Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Erdoğan'dan 'yeni anayasa' açıklaması

Erdoğan'dan 'yeni anayasa' açıklaması
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Yeni bir anayasa için oluşan fırsatın hiçbir şekilde dayatma ile zorlama ile heba edilmesini istemeyiz. 12 Haziran seçimlerinin hemen akşamı biz yeni anayasa ile ilgili çalışmaları zaten başlatmıştık. Aradan yaklaşık 1 yıl geçti, gerçekten yeni anayasa için şu anda dahi çok ciddi bir birikim oluştu'' dedi.
 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de ilk kez oyunu artırarak üçüncü kez iktidara gelmiş bir parti olduklarını belirterek, ''Elde ettiğimiz başarı bizi Allah korusun kibre, şımarıklığa, gurura, tepeden bakmaya, rehavete sevk edecek bir başarı değildir. Tam tersine biz çalışarak, inanarak, milletimize güvenerek bu yolda sizlerle, bu yolda milletimizle yürüyerek bu günlere geldik'' dedi.

Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 67. Genel Kurulu'nda, TOBB'a Türk ekonomisine verdiği eşsiz katkılardan dolayı teşekkür etti.

TOBB'un, yeni anayasa ile ilgili çalışmalarını da takdirle, dikkatle izlediğini söyleyen Erdoğan, samimi katkılardan ve çabalardan dolayı kutladı.

Başbakanlığı süresince, TOBB'un genel kurullarına katılmaya büyük özen gösterdiğini, reel sektörün kalbinin bu salonda attığını bildiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye ekonomisinin, neredeyse bir bütün olarak coşkusuyla, başarılarıyla, sevinçleriyle aynı zamanda eksiklikleriyle ve sorunlarıyla bu genel kurula yansıdığını, ekonomide ve diğer alanlardaki yalın, somut ve gerçek fotoğrafının bu genel kurullarda çekildiğini anlattı.

İktidarda oldukları 9,5 yıl boyunca TOBB ile samimi, başarılı ve herkese örnek teşkil edecek bir koordinasyon ve işbirliği içinde çalıştıklarını, bundan sonra da bu şekilde çalışmaya devam edeceklerine inandığını dile getiren Erdoğan, hükümet olarak Türkiye'nin ekonomik sorunlarına daima gerçekçi yaklaştıklarını, ekonominin gerçeklerinden kopuk bir pembe tablo çizmenin, herkes için yanıltıcı ve aldatıcı olacağını bildiklerini söyledi.

Erdoğan, ''Sorunları duymayan, görmeyen, sorun yokmuş gibi davranan, sorunları gerçek sahipleriyle istişare etmeyen bir hükümetin hizmet, politika üretemeyeceğine, Türkiye'yi büyütemeyeceğine inandık ve inanıyoruz'' dedi.

Türkiye'de ilk kez oyunu artırarak üçüncü kez iktidara gelmiş bir parti olduklarını hatırlatan Erdoğan, ''Elde ettiğimiz başarı bizi Allah korusun kibre, şımarıklığa, gurura, tepeden bakmaya, rehavete sevk edecek bir başarı değildir. Tam tersine biz çalışarak, inanarak, milletimize güvenerek bu yolda sizlerle, bu yolda milletimizle yürüyerek bugünlere geldik'' diye konuştu.

Üçüncü iktidar dönemlerinde de hizmetle, eserle dolu dolu bir sürecin yaşandığını ifade eden Erdoğan, üçüncü hizmet dönemlerinde de hiçbir alanda geri adım atmadan, hiçbir alanda rehavete kapılmadan ileriye doğru yürümeye, hatta koşmaya devam edeceklerini kaydetti.

-''Sürekli pedal çevirdik''-

Başbakan Erdoğan, 9,5 yıl boyunca sorunları birlikte tespit ettiklerini, birlikte çözümler ürettiklerini belirterek, şöyle konuştu:

''Ben bu yolda, TOBB'un değerli mensuplarıyla yürüyor olmaktan gerçekten büyük memnuniyet duyuyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde de 2023 hedeflerini yakalamak üzere, hep birlikte olmaya, birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Başlattığımız reformları birlikte tamamlayacağız, yeni reformların hazırlıklarını yapacak, bu reformları birlikte hayata geçireceğiz. Ortaya sorunlar çıkarsa geçmişte olduğu gibi yine birlikte bu sorunların üzerine gidecek ve beraber çözeceğiz.

Belki bu salondaki herkes, belki çocuklarımız, torunlarımız bisiklete binmiştir ve bunun bir araç olduğunu hepimiz biliriz. Pedalı çevirdiğimiz, direksiyonu kontrol ettiğimiz sürece, frenlerimiz sağlam olduğu sürece, iki teker üzerinde kalır ve ilerleriz. Ama pedalı çevirmeyi bıraktığımız anda bisiklet durmaya başlar ve ardından dengesini kaybeder ve devrilirsiniz. Son 9,5 yıl, sürekli pedal çevirmenin bizim için ne kadar hayati olduğunu gösterdi. Avrupa krizde, pedal çevirmiyor, yatırımları durdu. Dünya aynı şekilde, ama onların durduğu yerde biz yatırımlarımıza devam ettik. Gerek altyapıda gerek üst yapıda. Girişimcilerimize de 'sakın durmayın, yatırımlarınıza devam edin' dedik. Devam edenler başarıyı artırmaya devam ettiler, ama duranlar şu anda sıkıntıdalar.

Geçmişte dönem dönem bunları yaşadık. Kimi zaman ülkede pedal çevrilmez oldu. Kimi zaman direksiyon kontrolü kaybedildi. Kimi zaman frenler tutmadı, bisiklet duvara tosladı. Ciddi manada enerji, nakit kaybı yaşadık. Ülkenin durduğu, durakladığı, mola verdiği dönemlerde yarıştan, rekabetten ciddi şekilde geride kaldık. Bizim bugün artık böyle bir lüksümüz yok. Biz hem geçmişin o kayıplarını telafi etmek hem de bununla yetinmeyip önümüzdekileri geçmek zorundayız. Hepimiz böyle bir güce, yeteneğe birikime, tecrübeye sahip olduğumuzu biliyoruz. Bugün hamd olsun Türkiye artık kendisine güveniyor, kendisine inanıyor. Türkiye bugün başardıklarıyla övünmek yerine çok daha fazlasını başaracağına yürekten inanıyor. Demokrasi pedalını 9,5 yıl boyunca olduğu gibi bugün ve bundan sonra da asla yavaşlatmadan çevirmek zorundayız. Türkiye'nin itici gücü demokrasidir. Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan, büyütecek olan, 2023 hedeflerine ulaştıracak olan hiç kuşkusuz tıkır tıkır işleyen, kusursuz işleyen, ileri standartlarda işleyen bir demokrasidir.''

-''İşleri tıkırında olanlar...''-

Başbakan Erdoğan, demokrasi kesintiye uğradığında, birilerinin bundan çıkar sağladığını, demokrasinin kesintiye uğramasından rant elde edenler olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

''Antidemokratik dönemlerde işini büyütenler, kazancını artıranlar, işleri ciddi manada tıkırında olanlar oldu. Ama bu bir avuç seçkin büyürken, bu bir avuç seçkinin işleri tıkırında giderken, Türkiye'de geriye kalanların tamamı yoksullaştı, işsiz kaldı, çarklar durdu, kepenkler kapandı. Gazetelerde çarşaf çarşaf hatırlayın belli markalar karalanırken, bazı imtiyazlılar pazarda rakipsiz kaldılar, tek kaldılar, tekel oldular. Bakın şurası çok ama çok enteresandır; 28 Şubat döneminde bazı sivil toplum kurulularının yöneticileri de yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa, antidemokratik girişimlere maalesef aleni destek vermiştir. Düşünebiliyor musunuz, dönemin en soldaki işçi örgütüyle, en büyük işveren örgütü hiçbir konuda anlaşamazken, uzlaşamazken o dönemin hükümetine, Meclisi'ne karşı işbirliği, ittifak yapmıştır. Örgütler böyle bir tavır takınırken gerek 28 Şubat'ın olduğu yıllarda gerek arkasından gelen tarihimizin en büyük krizlerinde faturayı ödeyen TOBB'un mensupları, üyeleri olmuştur, işçiler, esnaf, memurlar, işveren olmuştur.''

Erdoğan, 2000 ve 2001 krizlerinde Türkiye'nin varını, yoğunu her şeyini, hatta geleceğe dair ümitlerini kaybettiğini, o krizlerden doğan faturayı kendi iktidarları döneminde de ödediklerini, yapılan borçlanmaların daha 2010'da tamamlandığını anlattı.

O dönemdeki bankaların durumlarından örnek veren Erdoğan, ''Koskoca Ziraat Bankası'nın hali neydi? Halk Bankası'nın, Vakıfbank'ın hali neydi? Özel bankalara girmeyeceğim. Ancak şu anda bu bankalarımız hamd olsun Avrupa'daki bankalarla yarışıyorlar ve örnek gösteriliyorlar'' dedi.

İktidara geldiklerinde 2002'de devletin IMF'ye 23,5 milyar dolar borcu olduğunu, 9,5 yılda bu borcu ödeyerek artık 2 milyar doların altına indirdiklerini anlatan Erdoğan, ''Size müjdeyi veriyorum. 23,5 milyar dolar olan borç artık şu anda 1,9 milyar dolar. Bu çok önemli. 1,9 milyar dolar ve biz IMF ile 4 yılı aşkın süredir stand-by anlaşması yapmıyoruz'' diye konuştu.

***

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Birileri gitmiş kuzey Irak'ta, Kandil Dağı'nda bir taşeronluk ofisi açmış. Bu taşeronluk ofisinde ne yazık ki kanla alışveriş yapılıyor, canla alışveriş yapılıyor. Oradan sadece belli kişiler, belli gruplar da değil, altını çizerek söylüyorum Türkiye'ye karşı hasmane tutumu olan belli ülkeler, belli odaklar da gidiyor kan karşılığı, can karşılığı alışveriş yapıyorlar'' diye konuştu.

Erdoğan, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde (ETÜ) yapılan 67. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Merkez Bankası'nın döviz rezervini 27,5 milyar dolardan 93 milyar dolara çıkardıklarını belirtti.

''27 milyar dolar nerede 93 milyar dolar nerede? Buraya ulaştık. İnşallah önümüzdeki yılın nisan ayında IMF'nın borcunu tamamen sıfırlamış olacağız. Bu yıl sonu itibarıyla da hedefimiz Merkez Bankası'nın döviz rezervini 100 milyar dolara ulaştıracağız'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''En önemlisi de biz, inşallah ne bizden sonraki hükümetlere ne bizden sonraki nesillere, milletimize, ülkemize asla ve asla böyle bir fatura yüklemeyecek, böyle bir bedel bırakmayacağız. Sağlam bir ekonomik yapı için, güçlü, istikrarla büyüyen bir ekonomi için demokrasiyi güçlendirdik, güçlendirmeye devam edeceğiz. İki sır kelime; istikrar ve güven. İşte Türkiye bu dönemde bunu yakalamıştır. Artık istikrar var, artık güven var. Demokrasi güçlendi, ekonomi güç kazandı ve at başı ikisi beraber yürüyor. Demokrasi güçlendikçe sadece belli kesimler, belli zümreler, belli bölgeler değil, Türkiye'nin tamamı kazandı. Hukuk güçlendikçe ekonomi büyüdü. Mafyalar, çeteler devre dışı kaldıkça ekonomi büyüdü. Demokrasi güçlendikçe ekonomi büyüdü. En küçük bir geriye gidiş bütün bu kazanımların heba olmasına neden olur ki, biz geriye gidişe, durmaya ve duraklamaya asla müsaade etmeyeceğiz. Ben, iş verenlerimizin, iş dünyamızın, reel sektörün de artık demokrasiye çok sıkı şekilde sahip çıktığını görüyorum ve bundan da gelecek adına ayrıca umut duyuyorum. İnşallah yeni bir anayasa ile hem ulaştığımız seviyeleri daha güçlü şekilde muhafaza etmeye hem de gelecekteki hedeflerimize daha kararlı şekilde ilerlemeye devam edeceğiz.''

-''2023 hedeflerimiz sadece ve sadece yeni bir anayasayla mümkün olabilir''-

Yeni bir anayasa konusunda parti ve hükümet olarak hiçbir ön yargılarının olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Elbette ülkenin ve milletin sınırları, bizim sınırlarımızdır. Ama bu sınırlar dairesinde huzuru, barışı, refahı, dayanışmayı ve kardeşliği pekiştirmek isteyen her adımın yanında oluruz, arkasında oluruz'' dedi. Erdoğan, şöyle konuştu:

''Dayatmayla yapılan reformların, dayatmayla yapılan anayasaların Türkiye'ye fayda sağlamadığını, tam tersine zarar getirdiğini hep birlikte gördük ve yaşadık. Yeni bir anayasa için oluşan fırsatın hiçbir şekilde dayatmayla, zorlamayla heba edilmesini istemeyiz. 12 Haziran seçimlerinin hemen akşamı biz, yeni anayasayla ilgili çalışmaları zaten başlatmıştık. Aradan yaklaşık bir yıl geçti. Gerçekten yeni anayasa için şu anda dahi çok ciddi bir birikim oluştu. Bizim partimizde ilgili kurullarımız çalışmalarına devam ediyor. Meclis grubumuz, Meclis'teki komisyon, TBMM Başkanlığı aynı şekilde çalışmaya devam ediyor. Başta TOBB olmak üzere sivil toplum örgütleri bu noktada çok anlamlı ve kapsamlı çalışmalar yaptılar.''

''Biz parti olarak yeni anayasa çalışmalarında masadan kalkan taraf asla olmayacağız, asla'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Sürecin kilitlenmesine, bütün bu sarf edilen enerjinin heba edilmesine de göz yummayacağız. Uzlaşma, herkesin heybesindekini karşı tarafa dayatması değildir. Uzlaşma, tarafların birbirine doğru adım atması, atabilmesidir. Uzlaşma, ortak bir noktada buluşabilmektir. Farklılıkları değil, ortaklıkları öne çıkarabilmektir. Hiç kimsenin, hiç bir güruhun zihnindekini, heybesindekini bütün bir millete dayatmasına, böyle bir girişimine, böyle bir girişimin içine girmesine rıza göstermeyiz ama sürecin kilitlenmesine de müsaade etmeyiz. Biz en başından beri 'Sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa' diyoruz. Bu sıfatlar, bu kavramlar ne kişiden kişiye, ne partiden partiye değişen, ne de sınır çizilecek kavramlar değil. Ben sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapabileceğimize inanıyor, bunun umudunu taşıyorum. Şu ana kadar oluşan manzara, oluşan ortak heyecan esasen bunun bir ifadesidir. İnşallah anayasa için oluşan güzel manzarayı bozmadan, anayasa için oluşan heyecanın heba olmasına izin vermeden bu süreci mutlu bir sona ulaştıracağız. 2023 hedeflerimiz sadece ve sadece yeni bir anayasayla mümkün olabilir. Mevcut anayasayla özgürlükleri genişleten değil, daraltan bir anayasayla, 'ama'larla, 'ancak'larla dolu bir anayasayla 2023 hedefleri yakalanamaz. Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olamaz. Biz hep birlikte Türkiye'nin ayağına pranga olan, Türkiye'yi adeta paçasından tutup aşağı çeken tüm bu engelleri kaldıracak, ufku daha da genişletecek, görüş alanını daha da aydınlatacağız.''

-''Telaffuzu dahi mümkün olmayan kavramlar üzerindeki gölgeyi kaldırdık''-

Terörü, Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri olarak nitelendiren Erdoğan, terörün sadece belli bir bölgeyi, belli kesimleri değil Türkiye'nin tamamını ilgilendiren ve huzursuz eden bir sorun olduğunu söyledi.

Yaklaşık 30 senedir bu sorunun yaşandığını bildiren Başbakan Erdoğan, ''Gerek yanlış teşhis, gerek yanlış yöntemler nedeniyle iktidarı devraldığımızda yıllar içinde küçülen değil, büyüyen bir terör olgusuyla karşılaştık'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:

''Öncelikle teşhis noktasında dar kayıplara, sloganlara, ön yargılara kapılmadan gerektiğinde eleştirimizi, gerektiğinde ülke olarak öz eleştirimizi yaparak temellere inmeye çalıştık. Sorun nereden geliyor, nasıl başladı, nasıl ilerledi ve nasıl terör boyutuna ulaştı? Sorun bir mağduriyetin telafisi talebinden çıkarak nasıl istismar boyutuna ulaştı? Bunları samimi şekilde ön yargısız şekilde konuştuk ve konuşuyoruz. 2002'de konuşulmayan, konuşulamayan mevzuları gündeme taşıdık. Telaffuzu dahi mümkün olmayan kavramlar üzerindeki gölgeyi kaldırdık. Siyasetin ve diplomasinin dilinin ötesinde soğuk bir devlet diliyle değil, kardeşliğin diliyle meseleye yaklaştık. İnkar politikalarını çok kararlı şekilde reddederken eş zamanlı olarak bölgeye yönelik ihmali de telafi etmenin çabası içinde olduk. Doğu ve güneydoğu illerimizde Cumhuriyet tarihimizin en büyük kamu yatırımlarını gerçekleştirdik. İller, bölgeler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için eğitim, sağlık, adalet, emniyet hizmetlerinin, ulaşım hizmetlerinin bölgeye yaygın ve kaliteli şekilde ulaşması için yoğun yatırım yaptık. Yine eş zamanlı olarak kültürel ve demokratik alandaki reformları cesaretle uyguladık. Sadece sorunu değil, sadece sorunu ortaya çıkaran sebepleri değil, kardeşliğimizin önündeki engelleri, kardeşliğimize yönelik tehditleri de dikkate alarak çok kapsamlı bir süreci, çözüm sürecini başlattık.''

-''Birileri gitmiş kuzey Irak'ta, Kandil Dağı'nda bir taşeronluk ofisi açmış...''

Bir benzetmeyi de salondakilerle paylaşan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Birileri gitmiş kuzey Irak'ta, Kandil Dağı'nda bir taşeronluk ofisi açmış. Bu taşeronluk ofisinde ne yazık ki kanla alışveriş yapılıyor, canla alışveriş yapılıyor. Oradan sadece belli kişiler, belli gruplar da değil, altını çizerek söylüyorum, Türkiye'ye karşı hasmane tutumu olan belli ülkeler, belli odaklar da gidiyor kan karşılığı, can karşılığı alışveriş yapıyorlar. Kan akıtarak, can alarak ticaret yapan bu taşeronluk ofisi sahipleri ticaretlerini zarara uğratacak her faaliyetin önünde durmaya çalışıyorlar. Böyle karlı bir iş yeri varken sahipleri orayı niye kapatsın? Böyle her işe uygun taşeron bir firma varken o firmayı kiralayanlar, o firmanın faaliyetlerine niye engel olsunlar? Türkiye'de adının başında milletvekili sıfatı olanlar, adının başında genel başkan sıfatı olanlar pervasızca çıkıp dağdaki gençleri teşvik edebiliyorlar. Neden? Çünkü, onlar da işte o taşeronluk ofisinden besleniyor, onlar da oradan nemalanıyor. Kürt kökenli kardeşlerimin çocukları dağda ölürken, bizim gençlerimiz, polisimiz, askerimiz şehit olurken bu baronlar semirdikçe semiriyor. İşte geçtiğimiz günlerde bir gazetede çok enteresan bir fotoğraf yayımlandı. Deyim yerindeyse ofisin önünde hatıra fotoğrafı çektirmişler, on yıl önce çekilmiş fotoğraf. Fotoğrafta 19 kişi var ve 13'ü çatışmalarda ölmüş, biri kayıp, biri yakalanmış, biri vesaire...Sadece taşeronluk ofisinin sahibi hayatta. Peki Allah aşkına soruyorum; Bunların siyasi uzantısı olan parti bunu sorgulamayacak mı? Susmaya devam mı edecek? Bunlar uyuşturucu ticaretine ses çıkaramazlar, örgüt içi infazlara ses çıkaramazlar, örgütün faili meçhullerine ses çıkaramazlar. Tacizlere, tecavüzlere, mağarada katledilen kadınlara ses çıkaramazlar. Ama çıkarlar utanmadan, sıkılmadan 'Dağa çıkan PKK'lı teslim olmasın' demek pervasızlığını, sorumsuzluğunu sergilerler.''

-Toplumsal uzlaşma-

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Şunu burada samimiyetle ifade etmek durumundayım. Bu kanlı örgütün de, bu kanlı örgütün gölgesindeki siyasetçisinin de bunların niyetlerinin görülmesi için Türkiye maalesef gönül birliği içinde bir yaklaşım sergilemeyemedi. Siyasetçi sergileyemedi, medya sergileyemedi, sivil toplum böyle bir gönül birliği içinde hareket sergileyemedi. Daha düne kadar Kürt meselesini inkar edenler, bugün son derece muğlak biçimde toplumsal uzlaşmadan söz ediyor. Peki nedir toplumsal sözleşme veya nedir toplumsal uzlaşma? Toplumsal uzlaşma, Hakkari'ye gidip Türk bayrakları olmaksızın miting yapmak mı? Toplumsal uzlaşma, istismar mı? Toplumsal uzlaşma acı ölümler üzerinden istismar siyaseti yürütmek mi? Toplumsal uzlaşma, kan üzerinden oy devşirmeye mi kalkışmak veya çalışmak mı? Toplumsal uzlaşma Anayasa değişikliği halk oylamasında hayır oyu kullanmak mı? Onlarla aynı kefede hareket etmek mi?

Aynı şekilde medyaya bakıyorsunuz, terörün ekmeğine yağ sürecek, teröre oksijen sağlayacak, terörün propagandasını yapacak bir tavır sergileniyor. Bu ülkenin, bu milletin birliği, kardeşliği bir tarafa itiliyor, bakıyorsunuz farklı odakların, farklı çevrelerin operasyonları bizzat medyamız tarafından yürütülüyor. Bakın, tüm bu operasyonlara karşı tek yürek olmak zorundayız, sağduyulu olmak zorundayız. Bu ülke üzerinde operasyon yapmak, ameliyat yapmak isteyenlere karşı tek yürek olmak zorundayız. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Hiç kimse yeis içinde, ümitsizlik içinde olmasın. Çok mesafe kaydettik. İnşallah azimle, kararlılıkla yolumuza devam edecek, Allah'ın izniyle terör meselesini de bu ülkenin gündeminden er veya geç çıkaracağız.''

***

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iş adamlarından Güneydoğu ve Doğu illerine yatırım yapmalarını isteyerek, ''Bu yatırımları yapalım göreceksiniz terörün belini iyice kırarız ve doğrusu ben siz girişimci kardeşlerimden artık müjdeli haberler bekliyorum'' dedi.

Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 67. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Van, Hakkari, Bitlis, Muş, Bingöl, Erzurum, Elazığ ve Ağrı'nın üretimle, istihdamla, ihracatla, turizmle, uluslararası yatırımlarla kalkınabilecek büyük potansiyele sahip olduğunu belirtti.

Terör örgütü ve yandaşlarının, Iğdır'da, Hakkari Yüksekova'da, Şırnak'ta yapımı devam eden havaalanlarını engellemeye çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, ''Ama biz durmak yok yola devam diyoruz, devam ediyoruz. Soruyorum; 10 yıl önce 'Iğdır'da, Yüksekova'da, Şırnak'ta havaalanı yapılacak' denseydi acaba kimin aklına gelirdi. 'Hadi canım sende' derlerdi. Ama biz 'batıda ne varsa doğuda, Güneydoğu'da da bu olacak' dedik. 'Bölgesel milliyetçiliğe' hayır dedik, 'etnik milliyetçiliğe hayır' dedik ve 'benim bütün vatandaşım bu imkanlardan istifade edecek' dedik.'' diye konuştu.

Göreve geldiklerinde hava taşımacılığında iç hatlarda 9 milyon yolcu taşınırken, bugün bu sayının 59 milyona çıktığını belirten Başbakan Erdoğan, ''Artık otobüslerle, ilkel otobüslerle gidip gelen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yok, artık uçaklara da binebilen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var'' dedi

-''Güneydoğu ve Doğu illeri değişiyor''-

Korku, tedirginlik ve şüphe ortadan kaldırıldığında Güneydoğu ve Doğu illerinin çehresinin değişeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bak Gaziantep değişti, Şanlıurfa değişti, değişiyor. Mardin değişti, değişiyor. Diğer illerimiz üniversiteleriyle, okullarıyla, yurtlarıyla, hastaneleriyle, toplu konutlarıyla değişti, değişiyor. Sıra bugün artık reel sektörde yani sizde.

Ben de diyorum ki; hadi bakalım Güneydoğu'ya, Doğu'ya yatırımlarımızla girelim. İşte yeni teşvik yasasını sizlerle beraber hazırladık. Paketi sizlerle beraber açıkladık ve bir çok muafiyetleri Güneydoğu Anadolu Bölgesine, Doğu'ya getirdik. Şimdi yatırım sırası sizde. Bu yatırımları yapalım göreceksiniz terörün belini iyice kırarız ve doğrusu ben siz girişimci kardeşlerimden artık müjdeli haberler bekliyorum

Türkiye'de, Türkiye ekonomisinde gerçekten güzel ve olumlu gelişmeler yaşanıyor. Çok iyi bir ivme yakalayarak yere sağlam bastık. Tedbirli davrandık, disiplinli davrandık. Biz artık dünyaya entegre olmuş, dünya ticaretine entegre olmuş bir ülkeyiz. Bugün bizim ihracatımızın yaklaşık yüzde 45'i AB üyesi ülkelere yapılıyor. Yine son 8-9 yıldır Türkiye'ye giren doğrudan uluslararası sermayenin yüzde 85'i AB ülkelerinden geliyor. Bankacılık sistemimizin en çok entegre olduğu, en çok finans ilişkisinin bulunduğu bölge yine AB. Dünyada finans, bankacılık sektöründe rasyo yüzde 8'dir, Türkiye'de şu anda bankalarımızın rasyosu yüzde 18'dir. Bu birşey gösteriyor; artık yaya durumda olan bir Türkiye yok, güven veren bir finans sektörü var.''

-''Bankalar kredi vermeye nazlanıyor''-

Başbakan Erdoğan, bankaların girişimciye kredi vermede çok nazlı bir davranış içinde olduklarını ifade ederek, bunu kabul etmenini mümkün olmadığını söyledi. Yanlış uygulamalar olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu böyle giderse yarın onlar da bu sıkıntıyı yaşayacaklar. Niye? benim girişimcim güçlendikçe, o da dar günde yanında olanların yanında olacak. Bunu da çok açık net konuşmak, görüşmek zorundayız.

Avrupa'da bütçe açıkları artıyor. Finans sektörünü ayağa kaldırabilmek için gerçekten çok büyük maliyetli operasyonların yapılıyor 2008'den bu yana. Maalesef şu ana kadar krizin köküne inip yapısal anlamda uygun adımların, köklü adımların henüz atılamadığını görüyoruz. ABD'de, Japonya'da kriz ağır seyretmeye devam ediyor. Avro bölgesinde 3,5 yıldır kriz var, yaşanıyor. Hala köklü, umut veren, kararlı adımlar atılamıyor. Avrupa sorunları çözmek yerine, işte Yunanistan'da olduğu gibi, sorunları ötelemeye çalışıyor. Seçim süreçlerinin bunun getirdiği popülist politikaların durumu daha da derinleştirdiğini, krizin boyutunu daha da genişlettiğini görüyoruz.

Çok şükür krizin başında 'teğet geçecek' dedik. Kriz Türkiye'yi teğet geçti. Ancak bu rehavet içinde olmamız anlamına gelmiyor. Biz tedbiri, disiplini asla elden bırakmıyoruz. Avrupa'daki krizin Türkiye üzerindeki etkisini minimum seviyede tutmak için tedbirleri kararlılıkla yürütüyoruz. Biz kriz öncesinde bankacılık sistemimizle ilgili köklü reformlar gerçekleştirdik. Düzenleme ve denetleme yapımızı çok iyi şekilde çalıştırdık. 2008 krizi geldiğinde bütün dünyada bankacılık sektöründe ciddi sorunlar varken, Türkiye'de bir problem yaşamadık. Yine bu krizden önce bizim bütçe açığımız düşmüş kamu borç stokumuz çok düşük seviyelere inmişti. Bu da bizi krize karşı ciddi manada korunaklı hale getirdi.''

***

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, petrol fiyatlarında olağanüstü bir artış olmazsa 2012'de de cari açığın düşme eğiliminin süreceğini belirterek, ''Olumsuz senaryolar karşısında da tedbirlerimiz var ve geçmişte olduğu gibi bundan sonra da tedbirleri kararlılıkla uygulayacağız'' dedi.

Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 67. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin her alanda başarılı sonuçlar aldığı çok önemli bir süreçten geçtiğini ifade etti.

Türkiye' de kamu ve özel sektör toplam yatırımların 2002 yılında 74 milyar lira seviyesindeyken, 2008 yılında bu rakamın 189 milyar liraya çıktığına işaret eden Erdoğan, 2009'da krizin etkisiyle 161 milyar liraya gerilediğini, ancak 2011'de güvenin etkisiyle toplam yatırım miktarının rekor bir seviyeye çıkarak 283 milyar lira olduğunu kaydetti.

''Halep oradaysa arşın burada'' diyen Erdoğan, 2002'de 36 milyon metrekare için inşaat ruhsatı verilirken, 2011'de 124 milyon metrekare için inşaat ruhsatı verildiğini belirtti. Göreve geldiklerinde Türkiye'de 91 bin adet otomobil satılırken, 2011'de tüm zamanların rekorunu kırdıklarını ve 594 bin adet otomobil satıldığını belirten Başbakan Erdoğan, ''Herhalde bunlar fakirliğin alameti değil, Bunlar demek ki bir kazanımın alameti'' dedi.

İşsizlikte gerçekten başarılı bir seyir izlediklerini dile getiren Erdoğan, küresel krize rağmen geçen yılın yüzde 9,8 işsizlik oranıyla kapatıldığını, işsizliği son yılların en iyi oranlarına çektiklerini söyledi.

Kamu net borç stoku noktasında dünyada takdirle izlenen bir performans sergilediklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''2002'de gayri safi milli hasılanın yüzde 61,5'i borç iken, bugün oran yüzde 22,4'e kadar gerilemiş durumda. Yurt içi kredilerde yine rekor seviyedeyiz. 2002'de 22 milyar lira ticari kredi kullanılmıştı, şu anda verilen ticari kredi 360 milyar lira. İhracatta, turizmde, borçlanma vadelerinde, faizlerinde son 9,5 yılda elde ettiğimiz seviyeleri aşmaya, kendi rekorlarımızı tazelemeye devam ediyoruz. Devletin borçlanma faizi göreve geldiğimizde yüzde 63, şu anda 8-8,5 civarında. Bunlar hepimizin, halkımızın cebinden çıkıyordu. Ödeyen bizdik.''

-''Cari açıkta öngörümüz gerçekleşiyor''-

Başbakan Erdoğan, cari açık konusunda en kötü rakamların geride kaldığını belirterek, ''Her yıl cari açık rakamlarının aşağı doğru seyredeceğini ifade etmiştim, bu öngörülerimiz de gerçekleşiyor. Aylık göstergeler yanıltıcı olabilir, zaman zaman inişler çıkışlar olabilir. Yıllık bazda cari açık öngördüğümüz gibi geriye doğru gidiyor'' diye konuştu.

Yeni teşvik sisteminin cari açık üzerinde olumlu etkisi olmasına özellikle önem verdiklerini anlatan Erdoğan, teşvik sistemiyle yatırımlar ilerledikçe, bir müddet sonra olumlu etkilerinin görüleceğini kaydetti.

Enerji fiyatlarının cari açığı büyüten en önemli kalem olduğunu dile getiren başbakan Erdoğan, Orta Vadeli Plan'a petrol fiyatı varsayımı olarak 110 dolar yazdıklarını, ancak şu anda fiyatların 120-130 dolar civarında olduğunu hatırlattı. Erdoğan, fiyatlardaki artışa rağmen cari açıkta düşme eğiliminin devam ettiğinin altını çizdi.

Enerjide petrol fiyatlarında olağanüstü bir artış olmazsa 2012'de de cari açığın düşme eğiliminin süreceğini belirten Erdoğan, ''Olumsuz senaryolar karşısında da tedbirlerimiz var ve geçmişte olduğu gibi bundan sonra da tedbirleri kararlılıkla uygulayacağız'' dedi.

Serbest ticaret anlaşmalarında Türkiye'nin taraf olamamasının nedeninin, 1996 yılındaki gümrük birliği anlaşmasında, dönemin hükümetince, 3. ülkelerle yapılacak anlaşmalara Türkiye'nin taraf olmasını sağlayan maddenin metinden çıkarılmasına izin vermesi olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin çevresindeki ülkelerde, dünyada ekonomik siyasi çalkantılar, gel-gitler, iniş-çıkışlar olabileceğine işaret eden Erdoğan, ''Bir kere biz artık özgüven içinde olacağız. Biz en kötü zamanlardan bugünlere geldik. Acı tecrübeler yaşayarak, tüm badireleri sabırla, metanetle, dirayetle aşarak buralara geldik. Çok şükür bugün özgüvenimiz var, kendimize inancımız var, kendimize özgü çıkış yollarımız, çözümlerimiz var'' diye konuştu.

-''21. yüzyılı bir Türkiye yüzyılı haline getireceğiz''-

Gerçekleştirdikleri projelerden de bahseden Başbakan, ÖTV muafiyeti ile denizciliğe bugüne kadar 2,6 milyar lira destek verdiklerini, demiryolları ile bağlantılı 17 lojistik merkez yapımının devam ettiğini ifade etti.

Türkiye'nin en büyük limanı olacak Çandarlı Limanı'nın Kuzey Ege'de İzmir'de yapımına başladıklarını belirten Erdoğan şunları kaydetti:

''Çandarlı Limanı, dünyanın sayılı limanlarından bir tanesi olacak. Ulaştırma altyapı yatırımlarına son 9 yılda 123 milyar lira harcadık. Bunlar yolsuzluğun olduğu bir Türkiye'de olacak işler değil. Bunlar kasaya, keseye sahip çıkarsanız olur, aksi takdirde olmaz. Demiryollarına çok önemli yatırım yaptık, devam eden projelerin tutarı 30 milyar lira. Marmaray önümüzdeki yıl açılıyor. Bu, dünyada örnek bir proje. Başlanmasıyla, bitirişiyle inşallah bize nasip olacak. Ankara-Konya, Ankara-Eskişeahir Ankara-Sivas, Ankara-İzmir yüksek hızlı tren projelerimiz devam ediyor. Bütün bunlarla beraber Türkiye farklı bir dönemi yaşıyor. Her geçen gün bir yenilikle karşı karşıya bırakacağız sizleri. Zira biz köklü bir tarihin, köklü bir medeniyetin mirası üzerindeyiz ve bu eşsiz mirasta önümüze çıkacak her engeli de Allah'ın izniyle aşacağız. Geleceğe yürümeye devam edeceğiz. Hiç hız kesmiyoruz, yavaşlamadan, rehavete kapılmadan, tedbiri, disiplini elden bırakmadan geleceğe yürüyoruz.

Dev yatırımlarımız, ulaştırmada, enerjide, konutta, eğitimde her alanda muhteşem yatırımlarımız aynı şekilde ivme kaybetmeden devam ediyor. Hiç kimsenin kuşkusu, endişesi olmasın. Birlikte çalışacağız, 21. yüzyılı bir Türkiye yüzyılı haline getireceğiz.''

Zaman, 20.05.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.