Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Cumhurbaşkanı Gül'den, görev süresiyle ilgili ilk açıklama

Cumhurbaşkanı Gül'den, görev süresiyle ilgili ilk açıklama
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görev süresiyle ilgili öngörülebilirliğin çok önemli olduğunu belirterek, ''5, 7 yıl meselesi... Ben bu tartışmaların hiçbirine girmedim. Görev süremle ilgili bir şey söylemem. Bu konuyla ilgili karar neyse bir an önce netleşmesini çok arzu ederim çünkü yakışık almayan bir durum ortaya çıkıyor'' dedi.
 

Cumhurbaşkanlığı görevini hakkıyla yapmak dışında bir düşüncesi olmadığını da vurgulayan Gül, görev süresi sona erdikten sonra siyasetle ilgili herhangi bir hesabı ya da beklentisi olmadığını açıkladı.

Gül, Kanal 24'te katıldığı canlı yayında, gazetecilerin görev süresi ve sonrasına ilişkin görüşlerinin ne olduğuna ilişkin sorularını yanıtladı.

Görev süresiyle ilgili öngörülebilirliğin çok önemli olduğunu, bunu birkaç yıl önce de söylediğini ifade eden Gül, görev süresinin 5 yıl mı, 7 yıl mı olduğuna ilişkin tartışmaların hiçbirine girmediğini belirtti ve ''Cumhurbaşkanı olarak görev süremle ilgili bir şey söylemem'' dedi.

Gül, şöyle devam etti:

''Yapılan tartışmalar bazen o noktaya geliyor ki, beni siyasetin bir parçası gibi görüp konuşanlar çok oluyor. Halbuki ben cumhurbaşkanı olduktan sonra siyasetin içinden gelmiş, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı yapmış, parti kurucusu olmuş bir kişi olmama rağmen cumhurbaşkanlığını, siyasetin dışında tutmak için olağanüstü bir çaba gösterdim. Bunu kamuoyu ve sizler takdir edeceksiniz. Ben bunu gösterirken, herkesin de bu dikkati göstermesini isterim makam açısından. Bu konuyla ilgili karar neyse bunun da bir an önce netleşmesini çok arzu ederim çünkü yakışık almayan bir durum ortaya çıkıyor.

Benim prensibim şu oldu; hangi görevi yapıyorsam, o görevi hakkıyla yapmak... Onun dışında hiçbir şey düşünmedim. Bugün de cumhurbaşkanı olarak, cumhurbaşkanlığı gibi çok sorumlu ve onurlu bir görevi hakkıyla yapmanın dışında bir şey düşünmedim, düşünmüyorum da. Daha da açık söyleyeyim, siyasetle ilgili herhangi bir hesabım da yok. bunun da bilinmesini isterim.''

Cumhurbaşkanlığından sonra kariyerinin nasıl devam edeceğinin merak edildiğinin sorulması üzerine Gül, hayatta emekliliğe inanmadığını söyledi. İnsanın ne iş yaptığının ayrı konu olduğunu dile getiren Gül, ''Tekrar söylüyorum, siyasi bir beklenti ve hesap içinde değilim. Zihnimi meşgul eden böyle bir konu söz konusu değil'' dedi.

Gül, ''5 yıl olsa devam etmek ister misiniz, 7 yıl olsa yeterlilik görür müsünüz?'' sorusunu, ''Buna birazcık girmeye başlarsam arkası çok gelir'' diye yanıtladı.

Siyasette her kademede bulunduğunu ve cumhurbaşkanı konumuna geldiğini vurgulayan Gül, ''Benim bundan sonra yapacağım şeyler gayet belli. Siyaseti yaptım ve geldim'' dedi.

***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, emekli milletvekillerinin maaşlarında artışı da içeren yasayla ilgili olarak TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten bilgi alabileceğini söyledi.

Milletvekillerinin emekli maaşlarına yapılan zammı ve düzenlemeye ilişkin tepkileri nasıl değerlendirdiği sorulan Gül, TBMM'den kanunlar çıkınca Cumhurbaşkanlığına geldiğini ve kendilerinin de yayınladığını, yani onayladığını söyledi. Kanunun çok tartışıldığını belirten Gül, yasanın sadece milletvekilleriyle ilgili olmadığına, genel bir kanun olduğuna dikkati çekti. Gül, yasanın Cumhurbaşkanlığına yeni geldiğini ifade ederek, Cumhurbaşkanlığındaki hukukçuların yasaları incelediğini, değerlendirdiğini ve kendisinin de ona göre karar verdiğini kaydetti. Gül, ''Bu konuyla ilgili belki Meclis Başkanı, Maliye Bakanı'ndan o maddelerle ilgili bilgi alabiliriz. Ama bize yeni geldi'' dedi.

Gül, sosyal paylaşım sitesi twitter'ı siyasi ya da devlet işleriyle ilgili konularda değil, daha çok insani, sosyal konularda kullandığını söyledi. Sosyal medyayı, milyonlarca insanın kendisine ulaşması açısından önemsediğini ifade eden Gül, sosyal paylaşım sitesindeki mesajları kendisinin yazdığını belirtti.

-Fransa'da kabul edilen yasa-

Fransa parlamentosunda kabul edilen Ermeni teklifini ve Türkiye-Fransa ilişkilerine etkisini değerlendiren Gül, iki ülkenin köklü ve kadim ilişkilere sahip olduğunu söyledi. İki ülkenin karşılıklı çıkarları olduğunu dile getiren Gül, ''Bu konu iki ülkenin milli menfaatleriyle ilgili bir konu değil'' dedi.

Konunun Fransa'da iç politika malzemesi olarak kullanıldığına işaret eden Gül, ''Fransa gibi büyük ülke... Bazen büyük ülkelerin tarihinde böyle küçük hareketler de oluyor. Çok acı gerçekten'' diye konuştu.

Türkiye'de bir dönem devletin resmi görüşünün dışında söz söylemenin, yazı yazmanın ya da tersi görüşleri içeren kitaplar basmanın yasak olduğunu anımsatan Gül, Türkiye'nin bu tip yasaklardan kurtulduğunu kaydetti. Gül, ''Duruma bakın ki Fransa gibi özgürlüklerin yurdu diye tanıtılan ülkede, devletin resmi görüşünün dışındaki görüş cezalandırılıyor. Akıl almaz bir şey ve bütün bunlar çok küçük hesaplar için yapılıyor'' ifadelerini kullandı.

Yasanın Fransa'nın demokrasisini gölgelediğinin altını çizen Gül, yasaya karşı ''asıl Fransız entelektüelleri, aydınları ve yazarlarının feryat etmesi gerektiğini'' ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gül, parlamenterler asamblelerinde milletvekillerinin bunu konuşacağını, Türk aydınların, yazarların, sivil toplum örgütlerinin de Fransa'nın demokrasi anlayışına karşı şüphesiz çalışma yapacağını söyledi.

Yanlışlığın devam etmemesini umduğunu kaydeden Gül, yasa sürecinin Senato'ya varmadan durdurulmasını temenni etti.

Gül, Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin telefonuna çıkmadığının anımsatılarak, ''Mesela bir devlet ve hükümet başkanları zirvesinde Sarkozy yanınıza geliyor, tepkiniz, yaklaşımınız nasıl olur'' sorusunu, ''Beni görmezlikten geldi, ben de onu görmem'' diye yanıtladı.

Ermeni iddialarının 100. yılı olan 2015'e az zaman kaldığını anlatan Gül, bu konuda geçmişte bir ihmalin söz konusu olduğunu belirtti. Dünya kamuoyunun Ermeniler tarafından adeta ikna edilir hale getirildiğini ifade eden Gül, şöyle konuştu:

''Eski yıllardaki ihmalimizin faturasını bugün görüyoruz. Bazıları bir şeye inanınca onu değiştirmek kolay olmuyor. Öz eleştirimizi yapmak gerekir. Bunun çeşitli sebepleri olabilir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni nesillere düşmanlık aşılamamak, düşmanca yetiştirmemek için yeni nesillere anlatılmadı. Halbuki tarihimize baktığımızda Balkanlar'da çektiklerimiz.... 500-600 sene Türk şehri olarak tarihe geçmiş kaç tane Avrupa başkenti, şehri var. 400-500 yılda oralarda ne eserler vardı. Peki oradaki Müslüman Türk nüfus ne oldu? Bütün bunlar o savaşlarda ya yerlerinde, ya yollarda yok oldular. Türkiye'ye ulaşanlar ancak ulaşabildi. milyonlarca insanı biz kaybettik. Şimdi şüphesiz ki devletin resmi çalışmaları değil, üniversitelerin, tarihçilerin, sanatçıların, herkesin bu konu üzerinde çalışması gerekir ve inandırıcı eserler ortaya koymalı.

Bu topraklarda çok acılar çekildi. Acılar herkesin acıları. Acıların olmasını kimse istemez ama bu topraklarda en büyük acıyı çekenler de Müslümanlar oldu, Türkler oldu. Dolayısıyla acıları tekrar ortaya koyup düşmanlık yaratmak yerine, nasıl dostluklar, yeni işbirlikleri kurulabilir, ilişkiler nasıl canlanır buna bakmak gerekir.''

Ermenistan ile ilişkilerde açılım başlatıldığı anımsatıldıktan sonra, ''Nerede hata yapıldı?'' sorusu yöneltilen Gül, Fransa Senatosu'ndaki oylamayla ilgili Türkiye'nin kesinlikle bir hatası olmadığını vurguladı. ''Hatayı, affedilmez hatayı yapan Fransa tarafıdır ve Fransız Cumhurbaşkanıdır'' diyen Gül, Fransız Meclisi'nde daha önce oy birliğiyle konunun tarihçilere bırakılması gerektiğine ilişkin karar alındığını anımsattı.

Türkiye'nin 3 yıl önce Ermenistan'ı da içine alan Kafkas açılımının kapsamı ve Türkiye'nin bu alandaki hedefini anlatan Gül, bölgedeki durumun hiçbir ülkenin lehine olmadığını söyledi. Açılım politikasında ileri adımların atıldığını dile getiren Gül, ''Ama maalesef bunlar baltalandı diyebilirim. Daha fazla detayına girmek istemem. Türkiye'nin bu tür ayak bağlarından kurtulması gerekir'' dedi.

Türkiye'nin Fransız menfaatlerini baltalama politikası gütmediğini ve dış politikada Fransa ile yarış içinde olmadığını vurgulayan Gül, ''Bölgedeki gücümüzü yapıcı bir şekilde değerlendiriyorsak, bundan herkesin memnun olması gerekir'' değerlendirmesinde bulundu. Gül, Türkiye'nin ilkeli politikalarının bazılarını kıskandırabileceğini, rahatsız olanların olabileceğini ifade ederek, ''Üzülebilirler ama alınmamaları gerekir'' diye konuştu.

-Arap Baharı sürecindeki gelişmeler-

Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki ''Arap Baharı'' sürecine ilişkin görüşlerini de açıklayan Gül, Türkiye'nin kendisine dost ve kardeş Arap ülkelerindeki halkların mutlu olmasını istediğini, pozisyonunun da ''gayet net'' olduğunu kaydetti.

Dönüşüm sürecinin maliyetinin az olması gerektiğinin altını çizen Gül, ''Riskler çok tabii, kolay değil. Eğer yönetimlerin inisiyatifinde reformlar gerçekleşseydi maliyet az olurdu. Bu olmadı. Bazı yerlerde halk ayaklandı, bazı yerlerde dış müdahale oldu. Bu, çok maliyetli bir dönüşüm'' ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin kendisini Arap ülkelerine örnek göstermesinin kaynağı olan siyasi ve ekonomik reformların hayata geçirilmesinde AB'nin çok katkısı olduğunu anlatan Gül, bunu kimsenin inkar edemeyeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, AB'nin gelinen noktada çok olumsuz tavırları olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu:

''Şaka yapar gibi, bir taraftan müzakere süreci devam ediyor, bir taraftan açılan hiçbir fasıl yok. Bir araya geldiğinizde konuşuyorsunuz ve gidiliyor. Buna takılmamak gerekir. Bizim ne yapacağımız belli. Ülkemizi nasıl geliştireceğimiz, nasıl herhangi bir Avrupa ülkesi seviyesine çıkaracağımız belli. Formülü elimizde. Bunları kendimiz fiilen yapmamız lazım.''

-İnsan hakları ve basın özgürlüğü-

Gül, Türkiye'deki insan hakları ve basın özgürlüğü bağlamında eleştirilen KCK operasyonlarıyla ilgili görüşünün sorulması üzerine, Türkiye'nin genel olarak insan hakları konusunda çok iyi duruma geldiğini ve bunun gölgelenmemesi gerektiğini belirtti. Türkiye'nin demokrasisini, insan haklarını, ifade özgürlüğünü, hukuk sistemini ''soft power'' olarak niteleyen Gül, bunun önemli bir güç olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin bölgesinde ve uzak çevresinde bu gücü sayesinde itibarının son yıllarda arttığına işaret eden Gül, ''Bunu hiç gölgeletmememiz gerekir. Bununla ilgili şikayetlerin arttığını görüyorum ben de. Birleşmiş Milletler'de, insan haklarıyla ilgili konularda iyi olmayan bazı gelişmeleri de görüyorum. Bununla ilgili paylaşmam gerekenleri paylaştım. Türkiye'yi hiç beraber olmaması gereken ülkelerle beraber gösterecek gelişmeler söz konusu olabilir, bunları önlememiz lazım'' dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni anayasa sürecinde tutukluluk süresine öncelik verilmesi gerektiğini belirterek, ''Gördüğüm kadarıyla tutukluluk sürelerinin uzun olması, gerçekten artık kamuoyu vicdanını zedelemeye başlıyor. Bunun bir yolunu bulup bu süreyi muhakkak kısaltmamız lazım'' dedi.

Kanal 24'te gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Gül, yeni anayasa yapımı sürecinde tutukluluk süresine öncelik verilmesi gerektiğini söyledi.

Muhakkak bir anayasa yapılması gerektiğine inandığını ancak bunun uzun bir süreç olduğunu ifade eden Gül, ''Gördüğüm kadarıyla tutukluluk sürelerinin uzun olması gerçekten artık kamuoyu vicdanını zedelemeye başlıyor. Bunun bir yolunu bulup bu süreyi muhakkak kısaltmamız lazım. Kimse 'yargılanmasın' demiyor. Yargılama sürecini süratlendirmek gerekir. Hükümet bir çalışma yaptı, doğrusu onu bilmiyorum. Günü gelince bana da anlatırlar. Öncelik olarak bu konunun, herkesin çok üzerinde konuştuğu bir mevzu olduğunu söylemek isterim'' diye konuştu.

Ergenekon ve Balyoz davalarının nasıl ilerlediğine ilişkin görüşü de sorulan Gül, şöyle konuştu:

''Yakın siyasi tarihi hep beraber yaşadık. Ne tür olağanüstü durumların olduğunu hepimiz biliyoruz. 'Türkiye'de her şey dört dörtlük' diyecek halimiz yok herhalde. Bir daha yanlışların yapılmaması için, bir daha herhangi birini, kurumları yanlış yapmaya azmettirmemek için Türkiye'nin önce hukuk standartlarını net bir şekilde ortaya koyması, şeffaflaşması çok önemli. Ben, mahkemelerdeki davalarla ilgili bir şey söyleyemem. Kimseye 'suçlu' da diyemem, 'suçsuz' da diyemem. Bu haksızlık olur. Kimsenin haksız yere yarım saat bile hapiste kalmasına hiçbirimizin de gönlü razı olamaz. Yanlış yapanlar da hesabını tabii ki vermek zorunda. Yanlış yapanlar da hesaplarını vermezlerse, o zaman gelecekle ilgili azmettirmiş olursunuz başkalarının yanlış yapmalarını. İyilik yapmamış olursunuz. Önemli olan şey, süreci süratli bir şekilde bitirmek, herkesin hak ve hukukuna saygı göstererek, buna çok büyük titizlik göstermek. Mahkemelerin kesin neticeleri ortaya çıkana kadar da kimseyi 'suçlusun' diye ilan etmemek. Çok sayıda dava olunca 'yargıdaki hakim, savcı imkanlarının yetersizliği birçok engel çıkarttı' deniyor. Bunların tedbirini almak hepimizin görevidir.''

Hükümetin yeni demokratik açılım paketinde ne tür çalışma yapıldığını bilmediğini belirten Gül, neler olduğunun görüleceğini söyledi. Türkiye'nin standartlarını yükseltmesinin her alanda Türkiye'nin lehine olduğunun altını çizen Gül, bunun sorunların çözümüne çok büyük katkısı olacağını söyledi.

Gül, bir izleyicinin ''Hangi görevinizi daha çok benimseyerek, daha çok severek yaptınız?'' sorusu üzerine, Dışişleri Bakanlığı'nın uzun bir dönem olduğunu belirtti. Başbakanlık döneminin uzun olmadığını dile getiren Gül, ''Ama Türkiye'nin kargaşadan çıktığı dönemin ilk başbakanıydım. Birçok temel meselelerin, Irak savaşı gibi büyük bir savaşın, Kıbrıs meselesinin dönüm noktasında, Türk ekonomisinin adeta batık olduğu bir dönemde, temellerinin yeni atıldığı bir dönemde, ekonominin ana rayları o dönemlerde oldu. Kısa dönemdi ama çok inanılmaz, yoğun bir dönemdi. Dolayısıyla onun heyecanı ayrıdır. Cumhurbaşkanı olarak da Türk devletini, bütün milleti temsil etmenin heyecanı, sorumluluğu, onuru ayrıdır'' diye konuştu.

-Asker-sivil ilişkileri-

Bir soru üzerine asker-sivil ilişkilerine de değinen Gül, ''Asker-sivil ilişkisinde çarpık bir yapı vardı açıkçası. Türkiye'de bir tarafta hükümet vardı, bir tarafta da gölge hükümet var gibi yapılar vardı. Bunlar hepimizin gerçekleridir'' dedi. İlişkilerin, reform süreci içinde demokratik, hukuk ülkesinde olması gereken çerçeveye oturtulduğunu vurgulayan Gül, ''Bu Türkiye için büyük bir kazanımdır. Bundan Türk Silahlı Kuvvetleri de siyaset de güçlü bir şekilde çıkacaktır'' ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Gül, bugün gelinen noktada silahlı kuvvetlerin kendi sorumluluk alanına çekildiğini, sivillerin de daha büyük sorumluluk üstlenmeye başladığını ifade etti.

Terörle mücadelede polisiye yöntem uygulanmasının düşünülemeyeceğini vurgulayan Gül, ''Polis devleti, insanların korku içinde yaşadığı bir ülke asla düşünemeyiz. Demokratik standartların, hukuk standartlarının daha da yükseltilmesini, özgürlüklerin daha da genişletilmesini konuşurken nasıl böyle bir şey düşünebiliriz'' değerlendirmesinde bulundu.

Gül, bir tarafta suç üreten yapı varsa onun ayıklanması ve suçlu ile suçsuzun süratle tespit edilmesinin şart olduğunu, aksi halde otoritenin başkasına geçtiğine dikkati çekerek, ''Bazı illerimizde otorite başkasına geçmiş de açıkçası'' diye konuştu.

Futbolda şike cezalarında indirim öngören yasayı iade gerekçesini ilan ettiğini anımsatan Gül, düzenlemenin caydırıcılığı kaybettirmemesi üzerinde durduğunu söyledi. Yasanın TBMM'de aynen kabul edilmesiyle kendisinin yapacak bir şeyi olmadığını ifade eden Gül, ''Bütün bu tartışmalar, kamuoyunda işin ciddi olduğu ve bundan sonra işlerin düzgün yapılması gerektiği konusunda katkısı olmuştur'' dedi.

-''İyi şeyler oldu''-

Kürt meselesinde Türkiye'de çok iyi şeyler olduğunu belirten Gül, 5-6 sene öncesine göre vicdanlara ters gelen birçok şeyin düzeltildiğini kaydetti. ''Güzel şeyler oldukça terör örgütü rahatsız oldu, halk nezdindeki itibarı sarsılmaya başladı'' diyen Gül, bölge halkının nefes almaya başladığını ifade etti. Terör örgütünün, atılan adımların kendisinin gücüyle hayata geçirildiği yanılgısına kapıldığını dile getiren Gül, ''O zaman şöyle bir safhaya geçildi. Terör örgütü 'benim bileğim, silahım daha güçlü' derse, o zaman ona silahının ve bileğinin daha güçlü olmadığını göstermek gerekiyordu. Bugün olan budur'' diye konuştu.

Gül, yurt içindeki terörle mücadelede güvenlik güçleri arasındaki koordinasyonun çok daha sağlıklı bir şekilde yürüdüğünü belirterek, ''Daha önce aynı imkanlar vardı ama noksanlıklar da vardı. Noksanlıklar biraz yönetim şekliyle ilgiliydi, emir-komuta, polis asker, istihbarat, koordinasyonla ilgiliydi'' dedi. Gül, terörle mücadeleyi gerek polis gerek asker ve jandarmadan uzmanlaşmış birimlerin yürüttüğünü vurguladı.

Gül, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine Mümtazer Türköne'yi atamasına ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine, görevde olduğu 4,5 yılda çok sayıda atama yaptığını söyledi. Bazı atamalarında itirazlar olduğunu ifade eden Gül, bunları dikkate aldığını kaydetti.

-Ekonomi ve dış politika-

Ekonomi ve dış politikada 2012'ye ilişkin öngörülerini de anlatan Gül, Türk ekonomisi dünyayla bütünleştiği için gelişmelerin, Avrupa'daki krizin Türkiye'yi de etkileyeceğini belirtti.

Türkiye'nin önündeki en önemli sorunun, büyük dış ticaret açığından dolayı cari açık olduğuna işaret eden Gül, Türkiye'nin cari açıktan kurtulan ama büyümesini devam ettiren ülke haline gelmesi için dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Ekonomi yönetimine güvenini yineleyen Gül, ''Gördüğüm kadarıyla ekonomiden sorumlu kişiler, önümüzdeki yolun sıkıntılarla dolu olduğunu söylediğine göre, farkında herkes'' dedi.

2011'in dış politikada beklenmediği şekilde sıcak geçtiğini ifade eden Gül, çalkantıların 2012'de de süreceğini belirtti. Gül, Türkiye'nin birinci önceliğinin kendi kazanımlarını konsolide etmeye çalışmak olması gerektiğini dile getirerek, ''Her şeyden önce ülkemizi sağlam tutmamız lazım'' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin çevresinde olup bitenleri olumlu yönde yönlendirmek için olağanüstü gayret göstermeye devam edilmesi gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Gül, bir izleyicinin sorusu üzerine, cumhurbaşkanlığından sonra BM Genel Sekreterliği gibi bir düşüncesi olmadığını açıkladı.

***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni anayasa sürecinde tutukluluk süresine öncelik verilmesi gerektiğini belirterek, ''Gördüğüm kadarıyla tutukluluk sürelerinin uzun olması, gerçekten artık kamuoyu vicdanını zedelemeye başlıyor. Bunun bir yolunu bulup bu süreyi muhakkak kısaltmamız lazım'' dedi.

Gül, yeni anayasa yapımı sürecinde tutukluluk süresine öncelik verilmesi gerektiğini söyledi.

Muhakkak bir anayasa yapılması gerektiğine inandığını ancak bunun uzun bir süreç olduğunu ifade eden Gül, ''Gördüğüm kadarıyla tutukluluk sürelerinin uzun olması gerçekten artık kamuoyu vicdanını zedelemeye başlıyor. Bunun bir yolunu bulup bu süreyi muhakkak kısaltmamız lazım. Kimse 'yargılanmasın' demiyor. Yargılama sürecini süratlendirmek gerekir. Hükümet bir çalışma yaptı, doğrusu onu bilmiyorum. Günü gelince bana da anlatırlar. Öncelik olarak bu konunun, herkesin çok üzerinde konuştuğu bir mevzu olduğunu söylemek isterim'' diye konuştu.

Ergenekon ve Balyoz davalarının nasıl ilerlediğine ilişkin görüşü de sorulan Gül, şöyle konuştu:

''Yakın siyasi tarihi hep beraber yaşadık. Ne tür olağanüstü durumların olduğunu hepimiz biliyoruz. 'Türkiye'de her şey dört dörtlük' diyecek halimiz yok herhalde. Bir daha yanlışların yapılmaması için, bir daha herhangi birini, kurumları yanlış yapmaya azmettirmemek için Türkiye'nin önce hukuk standartlarını net bir şekilde ortaya koyması, şeffaflaşması çok önemli. Ben, mahkemelerdeki davalarla ilgili bir şey söyleyemem. Kimseye 'suçlu' da diyemem, 'suçsuz' da diyemem. Bu haksızlık olur. Kimsenin haksız yere yarım saat bile hapiste kalmasına hiçbirimizin de gönlü razı olamaz. Yanlış yapanlar da hesabını tabii ki vermek zorunda. Yanlış yapanlar da hesaplarını vermezlerse, o zaman gelecekle ilgili azmettirmiş olursunuz başkalarının yanlış yapmalarını. İyilik yapmamış olursunuz. Önemli olan şey, süreci süratli bir şekilde bitirmek, herkesin hak ve hukukuna saygı göstererek, buna çok büyük titizlik göstermek. Mahkemelerin kesin neticeleri ortaya çıkana kadar da kimseyi 'suçlusun' diye ilan etmemek. Çok sayıda dava olunca 'yargıdaki hakim, savcı imkanlarının yetersizliği birçok engel çıkarttı' deniyor. Bunların tedbirini almak hepimizin görevidir.''

Hükümetin yeni demokratik açılım paketinde ne tür çalışma yapıldığını bilmediğini belirten Gül, neler olduğunun görüleceğini söyledi. Türkiye'nin standartlarını yükseltmesinin her alanda Türkiye'nin lehine olduğunun altını çizen Gül, bunun sorunların çözümüne çok büyük katkısı olacağını söyledi.

Gül, bir izleyicinin ''Hangi görevinizi daha çok benimseyerek, daha çok severek yaptınız?'' sorusu üzerine, Dışişleri Bakanlığı'nın uzun bir dönem olduğunu belirtti. Başbakanlık döneminin uzun olmadığını dile getiren Gül, ''Ama Türkiye'nin kargaşadan çıktığı dönemin ilk başbakanıydım. Birçok temel meselelerin, Irak savaşı gibi büyük bir savaşın, Kıbrıs meselesinin dönüm noktasında, Türk ekonomisinin adeta batık olduğu bir dönemde, temellerinin yeni atıldığı bir dönemde, ekonominin ana rayları o dönemlerde oldu. Kısa dönemdi ama çok inanılmaz, yoğun bir dönemdi. Dolayısıyla onun heyecanı ayrıdır. Cumhurbaşkanı olarak da Türk devletini, bütün milleti temsil etmenin heyecanı, sorumluluğu, onuru ayrıdır'' diye konuştu.

-Asker-sivil ilişkileri-

Bir soru üzerine asker-sivil ilişkilerine de değinen Gül, ''Asker-sivil ilişkisinde çarpık bir yapı vardı açıkçası. Türkiye'de bir tarafta hükümet vardı, bir tarafta da gölge hükümet var gibi yapılar vardı. Bunlar hepimizin gerçekleridir'' dedi. İlişkilerin, reform süreci içinde demokratik, hukuk ülkesinde olması gereken çerçeveye oturtulduğunu vurgulayan Gül, ''Bu Türkiye için büyük bir kazanımdır. Bundan Türk Silahlı Kuvvetleri de siyaset de güçlü bir şekilde çıkacaktır'' ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Gül, bugün gelinen noktada silahlı kuvvetlerin kendi sorumluluk alanına çekildiğini, sivillerin de daha büyük sorumluluk üstlenmeye başladığını ifade etti.

Terörle mücadelede polisiye yöntem uygulanmasının düşünülemeyeceğini vurgulayan Gül, ''Polis devleti, insanların korku içinde yaşadığı bir ülke asla düşünemeyiz. Demokratik standartların, hukuk standartlarının daha da yükseltilmesini, özgürlüklerin daha da genişletilmesini konuşurken nasıl böyle bir şey düşünebiliriz'' değerlendirmesinde bulundu.

Gül, bir tarafta suç üreten yapı varsa onun ayıklanması ve suçlu ile suçsuzun süratle tespit edilmesinin şart olduğunu, aksi halde otoritenin başkasına geçtiğine dikkati çekerek, ''Bazı illerimizde otorite başkasına geçmiş de açıkçası'' diye konuştu.

Futbolda şike cezalarında indirim öngören yasayı iade gerekçesini ilan ettiğini anımsatan Gül, düzenlemenin caydırıcılığı kaybettirmemesi üzerinde durduğunu söyledi. Yasanın TBMM'de aynen kabul edilmesiyle kendisinin yapacak bir şeyi olmadığını ifade eden Gül, ''Bütün bu tartışmalar, kamuoyunda işin ciddi olduğu ve bundan sonra işlerin düzgün yapılması gerektiği konusunda katkısı olmuştur'' dedi.

-''İyi şeyler oldu''-

Kürt meselesinde Türkiye'de çok iyi şeyler olduğunu belirten Gül, 5-6 sene öncesine göre vicdanlara ters gelen birçok şeyin düzeltildiğini kaydetti. ''Güzel şeyler oldukça terör örgütü rahatsız oldu, halk nezdindeki itibarı sarsılmaya başladı'' diyen Gül, bölge halkının nefes almaya başladığını ifade etti. Terör örgütünün, atılan adımların kendisinin gücüyle hayata geçirildiği yanılgısına kapıldığını dile getiren Gül, ''O zaman şöyle bir safhaya geçildi. Terör örgütü 'benim bileğim, silahım daha güçlü' derse, o zaman ona silahının ve bileğinin daha güçlü olmadığını göstermek gerekiyordu. Bugün olan budur'' diye konuştu.

Gül, yurt içindeki terörle mücadelede güvenlik güçleri arasındaki koordinasyonun çok daha sağlıklı bir şekilde yürüdüğünü belirterek, ''Daha önce aynı imkanlar vardı ama noksanlıklar da vardı. Noksanlıklar biraz yönetim şekliyle ilgiliydi, emir-komuta, polis asker, istihbarat, koordinasyonla ilgiliydi'' dedi. Gül, terörle mücadeleyi gerek polis gerek asker ve jandarmadan uzmanlaşmış birimlerin yürüttüğünü vurguladı.

Gül, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine Mümtazer Türköne'yi atamasına ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine, görevde olduğu 4,5 yılda çok sayıda atama yaptığını söyledi. Bazı atamalarında itirazlar olduğunu ifade eden Gül, bunları dikkate aldığını kaydetti.

-Ekonomi ve dış politika-

Ekonomi ve dış politikada 2012'ye ilişkin öngörülerini de anlatan Gül, Türk ekonomisi dünyayla bütünleştiği için gelişmelerin, Avrupa'daki krizin Türkiye'yi de etkileyeceğini belirtti.

Türkiye'nin önündeki en önemli sorunun, büyük dış ticaret açığından dolayı cari açık olduğuna işaret eden Gül, Türkiye'nin cari açıktan kurtulan ama büyümesini devam ettiren ülke haline gelmesi için dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Ekonomi yönetimine güvenini yineleyen Gül, ''Gördüğüm kadarıyla ekonomiden sorumlu kişiler, önümüzdeki yolun sıkıntılarla dolu olduğunu söylediğine göre, farkında herkes'' dedi.

2011'in dış politikada beklenmediği şekilde sıcak geçtiğini ifade eden Gül, çalkantıların 2012'de de süreceğini belirtti. Gül, Türkiye'nin birinci önceliğinin kendi kazanımlarını konsolide etmeye çalışmak olması gerektiğini dile getirerek, ''Her şeyden önce ülkemizi sağlam tutmamız lazım'' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin çevresinde olup bitenleri olumlu yönde yönlendirmek için olağanüstü gayret göstermeye devam edilmesi gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Gül, bir izleyicinin sorusu üzerine, cumhurbaşkanlığından sonra BM Genel Sekreterliği gibi bir düşüncesi olmadığını açıkladı.

Zaman, 28.12.2011


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.