Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > "Bak şartlar kolaylaştı, en az üç çocuk şart"

"Bak şartlar kolaylaştı, en az üç çocuk şart"
 
Milli Eğitim Bakanlığı, Marmara Üniversitesi, Kültür, Toplum ve Aile Derneği ve Ümraniye Belediyesi'nin ortaklaşa düzenlediği I. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde başladı.
 

Kongrenin açılışına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Zafer Gül, Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, Kültür Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr. Gülşen Öztürk ve çok sayıda davetli katıldı.

 

Toplantının açılışında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 30-40 yıl önceki kadınların vaktinin, bugünün insanından daha fazla olduğunu, o kadınların bugünün ev kadınları kadar yoğun, o kadar meşgul olmadıklarına işaret ederek, o kadınların elde çamaşır yıkadıklarını anlattı.

Kendi eşinin de elde çamaşır yıkadığını, kendi çocuklarının bebeklik zamanlarında çocuk bezi bulunmadığını dile getiren Erdoğan, '''Amerikan bezlerinden alınır, o bezler kaynatılır, elde ovuşturulur vesaire... Dört çocuğumu benim eşim böyle büyüttü ama şimdiki annelerin işi kolay. Oradan çocuk bezini al katla, at çöpe, yenisiyle yola devam. Dört çocuk elhamdülillah ama şimdikilere bakıyorsunuz 'bir tane yeter Başbakanım' diyor veya 'iki tane yeter' diyor. En az üç tane yap, bak şartlar çok kolaylaştı'' şeklinde konuştu.

Erdoğan, o kadınların bulaşık yıkadıklarını, süpürgeyle ev süpürdüklerini, dışarıda çalı süpürge kullandıklarını, kovayla mahalle çeşmesinden su taşıdıklarını ama bu hengame içeresinde komşularını da ağırladıklarını, akrabalarını da ziyarete gittiklerini ve çocuk da baktıklarını vurgulayarak, ''Eve böyle aniden birisini getirsen 'niye getirdin' demediler. Hemen sofrayı hazırladılar, ve komşusunu misafirini ağırladılar'' diye konuştu''

Aynı şekilde erkeklerin de bugün sahip oldukları, hayatı kolaylaştıran imkanların pek çoğundan mahrum olduklarını ama evlerine, ailelerine çok daha fazla zaman ayırdıklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

''Şahsım müstesna tabii...Ben o kadar çok vakit ayıramıyordum çünkü yaptığım iş, yine böyle sosyal faaliyetler, siyasetti. Bundan dolayı da hakikaten geç geliyordum, onun için çocuklarımın benim üzerimde hakları var, eşimin benim üzerimde hakkı var. Hele hele bir gece de yan odanın kapısında büyük kızımın pusulasını gördüm. 'Babacığım bir geceni de bize ayır' demişti. İşte bugünlere geldik ama onlar da babalarının nerede olduklarını bildikleri için bundan dolayı rahattırlar, bundan dolayı da bize haklarını helal etmişlerdir.''

BİZ BUGÜNKÜ OYUNCAKLARA SAHİP DEĞİLDİK

Erdoğan, Cevahir Otel'de düzenlenen 1. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi'nde yaptığı konuşmada, bilim ve teknolojideki bu hızlı değişimin, insanlığa ne kazandırdığı ve ne kaybettirdiği tartışmalarını bilim adamlarına bıraktığını dile getirdi.

''Bakınız, bizler ve bizim yaşıtlarımız, sınırlı imkanlara sahip bir ülkenin çocukları olarak dünyaya geldik. Ekonomik krizlerin yaşandığı, çok ağır savaşların yaşandığı, sadece Türkiye'de değil, dünyada büyük sorunların olduğu bir dönemde hayata gözlerimizi açtık'' diyen Erdoğan, çocukluğundaki oyuncakları anlattı.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Biz çocukken, oyuncaklarımız nelerdi? Bir kere öyle bugünkü gibi futbol topuna ulaşmak mümkün değildi. O zaman futbol topu kağıt yumaklarından, bez parçalarından oluşuyordu. Onları birbirine dolayarak, onları birbirine bağlayarak biz futbol topumuza kavuşuyorduk. Bez parçalarını, kağıt, gazete parçalarını yumak haline getiriyor ve genellikle bununla futbol oynuyorduk. Öyle forma, şort, tozluk, spor ayakkabı, halı saha, çim saha böyle bir şey söz konusu bile değil. Uzun zaman biz bunlara sahip olamadık. Ben 15-16 yıl futbol oynadım. Böyle bir şey nerede, hak getire... Toprak sahalarda oynadık. Güya da resmiydik, amatör futbol oynuyorduk. Ancak buna rağmen bunu görmedik. Şimdi suni veya doğal çim sahada futbol oynuyorlar. Bizler oynadığımızda örneğin şu andaki Çırağan Sarayı'nın olduğu yerde Şeref Stadı vardı. Orada bir düştüğünüzde bakıyorsunuz ki bacağınızın bütün derileri soyulmuş ve günlerce geceleri yatağın içerisinde kıvranır dururdunuz. Böyle bir hayatı yaşayarak geldik. Uzunca bir telin ucuna, tahtadan ya da telden, bir veya iki teker takardık, tozlu sokaklarda araba diye onunla oynuyorduk. Eğer 3 tane eski rulman bulabilirsek ki Perşembe Pazarı bunun şahididir, bir tahtanın altına bunları yerleştirirdik, 'tornet' dediğimiz araçlarla yokuşlardan aşağıya bununla beraber kayar giderdik. Bunun riski de var. Kışın, şimdiki gibi plastikten, tahtadan kızaklar bulamazdık. Ya naylonun üzerinde ya da altı eskimiş delik deşik ayakkabılarımızla karda kışta kayardık, çocukluğumuzu yaşardık. Uçurtma yapmak, onu mavi göklerde keyifle uçurmak en büyük eğlencemizdi.''

O dönemde uçurtmaların evde undan yapılan yapıştırıcılarla gazete kağıtlarından yapıldığını da anlatan Erdoğan, ''En önemli zevkimiz, misket, gazoz kapağı, topaç... Şimdi de var ama bu topaçlar modern asrın topaçları. Bizimkiler gibi değil. Bizimkiler tahtadan topaçlar...'' diye konuştu.

Erdoğan, sokaklarda körebe oynadıklarını da hatırlatarak, çelik-çomak, üç taş, beş taş, dokuz taş gibi oyunları da bugünün çocukları için anlam ifade etmediğini söyledi.

Bu oyunların birçoğunu, bugünün çocuklarının bilmediğini belirten Erdoğan, ''Ben, televizyonla birlikte sokakların nasıl boşaldığını, sokaktaki çocuk cıvıltısının nasıl azaldığını, hatta tamamen kesildiğini hatırlıyorum. Şu anda, hemen her evde televizyon var, birkaç tane var. Salonda var, yatak odasında var. Özel çalışma odası varsa, bir de orada var'' şeklinde konuştu.

Erdoğan, hemen her evde, babanın, annenin, belli bir yaşın üzerindeki çocukların birer de cep telefonu olduğunu dile getirerek, ''Bilgisayar hızla yayılıyor, bilgisayar oyunları hızla yayılıyor, internet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de süratle yayılıyor'' diye konuştu.

-''Bizim çocukluğumuz daha dolu dolu geçti''-

Başbakan Erdoğan, bugünün çocuklarının meşgul olması, oynaması için sayısız seçenek olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

''Ancak ben şunu çok rahatlıkla, hatta kesin bir ifadeyle söylüyorum. Bütün yokluğa, yoksulluğa, imkansızlığa rağmen, bizim çocukluğumuz, bugünün çocuklarına göre inanın dolu dolu geçti, daha neşeli geçti, daha unutulmaz anılarla geçti. Çünkü bizim oyun alanımız sokaktı. Bizim oyun alanımız, uçsuz bucaksız mavi gökyüzünün altıydı. Bir futbol maçının ardından, mahalle bakkalından alıp içtiğimiz o ucuz gazozun tadını, inanın bugün hiçbir içecekte ben bulamıyorum. Bulanlarınız var mı bilemiyorum. Hiçbir zaman biz tek başımıza kalmadık ve tek başımıza da oynamadık. Bir anda onlarca çocuk bir araya gelirdik. Akşamın nasıl olduğunu anlamazdık. Annelerimiz kapıya çıkar oradan çağırır. Biz ondan sonra 'geldim, geliyorum, geleceğim' bu tür oyalamalarla sonunda gitmek durumunda kalırdık.''

Sokakta dayanışmanın, paylaşmanın öğrenildiğini ifade eden Erdoğan, sokakta çamur içinde kaldığında çocukları, mahalledeki komşuların temizlediklerini anlattı.

Erdoğan, ''Kardeşliği, dostluğu, rekabeti de muhabbeti de sokakta öğreniyor, orada adeta geleceğin bir provasını yapıyor ve geleceğe, hayata böyle hazırlanıyorduk'' diye konuştu.

Bezden yapılmış bir topun, bugünün bilgisayar oyunlarıyla kıyaslanamayacak ölçüde keyif verici ve öğretici olduğunu da söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

''Çamurlu, dar bir alanda oynanan futbol bir başka özelliğiyle play station ile kıyaslanamayacak kadar zevkliydi. Bizim, 5 kuruşa aldığımız sakız, bugünün o pahalı çikolatalarından, ekmek arası köfte hamburgerden çok ama çok lezzetliydi. Onun için hep şu söylenirdi, 'köfte ekmek hazır yemek'. Maçlara gittiğimizde hep bunu görüyorduk. Tadı bambaşkaydı. Hani diyorlar 'aman şunu alma hasta olur gidersin'. Biz hasta olmadık, bugüne bu şekilde geldik. Belki de bakterileri biz ürküttük. Mikropları ürküttük. Doğallık... Bambaşkaydı.''

Bağımlılık anlaşılır gibi değil

Başbakan Erdoğan, değişimin bir gereği olarak en yeni teknolojiyi çocuklara sunmak ve bunun altyapısını sağlamak zorunda olduklarını kaydetti.

Erdoğan, aynı zamanda çocukların kendilerine, ailelerine ve çevrelerine yabancılaşmalarını engellemek, teknolojinin esiri olmalarını da önlemek zorunda olduklarını vurguladı.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in konuşması sırasında verdiği örneği hatırlatan Erdoğan, ''Anlaşılır gibi değil, nasıl bir bağımlılık ki doğumu yapacaksın ondan sonra onun başında bu bağımlılığı devam ettireceksin. Bunları aşmamız gerekiyor ve teknoloji bize değil, biz teknolojiye hükmetmek zorundayız'' şeklinde konuştu.

Bütün günlerini, hatta bazen aralıksız birkaç günü bilgisayar ekranının başında geçiren, sadece ve sadece bilgisayar terimleriyle, teknoloji kavramlarıyla konuşan ve artık anlaşılmaz bir dil kullanan çocukların olduğunu kaydeden Erdoğan, yüz yüze oturdukları halde, konuşmayan, ellerindeki telefonlar aracılığıyla birbiriyle oyun oynayan, hatta cep telefonu mesajlarıyla iletişim kuran çocukların bulunduğunu vurguladı.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bilgisayar yüzünden, bilgisayar oyunları yüzünden, çocuklar huzursuz, sıkıntılı, öfkeli, mutsuz bir şekilde gelişiyor, büyüyor. Yaşıtlarıyla, bırakın neşeli dolu saatler geçirmeyi, iletişim dahi kuramıyorlar. Kontrolsüz bilgisayar kullanımı yüzünden, çocukların eğitimi ciddi manada aksıyor. Kilo problemi başta olmak üzere, önemli sağlık problemleri ortaya çıkabiliyor, hatta dünyanın kimi bölgelerinde bilgisayar başında ölen insanlar olduğunu görüyor ve biliyoruz. Eğer robotların egemenliği ele geçirmesi diye bir şey varsa, bunu dünya işte bugün kısmen yaşıyor. İnsanın, insan aklının, insan becerisinin ürettiği teknoloji, bilinçsiz kullanıldığında, hiç farkına varmadan insanı esir alıyor ve hapsediyor.''

''Şurası da son derece enteresandır, bunun da üzerinde enine boyuna düşünmek zorundayız'' diyen Erdoğan, bundan 30-40 yıl önce, kadınların evinde çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrik süpürgesi ve telefon bulunmadığını, otomobil de olmadığını söyledi.

-''Sokaklar işgal altında''-

Başbakan Erdoğan, dün akşam eski mahallesine gittiğini ve orada şok olduğunu dile getirerek, ''Benim mahallem eskiden çıplaktı ama şimdi baktım ki mahallem işgal altında. Bana gücenmesinler, bir yanıyla bu işgal güzel bir şey. Refah seviyesi artmış ki sokağın içinde bir tarafta bir dizi, öbür tarafta bir dizi araba. Belediyelerimiz kusura bakmasınlar. Hiçbir imar proje onaylanırken evlerin altına garajlar konmadığı için, mahallelerde garajlar olmadığı için, ne yazık ki sokaklar işgal altında'' diye konuştu.

İki aracın yan yana rahatlıkla geçebileceği sokakların iki tarafında da arabaların dizili olması nedeniyle bunun mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, ''Neredeyse boş yer yok. Buna sevindim. Demek ki refah düzeyi yükseliyor ama bir taraftan baktım ki sokaklar işgal altında. Bu hal ne olacak? Bizler yöneticiler olarak, özellikle yerel yöneticiler olarak bunun adımlarını da atmak zorundayız. Evlerin altına garaj mecburiyeti olduğu halde, bunun parası alındığı halde, biz o mahallede veya o sokaklarda garajlar yapmıyoruz'' ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan, merkezi yönetimler olarak burada kendilerine bir yasa düzenlemesi getirmenin kaldığını, bunun adamını atmak zorunda olduklarını belirterek, o sokaklarda hasta çıkarmak gibi durum olsa oralara gidilemeyeceğini kaydetti.

Başbakan: Teknoloji bize değil, biz teknolojiye hükmedeceğiz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz, değişimin bir gereği olarak, en ileri teknolojiyi çocuklarımıza sunmak, bunun alt yapısını onlara sağlamak zorundayız. Ancak aynı zamanda, çocuklarımızın kendilerine, ailelerine, çevrelerine yabancılaşmalarını engellemek, teknolojinin esiri olmalarını da önlemek zorundayız. Teknoloji bize değil, biz teknolojiye hükmedeceğiz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Cevahir Otel'de düzenlenen 1. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi'nde yaptığı konuşmada, böyle hayati bir konuyu gündeme taşıdıkları için Milli Eğitim Bakanlığı, Marmara Üniversitesi, Kültür, Toplum ve Aile Derneği ile Ümraniye Belediyesi'ne teşekkür etti.

''İnsanlık tarihi, en başından itibaren sürekli bir değişim içinde oldu'' diyen Erdoğan, bizlerin, insanlık tarihinde, bu anlamda sadece yazılı olan dönemi, yazının kullanıldığı dönemi bildiğini ve sadece o dönemlerdeki verilere ulaşabildiğini söyledi.

Erdoğan, son 200 yıl içinde dünyanın geçirdiği değişimin, insanlık tarihi boyunca yaşanan en keskin değişim süreçlerinden biri olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Gerçekten de son yüzyıllarda, coğrafi keşifler, bilimsel araştırmalar, icatlar, özellikle de savaşlar, insanlık tarihinin yönünü değiştirdi. Bizler, kağnının ne olduğunu biliyoruz. Bunu köylerde gördük. Bizler, karasabanın ne olduğunu biliyoruz. Bugün artık, belki Türkiye'nin hiçbir yerinde kalmayan, izine rastlanmayan karasaban ve kağnı, muhtemelen insanlık tarihiyle en eski tarım araçları olarak anılacak. Yani, binlerce yıl boyunca kullanılan, bizim de kullanımına şahit olduğumuz tarım araçları, sadece 20-30 yıl önce tarih oldu. Ampul, 1879'da yani bundan sadece 133 yıl önce icat edildi. İnsanoğlu, binlerce yıl boyunca elektrik kullanmadı, ampul kullanmadı ama şu anda dünyanın hemen her yerinde elektrik var, hemen her evinde ampulün değişik versiyonları var.''

Başbakan Erdoğan, değişimin önünde durmanın, değişime set çekmenin mümkün olmadığını da vurgulayarak, şunları söyledi:

''Bizim, değişimi kontrol etmek, değişimi yönlendirmek, değişimi sağlıklı şekilde kanalize etmek gibi bir sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum. Sadece hükümetin değil, sadece siyaset kurumunun değil, üniversitelerin, okulların, en önemlisi de anne ve babaların böyle bir sorumluluğu var. Biz, değişimin bir gereği olarak, en ileri teknolojiyi çocuklarımıza sunmak, bunun alt yapısını onlara sağlamak zorundayız. Ancak aynı zamanda, çocuklarımızın kendilerine, ailelerine, çevrelerine yabancılaşmalarını engellemek, teknolojinin esiri olmalarını da önlemek zorundayız.''

 

Zaman, 06.04.2012

Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.