Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Abant Toplantısı sonuç bildirgesi açıklandı

Abant Toplantısı sonuç bildirgesi açıklandı
 
'Yeni Anayasa'nın Çerçevesi' konusuyla üç gündür Abant Palas Oteli'nde devam eden 26. Abant Toplantısı sona erdi. 'Vatandaşlık ve Kimlikler, Ana Dilde Eğitim, Üniter Devlet-Özerklik Dengesinde Yerel Yönetimler, İnanç Özgürlüğü, Diyanet ve Din Dersleri, Yeni Anayasada Cumhurbaşkanının Konumu' başlıklı beş oturum yapıldı.

Müzakereler bölümünde, öne çıkan maddeler üzerinde oylama yapılarak bildiri maddeleri belirlendi. Bildirinin ardından, 26. Abant Toplantısı toplu fotoğraf çekimiyle kapandı. 26. Abant Toplantısının sonuç bildirgesi şöyle:

 

ANAYASA'NIN BAŞLANGIÇ KISMI

Dibace: İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan onuruna saygı dışında, Anayasa'nın dibacesinde herhangi bir ifade olmamalıdır.

VATANDAŞLIK VE KİMLİKLER

Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve ağırlıklı olarak ilk 2 madde benimsenmiştir.

Birinci öneri: Anayasa'da vatandaşlığı tanımlamaya gerek yoktur.

İkinci öneri: Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümran olduğu mahallerde doğan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümran olmadığı mahallerde vatandaş anne ya da babadan olanların vatandaşlığı kanunla düzenlenir.

Üçüncü öneri: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı anne ya da babadan olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.

 

ANADİL'DE EĞİTİM

Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve benimsenmiştir.

Birinci öneri: Anadilde eğitim, temel bir insan hakkıdır. Anayasa'da anadilde eğitimle ilgili herhangi bir kısıtlayıcı hüküm olmamalıdır.

İkinci öneri: Anayasa'da farklı anadillerde eğitim yapılma hakkı tanınmalıdır.

Üçüncü öneri: Resmi dilin öğrenilmesi ve öğretilmesi şartı ile herkes eğitimde anadilini kullanma hakkına sahiptir.

TÜRKİYE'NİN İDARİ YAPISI

Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve benimsenmiştir.

Birinci öneri: Türkiye'nin idari yapısı, yerinden yönetim (adem-i merkeziyet) esasına dayanır. Yerel yönetimler üzerindeki her türlü idari vesayet kaldırılmalıdır. Resmi dil mecburi olmak kaydı ile kamusal iletişimde farklı dillerin kulanılması serbesttir.

İkinci öneri: Kamu hizmetlerinin belirlenmesi ve örgütlenmesi yerinde ifa edilir.

Üçüncü öneri: Merkezden yönetim istisna, yerinden yönetim esastır. Merkezde üretilecek kamu hizmetleri açıkca sayılır. Geri kalan bütün kamu hizmetleri yerinde ifa edilir. Bu yetkiler arasında yerel yönetimin yerel hizmetlerle ilgili vergi salma yetkisi saklıdır.

YENİ ANAYASA'DA CUMHURBAŞKANI'NIN KONUMU

Birinci öneri: Yeni anayasa'da parlamenter sistem korunmalı, cumhurbaşkanının yetkileri daraltılarak, devletin temsili görevleri ve demokratik klasik parlamenter sistemlerdeki konumuna kavuşturulmalıdır. Cumhurbaşkanı, halk oyu ile bir dönem için yedi yıllığına seçilmelidir.

İkinci öneri: Yeni anayasa'da parlamenter sistem korunmalı, cumhurbaşkanının yetkileri daraltılarak, devletin temsili görevleri ve demokratik klasik parlamenter sistemlerdeki konumuna kavuşturulmalıdır. Cumhurbaşkanı'nı bir kereliğine yedi yıllığına Meclis nitelikli çoğunluğu ile seçer.

İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ VE DİYANETİN KONUMU

Aşağıdaki dört madde tartışılmış ve ağırlıklı olarak ilk 3 madde benimsenmiştir.

Birinci öneri: Hiç kimse dini inançlarından ve ifadesinden dolayı eğitimde, çalışma hayatında ve kamusal alanda ayrımcılığa uğratılmaz.

İkinci öneri: Diyanet, tamamem bağımsız vakıf statüsünde olmalı, diğer inanç grupları da devlet katkısı ile aynı şekilde vakıflar kurmalıdır.

Üçüncü öneri: Diyanet, isteğe bağlı inanç vergisi ile finanse edilmelidir. Farklı inanç grupları için de benzer kurumlar kurulmalıdır.

Dördüncü öneri: Diyanetin mevcut durumu devam etmeli, diğer inanç gruplarına da hizmet verilmelidir.

DİN DERSLERİ

Aşağıdaki üç madde tartışılmış ve benimsenmiştir.

Birinci öneri: Anayasada bu konuda hiç bir madde olmamalıdır.

İkinci öneri: Nesnel ve çoğulcu din kültürü ve ahlak dersleri zorunlu olmalıdır. Din eğitimi dersleri seçmeli olmalıdır.

Üçüncü öneri: Farklı içeriklerde eleştirel düşünceyi ve çoğulculuğu geliştiren seçmeli din kültürü ve ahlak bilgisi ders alternatifleri olmalıdır.

Zaman, 11.03.2012

Anayasada 12 gerilim hattı

 

Prof. Dr. Bekir Parlak, anayasada güvenlik-özgürlük, birey-özgürlük, sivil-asker, yasama-yürütme, yargı-kamusal alan-özel alan, ulus-etnisite başta olmak üzere 12 gerilim hattı bulunduğunu söyledi

Abant Platformu’nun düzenlediği 26. Abant Toplantısı, “Yeni Anayasa’nın Çerçevesi” konusuyla Abant Palas Oteli’nde devam ediyor. Toplantının ikinci gününde, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın yönettiği “Üniter DevletÖzerklik Dengesinde Yerel Yönetimler” oturumunda konuşan Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bekir Parlak, yerel yönetimlerde esas sorunun demokrasi ve katılım olduğunu vurguladı.

Tabanda farklılıklar olduğunu belirten Parlak, yasal sorunların anayasal sorunlar olduğunu ve bunların bağlayıcılığı bulunduğunu ifade etti. Konunun anayasanın en önemli konusu olduğunun altını çizen Parlak, yerel yönetimlerin merkezden değil yerelden güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliğinin anayasal güvenceye alınması gerektiğini belirten Parlak, anayasada güvenlik-özgürlük, birey-özgürlük, sivil-asker, yasamayürütme, yargı-kamusal alan-özel alan, ulus-etnisite başta olmak üzere toplam 12 gerilim hattı bulunduğunu ifade etti. Parlak, Türkiye için İtalya’da uygulanan ‘fonksiyonel il yönetimi’ni önerdi.

 

‘Demokratik özerklik katkı sağlamaz’

Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fuat Keyman ise şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda ciddi sorunlar bulunduğunu ifade etti. Mevcutta yönetilemeyen bir Türkiye’nin olduğunu dile getiren Keyman, AKP’nin ustalık döneminde merkezileşen bir yönetim olduğunu savundu. Bunun vesayet olmadığını dile getiren Keyman, Türkiye’nin ‘Kanun Hükmünde Kararnameler’le yönetilmemesi gerektiğini ifade etti.

Kürt sorununu çözemeyen bir anayasanın demokratik olamayacağını belirten Keyman, anadilde eğitim ve özerklik konusunun temel sorunlar olduğunu kaydetti. Odaklaşmanın anadilde eğitim üzerine yapılmaması gerektiğini anlatan Keyman, odaklanmanın konusunun yerel yönetimler olması gerektiğini söyledi. Demokratik özerkliğin Kürt sorununun çözümü ve bölgenin demokratikleşmesine bir katkısı olmayacağını söyleyen Keyman, kurumsal reformlara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Yazar Tarhan Erdem de yerinden yönetimin tanımlanmadığı bir devlete federal veya üniter devlet demenin mümkün olmadığını söyledi.

Yerinden yönetimin tanımlanması halinde merkezi yönetimin de tanımlanacağını dile getiren Erdem, yerel yönetimleri Kürt meselesindeki korkuların belirlediğini ve belirlemeye devam ettiğini ifade etti.

Taraf, 11.03.2012
 

Abant Toplantısı ikinci güne 'sazlı-sözlü' başladı

26. Abant Toplantısı, "Yeni Anayasa'nın Çerçevesi" konusuyla Abant Palas Oteli'nde devam ediyor. Toplantının ikinci günde açılış, sazlı sözlü başladı. Taşlama şairi Bekir Salim, türküyle açılış yaptı. Daha sonra taşlama şairleri, Anayasa değişikliği konusunda atışma yaptı.
 
'Üniter Devlet-Özerklik Dengesinde Yerel Yönetimler' oturumunu Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan yönetiyor. Bu oturumun konuşmacıları ise Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Bekir Parlak, Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Fuat Keyman, Bahçeşehir Üniversitesi'nden Cengiz Aktar ve Radikal Gazetesi Yazarı Tarhan Erdem.
'Anayasa'da 12 gerilim hattı var, Türkiye fonksiyonel il yönetimine geçmeli'
Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Bekir Parlak, anayasada güvenlik-özgürlük, birey-özgürlük, sivil-asker, yasama-yürütme, yargı-kamusal alan-özel alan, ulus-etni site başta olmak üzere toplam 12 gerilim hattı bulunduğunu söyledi. Parlak, Türkiye için yerel yönetimlere model olarak İtalya'da uygulanan 'fonksiyonel il yönetimi'ni önerdi.
26. Abant Toplantısı, "Yeni Anayasa'nın Çerçevesi" konusuyla Abant Palas Oteli'nde devam ediyor. Toplantının ikinci gününde, 'Üniter Devlet-Özerklik Dengesinde Yerel Yönetimler' oturumunu Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan yönetiyor. Oturumun konuşmacıları ise Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Bekir Parlak, Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Dr. Fuat Keyman, Bahçeşehir Üniversitesi'nden Cengiz Aktar ve Radikal Gazetesi yazarı Tarhan Erdem.
Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Bekir Parlak, yerel yönetimlerde esas sorunun demokratik ve katılım sorunu olduğunu vurguladı. Tabanda farklılıklar olduğunu belirten Parlak, yasal sorunların anayasal sorunlar olduğunu ve bunların bağlayıcı olduğunu ifade etti. Konunun Anayasa'nın en önemli konusu olduğunun altını çizen Parlak, yerel yönetimlerin merkezden değil yerelden güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Vatandaşlara ulusal ve yerel yönetimlere doğrudan katılımını sağlayacak imkanların sağlanması gerektiğini dile getiren Parlak, yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliğinin anayasal güvenceye alınması gerektiğini kaydetti. Devlet-vatandaşlık bütünlüğü sağlanmadan idarenin bütünlüğünün sağlanmasının mümkün olmadığını vurgulayan Parlak, anayasada güvenlik-özgürlük, birey-özgürlük, sivil-asker, yasama-yürütme, yargı-kamusal alan-özel alan, ulus-etni site başta olmak üzere toplam 12 gerilim hattı bulunduğunu ifade etti. Parlak, Türkiye için İtalya'da uygulanan 'fonksiyonel il yönetimi'ni önerdi.
"DEMOKRATİK ÖZERLİK; KÜRT SORUNU VE BÖLGENİN DEMOKRATİKLEŞMESİNE KATKI SAĞLAMAZ"
Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Dr. Fuat Keyman ise şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda ciddi sorunlar bulunduğunu ifade etti. Mevcutta yönetilemeyen bir Türkiye'nin olduğunu dile getiren Keyman, AK Parti'nin ustalık döneminde merkezileşen bir yönetim olduğunu savundu. Bunun vesayet olmadığını dile getiren Keyman, Türkiye'nin 'Kanun Hükmünde Kararnameler'le yönetilmemesi gerektiğini ifade etti.
Kürt sorununu çözemeyen bir anayasanın demokratik olamayacağını ileri süren Keyman, anadilde eğitim ve özerklik konusunun temel sorunlar olduğunu kaydetti. Odaklaşmanın anadilde eğitim üzerine yapılmaması gerektiğini anlatan Keyman, odaklanmanın konusunun yerel yönetimler olması gerektiğini söyledi. Demokratik özerkliğin Kürt sorununun çözümü ve bölgenin demokratikleşmesine bir katkısı olmayacağını savunan Keyman, kurumsal reformlara ihtiyaç olduğunu belirtti. Keyman, ilk üç maddenin içine "Türkiye'nin üretimi yerindedir" ifadesinin konulması gerektiğini dile getirdi.
KÜRT MESELESİ KORKULARDAN ARINARAK ÇÖZÜLEBİLİR
Radikal Gazetesi yazarı Tarhan Erdem de yerinden yönetimin tanımlanmadığı bir devlete federal veya üniter devlet demenin mümkün olmadığını söyledi. Yerinden yönetimin tanımlanması halinde merkezi yönetimin de tanımlanacağını dile getiren Erdem, yerel yönetimleri Kürt meselesindeki korkuların belirlediğini ve belirlemeye devam ettiğini savundu. Kürt meselesinin korkulardan arınarak çözülebileceğine dikkat çeken Erdem, bunun da Kürtlerin varlığını kabul etmekle başlanacağını ifade etti.
1982 Anayasası üzerinden Kürt meselesinin çözülemeyeceğini belirten Erdem, yeni anayasada bunun konuşulmaması gerektiğini ifade etti. Cumhuriyet tarihinde yerel yönetimler konusunda en büyük adımı AK Parti'nin attığını dile getiren Erdem, ancak 2004 yılından sonra merkezileşmeye doğru gidildiğini ifade etti. Erdem, Kanun Hükmündeki Kararnameler ile kabul edilemeyecek bir merkezi idarenin kurulduğuna dikkat çekti. Konuşmaların ardından müzakerelere geçildi.
Zaman, 10.03.2012
Türkiye'nin renkleri yeni anayasa için Abant'ta buluştu
 
Türkiye'nin önemli sorunlarına çözüm önerileri getiren Abant Platformu, üçüncü kez yeni anayasayı masaya yatırıyor.
Dün, Abant Palas Oteli'nde başlayan ve üç gün sürecek çalıştayda 25'i konuşmacı olmak üzere yaklaşık 100 müzakereci görüş bildirecek. 'Yeni Anayasa'nın Çerçevesi' başlıklı toplantının açılış konuşmasını yapan TBMM Başkanı Çiçek, 3 günlük çalışmanın Meclis için yol gösterici olacağını söyledi. Konu başlıkları konusunda belli bir yere gelinirse, yeni anayasanın önünde engel kalmayacağının altını çizdi. Abant'taki mutabakatların önemine değinen Çiçek, partilere şöyle seslendi: "4 siyasî partinin de bu defa taşın altına elini değil, kafasını koyması gerekiyor. Aksi takdirde, geçtiğimiz 30 yılı 82 Anayasası'nı tartışmaya harcadığımız gibi, bir 30 yıl da 'sen engelledin ben engelledim' tartışmasına enerjimizi heba etmiş oluruz."
Abant Platformu Dönem Başkanı Prof. Levent Köker de Çiçek'e destek vererek, son seçimde oluşan Meclis'in, toplumun yüzde 90'ından fazlasını temsil ettiğini hatırlattı. Meclis'in, toplumdaki anayasa talebine bigâne kalmasının düşünülemeyeceğini vurguladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, herkesin sadece kendi cephesinden değil, ötekinin cephesinden de bakmasının önemine değinirken, yazar Orhan Miroğlu, tehdit havasını dağıtıp toplumun zenginliğini ortaya koyan bir anayasa yapılmasını önerdi.
Abant Palas Oteli'nde gerçekleştirilen ve yeni anayasanın görüşüldüğü toplantı, renkli ve geniş katılım listesiyle dikkat çekiyor. 'Yeni Anayasa'nın çerçevesi' başlıklı toplantıya katılan aydın, yazar, siyasetçi ve akademisyenlerden bazıları şöyle: Meclis Başkanı Cemil Çiçek, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri AK Partili Prof. Mustafa Şentop ve BDP'li Altan Tan, Prof. Deniz Ülke Arıboğan, AK Parti Amasya Milletvekili Prof. Naci Bostancı, Prof. Yusuf Şevki Hakyemez, Prof. Eser Karakaş, Prof. Fuat Keyman, Prof. Mustafa Koçak, Prof. Haluk Çeçen, Prof. Bekir Parlak, Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Osman Kaşıkçı, Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, Aksiyon Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Korucu, gazeteciler Nazlı Ilıcak, Herkül Millas, Leyla İpekçi, Ümit Fırat, Ümit Kardaş, Belma Akçura, Oral Çalışlar, Tarhan Erdem, eski DP lideri Süleyman Soylu, eski milletvekilleri Ufuk Uras ve Reha Çamuroğlu, Yeni Anayasa Platformu üyesi Av. Mehmet Uçum, Mazlumder Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Vakıflar Meclisi Rum Cemaati üyesi Laki Vingas, Rumca yayımlanan Apoyevmatini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis, Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun, Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kemal Burkay, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş.
Toplantının açılış konuşmasını TBMM Başkanı Çiçek yaptı. Çiçek, 3 günlük çalışmanın Meclis için de yol gösterici olacağını vurguladı. Konu başlıkları konusunda belli bir yere gelinirse zaten yeni anayasanın önünde engel kalmayacağının altını çizdi.
"Umuyorum ki biz de, buradaki mutabakatları en iyi şekilde değerlendiririz." diyen Çiçek, siyasî partilere şu çağrıyı yaptı: "4 siyasî partinin de bu defa taşın altına elini değil, kafasını koyması gerekiyor. Aksi takdirde, geçtiğimiz 30 yılı 82 Anayasası'nı tartışmaya harcadığımız gibi, bir 30 yıl da, sen engelledin ben engelledim, tartışmasına enerjimizi heba etmiş oluruz."
Meclis'teki kavga, yeni anayasayı istemeyen çevrelere güç veriyor
Bu kez işi olumlu sonuçlandırmak mecburiyetinde olduklarını ifade eden Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda görev alan 12 arkadaşının samimiyetle, uzlaşı ve arkadaşlık içinde çalıştığını söyledi. Çiçek, şöyle devam etti: "Ümitsizliği pompalayan, belki de Meclis'teki görüntülerdir. İtişmenin kakışmanın, olumsuz laflar ve kavga görüntüleri 'bunlar mı anayasa yapacak' düşüncesinin yapılmasına ve anayasanın yapılmasını istemeyen çevrelere güç veriyor. Anayasa yapacaksak, kavga ortamında birbirimizi anlayamayız. Düzgün üslupla konuşulan bir ortam, siyasetin de Meclis'in de itibarı açısından önem taşıyor. Yeni anayasa yapılacaksa sertlikten uzak durmak, suçlayıcı dil yerine uzlaşmacı bir hava oluşturmak gerekiyor. Uzlaşmak, bir iman zaafı değildir. Değerlerimizi göz ardı etmek değildir. Benim söylediğim doğrudur ama başkasının söylediği de doğru olabilir demek gerekiyor. 'Uzlaşma olmazsa'nın cevabını iyi vermelidir. Son 100 yıllık siyasî tarihimiz suçlama ve ithamların tarihidir. Yeni anayasa yapamazsak, 'postmodern suçlama ve ithamların tarihi'ni başlatmış oluruz.
Açılış konuşması için kürsüye gelen isimlerden Abant Platformu Dönem Başkanı ve Anayasa Hukukçusu Prof. Levent Köker, son seçimden sonra oluşan Meclis'in toplumun yüzde 90'ından fazlasını temsil ettiğini vurguladı. Meclis'in toplumun yeni anayasa konusundaki talebine bigâne kalmasının düşünülemeyeceğinin altını çizen Köker, "Tartışmanın giderek heyecanlanacağını tahmin ediyorum, çünkü meselenin içeriğine girilecek. Ve bizim toplantımızın da bu sürece katkı sunmasını umuyorum." dedi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil ise konuşmasında, "Kıştan bahara çıkarken, aslında bize 30 yıldan bu yana değişik kışlar yaşatan bu anayasanın yeni baharla beraber bizi ısıtacak yeni bir anayasaya yerini bırakması.." temennisinde bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, herkesin sadece kendi cephesinden değil, ötekinin cephesinden de bakmasının önemine değindi.
Hükümetin, yeni anayasa çalışmasının bir entelektüel faaliyet olduğunu unuttuğunu savunan Toprak, "Gerekli tartışma ortamına izin vermeden, bir Meclis baskınıyla yeni anayasayı kotarmaya çalışmaktadır. Uzlaşma azmi, sorunların üstesinden gelmemize yardımcı olacaktır. Buradaki farklı kesimlerden aydın ve akademisyenlerin görüşleri, Türkiye siyasetine anlamlı bir katkı sunabilir. Siyasetçiler, kendisini 'toplumun yerine düşünen' kişiler olarak görmemelidir. Onların ortak aklını yansıtan insanlar olarak görmelidir. Hiçbir toplumun ortak aklı ve ortak vicdanı yanlışlık üzerinde ittifak edemez." diye konuştu.
ABANT TOPLANTISINDAN GÖRÜŞLER
Vatandaşlık tanımı
farklılıkları içermeli
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Birol Caymaz: 'Vatandaşlık' kelimesinin aidiyet ve vatanseverlik çerçevesindeki bir hukukî alana kısıtlandığını, bir haklar ve ödevler dizgisi olarak dizayn edildiğini görüyoruz. Bu yaklaşım, vatandaşların 'türdeş' olduğunu varsayan bir yaklaşım. Vatandaşlığın, ulus devlet kavramının ağırlığı altında ezildiğini ve milli kimliğe kurban edildiğini söylemek mümkün bu açıdan. Şu anda bazıları vatandaşlık itibarıyla Türk, bazıları başka sebeplerden dolayı fazlasıyla Türk. Hukukun şimdiye kadar hakim olan bu standartlaştırıcı eğiliminden ayrılarak farklılık ve hatta çelişkileri içselleştiren bir yol seçmek gerekiyor.
Bana Ermeniliğimi unutturan bir anayasa istiyorum
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş: Biz şu anda yeni bir 'biz' oluşturmayı konuşuyoruz. Eski anlayışta en büyük sorun 'biz'in tek tip olarak tanımlanmasıydı ve bizim bu paradigmayı değiştirmemiz gerekiyor. Bu, bölücülük, ayrıştırıcılık değildir. Aksine, bir araya getirici bir gelişme olur. Aksine, herkesi içerisine almayan bir vatandaşlık tanımı ayrıştırıcı bir rol oynuyor. Koşullar, bana sürekli Ermeni olduğumu hatırlatıyor. Ermeni olduğumun bana her gün hatırlatılması bana zül olarak geliyor ve ben Ermeni olmaktan kaçamıyorum. Buralı, bu toprakların insanı olayım, kalabalıklar arasında kaybolayım istiyorum. Yeni anayasanın bu geleceği tesis etmesi gerektiğini düşünüyorum. Azınlık hakları uluslararası sözleşmelerle değil, bunları aşacak bir toplumsal sözleşmeyle korunmalıdır. Bu, Lozan'ı yok saymak değildir. Ortak tarihimiz sadece kötü ve trajik olaylarla dolu değil. Aksine çok iyi örnekler de var. Osmanlı'nın vatandaşlıklar konusundaki sistemi, önümüzdeki tartışmaya ışık tutabilir.
Demokratik vatandaşlık
tanımı getirilmeli
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Vedat Bilgin: Devletin 'makro kimlik oluşturucusu' olarak ortaya çıkması asıl sorunu ortaya çıkarıyor. Çelişkiler ortaya çıkıyor. Cumhuriyet sürecinde, Cumhuriyet'in yurttaşlık tanımı, totaliter özellikler de taşıyan bir yaklaşımdır. 21. yüzyılda artık 'total vatandaşlık' tanımı geçerli olmamalı. Demokrat vatandaşlık tanımı getirilmeli. Demokratik vatandaşlık tanımı anayasamızda mevcut ama sorunlu. Devlet, anayasa ile vatandaşa ödev veriyor. Demokratik bir devlet, ödev veremez. Aksi takdirde ödevlerin, bireysel özgürlükleri yok edecek şekilde kullanılması kaçınılmaz olacaktır. Yeni anayasanın mikro kimliğimizi koruyup, esas makro anlamda dönüşümü kabul edecek bir şekilde yapılmasını bekliyorum.
Anayasa, tehdit havasını dağıtıp zenginliğimizi ortaya koymalı
Taraf yazarı Orhan Miroğlu: Yeni anayasa, farklı kimlikleri bir arada tutmaya ehil olmalı. "Nasıl yapacağız da farklı kimlikleri bir arada tutacağız?" sorusunun cevabını aramalıyız. Belirsizlik ve taleplerin karşılanmaması ağır bir tehdit havası yaratıyor. Bundan kurtulmanın yolu, anayasa sürecini belirsizliğe bırakmak değildir. Hedeflediğimiz, barış içinde bir anayasa ise ve bunu yapamazsak, birkaç yıl sonra farklı kimliklerin farklı statü ile yola devam etmesini konuşuruz endişesindeyim. Ben yeni anayasa sürecini yoksulluktan kurtulup, zenginleşme süreci olarak görüyorum. Aidiyetlerimizin ortaya konulduğu bir zenginliğe ihtiyacımız var.
Kürt sorunu özünde Kürtçe sorunu
Zaman Gazetesi yazarı Prof. Mümtaz'er Türköne: Ben öteden beri Kürt sorununun özünde bir Kürtçe sorunu olduğunu yazıyor ve söylüyorum. Siz, Kürt sorununun içinden Kürtçe sorununu çıkarıp alırsanız, bunun Kürt sorununun çözümüne olumlu yansımaları olacaktır. Kürtçe sorununun çözümü ise bu dilde eğitim verilmesinin önünün açılması yönünde bir anayasa maddesi konulması, yahut engel olan maddelerin ortadan kaldırılması suretiyle Kürtçe eğitim serbestisinin temin edilmesi yoluyla olabilir.
100 yıldır yapılan hataların
sıkıntılarını yaşıyoruz
HAK-PAR Genel Başkan Yardımcısı Kemal Burkay: Yaklaşık 100 yıldır yapılan hataların birikmiş sıkıntılarını çekiyoruz. Kürtçe sürekli baskı altında tutuldu. Bülent Arınç, Kürtçe eğitim verilmesi hâlinde Kürt gençlerin zorluk yaşayacağını söylemişti. Ancak hep baskı altında tutulmasına rağmen Kürtçe, Kürt aydınlarının çabası sayesinde yaşadı ve gelişti. Birçok eser basıldı ve bu çalışmalar artarak devam ediyor. Bir Fransız dergisinin yaptığı araştırmada Kürtçe, binin üzerinde yaşayan dil arasında 31. gelişkinlik sırasında yer aldı. Dillerin konuşulması ve eğitim verilmesi anlamında özgürlükçü bir yaklaşımla, birlikte yaşamanın güzel bir yolunu bulmuş oluruz.
Dil eğitimi, çoğulcu
anlayışla ele alınmalı
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Müge Ayan Ceyhan: Anadilde eğitim hep bölünme, güvenlik gibi açılardan ele alınıyor. Dünyada yaygın ama yanlış bazı yaklaşımlar var. 'Bir dili öğrenmek ikinciyi öğrenmeyi zorlaştırır' gibi. Bunun hiçbir bilimsel dayanağı yok. Aksine, çok dillilik, çocuğun zihnini açan bir durumdur. Yeni anayasada dil eğitimi konusu, demokrasiye uygun olarak çoğulcu şekilde düzenlenmelidir.
Zaman, 10.03.2012
 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.