Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Erdoğan: Olsa olsa Doğan görünümlü Şahin olur bunlardan

Erdoğan: Olsa olsa Doğan görünümlü Şahin olur bunlardan
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, CHP'nin 4+4+4 yasa tasarısını 2 kere Anayasa Mahkemesi'ne götürmesini 'Yeni CHP diyorlar bunun neresi yeni. Olsa olsa Doğan görünümlü Şahin olur bunlardan' sözleriyle eleştirdi

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zaman zaman CHP'lilerin, “Türkiye'ye demokrasiyi biz getirdik” dediğini belirterek, “Hayır efendim; CHP, bu ülkeye demokrasi getirmemiştir; CHP, bu ülkede, Gazi Mustafa Kemal'e rağmen demokrasinin önündeki engel olmuş, mümkün olduğunca da demokrasiye geçişi ertelemiştir” dedi. Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda, 12 Haziran seçimlerinin yıldönümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Bugün grup toplantısının, AK Parti için olduğu kadar, Türkiye, bölge, özellikle de demokrasi için son derece anlamlı bir günün yıldönümünde gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, 1 yıl önce Türkiye'nin sandığa gittiğini, seçimini yaptığını, milli iradeyi bir kez daha sandığa yansıtarak, TBMM'yi şekillendirdiğini söyledi. Erdoğan, AK Parti'nin, 12 Haziran seçimlerinde yüzde 49,8 oy oranına ulaşarak, Türkiye'deki her 2 kişiden 1'inin oyunu alıp, 12 Haziran seçimlerini zaferle sonuçlandırdığını ifade etti. Erdoğan, 3 Kasım 2002'de yüzde 34,3 olan oy oranlarını, 22 Temmuz 2007'de yüzde 46,6'ya yükseldiğini, 12 Haziran'da ise 2007'deki oy oranlarının üzerine 3,2 puan ekleyerek, rekorlarını daha yüksek bir seviyeye çektiklerini anlattı. İktidarda, görev başında bir parti olarak, oylarını yükselerek gelmesinin, demokrasi tarihine, tekrarlanması zor bir başarı olarak kaydedildiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“12 Haziran seçimlerinin yıldönümünde, iki hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Birincisi, 12 Haziran 2011'de, sonuçların netleşmesiyle birlikte seçim atmosferini bir kenara bıraktık, kaldığımız yerden çalışmaya devam ettik. Biz, seçim döneminde milleti hatırlayan, sandıklar kapandıktan sonra milletle irtibatı kesilen bir parti değiliz. Biz, seçimden seçime milletin huzuruna çıkan, seçim süreçlerinde farklı, diğer süreçlerde farklı bir politika yürüten partilerden de değiliz. Biz, bir süreklilik içinde, belli bir takvim, belli program çerçevesinde, önümüze koyduğumuz, Türkiye'nin önüne koyduğumuz hedeflere kararlılıkla ilerleyen bir partiyiz."

"İktidarda artık üçüncü döneme giriyoruz, 'bu dönemde biraz dinlenelim' demedik, diyemeyiz, böyle bir yaklaşımın içinde asla olmadık, olamayız. Şunu herkesin bilmesini istiyorum; biz, milletimizin hizmetkarı olarak buradayız. Milletimize hizmet ürettiğimiz için, milletimiz bize daha fazla destek veriyor. Biz, 12 Haziran akşamı, zafer sarhoşluğuna kapılmadık, tam tersine, oy oranlarımızın artmasıyla, sorumluluğumuzun daha da arttığını, omuzlarımızda çok daha büyük bir emanet, çok daha büyük bir mesuliyet taşıdığımızı ifade ettik. İşte 1 yıldır da başladığımız andaki heyecanla, aynı coşkuyla, aynı aşkla, sevdayla, ülkemiz için, milletimiz için hizmet üretmeye devam ediyoruz.”

“Bu çizgiden sapmadık”
Erdoğan, yarınki Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda son 1 yıla ilişkin bir özeti kamuoyuyla paylaşacaklarını belirtti. Her fırsatta kendilerini hesaba çeken, kendi iç muhasebesini yapan bir parti olduklarını kaydeden Erdoğan, “Hesap vermek için milletin huzuruna çıkmadan önce, biz kendi kendimizi imtihana tabi tutan bir partiyiz” dedi. Erdoğan, yarın, seçimden bu yana geçen 1 yılın hesabını, muhasebesini, vakit yettiğince milletle paylaşacaklarını dile getirdi. Başbakan Erdoğan, “12 Haziran seçimleriyle ilgili önemli bir diğer husus da şudur: Tıpkı 3 Kasım ve 22 Temmuz akşamlarında, diğer seçim ve halkoylaması akşamlarında olduğu gibi, 12 Haziran akşamı da partimizin balkonundan, Genel Merkez önünde toplanan halkımıza, kardeşlerimize, onlarla, orada bir hemhal olmak suretiyle bazı sözler verdik” diye konuştu. 

Erdoğan, yüzde 50'nin oyunu alsalar da yüzde 100'ün iktidarı olacaklarını, 75 milyonun tamamını kucaklayacaklarını ifade ettiklerini, her 2 kişiden 1'inin oyunu alan bir parti olarak, kendilerine oy vermeyen yüzde 50'nin de haklarının savunucusu olacaklarını, ayrımcılık yapmayacaklarını, onlar üzerinde asla tahakküm kurulmasına izin vermeyeceklerini altını çizerek belirttiklerini anlattı. Hükümet olarak, sadece kendilerine oy veren yüzde 50'nin değil, yüzde 100'ün emanetini omuzlarında taşıdıklarını dile getiren Erdoğan, bu çizgiden hiçbir zaman sapmadıklarını, bu şuurdan, bu hissiyattan, omuzlarındaki emanetin ağırlığından ve kutsiyetinden asla taviz vermediklerini, bundan sonra da vermeyeceklerini belirtti.

“Normalleşme sürecidir”
Çoğunluğun azınlığa tahakkümü nasıl zulümse, azınlığın çoğunluğa tahakkümünün de aynı şekilde zulüm, hatta daha ağır bir zulüm olduğunu kaydeden Erdoğan, meseleye tahakküm penceresinden bakmadıklarını ifade etti. Erdoğan, 75 milyon bir, beraber, kardeş; herkesin, ülkenin birinci sınıf vatandaşı, kanun önünde eşit, adalet ve hakkaniyete layık olduğunu kaydetti. Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: 

“Herkesin hayat tarzı, temel hak ve hürriyetleri, bizim kati teminatımız altındadır. Biz, 9,5 yıllık iktidarımız süresinde bu ilkelerden asla taviz vermedik, bu ilkelere muhalif hiçbir girişimin içinde bulunmadık. Herkesin hayat tarzına, herkesin temel hak ve hürriyetlerine saygı duyduk; temel hak ve hürriyetleri belli kesimler için değil, Türkiye için genişletmenin mücadelesi içinde olduk. Ancak, tekrar ediyorum; nasıl ki, çoğunluğun azınlığa tahakkümü kabul edilemezse, azınlığın da çoğunluğa tahakkümü kabul edilemez. Ne yazık ki on yıllar boyunca Türkiye bunu yaşamıştır."
 
"On yıllar boyunca, Türkiye, azınlığın, belli kesimlerin, belli zümrelerin, seçkinci çevrelerin, çoğunluğa hükmettiği, çoğunluk adına demokrasi dışı kararlar aldığı ve bunları baskıyla uyguladığı dönemlere şahit olmuştur. İnsanlara belirli bir hayat tarzı dayatılmıştır. İnsanların, temel hak ve hürriyetleri, en temel hakları kısıtlanmıştır, yasaklanmıştır. Her alanda tercih özgürlükleri ortadan kaldırılmıştır. Milletin talepleri, milletin feryadı dikkate alınmamış, millete tepeden bakanlar, tepeden inmeci bir anlayışla millete dayatma içinde olmuştur. Onlarca yıldır millete yaşam tarzı dayatanlar, şimdi farklı yaşam tarzlarının görünür olmasından rahatsızlık duyuyorlar, kendi yaşam tarzları tehdit altındaymış gibi göstererek farklı bir hazımsızlığın içine giriyorlar. Yıllarca ötekileştirilen, horlanan, dışlanan insanların eşit yurttaş haline gelmesini kimse farklı yerlere çekmemelidir. Türkiye'de yaşanan sadece ve sadece bir normalleşme sürecidir.”

“Kime yutturmaya kalkıyorsunuz?”
Erdoğan, İzmir il kongresinde de ifade ettiğini, 1930'da Gazi Mustafa Kemal'in teşvikiyle, desteğiyle, yakın bir arkadaşı Fethi Okyar tarafından, Serbest Cumhuriyet fırkası kurulduğunu anımsattı. Gazi Mustafa Kemal'in, demokrasiye, çok partili döneme geçiş amacıyla böyle bir adımı attığını ifade eden Erdoğan, milletin, Türkiye'de bir muhalefete, bir muhalif sese, iktidar karşısında duracak bir siyasi partiye hasret olduğu için daha kurulduğu andan itibaren, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın millet nezdinde çok büyük bir itibar gördüğünü anlattı. 

Erdoğan, partinin kuruluşundan 22 gün sonra, İzmir'e yapılan ziyarette, Fethi Bey'i on binlerce kişinin karşılandığını, sevgi gösterilerinden izdiham yaşandığını, denize düşenlerin, ezilenlerin olduğunu, Fethi Bey'in ceketinin bu sevgi gösterilerinde yırtıldığını, Gazi Mustafa Kemal'in talimat vermesine, İzmir'de yapılacak mitingin güvenliğinin sağlanması yönündeki tüm talimatlarına rağmen polisin göstericilere ateş açtığını, 12 yaşında bir çocuğun hayatını kaybettiğini söyledi. Bu partinin, iktidarın yoğun baskıları, tahrikleri, ürettiği sanal korkular sonucunda, kuruluşundan sadece 3 ay sonra bu kendini fesh etmek zorunda kaldığını belirten Erdoğan, Türkiye'nin, bu olaydan 16 yıl sonra, 1946'da ancak çok partili sisteme geçebildiğini söyledi. 

Erdoğan, şunları kaydetti: 

“Şimdi zaman zaman CHP'liler çıkıyor, 'Türkiye'ye demokrasiyi biz getirdik' diyor. Hayır efendim; CHP, bu ülkeye demokrasi getirmemiştir; CHP, bu ülkede, Gazi Mustafa Kemal'e rağmen demokrasinin önündeki engel olmuş, mümkün olduğunca da demokrasiye geçişi ertelemiştir. Türk parasının üzerindeki Mustafa Kemal resimlerini çıkartıp, İnönü'nün resimlerini bastıran zihniyet, demokrasiyi getirmemiş, aksine gelmesini geciktirmiştir. Devlet dairelerinde Gazi Mustafa Kemal'in bütün posterlerini indirerek, kendi posterini astıran bu zihniyettir. Kimi aldatıyorsunuz, kime siz bunları yutturmaya kalkıyorsunuz?" 

"27 Mayıs müdahalesi, bütün hukuksuzluğuna, bütün zulmüne rağmen, Türkiye'de sadece demokrasinin gelişimini geciktirmiştir. Arkasında yine CHP var. 12 Eylül, bütün hukuksuzluğuna, işkencelere, baskılara, zulümlere rağmen, Türkiye'de değişimi sadece ve sadece ertelemiştir. 28 Şubat, aynı şekilde Türkiye'yi rayından çıkarmış, ama o Türkiye yeniden rayına girmiş ve değişmeye, gelişmeye devam etmiştir. Bu milletin, akıp gittiği bir mecra var. Unutmayın, dere yatağında akar. İstediğiniz kadar zorla derenin yatağını değiştirmeye kalkın; er ya da geç dere yatağını bulur, önünde hangi engeller varsa, yıkıp geçer." 

"Yüz yıllardır, asırlardır bu millet, son derece kararlı, azimli, ilkeli bir şekilde, en önemlisi de bir medeniyet tasavvuruyla geleceğe doğru engel tanımadan akıyor. Bizim milletimizin önüne dağlar da dikilse, setler de çekilse Allah'ın izniyle bugüne kadar bütün engelleri aşmıştır. İstiklalimizin manifestosu olan İstiklal Marşımızda, merhum Mehmet Akif bunu çok net olarak ifade etmiştir. 'Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım; kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım, yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.' Evet bu millet, tarih boyunca önüne çekilen setlerin tamamını yıkmıştır. Biz bu şuurla yetiştik, bu millet bu şuurla yetişiyor. Onun için boşuna engel koymaya çalışmayın, bunların hepsini bu millet yıkmaya, aşmaya muktedirdir. Bu millet, kendisini mecrasından çıkarmaya yönelik, kendisini engellemeye, yavaşlatmaya yönelik her girişime, gerektiğinde, gereken cevabı en sert şekilde vermiştir.” 

"Milletin dilini anlamıyorlar"
12 Haziran seçimlerinin, milletin değişim iradesinin, değişim arzu ve taleplerinin sandığa çok güçlü bir şekilde yansıması olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'nin 2023 hedeflerine, Türkiye'nin gelecek tasavvuruna millet tarafından vurulmuş onay mührü olduğunu ifade etti. 12 Haziran'ın, Türkiye'nin değişim ve büyüme sürecinde, çok önemli bir virajın geride bırakılması olduğunu kaydeden Erdoğan, kendilerinin 3 Kasım'dan 12 Haziran seçimlerine kadar, bir yandan hizmet üretirken bir yandan da önyargılarla mücadele ettiklerini anlattı. 

“Bizimle ilgili olarak topluma pompalanan kaygıları, korkuları, niyet okumaları ortadan kaldırmanın mücadelesini verdik” diyen Erdoğan, aynı zamanda, 3 Kasım ile 12 Haziran arasındaki süreçte, demokrasinin arızalarını gidermenin, demokrasinin eksiklerini telafi etmenin mücadelesini verdiklerini, bunu Parlamento içindeki grubu bulanan 3 partiye rağmen yaptıklarını kaydetti. Erdoğan, “İşte buradaki bu kadro, Türkiye'de demokrasiye güç katmış bir kadrodur. Onlar Parlamento'da bize karşı yoğun mücadele verirken, meydanlarda indiğimizde bizim kampanyamızsa karşı onlar da kampanya yürüttü. Ama ne oldu? Benim aziz milletim, yüzde 58 ile iktidar partisi AK Parti'nin kampanyasına evet dedi. Ama bunlar hala milletin dilini anlamıyor, anlamak istemiyor, anlayamazlar. Zaten anlasalardı benim milletim çok daha farklı bakardı bunlara” dedi. 

“Bu kadro mafyaya, çetelere, karanlık suç örgütlerine karşı amansız mücadele yürütmüş bir kadrodur. Bu kadro, cuntalara karşı göğsünü siper etmiş bir kadrodur” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: 

“12 Haziran seçimlerinde ve sonrasında ortaya çıkan eser, hiç kuşkusuz en başta işte bu salondaki kadronun eseridir. 12 Haziran'da, AK Parti değil, millet kazanmıştır, 75 milyon kazanmıştır. 12 Haziran'da, Türkiye kazanmıştır. 12 Haziran'da en önemlisi de değişim kazanmıştır. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, sizlerin gayretleriyle, Türkiye'de artık cuntalar dönemi, çeteler dönemi, darbeler dönemi tarihe karışmıştır. Ben inanıyorum ki artık ne bu millet ne de bu gençlik, bundan sonra demokrasinin rayından çıkmasına, çıkartılmasına asla müsaade etmeyecek, göz yummayacaktır. Her türlü tehdit karşısında biz buradayız, AK Parti buradadır. Ama demokrasiye, milli iradeye, hukuka, bizimle birlikte, bizden çok daha fazla milletin, gençlerin, yeni neslin sahip çıkacağına biz yürekten inanıyoruz." 

"12 Haziran, bakın altını çizerek ifade ediyorum, bizi değil, Türkiye'yi değiştiren bir seçim olmuştur. Biz Allah korusun, tekebbürden, kibirden, gururdan çok büyük bir hassasiyetle sakınan bir kadroyuz. Seçimin hemen ertesinde, il başkanları toplantımızda ifade ettim; İspanya'da, Gırnata şehrinde, El Hamra Sarayı'nın duvarlarında, Endülüs Sultanlarını hizaya getiren, korkutan, en önemlisi de uyaran o muhteşem ilkeyi biz aklımızdan çıkarmıyoruz: 'Ve la galibe İllallah. Allah'tan başka zafer sahibi yoktur. Osmanlı Sultanı'nın her gün saraya girerken kapıdaki görevlendirdiği o garibe birer sarı altın vermesi gibi...'Gururlanma padişahım senden büyük Allah var.' Görevi sadece bu. İşte bu anlayış, kültür inanıyorum ki bu hareketi çok daha güçlü, çok daha farklı yerlere götürmektedir, götürecektir. Bizi 12 Haziran seçimleri sonrasında, son derece haksız şekilde tekebbürle itham edenler, değişimi anlayamayan, değişen Türkiye'ye ayak uyduramayanlardır.”

“Biz çizikleri kaldırdık”
Erdoğan, milli irade önünde, demokrasi önünde engellerin kalktığı, hukukun güç kazandığı bir Türkiye'de, özgürlükleri daha da ileri standartlara ulaştırmanın mücadelesi içinde olduklarını belirterek, kimler karşısında kibirleneceklerini, gururlanacaklarını ve tekebbüre kapılacaklarını da çok iyi bilen bir kadro olduklarını söyledi. Yıllardır devam edegelen, anlamsız baskı, yasak ve kısıtlamaları ortadan kaldıran bir kadro olduklarına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: 

“En önemlisi de biz 75 milyonun hayat tarzına olduğu kadar, seçme, tercih etme özgürlüğüne saygı duyan, bunu güçlendiren bir kadroyuz. Bakın en son kademeli eğitimi yasalaştırarak, bir yasaklama, kısıtlama, engelleme değil; tam tersine, veliler ve öğrenciler için daha geniş tercih hakkı getirdik. Türkiye'de bazı seçeneklerin, bazı şıkların, bazı tercihlerin üzeri çizilmişti; biz bu çizikleri kaldırdık. Biz kimseye, meslek liselerini ya da imam hatipleri dayatmıyoruz. Hiçbir öğrenciye, hiçbir veliye biz seçmeli Kur'an dersini, Siyer dersini dayatmıyoruz. Tam tersine biz, önü kapatılmış olan bu seçeneklerin önünü açıyoruz; milletimizin önüne, seçme özgürlüğünü, tercih özgürlüğünü koyuyoruz. Bu özgürlüğü alıp hem de 2 kere Anayasa Mahkemesi'ne taşımak, dayatmacı, yasakçı, baskıcı, statükocu zihniyetin bir kez daha açığa çıkmasıdır. Yeni CHP diyorlar, bunun neresi yeni? Olsa olsa, Doğan görünümlü Şahin olur bunlardan." 

"1930'da milletin umudu haline gelen Serbest Cumhuriyet Fırkası'na nasıl baktılarsa, bugün de özgürlüklere aynı gözlükle bakıyorlar. 1940'larda millete, milli iradeye, milletin manevi değerlerine, dini değerlerine nasıl hor baktılarsa, bugün de aynı şekilde hor bakıyorlar. AK Parti Türkiye'de demokrasiyi güçlendirdiği, Türkiye'yi büyüttüğü ve değiştirdiği oranda, inanıyorum ki er ya da geç, muhalefet de bir gün bu değişime ayak uyduracaktır. Demokrasi savunucusu olmak, bedel ödemeyi, mücadele etmeyi, zor zamanda doğru tutum takınmayı gerektirir. Zor zamanda statükocu, rahat zamanda demokrat olunmaz. Demokratlık, bir imaj çalışması, bir halkla ilişkiler faaliyeti değildir. Demokratlık, söylemlerin eyleme dönüşmesiyle, zor zamanda ete kemiğe bürünmesiyle oluşur. Bir çiçekle bahar gelmez arkadaşlar. Şu anda muhalefetin değişime karşı ayak dirediğini, statükoya sıkı sıkıya tutunduklarını görüyoruz. İnanıyorum ki tabanları, özelikle de kendi tabanları bu partileri değişmeye zorlayacak, açıkçası bizim de ihtiyaç duyduğumuz kaliteli, seviyeli muhalefet er ya da geç Türkiye'de oluşacaktır.”

"Ders saatlerinin ağırlığınıdeğiştirdik"
Yeni ders çizelgesini oluştururken, AB üyesi ülkeler başta olmak üzere, uluslararası karşılaştırmalar yaptıklarını, analizler gerçekleştirdiklerini ve Türkiye'ye en uygun, Milli Eğitim sistemine en uygun çizelgeyi hazırladıklarını anlatan Erdoğan, yeni ders çizelgesinde, birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar ders saatlerinin ağırlığını değiştirdiklerini söyledi. “Kimi derslerin haftalık saatini azaltıyor, kimilerini artırıyor, farklı sınıflara göre farklı ders saati yoğunlukları getiriyoruz” diyen Erdoğan, şöyle konuştu: 

“Burada sadece bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Mevcut durumda Türkçe dersi, ilk 3 yılda haftada 11 saat, 4 ve 5. sınıflarda haftada 6 saat ve 6, 7 ve 8. sınıflarda haftada 5 saat olarak okutuluyor. Şimdi 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılından itibaren Türkçe Dersi ilk 2 yıl haftada 10 saat, 3 ve 4. sınıflarda haftada 8 saat, 5 ve 6. sınıflarda 6 saat, 7 ve 8. sınıflarda ise haftada 5 saat olarak uygulanacak. Yani kimi sınıflarda yoğunluğu artırıyoruz, kimi sınıflarda 1-2 saat düşürüyoruz. Zorunlu tüm derslerde analizler ışığında buna benzer düzenlemeler yapıyoruz. Yeni ders çizelgesinde, 'İnsan hakları, yurttaşlık ve demokrasi' dersi, İlkokul 4. sınıfta zorunlu ders olarak verilecek. Yeni çizelgeyle, seçmeli dersleri de artırıyoruz. 5. sınıftan itibaren 8. sınıfa kadar öğrenciler, ilgi ve tercihlerine göre, her öğretim yılı en az 4 dersi tercih edebilecekler. Kanun değişikliğiyle Kur'an-ı Kerim ve Siyer derslerinin seçmeli ders olmasını sağlamıştık." 

"Şimdi yeni ders çizelgesiyle, 'temel dini bilgiler' seçmeli dersini öğrencilerimizin tercihine sunuyoruz. Bu derste farklı dinlerin mensubu, örneğin Hristiyan ve Musevi öğrencilerimiz diledikleri takdirde, kendi dinlerini öğrenebilecekler. Farklı inanç gruplarına mensup örneğin; Alevi vatandaşlarımız için şu anda 'Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi' dersinde ilgili konular yer alıyor. Yabancı dil öğrenmeye ilgisi olan öğrencilerimiz için zorunlu yabancı dil dersinin yanında, seçmeli yabancı dil dersini de getiriyoruz. Bakanlar Kurulu kararıyla öğretimi yapılması hükme bağlanmış diller, seçmeli olarak öğretilecek.”

Farklı dil ve lehçeler
Fen Bilimleri ve Matematik, Sanat ve Spor, Sosyal Bilimler grubu altında öğrencilerin, ilgi alanlarına göre değişik dersleri seçmeli olarak alabileceklerini ifade eden Erdoğan, dil konusunda, yeni ders çizelgesiyle önemli bir seçeneği daha öğrenciler ve velilerin önüne koyduklarını belirtti. “Dil ve Anlatım Ders Grubu” altında öğrencilerin, temel okuma yazma, yazarlık, iletişim, sunum becerilerini geliştirecek dersler alabileceklerini anlatan Erdoğan, “Bunun yanında, öğrencilerimiz, Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi Hakkında Kanun kapsamında, 'Yaşayan diller ve lehçeler' adı altında, yerel dil ve lehçeleri öğrenme imkanına kavuşuyorlar. Örneğin, yeterli sayıda öğrenci bir araya geldiğinde, Kürtçe bir seçmeli ders olarak alınabilecek, öğretilecek ve öğrenilecek. Bu, tarihi bir adımdır. İhtiyaç ve talep durumuna göre farklı anadillere sahip vatandaşlarımız bu kapsamda dillerini geliştirebilecekler” açıklamasında bulundu. 

Yeni düzenlemenin, öğrenciler, veliler, öğretmenler başta olmak üzere eğitim camiası, ülke ve milletimiz için hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, şunları söyledi:
“Ben Kürt kökenli vatandaşlarımdan özellikle rica ediyorum. AK Parti'nin bu tarihi adımlarına karşı kim ne diyecek, nasıl tepki verecek, ibretle izlesinler. Bugüne kadar attığımız her türlü adımı boşa çıkarmaya çalışan, küçümseyen, yok sayan, kandırmaca gibi gösteren terör örgütü ve yandaşları şimdiden tepki göstermeye, bu adımı da boşa çıkarmaya çalışıyorlar. Biz Kürt kökenli kardeşlerimizin haklarını geliştirmenin gayreti içindeyken, istismar siyaseti yapanlar, bırakın destek olmayı, Hükümeti taşa tutuyorlar. Kimin hakları geliştirmeye çalıştığı, kiminse bunları istismar edip ön kesmeye çalıştığı bir kez daha görülüyor.” 

"Red, inkar politikaları kalmadı"
İktidara geldikleri ayda olağanüstü hali kaldırdıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: 

“Peki şu anda soruyorum: Ekranları başında bizi izleyenler ya da Parlamento'da malum bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı... Bunlar bu gerçeği kabulleniyorlar mı? Kürt kökenli vatandaşlarım acaba bunun farkında mı? Bir çoğu inanın değil. Bitti mi? Bitmedi. TRT Şeş'i uygulamaya koyduk. Yarım saate bu ülkede cesaret edemeyenler, 24 saat bizim her gün yayınımızı gördüler. Bunu bu iktidar yaptı. Yaptık da ne oldu, neyi kaybettik? Gayet iyi gidiyor. Bitmedi. Seçim kampanyalarını ana diliyle yapabiliyorlar mı? Yapabiliyorlar. Ne oldu? Bilboardlara, köprülerin üstlerine bez pankartları ana dilleriyle asıyorlar mı? Asıyorlar. Ne oldu? 'Red, inkar politikaları' diye bir şey kalmadı? Yok. Cezaevinde evladıyla ana dilinde konuşamayan anneler, kardeşler şimdi ana dilinde konuşuyor." 

"Bütün bunlar AK Parti iktidarının attığı adımlar. Sosyoekonomik olarak son rakamları çıkardım. Güneydoğu ve doğuya yaptığımız yatırımların toplamı, eski rakamla 32 katrilyon. Biz bunları yaparken, hala bu çalışmalar devam ederken, şu anda oradaki çalışmalar esnasında müteahhitlerimizin iş makinelerini yakan kim? Bölücü terör örgütü. Benim Kürt kardeşlerim adına ortada olduğunu söyleyenler, Yüksekova'da, Şırnak'ta, Iğdır'da havaalanı yapacaksın, hayır. Bunu engellemek isteyenler kimler? 'Biz Kürtler adına varız' diyen bölücü terör örgütü. Ama biz bütün bunlara rağmen biz dedik ki 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarının partisiyiz, iktidarıyız, batıda ne varsa Güneydoğu'da da Doğu'da da Karadeniz'de de o olacak. Ne dedik? 75 milyonun iktidarıyız. Batıda yaşayan vatandaşlarım neye sahipse, Güneydoğu'da, Doğu'da, Karadeniz'de yaşayan kardeşlerim de buna sahip olacak. İşte bunu yaptık, yapıyoruz. Bu oyunları milletle beraber iktidar olarak bozacağız. Onun için halkımızın bu düzenlemeleri takdirle ve memnuniyetle karşılayacağına yürekten inanıyorum.”

Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşme
Erdoğan, geçen hafta, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve heyetini AK Parti Genel Merkezi'nde ağırladıklarını belirterek, yaklaşık 1 saatlik görüşmede, terör ve Kürt meselesini konuştuklarını kaydetti. CHP'nin, siyasi partilerden randevu alarak ortaya koyduğu bu yeni tavır ve girişimin, toplumda yeni bir havanın oluşmasına vesile olduğunu ifade eden Erdoğan, “CHP bu girişimde, bu uzlaşı atmosferinin oluşturulmasında geç kalmıştır ama geç de olsa, CHP'nin bu meseleyi gündemine almış olmasından, uzlaşma arayışlarından biz sadece memnuniyet duyarız ve duyuyoruz” dedi.

Başbakan Erdoğan, 2009 yılında, milli birlik ve kardeşlik projesini açıkladıktan sonra, toplumun hemen her kesimiyle çok samimi bir uzlaşı arayışına girdiklerini kaydederek, şunları kaydetti: 

“Sanatçılarımızdan sporcularımıza, yazarlarımızdan sivil toplum örgütlerine kadar, geniş bir yelpazede projeyi anlattık, samimiyetimizi ortaya koyduk ve her kesimden katkı istedik. Aynı uzlaşı arayışlarını, siyasi partiler nezdinde de yaptık. Başta, Meclis'te grubu olan partiler olmak üzere, gerek şahsım, gerek Başbakan Yardımcım Atalay olmak üzere randevu taleplerinde bulundular. TBMM'de özel oturumda meseleyi ele aldık. Ancak, toplumun hemen tüm kesimlerinden gelen destek ve katkıya rağmen, CHP ve MHP bizlere kapılarını en baştan kapattı; hatta alaycı üsluplarla 'ancak kahve içmeye gelirler' dediler, kameralardan bahsettiler. BDP ise çözümün bir parçası değil, sorunun bir parçası olarak kalmayı tercih ediyordu. Siyasi noktada bu yalnız bırakılmışlığa biz aldırış etmedik. Azimle, kararlılıkla, samimi şekilde çabalarımızı sürdürdük; oluşan umut atmosferinin sönmemesi, hayal kırıklığı yaşanmaması için, tüm tahriklere rağmen kararlı bir duruş sergiledik." 

"Nitekim, gerek 12 Eylül halk oylamasında, gerek 12 Haziran seçimlerinde, Türkiye'nin tamamından, politikalarımız, çözüm önerilerimiz noktasında milletimizden teyit aldık ve bu teyitle yolumuza devam ettik. Bugün başta CHP, MHP, BDP olmak üzere, siyasi partilerin sürece dahil olması konusunda hiçbir önyargımız, ön kabulümüz, ön şartımız yok. Böyle milli bir meselede, biz, kimden gelirse gelsin katkı almaya hazırız, kapılarımızı açık tutarız. Takdir edersiniz ki, sıkılı yumruklarla tokalaşma olmaz. MHP ve BDP, siyasetlerinin kaynağı olarak gördükleri, istismar ederek siyaset üretebildikleri bu bataklığın kurutulması için henüz ortaya bir irade koyabilmiş değiller. Özellikle MHP, inkarcı bakış açısıyla hareket ettiği için ortaya bir politika koymuyor, sadece hamasetle ve reddiyecilikle meseleye yaklaşıyor; bu konuda Türkiye'nin gerçeklerinden ve sağduyudan uzak bir görünüm sergiliyor.”

Bahçeli'nin Öcalan ile ilgili iddiası
Başbakan Erdoğan, başta MHP Genel Başkanı olmak üzere, MHP'li yöneticilerin, ortaya bir fikir, bir görüş, bir öneri koymak yerine, sadece ve sadece hakaret etmeyi tercih etmelerini milletin takdirine havale ettiğini söyledi. Erdoğan, şunları söyledi: 

“Şimdi çıkmış, 'acaba terörist başı İmralı'da yaşıyor mu?' Peki, yaşadığını bizzat sen görürsen ne yapacaksın? Şimdi ben bunu merak ediyorum. O zaman beyefendiyi herhalde İmralı'ya götürmek lazım. Fakat o da bu defa BDP'lilere kötü örnek olacak. Böyle bir yanlış olur mu? Kılavuz meselesi çok önemlidir. Eğer kılavuzunuzu çok yanlış seçerseniz, size bunlar söylenir. Atılan şu adımlarla ilgili ağza olmaz hakaretler alan bir siyasi parti genel başkanı, olmaz böyle bir şey. Dikkat edin; fikri, görüşü, söyleyecek sözü, önerisi olan bir insan bu dili, bu üslubu kullanmaz. Hakaret, iftira, söyleyecek sözü olmayanların başvurduğu bir üsluptur. Biz, Sayın Bahçeli'ye de arkadaşlarına da onların seviyesiz üslubuyla değil; Türkçe'nin zarafetiyle, nezaketiyle, inceliğiyle cevap vermeye devam edeceğiz. Tüm bu ağır hakaretler karşısında biz, MHP'nin çelişkilerini, tutarsızlıklarını, özellikle de politikasızlığını kamuoyuna anlatmaya devam edeceğiz.”

“Bizim kimseye eyvallahımız olmaz”
Başbakan Erdoğan, CHP, MHP ve BDP'nin bu sürece destek ve katkı vermeleri durumunda bunu, AK Parti ve Hükümet için değil, ülke, millet ve Türkiye için vermiş olacaklarını söyledi. Bu sürecin dışında ve karşısında kalanların bugüne kadar olduğu gibi çözümün değil, sorunun parçası olacaklarına işaret eden Erdoğan, “Bizim hiç kimseye eyvallahımız olmaz. 2009'dan beri biz bu meseleyi yalnız ama kararlı şekilde sürdürüyoruz, bundan sonra da aynı kararlılıkla yolumuza devam ederiz” dedi.
Erdoğan,Kılıçdaroğlu'na, “MHP, BDP sizi kabul etmiyor mu? Etmiyor. O zaman gelin, siz bu işte kararlıysanız, samimiyseniz, bakın yanınızda arkadaşlarınız, benim de arkadaşlarım. Verelim talimatı arkadaşlarımız bu çalışmayı sürdürsünler ve ortak akıl meydana gelsin ve biz de bunun gereği neyse bunu yapalım” dediğini belirtti.
Sürece bu kadar olumlu baktıklarını ifade eden Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: 

“Efendim işte, toplumsal mutabakat... Toplumsal mutabakat dediğiniz, yüzde 100 mutabık olduğunuz anlamına gelmez. Anamuhalefet'le iktidar partisi bu işte mutabık kaldığı zaman, toplumsal mutabakat Allah'ın izniyle sağlanmıştır, çünkü diğerlerini kendilerini dışlıyor. 'Onlar kendilerini dışlıyor' diye, biz atılması gereken adımları niye geri bırakıyoruz? Atalım bu adımları, sizinle beraber atalım, beraber çalışalım. Şu anda MHP'li ikna etmeye çalışıyorlarmış, öyle dediler. Ederlerse biz de memnun oluruz ama edemezseniz buyurun gelin ikimiz birlikte yapalım. Ama bundan geri durmayın. Bakın ben arkadaşlarıma bu konuda talimatı verdim. Arkadaşlarımız hazır. Sayın Kılıçdaroğlu da arkadaşlarına talimatı veriyorsa versin ve bu iki heyet çalışmaya başlasınlar. Çünkü biz bu aşamada hiç kimsenin önüne şartlar koymayacağımız gibi, bize dayatılmak istenen şartlara da asla boyun eğmeyiz, kapılarımız açık, konuşuruz, görüşünüz, müzakere ve istişare ederiz ama hiç bir dayatmaya boyun eğmeyiz.” 

“Bu mesele; milli bir meseledir, can yakan, hayati bir meseledir, çelik gibi sinirleri; bunun yanında, ilkeli, tutarlı, dirayetli bir duruşu zorunlu kılan bir meseledir, çark etmeyi kaldıramaz” diyen Erdoğan, sözkonusu olanın, milletin umudu ve anaların yüreği olduğunu bildirdi. Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'ndan en azından bu meselede ilkeli, tutarlı, sağlam bir duruş beklediklerini kaydetti. Milletin, bu meselede hayal kırıklığına ve umut atmosferini dağıtacak girişimlere tahammülü olmadığını belirten Erdoğan, AK Parti ve ülkeyi yönetme sorumluluğundaki Hükümet olarak, üzerlerine düşen çalışmaları yaptıklarını ve yapacaklarını bildirdi. Erdoğan, “Partilerin süreç içindeki rollerini önemseriz ama süreci partilerin tutumlarına endeksleyemeyiz. Doğru bildiğimiz yolda, yalnız da kalsak aynı kararlılıkla yürümeye devam ederiz. Ne MHP'nin tahriklerini ciddiye alırız, ne de terör örgütünün eylemlerinin yönümüzü değiştirmesine müsaade ederiz. Terörün, siyaseti dizayn etmesine nasıl izin vermezsek, partilerin gerilim siyasetlerine de prim vermeyiz” dedi.

Ziyaretler ve açılışlar
Başbakan Erdoğan, geçen iki haftada yaptığı ziyaretler, temaslar ve yaptığı açılışlar hakkında bilgi verdi. İstanbul'un fethinin 559. yıldönümünde, Fatih Sultan Mehmet'in mirası olan Fatih Camisi'ni restorasyonunun ardından yeniden hizmete açtıklarını belirten Erdoğan, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun inşa ettiği Proton Hızlandırıcı Tesisi'nin açılışını yaptıklarını söyledi. Erdoğan, İstanbul'da gerçekleşen Medeniyetler İttifakı Taahhüt Konferansı'na katıldığını, 2. Somali Konferansı'na ev sahipliği yaptıklarını, Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Kurulu'na katıldığını, 7 Haziran'da Çanakkale'de çok önemli bir eseri ülkeye kazandırdıklarını belirtti. Tarihi yarımadayı yeniden ele aldıklarını, yeni düzenlemeleri gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, Kilitbahir Kalesi ve Namazgah Tabyası çevre düzenlemesinin ise devam ettiğini bildirdi. 

Başbakan Erdoğan, bu çalışmalar sayesinde, Çanakkale'deki şehitliklere 2002'de sadece 200 bin ziyaretçi gelirken, bu sayının bugün yıllık 2 milyon kişiye ulaştığını kaydederek, İstanbul'daki “panorama 1453” gibi Çanakkale'de de “panorama 1915” projesini gerçekleştireceklerini anlattı. Erdoğan, milletvekillerine, “sizler de çocukları oraya götürmeyi ihmal etmeyin, muhakkak çocuklarınızı alan oraları gezdirin, birer Fatiha okutun. Bunlar çok önemli. Ecdadını, tarihini görsün” uyarısında bulundu. İl kongrelerinin de hız kesmeden çok büyük bir heyecan, coşku, aynı zamanda demokrasi atmosferinde devam ettiğini dile getiren Erdoğan, hafta sonu Sakarya ve Mersin kongrelerine katılacağını; pazar günü, Meksika'ya ardından da Brezilya'nın Rio şehrine gideceklerini kaydetti. Başbakan Erdoğan'ın konuşmasını sık sık alkışlayan partililerden bir grup, “Yakışır sana yakışır sana, başkan olmak yakışır sana” sloganı attı.

Boks eldiveni giydi
Erdoğan, konuşmasının ardından uluslararası müsabakalarda Türkiye'yi temsil eden çeşitli branşlarda yarışan sporcularla birlikte fotoğraf çektirdi. Erdoğan, milli boksörlerin hediye ettiği boks eldivenini giyerek objektiflere poz verdi. Başbakan Erdoğan'ın konuşması sırasında bir kadın sıcak ve aşırı kalabalık nedeniyle bayıldı. Bir kadın da elindeki kağıdı göstererek, Başbakan Erdoğan'dan yardım istedi. Erdoğan, grup toplantısının ardından yardım talep eden kadınla görüştü.

Radikal, 12.06.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.