Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Öcalan: Grevi bitirin

Öcalan: Grevi bitirin

Abdullah Öcalan, İmralı’da kendisini ziyaret eden kardeşi aracılığıyla çağrı yaptı: Açlık grevlerini derhal durdurun
 

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan dün İmralı Adası’na gitti. Abdullah Öcalan, kardeşi aracılığıyla açlık grevindeki tutuklu ve hükümlülere, “Eylem amacına uluşmıştır. Hiçbir tereddütte kalmadan, bir an önce son versinler” mesajını iletti. Öcalan’ın çağrısını mahkûmlara iletmek üzere Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne giden Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, çıkışta gazetecilere yaptığı açıklamada grevlerin sona ereceği düşüncesinde olduğunu söyledi.

Mehmet Öcalan, adadan dönüşünde yazılı bir açıklama yaparak şu bilgileri verdi: “Ben bugün (dün) İmralı Cezaevi’nde kalan ağabeyim Sayın Abdullah Öcalan ile yüz yüze bir görüşme gerçekleştirdim. Kendisi açlık grevlerine ilişkin yaptığı çağrıyı zaman kaybetmeden kamuoyuyla paylaşmamı istedi. Ağabeyimin çağrısı şöyle: ‘Açlık grevine girenler dışarıdakilerin yapması gereken işi ve sorumluluğu kendi üzerlerine almışlardır. Dışarıdakiler, kendi görev ve sorumluluklarını zaten zor şartlarda olan, hasta olan, dört duvar arasındaki tutsaklara yüklemesinler. Açlık grevini eylem tarzı olarak genel itibariyle doğru bulmamakla birlikte, açlık grevleri yapılacaksa bile içeridekilerin değil dışarısının yapması gerekir. Açlık grevi eylemi çok anlamlıdır. Bu eylem yerini bulmuş ve amacına ulaşmıştır. Hiçbir tereddütte kalmadan, bir an önce açlık grevine son versinler. Buradan açlık grevindeki herkese özellikle birinci ve ikinci gruptakilere tek tek selamlarımı söylüyorum.”

Öcalan’ın açıklamalarının ardından BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne; Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk ve BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ise Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne giderek açlık grevine giren tutuklu ve hükümlülerle görüştü.

 

“Sona ermesinden mutluyuz”

Daha sonra açıklama yapan Aysel Tuğluk, Abdullah Öcalan’ın mesajını tutuklulara ilettiklerini ve onların da çağrıya olumlu yaklaştığını söyledi.

Tuğluk, şunları dile getirdi: “Açlık grevinde bulunan arkadaşlarımız bu mesajı çok önemsediklerini ve dikkate alacaklarını belirttiler. Dolayısıyla şu aşamada söyleyeceğim bu. Açlık grevlerinin acı yaşanmadan sona ermiş olmasından dolayı memnunuz. Açlık grevleri son derece kaygı verici bir aşamaya gelmişti. Mesajın Sayın Öcalan’dan gelmiş olması nedeniyle içerideki siyasi tutuklular da bunu esas alacaklardır ve nihayetinde Sayın Öcalan’ın çağrısıyla bu sorun sona erecektir düşüncesindeyiz.”

 

İzmir’de 520 kişi grevi bıraktı

Tuğluk, açlık grevinin sona erip ermediği yönündeki sorular üzerine, “Bu akşam (dün akşam) itibarıyla bitmiş değil. Yarın (bugün) sanırım değerlendirme sonucunda açıklanacaktır’’ diye konuştu.

Öte yandan İzmir’deki Buca 1 ve 2 No’lu cezaevleriyle Aliağa Şakran Cezaevi’nde bulunan 520 tutuklu ve hükümlü, açlık grevine son verdi. Dün akşam saatlerinde avukatlarıyla görüşen tutuklu ve hükümlüler, açlık grevini sonlandırdı.

Bunun üzerine cezaevlerine giden İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri sağlık kontrolüne başladı.

 

Demirtaş: Öcalan’ın çağrısını destekliyoruz

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Abdullah Öcalan’ın açlık grevlerinin sona erdirilmesi yönündeki çağrısını desteklediklerini bildirdi.

Kendilerinin de desteğiyle Mehmet Öcalan’ın İmralı’ya giderek ağabeyi ile görüşme yaptığını belirten Demirtaş, “Görüşmede Abdullah Öcalan açlık grevlerinin sona erdirilmesini istemiş. Bu gelişmenin Öcalan’a uygulanan tecridin tümden kalkmasına vesile olmasını diliyoruz. Bizler de Öcalan’ın açlık grevlerinin sona erdirilmesi yönündeki çağrısını destekliyoruz’’ dedi. Açlık grevindekilerin de yeni bir değerlendirme yaparak bu çağrıyı dikkate almalarını umut ettiklerini ifade eden Demirtaş, Diyarbakır’da bulunan milletvekillerinin de açlık grevindekilerle görüştüklerini hatırlattı.
 

Taraf, 18.11.2012

Bugün sona erebilir

Açlık grevinin 8’inci gününde olan Osman Baydemir, ölümlerin kapıda olduğunu söyledi. Müdahale işareti veren hükümeti de uyaran Baydemir: Bu çılgınlık olur
 

Diyarbakır’daki DTK binası açlık grevlerinin kalbi adeta. 68’inci gününe giren eyleme destek için açlık grevi başlatan BDP milletvekilleri ve DTK’lıların bulunduğu binada gün içinde inanılmaz bir yoğunluk yaşanıyor. Gazeteciler, destek ziyaretlerine gelenler, mahkûm yakınları günün büyük bölümünü açlık grevindekilerin yanında geçiriyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in açlık grevini sürdürdüğü odaya giriyoruz. Baydemir’in oda ve eylem arkadaşı ise TBMM’nin en renkli isimlerinden BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder. “Buyrun, ne ikram edelim size. Şekerli suyumuz var, tuzlu suyumuz var” diyor kendine has esprili üslubuyla. 8’inci güne giren açlık grevinin etkisiyle yüzleri solmuş biraz, Önder’in sakalları da uzamış. 16 yıl önce Erzurum Cezaevi’nde başlatılan açlık grevinde insan hakları savunucusu olarak arabuluculuk yapan Baydemir, o dönem açlık grevinde olan kişi ile birlikte grev yapıyor şu an. Baydemir, bu olayı şöyle anlatıyor: “Mehmet Baysal o dönem açlık grevindeydi. Talepleri kabul edildi ve eylem bitti. Şimdi 16 yıl boyunca ne değişti bu ülkede diye sordum kendime. 16 yıl önce bir cezaevindeki açlık grevinde arabulucuyken şu anda ben taraf oldum ve açlık grevine girdim.”

Aklımdaki soruları Baydemir’e yöneltiyorum.

 

Açlık grevlerinin bitirilmesi konusunda hükümetle görüşmeler yaptınız. Çözüm ararken neden birden eylemci konumuna girdiniz?

Kendi namıma ve hesabıma partimin bilgisi dahilinde Ankara’da, İstanbul’da aydınlar ve sivil toplum örgütleri olmak üzere etki gücüne inandığım her kesime gittim, kapısını çalmadığım kişi kalmadı. Hükümetten, muhalefete kadar çağrıda, ricada bulunmadığım kişi kalmadı. Bir siyasi parti ricada bulunmaz ben şahsım olarak ricada bulundum. Kendi şahsıma bizim dışarıda yapabileceğimiz bir şey kalmadığına ve her şeyi yaptığımıza ve tükettiğimize inanıyorum. Naçar kaldığımız için biz de açlık grevine başladık. Açlık grevine başlamamın nedeni bu tıkanıklığı, hükümetin ve Sayın Başbakan’ın kullanmış olduğu dili, üslubu, duyarsızlığı ve vicdansızlığı protesto etmektir.

 

Başbakan Erdoğan’ın açlık grevleri ile ilgili söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nasıl olur da bu talepler karşısında bu kadar kayıtsız, bu kadar rencide edici bir dil ve tutum takınabilir bir ülkenin lideri? Gerek tecridin ortadan kaldırılması, gerekse 90 yıldır gaspedilen anadilde eğitim, anadilde savunma gibi bir milleti millet yapan en doğal haklarından bir tanesinin geri talep edilmesi karşısında nasıl böyle bir tutum alabiliyor Sayın Başbakan? Oysa ki bu taleplerin karşılanması demek, açık ve net söylüyorum, müzakerelerin başlaması demektir. Müzakerelerin başlaması demek karşılıklı olarak parmakların tetikten çekilmesi demektir.

 

Eylemcilerin hangi talepleri çözülürse grevler sona erebilir ?

Her üç talep de haklı taleplerdir. Hangi talep karşılanırsa bu ülkede yaşayan bir başka yurttaşımızın hukuku çiğnenmiş olur. Dolayısıyla her üç talep de haklı taleplerdir. Belki zamanlaması bir müzakere konusu edilebilir. Örneğin, anadilde eğitim hakkı hemen yarın yaşama geçirilebilecek bir hak değildir. Bu konuda hükümetin beyanatı, yol haritasını açıklaması makul karşılanmalıdır diye düşünüyorum. Makul karşılanacaktır diye umut ediyorum. Ama tecrit ve anadilde savunma hakkının ertelenebilir hiçbir yanı yoktur. Bu eylemimiz bir feryat aslında. Ey hükümet, ey devlet. Ölüm çıkmadan insanlar yaşatılmalı. Hangi talep kanunsuz, olanak dışı. Talepleri kabul edin, barış kazansın, umut kazansın.

 

Açlık grevinin bitirilmesi için cezaevlerine müdahale edilmesi durumunda neler yaşanabilir?

Müdahale çılgınlıktır. Bilinçli katliamdır. Cezaevlerinde ne olduğuna hükümet arşivlere girip bakmalıdır. Kaç insan cezaevinde yaşamını yitirdi bu bilinmelidir. Daha önce de müdahale edildi. “Yaşama Dönüş” adı altında. Onlarca insan cezaevinde katledildi. Dolayısıyla vicdan yolu, akıl yolu varken, diyalog yolu varken neden müdahale. Ve saniyeler, dakikalar önemli. Eğer gerçekten acımıza ortak olunacaksa bu hadisede tutum alınmalıdır. Tavır alınmalıdır. Cezaevinden tek bir ölüm çıkarsa bu toplumun büyük bir çoğunluğunun yol ayrımında olduğunu herkesin bilmesi gerekir. Çok büyük bir kopuş olur.”
 

Taraf, 18.11.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.