarımını Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Diyanet  gerçekleştirdi.  Genelkurmay’dan ise süren davalar ve gizlilik nedeniyle belge aktarımı sınırlı gerçekleşti.

KOMİSYONU ELEŞTİRDİLER
CHP ve MHP farklı rapor verdi

Komisyonun CHP’li üyeleri, Çiçek’e farklı rapor sundu. CHP’nin raporunda, komisyonun darbelerle ilgili gerçekleri yansıtacak bilgilere ulaşmak yerine, yargı süreci devam eden bazı davaları etkilemek ve iktidar partisine istismar edebileceği yapay siyasi gerekçeler oluşturmak amacıyla hareket edildiği izlenimi verdiği savunuldu. Raporda, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt tarafından yazılan bildirinin, TBMM’yi etkilemeye dönük bir girişim olduğu belirtilerek hükümetin, Büyükanıt hakkında işlem yapmamasının nedeninin ortaya çıkması gerektiğine değinildi. MHP’li komisyon üyelerince hazırlanan raporda ise, Başbakan Erdoğan’ın kendisine yöneltilen sorulara cevap vermediğine değinildi.
 
ANAYASA YAZIMI YETİŞMEDİ
Komisyonda umut giderek azalıyor
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, 19 Ekim 2011’de ilk toplantısını yaptı. Sivil toplum örgütleri, üniversiteler, siyasi partiler ve hukukçulardan görüş alındı. 165 üniversite, 78 Baro, 60 parti, 18 belediye birliği, 17 meslek kuruluşu, 7 yüksek mahkeme, 7 konfederasyon, 14 bin dernek, 21 bin vakfa yazı gönderilerek görüş soruldu. Komisyon 2012 sonbaharına kadar yazım çalışmalarını önemli ölçüde bitirilmesini hedefledi. Ancak Başbakan Erdoğan’ın Aralık 2012’ye kadar bitirilmesini istediği komisyon çalışmalarının yazım aşaması beklenenden çok ağır geçti. Ekim sonunda taslak metnin kamuoyuna sunulması planlanmasına rağmen aralık sonuna da yetişmesinin
güç olduğu değerlendirmeleri yapılıyor.

Özal makası
Komisyon, taslak raporunda yer verdiği “Turgut Özal’ın 12 Eylül darbecileriyle işbirliği yaptığı” yönündeki ifadeleri nihai raporunda makasladı. Taslak raporda, Özal şu cümlelerle suçlanmıştı: “Her ne kadar 1960 ve 1971 dönemlerine ilişkin tarihsel olarak bir fırsat kaçtıysa da 12 Eylül ve 28 Şubat’ın aktörlerinin hemen hemen hepsi bugün hayattadır. Örneğin, Turgut Özal, 12 Eylül darbecileriyle ciddi bir işbirliği içerisine girmiştir. Başbakan yardımcılığı yapmıştır ama kendisi bugün bir demokrasi kahramanı olarak algılanmaktadır. Bu tutarsızlıktır çünkü darbe, kendi bakanlarını, kendi bürokrasisini, kendi polis teşkilatını da yaratmıştır.”

BU RAPOR REFERANS OLACAK
Darbe Komisyonu Başkanı Nimet Baş ve üyeleri Başkanlık Divanı Salonu’nda kabul eden Çiçek, raporun referans olacağını söyledi. Çiçek, şöyle konuştu: “Sis perdesinin önemli bir kısmı aralanmıştır. Bundan sonra bu dönemleri araştırmak isteyenler varsa bu rapor bir manada onlara yol gösterecektir. Darbelerin mağduru olan bir kurumdan böyle bir raporun çıkması, başlı başına bir anlam ifade ediyor. Bu çalışma Meclis’e güveni de büyük ölçüde artırmıştır.”
Çiçek, komisyon raporunu bastıracaklarını, daha sonra Genel Kurul’a sunulacağını ve burada raporun değerlendirileceğini söyledi.
Baş ise raporun darbelerle ilgili olarak Pandora’nın kutusunu açtığını belirterek, “Demokrasi ve hukuk yolunda geri dönülmez bir noktadayız. Geçmişte TBMM’nin iradesine ve çağrısına kafa tutanlar, komisyonumuzda defalarca nedametlerini dile getirmişlerdir. Bizler bu araştırma vesilesiyle, demokraside aldığımız mesafelerin görülmesi ve alacağımız yolun kısalmış olmasını görmekten dolayı son derece heyecanlıyız. Demokrasiyi karartmak üzere devletimizin içindeki bütün karanlık odalarda saklanan isimler ve evrak mutlaka teşhir edilmelidir. Hukuki olmayan hiçbir bilgi devlet sırrı olmamalıdır. Bir daha darbelerin olmaması, bir daha faili meçhullerin olmaması hukuk kapısının  kapanamaması için bütün karanlık odalar mutlaka ama mutlaka havalandırılmalıdır.”
 

 
Milliyet, 29.11.2012

Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.