Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Erdoğan, grup toplantısında konuştu

Erdoğan, grup toplantısında konuştu
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.
 

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''CHP Genel Başkanı eğer Hitler sevdalısı arıyorsa, o gurur duyacağı CHP tarihine baksın, orada bulur'' dedi.

Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, CHP'ye eleştirilerde bulundu. Bundan 2 yıl önce CHP'nin Genel Başkanlığı'na Kemal Kılıçdaroğlu'nun getirildiğini hatırlatan Erdoğan, CHP'nin yeni Genel Başkanı'nın kendini ispat etmek, oylarını arttırmak hırsıyla 2 yıl boyunca her yolu mubah, her yol ve yöntemi meşru gören politika izlediğini söyledi.

''27 Mayıs ile yüzleşiyormuş gibi yaptı, 28 Şubat'ı eleştiriyormuş gibi yaptı, 27 Nisan bildirisiyle hesaplaşıyormuş gibi yaptı. 'Adnan Menderes, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Mehmet Akif' dedi. Ama arada bir de çark etti. 'Kel Ali' dedi, 'CHP'nin geçmişiyle gurur duyuyorum' dedi. Dersim konusunda ağzını bıçak açmadı, ama herkese mavi boncuk dağıtmak için 2 yıl boyunca gerçekten yoğun gayret içinde oldu'' dedi.

Başbakan Erdoğan, ''Kesintisiz eğitim konusunda CHP'nin ortaya koyduğu tavrın, bugüne kadar Kılıçdaroğlu'nun yaptığı en büyük manevra, en büyük çark hareketidir. Kılıçdaroğlu'nun 27 Mayıs, 28 Şubat ve 27 Nisan ile ilgili ifadelerinin kendi tarihiyle yüzleşme çabalarının ne kadar boş, ne kadar yalan ve ne kadar samimiyetsiz olduğu ortaya çıkmıştır' diye konuştu.

Erdoğan, kesintisiz eğitimi savunmanın, 28 Şubat'ı savunmak olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

''Kılıçdaroğlu, kesintisiz eğitimi savunarak, yani 28 Şubat'ı savunarak, çünkü kesintisiz eğitim savunmak, 28 Şubat'ı savunmaktır. Bunun başka izahı olmaz. Özüne dönmüştür böylece Kılıçdaroğlu. Hem de CHP'yi yeniden, o bildik statükoya yerleştirmiştir. Kesintisiz eğitimi şiddet kullanarak, hakaret ederek, dayatmaya başvurarak engellemeye çalışan CHP'nin yüzündeki demokrasi maskesi, yüzündeki o değişim maskesi yere düşmüş ve tuzla buz olmuştur. CHP, hiçbir değişim çabasının içinde olmadığını bu yasaya karşı çıkarak bir kez daha göstermiştir. CHP, statükoya sıkı sıkıya sarılan parti olduğunu, bu yasaya karşı çıkarak bir kez daha göstermiştir. CHP, başında her yolu mubah, her yolu meşru gören bir genel başkan olsa dahi, 1940'lardan bugünlere gelemediğini, gelemeyeceğini bir kez daha açık ve net olarak göstermiştir. Açıkçası CHP'de statüko ilkesizliğe, çarkçılığa galip gelmiştir.''

Milli eğitim sisteminde yapacakları değişiklikle ilgili olarak tam 2 ay boyunca CHP'nin kayda değer ve ciddiye alınabilecek tek söz söylemediğini, tek bir ifade kullanmadığını belirten Erdoğan, kesintisiz eğitimi hangi sözlerle savunduklarını hatırlatmak isteğini dile getirdi.

-''Misliyle kendisine iade ediyorum''-

''Milletime sesleniyorum, bunları belki kaçırmış olabilirler ama bunlar çok çok önemli'' diyen Erdoğan, CHP Genel Başkanı ve sözcülerinin, ''kafasının içinde beyin taşımayanlar, cahil adam, münafık, Genel Kurul'a silahla gireriz, parlamenter demokrasi fiilen sona ermiştir, bu iş bitti, sokak çözer'' dediklerini ifade etti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Çok daha ileri gittiler, çok da kusura bakmayın, küstahlaştılar. 'Siz Müslüman olmayı önce Allah'a, sonra CHP'ye borçlusunuz' dediler. Önce bu dili, bu üslubu, bu hakaretleri CHP Genel Başkanı ve arkadaşlarına misliyle iade ediyorum. Kedi ülkesinin Başbakanı'na 'cahil, münafık' diyen, öbür yandan çıkıp Fransa Cumhurbaşkanı'na methiye düzen, İsrail devletinin kirli çamaşırlarını yıkayan CHP Genel Başkanı'nı önce Alah'a, sonra da CHP seçmenine ve millete havale ediyorum. Bakın aynen şu ifadeleri kullanıyor; 'kafasının içinde beyin taşımlayanlar kaba kuvvet uygularlar.' Sayın Kılıçdaroğlu, sen bu sözü AK Parti'lilere değil, Komisyon Başkanı Prof. Dr. Nabi Avcı'ya bant tankını fırlatan grup başkanvekiline söyle. Hem entellektüelliğini kabul edeceksin hem böyle bir insana kalkacak senin grup başkanvekilin böyle bir fiili tecavüzde bulunacak. Hakaretleri bundan ibaret de değil.''

-''Bundan daha önemli belge, delil olur mu?''-

Süreç içinde CHP Genel Başkanı'nın kendilerine Nazi, Hitler benzetmesini defalarca yaptığını, bunu sadece kendisinin değil yanındakilerin de tekrar ettiğini vurgulayan Erdoğan, ''Şimdi ben ona gurur duyduğu CHP tarihinden ibretlik bir vesika göstereceğim'' diyerek, 11 Nisan 1939 tarihli bir kararnamede, ''Alman Devlet Reisi Hitler'in 50. sene-i devriyesi münasebetiyle yapılacak merasime, Hükümetimiz namına Nafia Vekili General Ali Fuat Cebesoy'un reisliğinde Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Asım Gündüz ile Mebus General Pertev Demirhan, Falih Rıfkı Atay, Yunus Nadi, Necmettin Sadak ve Hüseyin Cahit Yalçın'dan oluşan bir heyet gönderilmesi icra vekilleri heyetince onanmıştır'' denildiğini ifade etti.

Erdoğan, altında ''Reisi Cumhur İsmet İnönü, Başvekil Refik Saydam, Dahiliye Vekili Faik Öztrak, Maarif (Milli Eğitim Bakanı) Vekili Hasan Ali Yücel, Muharebe ve Münakalat Vekili (Ulaştırma Bakanı) Ali Çetinkaya, namı değer Kel Ali'nin'' imzalarının bulunduğunu söyledi.

Bir gazetenin 1932 ve 1941 tarihli iki nüshasının birinci sayfalarını gösteren Erdoğan, birinde, '' Milli Şefimiz ile Führer arasında samimi tebrikler'' başlığı taşıdığını belirterek, ''Bundan daha önemli belge, daha önemli delil olur mu? Buyurun. Gazete malum Cumhuriyet. Bitmedi, diğer bir gazetede; aynı başlık, 'Kemalist Türkiye'den Faşit İtalya'ya selam.' altında Başvekil İnönü'nün İtalya'ya gideceği yazıyor. Nasıl? İşte CHP, budur. CHP Genel Başkanı eğer Hitler sevdalısı arıyorsa o gurur duyacağı CHP tarihine baksın, orada bulur'' dedi.

***

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kişi başına düşen milli gelirde rekor kırdıklarını belirterek, ''2002'de 3 bin 492 dolar olan kişi başına düşen milli gelir 2011 yılında üç kattan fazla bir artışla, 10 bin 444 dolar oldu'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısına hafta sonu hayatını kaybeden sinema sanatçısı Ekrem Bora ve Osmanlı Hanedanı mensuplarından Fatma Neslişah Osmanoğlu'nun sevenlerine ve yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı.

Erdoğan, yaşamını yitiren Ekrem Bora için ''Değerli sinema sanatçımızı, çocukluğumuzda, gençliğimizde büyük bir hayranlıkla izlediğimiz, Yeşil Çam'ın efsanevi oyuncusu Ekrem Bora'yı kaybettik. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, dostlarına ve özellikle Yeşil Çam camiasına sabır ve başsağlığı diliyorum'' diye konuştu.

Osmanlı Hanedan mensubu Fatma Neslişah Osmanoğlu için de Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

''Yine dün hayatı çilelerle dolu olarak sürgünde geçen bir hayatı yaşamış, buna rağmen 91 yaşına kadar asaletinden, vakur duruşundan hiçbir şekilde taviz vermemiş, asil bir insanı, Fatma Neslişah Osmanoğlu'nu Hakkın rahmetine uğurladık. Kendisi Osmanlı Devleti'nin son padişahı Vahdettin'in ve son halife Abdülmecit'in torunuydu. Ancak bundan da önemlisi Fatma Neslişah Osmanoğlu damarlarında Ertuğrul Gazi'nin, Orhan Gazi'nin, Fatih Sultan Mehmet'in, Sultan Selim'in ve Sultan Süleyman'ın kanını taşıyan bir asalet timsaliydi. Millet olarak çok şey borçlu olduğumuz, milletçe bizlere çok şanlı tarih mirası bırakmış bu ailenin bir ferdi olması hasebiyle biz de Fatma Neslişah Osmanoğlu'nu hürmetle, minnetle, rahmetle yad ediyoruz, Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun. Allah ondan ve ve ailesinden razı olsun diyor, geride kalan aile mensuplarına uzun ve hayırlı ömürler temenni ediyorum.''

Eskişehir'in Mihalıççık ilçesinde yaşanan maden kazasına da değinen Başbakan Erdoğan, ''4 kardeşimizi kaybettik. Ölen madencilerimize Allah'tan rahmet, başta aileleri olmak üzere milletimize başsağlığı diliyorum'' diye konuştu.

Erdoğan, son ekonomik verileri değerlendirdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Ekonomi, iç politika ve dış politika alanlarında gerçekten çok yoğun bir gelişmenin yaşandığı süreçten geçiyoruz. Dün bildiğiniz gibi Türkiye İstatistik Kurumu 2011 yılı son çeyreğine ve 2011 yılının tamamına ilişkin büyüme rakamlarını açıkladı.

2011'de çeyrekler itibarıyla ekonomimiz sırasıyla yüzde 11.9, yüzde 9.1, yüzde 8.4 ve en son yüzde 5.2 olarak büyüme gerçekleşmişti. Böylece 2011 yılının tamamında büyüme, ortalama olarak söylüyorum 8.5 olarak gerçekleşti. Bu büyüme oranıyla OECD ve AB ülkeleri arasında Türkiye en hızlı büyüyen birinci ülke oldu.

Dünyada ise Çin'den sonra ikinci ülke olduk, en hızlı büyüyen. Ben gerçekleri konuşuyorum. Ben şu anda matematik gerçekleri konuşuyorum. Ben şu anda matematik gerçekleri konuşuyorum. Muhalefetin yaptığı gibi laf kalabalığına işi boğmuyoruz. Halep orada ise arşın burada. Gayri Safi Milli Hasılamız 2010 yılında 1 trilyon lirayı tarihinde ilk kez yakalamıştı. 2011 yılında da 1 trilyonun üzerinde, 1 trilyon 294 milyar 893 milyon lira Gayri Safi Milli Hasıla elde ettik.

Dolar bazında Gayri Safi Milli Hasılamız yeni bir rekor kaydetti. Nedir o rekor? 772 milyar 298 milyon dolara ulaştık. Böylece 2008 yılı milli gelir rakamını aşmış, kriz önceki rakamı geride bırakmış olduk. Bitmedi; göreve geldiğimizde iktidarda bildiğiniz gibi DSP, MHP, ANAP iktidarı vardı. İktidarı devraldığımızda, neydi milli gelir; 230 milyar dolardı. Biz bugün bu milli geliri üç kattan fazla arttırmış, hem Türk lirası, hem dolar bazında Cumhuriyet tarihinin bize ait olan rekorlarını yenilemiş, hatta aşmış olduk.

Kişi başına düşen milli gelirde de yine bir rekor elde ettik. 2002'de 3 bin 492 dolar olan kişi başına düşen milli gelir 2011 yılında üç kattan fazla bir artışla, 10 bin 444 dolar oldu.''

-''Nüfusu her yıl 1 milyon artan bir Türkiye''-

Türkiye nüfusunun sürekli artış göstermesine rağmen, kişi başına düşen milli gelirin de arttığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, ''Tabii sadece büyümenin bu alanda olması yeterli değil. Nüfusumuz bu oranda da artıyor. Ortalama biliyorsunuz her yıl nüfusu 1 milyon artan bir Türkiye. Nüfusu azalıp da kişi başına milli geliri artan bir ülkeyi konuşmuyorum sizinle. Bir taraftan nüfusu artan, öbür taraftan da milli gelirini artıran bir ülkeden bahsediyorum. Türkiye'nin böyle bir özelliği de var. Bu bakımdan bunu iyi değerlendirmemiz lazım'' dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Büyümenin açıklanmasıyla birlikte 2011 yılına ait borçlanma verileri de güncellenmiş oldu. AB tanımlı, sağa sola çekmeyelim; AB tanımlı borç stokunun milli gelire oranı biz göreve devraldığımızda, 100 liranın 74 lirası borçtu, yüzde 74. Küresel krize rağmen, Avrupa'da yaşanan ağır mali krize rağmen biz şu anda, yüzde 39'a düşürmüş durumdayız, yüzde 39. Bu, tüm zamanların rekorudur. Yine bu oran, yüzde 60 olan Maastricht Kriterinin çok çok altındadır. Yani biz AB ülkelerinin bir çoğundan çok iyi durumdayız. Bu oran AB ülkeleri arasında hep gıpta ile izlenen bir orandır.

Şimdi geliyorum, Kamu Borç Stokunun Milli Gelire Oranına. Hani muhalefet ikide bir çıkıp konuşuyor ya, borçlar şöyle arttı, böyle arttı falan... Hep yalan, hep yalan. Bunlar gerçekleri konuşmuyor, hep aldatma. 2002'de biz bu oranı yüzde 61.5'dan devraldık. Ben ekonomi konuşuyorum, şu anda matematik olarak bu oranı veriyorum. Şu anda bu oranı da yine tarihinin en düşük seviyesine, nereye indirdik biliyor musunuz, yüzde 22'ye düşürmüş durumdayız.

Bakınız bütün bunlarla birlikte muhalefet borçlanmaya ilişkin verileri doğru olmayan rakamlarla, doğru olmayan kıyaslamalarla çarpıtarak vermeye devam ediyor. Çünkü bunların genlerinde maalesef doğru konuşmak yok. Yine doğru konuşmayacaklar. Ama ben yine söylüyorum, Halep oradaysa rakamlar buradadır, devletin resmi rakamları buradadır. Avrupa tanımlı uluslararası rakamlar ortadadır. OECD ile konuşsunlar, AB'nin bütün bu Maastricht Kriterlerini takip edenlerle konuşsunlar.''

AK Parti iktidarı öncesi döneme de değinen Erdoğan, ''DSP, MHP, ANAP hükümeti döneminde milli gelirimizin yüzde 74'ü borçtu. Bunu düşürdük düşürdük, şu anda bu öyle bir noktaya geldi ki artık her yüz liranın sadece 22 lirası borç. Böyle bir noktadayız. Önemli olan bu borcu çevirebilmek, biz de bunu çok rahat çeviriyoruz, çünkü güçlüyüz. Bu rakamları bir kere hiç çarpıtmasın. Hiç kimse Türkiye'nin borcu artıyor diye kimsenin zihnini bulandırmasın. Atalarımızın güzel bir lafı var; borç yiğidin kamçısıdır. Bu ne demek bu; yani güçlü olanın borç hiç umurunda değil. Şimdi Amerika için borcun bir olumsuzluğu söz konusu mu, umurunda bile değil, Japonya'nın hiç umurunda bile değil, artık Türkiye de buraya doğru gidiyor. Çünkü, biz neye bakacağız; milli gelirimiz nedir, borçlanmamız nedir? Şimdi faraza mili gelir 100 iken, senin borcun 74'tü. Ama şimdi bak nereye geldik?'' şeklinde konuştu.

-''Merkez Bankamızın kasasında bugün 91 milyar dolar var''-

Merkez Bankası'nın kasasında 91 milyar dolar olduğunu söyleyen Erdoğan, geçmiş hükümetlerle AK Parti dönemi arasında karşılaştırmalar yaparak, ''Şimdi ben burada sizlere tekrar iki rakam vereceğim. Teşkilat mensuplarımın çok iyi bilmesi ve hiç aklının kenarından çıkarmaması lazım. Biz 2002'de Merkez Bankası döviz rezervini nasıl aldık? 27 milyar dolar olarak devraldık, bugün Merkez Bankamızın kasasında 91 milyar dolar var. 27 milyar dolardan 91 milyar dolara... Bitmedi, bunlar gittiler IMF'nin kapısında devamlı borç talep ettiler. Stant-by anlaşmaları vs. Ne kadar borç bıraktılar bize; 23.5 milyar dolar borç bıraktılar. Peki şimdi bizim IMF'ye olan borcumuz ne; 2.3 milyar dolar, yani 10'da bir. 10 lira idi, liraya düştü. Kimin bu ülkeyi borçlandırdığı, kimin bu ülkeyi çok ağır borç yükünden kurtardığı ve bu ülkenin borçlarını tıkır tıkır ödediği ortada. Bu gerçeği göreceksin. Saptırmaya gerek yok. Dürüst olacaksın. Yavuz hırsızlık yapmanın hiç alemi yok'' ifadelerini kullandı.

Erdoğan, muhalefet partilerin genel başkanlarına yönelik eleştirileri şöyle sürdürdü:

''Esasen biliyorsunuz, muhalefet partilerinin genel başkanlarının rakamlarla arası zaten hiç iyi değil. Allah var, MHP Genel Başkanı ki kendisi ekonomisttir. 4 işlemi çok iyi bilir. Bildiğiniz gibi sıfırları siliyor, topluyor, çıkarıyor, çarpıyor, bölüyor; gerçi işlem tamam ama sonuç yanlış çıkıyor. Genel Başkan kırkıncı yılında MHP iktidar demişti, evdeki hesap çarşıya olmadı. Hala bekliyoruz.

CHP Genel Başkanı da biliyorsunuz hesap uzmanıdır. Ama dört işlem konusunda onun ciddi sorunları var. Önceki gün Antalya'da kademeli eğimi eleştirirken aynen şu hesabı yapıyor. Diyor ki, 4 artı 4, 8 değildir. 8 bölü 2'dir, 4 artı 4. Çünkü, denklem en baştan yanlış. İşlem de yanlış sonuç da yanlış. İşte bunlar Genel Kurul'da nasıl oturumu kaynatmak için her yola başvurdularsa, okul döneminde de dersi kaynatmak için her yola başvurmuşlar.

Bugün Meclis'i kırıp Tandoğan'a gidenler, belli ki okul döneminde de okulu asıp haylazlığa gitmişler. Böyle bir durumları var. Her seçimde bunlar bütünlemeye kalıyor ama ders almıyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu'na bir abaküs almasını onunla dört işlemi yeniden çalışmasını, çarpım tablosunu yeniden gözden geçirmesini tavsiye ediyorum. Ben torunlarıma aldım bayağı faydalı oldu. Tahmin ediyorum o da bundan istifade edecektir. Bunu kesintisiz yapmasına artık gerek yok, kademeli olarak arada bir teneffüse çıkarak da çalışabilir.

Değerli arkadaşlarım ekonomiye ilişkin bir başka sevindirici gelişme mart ayı ihracat rakamlarında yaşandı. Mart ayında ihracatımız bir önceki yılın Mart ayına göre yüzde 8 oranında arttı ve 12 milyar 600 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Yılın ilk çeyreğinde de ihracat geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 10 arttı ve 35 milyar dolar oldu. Bu sevindirici gelişmelerin ülkemize, ekonomimize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah 150 milyar dolarlık yıl sonu hedeflerimizi de böylece gerçekleştireceğiz. Ben buna inanıyorum. Bu sonuçları almamızda milletçe hepimizi sevindiren, bu neticeye ulaşmamızda emeği geçen tüm kurumları, kuruluşları, yöneticileri, elbette özel sektörümüzü, çalışanları, kısaca 75 milyonun tamamını yürekten tebrik ediyor, kendilerine şükranlarımı ifade ediyorum.''

-12 Eylül davasına müdahillik-

Başbakan Erdoğan, 12 Eylül 1980 askeri darbesine ilişkin davaya müdahil olma kararı aldıklarını anımsatarak, ''Bildiğiniz gibi demokrasimiz açısından sevindirici bir müjdeyi de dünkü Bakanlar Kurulu toplantımızın ardından milletimize ilan ettik. Hükümet olarak yarın başlayacak olan 12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili davaya müdahil olma kararı aldık. Türkiye'de darbelerin ilk ve en önemli muhatabı milletin meşru temsilcisi durumundaki hükümetler olmuştur. Bugün de milletin meşru temsilcisi sıfatıyla, ülkeyi yönetme sorumluğunu üstlenmiş bir hükümetin mensupları olarak bu davanın tabii tarafı olduğumuza inanıyoruz. 12 Eylül darbesine yönelik dava açılabilmesine ilişkin süreci de biliyorsunuz biz başlatmış ve neticelendirmiştik. Milletimizin desteğiyle bir 12 Eylül günü hayata geçirdiğimiz Anayasa düzenlemesinin ardından yargı da görevini yerine getirmiş ve dava sürecini başlatmıştır. Müdahil olarak gayet yakından takip edeceğimiz bu davanın ülkemiz ve milletimiz, demokrasimiz için hayırlı sonuçlara vesile olmasını diliyorum'' diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, milletvekillerine, ''1950'de merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının, ezan-ı şerifi aslına döndürmeleri ne kadar muhteşem bir olaysa, Cuma günü sizin yaptığınız düzenleme de en az o kadar muhteşemdir'' diye seslendi.

Erdoğan, ''Ezanın aslına rücu etmesi, özüne kavuşması bu milletin hafızasında nasıl yer ettiyse, milli eğitim sistemindeki bu düzenleme de aynı şekilde aziz milletimizin hafızasında hiç silinmeyecek bir yer edindi'' dedi.

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen haftaların dış politika açısından hareketli geçtiğini söyledi.

İki hafta önceki grup toplantısından sonra, Ankara ve İstanbul'da, ABD Dışişleri Bakanı Clinton'un da aralarında bulunduğu yabancı ülke yöneticileri ile görüşmeler yaptığını ifade eden Erdoğan, 23 Mart'ta geniş bir heyetle Güney Kore'nin başkenti Seul'de 2. Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldığını kaydetti. Erdoğan, zirvede, Türkiye olarak nükleer enerji ve silahlar konusunda tavırlarını net olarak ortaya koyduklarını söyledi.

Nükleer enerjinin maksimum güvenlik önlemleri altında, barışçıl amaçlarla kullanımını desteklediklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, buna engel çıkarılmasına yönelik itirazlarını net olarak ortaya koyduklarını belirtti.

Nükleer silah yapımı amacıyla yürütülen çalışmalara da karşı çıktıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ülkeler arasında ayırıma ve çifte standarda gidilmesine de tepki gösteriyoruz. Zirveye katılanlara adil olunması, eşit davranılması için de gereken uyarılarımızı yaptık. Bütün milletimle bir şeyi paylaşacağım: İsrail'in nükleer silah sahibi olmasına göz yumanların bunu görmezden gelenlerin, hiç gündeme getirmeyenlerin barışçıl amaçlarla yapılan nükleer araştırmalara karşı çıkmasının doğru olmayacağını ifade ediyorum. Bu ayrımcılıktır.

Bir tarafta geliyorsun 'yapma diyorsun' yapmıyor ama öbür tarafta, İsrail'in şu anda sayısı itibariyle çok ciddi rakamlara ulaşmış nükleer başlıkları var. Kore sonrasında uğradığımız İran'da da muhataplarımızla bunları paylaştık. Başta dini lider Ayetullah Hamaney olmak üzere görüştüğümüz İran'lı dostlarımız, nükleer silaha fıkhen de karşı olduklarını, kitle imha silahı üretmeyeceklerini, sadece barışçıl amaçlarla nükleer çalışma yaptıklarını ifade ettiler.''

-Resmi temaslar-

Başbakan Erdoğan, Kore'de resmi temasları ve ikili görüşmeleri olduğunu belirti.

Güney Kore Devlet Başkanı ve ABD Devlet Başkanı Obama'nın da aralarında bulunduğu bazı devlet yöneticileri ile ikili görüşmeler yaptığını anlatan Erdoğan, Türkiye-Güney Kore Serbest Ticaret Anlaşması Ortak Deklarasyonu'nu imzaladıklarını, Güney Kore'nin önde gelen şirketlerinin yöneticileriyle de biraraya geldiklerini söyledi.

Erdoğan, Kore'den sonra geçtiği İran'daki temasları hakkında da bilgi verdi.

Arnavutluk Başbakanı ve Bruni Sultanı'nın bu hafta içinde Türkiye'ye geleceğini dile getiren Erdoğan, daha sonra partisinin Konya Kongresi'ne katılacağını ve ardından da resmi bir ziyaret için Cumartesi günü işadamları heyetiyle Çin'e gideceğini kaydetti.

Erdoğan, bu yoğun diploması trafiği içinde, İstanbul'da ''Suriye'nin Dostları Grubu'' zirvesine ev sahipliği yaptıklarını bildirdi. Şubat ayında Tunus'da yapılan ilk toplantının ardından ikinci toplantıyı İstanbul'da gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, Tunus'taki ilk toplantıya 62 ülke ve uluslararası kuruluş katılmışken, İstanbul'daki zirveye 83 ülke ve uluslararası kuruluşun katıldığına işaret etti.

-''Suriye halkına kaderine terk etmeyeceğiz''-

Erdoğan, şunları kaydetti:

''Zirvenin ardından yayınlanan sonuç bildirisinde, Suriye'deki rejimin her açıdan halkın güvenini kaybettiği ifade edilmiştir. Suriye yönetimine sadece kendi halkının değil, uluslararası toplumun da güvenmediği, verilen sözlerin tutulması noktasında ciddi tereddütlerin bulunduğu hatırlatılmıştır. Her ne kadar BM eski temsilcisi Kofi Annan'ın girişimleri ve aldığı taahhüde umutla bakılsa da Beşşar Esed'in dünyayı oyaladığı, zaman kazanma çabası içinde olduğu şüpheleri de dile getirildi. Zirvede Suriye Ulusal Konseyi, Suriyelilerin meşru temsilcisi olarak teyit edildi. Uluslararası camia tarafından önde gelen bir muhatap olarak kabul edildi. Misak-ı Milli belgesi ile yeni Suriye'nin temelleri ortaya konuldu.

İstanbul zirvesi için Suriye halkı için bir dönüm noktası olmuştur. İstanbul Zirvesi'nde Beşşar Esed'in halkına uğradığı vahşet teyit edilmiş, Esed'in güvenilmez bir lider olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Esed'in verdiği sözlere inanmak, Esed'e katliamları için zaman ve fırsat tanıyacağı gibi, yeni hayal kırıklıklarına da sebep olacaktır. Zalim ve kurbanın aynı kefede değerlendirilmesi sadece ve sadece zalime hizmet edecektir.

Ne yazık ki BM Güvenlik Konseyi, Suriye konusunda karar alamayarak, zalime dolaylı bir destek vermiştir, zulmü teşvik etmiştir. Suriye'de milyonlarca insan en temel ihtiyaç maddelerinden yoksun ve insani yardım beklerken, Suriye halkı göç ederken, her gün ölürken, eli kolu beklemek zulme ortak olmak demektir. Bizim ülkemize göç eden Suriye'lilerin sayısı 20 bine ulaştı. Ürdün'e göç edenlerin sayısı 90 bini aştı. Bu insanlar durup dururken niye göç etsin, topraklarını niye terk etsinler? Evlatları ölmüş, torunları öldürülmüş... Bunu için yalnız başına gelmiş bir yaşlı nine gelmiş bizim kampta. Bunlar yaşanıyor.

Boğazları kesilerek öldürülen Suriye'liler var şu anda Suriye'de. Suriyelerin mevcut rejimin ağzında tek bir şey var; 'bunlar terörist.' Doğru, bunlar senin kendi teröristin, onlarla bunu yapıyorsun. Biz Türkiye olarak Suriye'ye bir an önce insani yardım ulaştırılması, uluslararası kamuoyunun dikkatinin her an Suriye üzerinde olması için çabalarımızı sürdüreceğiz. Biz Suriye halkına söz verdik. 'Yalnız değilsiniz' dedik, bu sözümüzü sonuna kadar tutacak, Suriye halkına sırtımızı dönmeyecek, kendi kaderine terk etmeyeceğiz.''

-Suriye'deki tutuklu gazeteciler-

Başbakan Erdoğan, Suriye'de tutuklu bulunan gazeteciler için yaptıkları girişimleri yoğun bir şekilde sürdürdüklerini söyleyerek, bu gazetecilerin derhal bırakılması ve Türkiye'ye gönderilmesi için de her zeminde çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti.

Geçen hafta bazı önemli toplantılara katıldığını dile getiren Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in davetiyle, Harp Akademileri Komutanlığı'nı ziyaret ettiğini bildirdi. Erdoğan, orada, Genelkurmay Başkanı'nın, komutanların, kurmay subayların, askeri personelin, misafir subay öğrencilerin bulunduğu ve 700-800 katılımın olduğu salonda, Türkiye'nin dış politika vizyonu, terörle mücadele, demokratikleşme adımları, savunma sanayindeki gelişmeler, ekonomi, altyapı ve üstyapıya ilişkin bilgilendirme konuşması yaptığını ifade etti.

Erdoğan, ''Dünkü gazetelerde bunun ciddi manada, cımbızlanarak farklı şekilde iletilmesi uygun, şık düşmedi. Onun için de bir düzeltmeye ister istemez mecburiyet hasıl oldu. Konuşmanın asıl özeti bu ifadeler'' dedi.

Cumartesi günü 3-4 bin kişinin katıldığı TUSKON'un Genel Kurulu'na katıldığını anımsatan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Yerel Yönetimler Başkanlığı'nın düzenlediği Yerel Yönetimler ve Aile Sempozyumu'nun açılışını yaptıklarını bildirdi.

-4 bin iş ve meslek danışmanı-

Başbakan Erdoğan, işsizlikte mücadele adına son derece önemli bir atama törenini gerçekleştirdiklerini söyledi. Hükümet programında işsizlikle mücadele etmek amacıyla 4 bin iş ve meslek danışmanının görevlendirileceğini belirttiklerini kaydeden Erdoğan, ''Dün 2 bin 817 danışmanın atamasını gerçekleştirdik. Gelecek aylarda da geriye kalan bin 200 danışmanın atamasını yapacağız. Bu danışmanlar iş arayan vatandaşlarımızın her safhada yanında olacak, onlara yol gösterecek, onları doğru alanlara yönlendirecek'' diye konuştu.

12 Haziran seçimlerinin üzerinden neredeyse bir yıl geçtiğini belirten Erdoğan, ''Zaman çok hızlı akıyor. Bu hıza biz de ayak uydurmak zorundayız. 9 yıl nasıl geçti? 9 yıldır yaptığımız hizmetlere yenilerini ekleyerek yola devam etmek zorundayız. Millete hizmet yolunda asla yorulmak, yılgınlık, rehavet yok. Milletimiz bizden her daim hizmet bekliyor. Hiç bir engele takılmadan, hiç bir engellemeye boyun eğmeden, hiç bir tahrike prim vermeden bu yolda kararlılıkla yürüyeceğiz'' dedi.

Erdoğan, geçen Cuma akşamı yaptığı toplantıda milli eğitim sisteminde yapılan düzenleme nedeniyle, milletvekillerine teşekkür ettiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Bugün de AK Parti çatısı altında bu önemli düzenlemeyi gerçekleştirdiğiniz, tarih yazdığınız, tarihe not düştüğünüz için bir kez şahsım ve milletim adına şükranlarımı iletiyorum. 1950'de merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının, ezan-ı şerifi aslına döndürmeleri ne kadar muhteşem bir olaysa, inanın Cuma günü sizin yaptığınız düzenleme de en az o kadar muhteşemdir. Ezanın aslına rücu etmesi, özüne kavuşması bu milletin hafızasında nasıl yer ettiyse, emin olun milli eğitim sistemindeki bu düzenleme de aynı şekilde aziz milletimizin hafızasında hiç silinmeyecek bir yer edindi. Bu tarihi olayı gerçekleştirdiğiniz, statükoya, CHP'ye ve CHP zihniyetine gereken cevabı bir kez daha verdiğiniz için hepinizi kutluyor, yürekten tebrik ediyorum.''

Zaman, 03.04.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.