Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > 'Kaos isteyenlerin hevesleri kursağında kaldı'

'Kaos isteyenlerin hevesleri kursağında kaldı'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: "Kamu üzerinden siyaset yapmak isteyenlerin, Türkiye'yi gerginliğe götürmek isteyenlerin ve bir kaos meydana getirmek isteyenlerin hevesleri kursağında kaldı. Bu sonuçtan ben çok memnunum" dedi.

Arınç, İzmir'de uydu üzerinden yayın yapan Kanal 35 televizyonunun “Gündem Özel” programında iç ve dış siyasete ilişkin soruları yanıtladı.

İç ve dış olayların Türkiye gündemini etkilediğini, sadece Türkiye'de yaşanan toplumsal, ekonomik ve siyasi olayların değil, dünyadaki gelişmelerin de Türkiye'yi doğrudan etkilediğini dile getiren Arınç, “Sayın Başbakanımız Mısır'da. Biz buralardayız. Pek çok bakan arkadaşımız ya seçim bölgelerinde ya da herhangi bir toplantıda bulunuyorlar. Hükümet olarak da dinamik bir hükümetiz. Parti grubumuz da dinamik. Hareketli Türkiye gündemini hareketli şekilde biz de takip ediyoruz” diye konuştu.

Arınç, cezaevlerinde sona eren açılık grevlerine ilişkin soru üzerine, bu yönde önce İzmir, ardından da diğer cezaevlerinden gelen haberin sevindirici olduğunu ifade etti.

Açlık grevinin 60 günü geçtiğini, greve katılanların bu süre boyunca nasıl buna devam ettiklerinin söz konusu edilmemesi gerektiğini dile getiren Arınç, olaya hep insani açıdan baktıklarını söyledi.

Arınç, son yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada da bu mesajı verdiğini belirten Arınç, şunları kaydetti:
“Geçtiğimiz Bakanlar Kurulu'ndan sonraki mesajlarımda meseleye insani açıdan baktığımızı, hepimizin hayatının değerli olduğunu ve açlık grevi ile vermek istenilen mesajın, böyle bir eyleme haklılık kazandırmayacağını, ama ne söylerseniz söyleyin, bizim bunları dinleyeceğimizi, bu talepleri demokratik ölçüler içinde karşılayacağımızı ifade etmiştik. Maalesef daha çok sayıda daha çok açlık grevine başlayanlar oldu. Sonra da BDP'li siyasetçiler muhtelif yerlerde Ankara'da, Diyarbakır'da destek olduklarını göstermek için açlık grevine başladılar. Eylem büyüdü, ciddi bir hale geldi. Bu bir ülkede tedirginlik meydana getirir, ama biz hükümet olarak bu eylemlere haklılık kazandıracak hiçbir olumsuz davranış içinde değildik. Öncelikle talepler konusunda, 10 yıldan bu yana Türkiye'de yaşayan tüm yurttaşlarımızın az olsun çok olsun, yanlış olsun doğru olsun, bütün taleplerini hukuk devletinin normları içinde karşılamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla hayatını ortaya koyarak, 'şu meseleyi gerçekleştirin' demenin hiçbir hukuki, ahlaki temeli de yoktur. Bireysel olarak başlayanlar olduğu gibi örgütün talimatıyla da bu işe girenler oldu. Tabii cezaevinde daha çok etkiye maruzlar.”

"HEVESLERİ KURSAKLARINDA KALDI"

“Eyleme katılanların kandırılmış olduklarına inanır mısınız” sorusu üzerine, “bu noktada etkilenmiş olduklarını söylemenin daha doğru olacağı” karşılığını veren Arınç, şöyle devam etti:

“Kimse 'kandırıldık' diye kabul etmeyecektir. Hem bireysel kararları hem de bağlı oldukları örgütün talimatları onları daha çok etkilemiş olabilir. Bunu konuşmak yerine, bu eylemden vazgeçmelerinin daha doğru olduğunu söyledik. Sayın Başbakanımız da doğrudan BDP milletvekillerini hedef alan eleştiriler yaptı, ama grevde olanların eylemlere son verilmesini talep etti. Çok şükür, yaptığımız bazı temaslar, çalışmalar hayırlı şekilde sonuçlanmış oldu. Cezevinde açlık grevi yapan kalmadı. Bizim hükümetimizin ciddi duruşu ve kamuoyundan gelen tepkiler de etkili olmuştur. Kamu üzerinden siyaset yapmak isteyenlerin, Türkiye'yi gerginliğe götürmek isteyenlerin ve bir kaos meydana getirmek isteyenlerin hevesleri kursağında kaldı. Bu sonuçtan ben çok memnunum. Eylemin sona erdirilmesi konusunda katkı verenlerin sevindiklerini tahmin ediyorum.”

"ONLAR SADECE ZARAR VERMEYİ DÜŞÜNÜYORLAR"

Bülent Arınç, “yapılmak istenen protesto gösterileri ve eylemlere polisin izin vermemesi ve müdahale de bulunmasına” ilişkin soruya da yanıt verdi.

Türkiye'de, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu olduğunu ve bu kanun çerçevesinde eylem yapmak isteyenlere bütün imkanlar tahsis edildiğini belirten Arınç, gösteri yapmak için sadece belli bir zaman öncesi müracaat etmenin yeterli olduğunu hatırlattı.

Arınç, sorunun bu kanun dışına çıkarak, “Ben istediğim yerde yerde, istediğim eylemi yaparım, herkese zarar veririm, siz bana karışamazsınız' denmesinden kaynaklandığını ifade ederek, şunları söyledi:

“O zaman hukuk devletinin prensipleri ortaya çıkar ve izinsiz, kanunsuz eyleme hiçbir hükümet yetkilisi, hiçbir vali izin vermez. Dolayısıyla Diyarbakır'da, İstanbul'da başka yerde gelişi güzel herkese zarar verecek eylem yapanlara izin verilmez. Onlar sadece zarar vermeyi düşünüyorlar. Orada diyelim 3, 5, 10 kişi var ama dışarıda yüz binler var. Onların canlarının, mallarının huzurlarının da zarar görmesini devlet arzu etmez. Onları korumak adına da kanunsuz eylem yapanlara her zaman gerekeni yapar. Bazen panzer koyar, bazen barikat koyar. İkaz eder, öncelikle 'vazgeçin' der, dağılmalarını ister. Taşlı sopalı eylem olursa da biber gazından başlayarak, su fışkırtmak suretiyle gereğinde daha ağırını da yaparak bunları engellemeye çalışır. O görüntüler, izinsiz eylem yapmak isteyenlere devletin bir tavrıdır. Herkesin de bu açıdan devlete, güvenlik güçlerine yardımcı olması gerekir.”

"AK PARTİ'Lİ GRUP DA OLSA AYNI"

Hiç kimsenin kanunsuz gösteri yapamayacağını, AK Parti'li grup da bunun değişmeyeceğini dile getiren Arınç, “AK Parti'li grup kanuni olmayan gösteri yapmaya kalksa güvenlik güçleri, vali onlara ihtarda bulunur. Vazgeçmezlerse aynı şekilde vazgeçirecek ve zarar vermeyecek her türlü çalışmayı yaparlar” dedi.

Arınç, polisin müdahalesinden şikayetçi olan partilerin de bir şey yapmak isterken, olay çıkarmak isteyen marjinal grupların devreye girdiğine dikkat etmeleri uyarısında bulunarak, şöyle konuştu:

“O partiler aslında bir şey yaparken, ister CHP ister BDP olsun aşırı marjinal gruplar devreye giriyor. Bunların taşıdıkları flamalara bakarsanız, 'bayrak' diyemeyeceğim, bayrak Türk milletinin gönlünde özel önem taşıyan bir şeydir. Ama kendi ideolojik amaçlarını simgeleyen flamalarla bezlerle yola çıkan aşırı uçları görebilirsiniz. O aşırı uçların elinde ya silah, ya sopa ya taş vardır. Artık o eylem bir siyasi partinin eylemi olmaktan çıkıyor. Ben arzu ederim ki hiçbir siyasi parti, kanunsuz gösteri yapmasın. Çünkü, diğer gruplar bunu bir şekilde kullanıyor ve istismar ediyorlar.”

"İSRAİL'İN TAVRI, HUKUK TANIMAZ BİR TAVIRDIR"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İsrail'in Gazze saldırısını, “Bu ülkenin daha önce de sergilediği hukuk tanımaz tavrı ve insanlığa karşı işlediği suçlardan biri” olarak değerlendirerek, “Batı ülkelerinin de İsrail'e karşı tavır alması lazım. Biz oradaki platformları da kullanıyoruz. Yine, çocuk cesetlerini, kadın çığlıklarını televizyonlar ekranlarına getiriyor. İnsanlığın bundan ders, ibret almasını diliyoruz” dedi.

Arınç, İzmir'de uydu üzerinden yayın yapan Kanal 35 televizyonunun “Gündem Özel” programında, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği hava saldırılarını değerlendirdi.

İsrail'in, sürekli olarak saldırgan ve hukuk tanımaz bir tavır sergilediğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
“İsrail'in tavrı, hukuk tanımaz bir tavırdır, insanlığa karşı işlenen suçlardan biridir ve İsrail bunu ilk defa yapmıyor. İsrail çevresindeki ülkelere, Filistin başta olmak üzere, bazen Lübnan'a, bazen Suriye'ye bazen Mısır'a geçmişten bu yana bunu yapıyor. 1917'de Filistin toprakları işgal edildi. İşgalden sonra buraya Yahudiler yerleştirildi. Yahudiler yerli halkı oradan şiddet göstererek sürdüler ve Mayıs 1948'de de İsrail devletini ilan ettiler. O günden bu yana o topraklar çalınmış topraklardır. Ama ne var ki İsrail'i tutan, koruyan, İsrail'den fazla İsrailci olan ülkeler var. Bunların başında da ABD geliyor. Batılı ülkeler geliyor. İsrail'in bütün sınır tanımaz, hudut tanımaz saldırılarına karşın (BM) Güvenlik Konseyi ne karar alırsa alsın geçerli olamıyor. Beş kurucu ülkenin veto hakkı var. İsrail aleyhine karar alındığında, ABD veto ediyor.”

"ONLARIN İKNA EDİLMESİ GEREKİYOR"

Arınç, bu noktada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son zamanlarda tüm konuşmalarını BM'nin yapısının adaletli olmadığına dayandırdığına işaret eden Arınç, şöyle devam etti:

“Güvenlik Konseyi, Türkiye'nin çağrısı ile toplansa toplanabilir. İsrail'in bu saldırıları durdurması, işgal ettiği yerler varsa derhal çekilmesi ile ilgili karar çıkarmaya çalışsa ABD tarafından yüzde 99 veto edilecektir. Dolayısıyla önce onların ikna edilmesi gerekiyor. Sayın Başbakan'ın yaptığı da budur. Obama ile görüşmüştür, Putin ile görüşmüştür. Siz gücünüzü kullanarak durdurun, Güvenlik Konseyi'ne gelince aleyhte oy kullanmayın demek istemiştir. Şimdilik bazı olumlu cümleler sarf edildiğini biliyoruz. İsrail geçici olarak eylemlerini azaltma noktasına geldi. Ancak şu ana kadar, 40'tan fazla kadın, çocuk ve bir de Hamas'ın liderlerinden olmak üzere insan öldürüldü.”

Türkiye'nin, 9 yurttaşının yaşamını yitirdiği “Mavi Marmara” olayının ardından İsrail ile diplomatik ilişkilerini en alt düzeye indirdiğini hatırlatan Arınç, buna rağmen Türkiye'nin yaşanan son saldırı karşısında hareketli bir diplomasi götürdüğünü ve İsrail'in insanlık dışı davranışlarını sonlandırması konusunda gücünü de ortaya koyduğunu söyledi.

"BATI'NIN TAVIR ALMASI LAZIM"

Arınç, saldırıların durması için bütün kanalların kullanılması gerektiğini ve Türkiye'nin Birleşmiş Milletler, ABD ve Rusya kanallarını kullanarak, İsrail'in saldırılarının durmasını telkin ettiğini anlatarak, şunları söyledi:

“Onlar da tabii saldırıların durmasını istiyor. Ama bir kısmı da 'Hamas buna yol açıyor, Hamas'ın da durması gerekiyor' diyor. Hamas konusu geçmişten bu yana tartışmalıdır. Oysa Hamas, seçimler yoluyla sivil iktidara gelmiş bir hükümeti ifade ediyor. Oysa İsrail'in bombaladığı mekanlardan biri de başbakanlık binasıdır. İsrail devletinin başındaki yönetim hem ırkçı hem saldırgan bir yönetimdir. Tabii bu saldırıların arka planında ne vardır dendiğinde, herkes ocak ayında yapılacak seçimleri gösteriyor. Seçimler öncesinde Netanyahu hükümeti İsrail halkını tatmin edecek saldırı peşinde. 'Ben de çok güçlüyüm, ben de bombalıyorum, o zaman siz bana oy verin' şeklindeki saldırının hiçbir ahlaki dayanağı olmamalıdır. Batı ülkelerinin de İsrail'e karşı tavır alması lazım. Biz oradaki platformları da kullanıyoruz. Yine, çocuk cesetlerini, kadın çığlıklarını televizyonlar ekranlarına getiriyor. İnsanlığın bundan ders, ibret almasını diliyoruz.”

"ÖLENLER MÜSLÜMAN OLUNCA DÜNYANIN BİR GÖZÜ KAPALI"

Dünyanın yapılan saldırılar karşısında tepki vermekte geciktiğini, daha önce bunun Bosna Hersek'te de yaşandığını ifade eden Arınç, şöyle konuştu:

“Ölenler Müslüman olunca, dünyanın bir gözü kapalı oluyor. Eğer başka bir ülkede olsa kendi dinlerinden birinin hayatını kaybettiğini görseler, Batı alemi çok daha önceden harekete geçerdi. Bosna Hersek'te 1992'de savaş başladığında neredeyse 350 bin hayatını kaybeden insan vardı, Srebrenitsa'da toplu katliam olunca harekete geçebildiler. Oysa 3 sene içinde bu savaşı durdurabilir ve Sırplar'a 'geri çekilin' bakalım diyebilirlerdi. Ancak katliamdan 3 yıl sonra harekete geçebildiler.”

"O REJİMİN YAŞAMA ŞANSI YOKTUR"

Bülent Arınç, Suriye'de yaşanan olaylar ve Esed rejiminin Türkiye sınırına yakın bölgelerde uçaklarla artan saldırılarına ilişkin bir soru üzerine de “Bir rejim karada etkisiz kalınca kendi halkını uçaklarla bombalamaya kalkarsa ve bazı şehirler sırf muhalif güçlerin eline geçti diye bütünüyle yerle bir edilirse o rejimin yaşama şansı yoktur” cevabını verdi..

Bir rejimin zulümle varlığını sürdürmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Zulümle devam etmek mümkün değil. 1,5 yıldır zulüm var ve zulüm şiddetini artırıyor. Güçsüz kaldıklarını biliyor, ama yine de bombalarıyla tanklarıyla uçaklarıyla kendilerine muhalif olduklarını bildikleri halkı öldürmeye devam ediyorlar ve Esed kendi canının derdine düşmüştür. Yönetiminin ayakta durması mümkün değil. Her geçen gün muhalif güçler, hem organizasyon hem etki bakımından büyük başarı sağladı. Tabii takvim veremiyoruz. Kuzey Afrika'da yaşanan gelişmelere bakarak, şu gün rejim düşmesi gerekirdi, demek yanlış olur. Şartlar çok farklı, ama ben sona gelindiğini düşünüyorum.”

Arınç, Suriye'de silahların ve kan akmasının durması gerektiğini ifade ederek, “Şu anda bile vakit geçmiş değil. Dese ki tamam, silah, şiddet duruyor, ben demokratikleşme adımı atıyorum, çekilmek için şu şartları ileri sürüyorum. Mesela Yemen'de olduğu gibi. Ben şahsen Esed'in cesur bir karar vermesini diliyorum. 'Ben geçiş planı için destek istiyorum' dese silahlar sussa Suriye büyük başarı kazanmış olur” görüşünü belirtti.

Radikal, 18.11.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.