Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Gül: İktisat Fakültesi Türkiye'de iktisat ismini taşıyan ilk ve tek fakülte

Cumhurbaşkanı Gül: 'Yapacak çok işimiz var'

Cumhurbaşkanı Gül, İstanbul Üniversite İktisat Fakültesinin 75. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen törende konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tarih ve gelenekleri kurumların yaşattığını belirterek, ''İşte İstanbul Üniversitesi de 600 yıla yakın geçmişiyle üniversite olarak bunu yaşatan tek kurumdur. Dolayısıyla İstanbul Üniversitesini her zaman ihtişamlı, her zaman güçlü yapmak için de ne gerekiyorsa bunu yapmak gerektiğine inanıyorum'' dedi. İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesinin 75. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen tören, ''İktisat Ocağında 75 yıl'' adlı belgeselin izlenmesiyle başladı.

 Cumhurbaşkanı Gül, törende yaptığı konuşmada, herkesi sevgi ve muhabbetle selamladığını belirtti.
 
Törene katılan birçok hocadan ders aldığını aktaran Gül, ''Gerçekten hepsi benim hocalarım oldu. Artık söylemeye gerek yok. Hem lisans, hem doktora mezunu olarak İktisat Fakültesinin 75. kuruluş yıl dönümünde sizlerle beraber olmak, benim için ayrıca bir gurur kaynağıdır'' diye konuştu.

İstanbul Üniversitesinin başlı başına büyük bir üniversite olduğunu ifade eden Gül, üniversitenin 1453 yılında İstanbul'un fethinden hemen sonra kurulduğunu hatırlattı.

Türkiye'de bugün çok üniversitenin bulunduğunu ve hepsinin de birbirinden kıymetli olduğunu dile getiren Gül, şunları söyledi:

''Ancak İstanbul Üniversitesi ilk olduğu, bütün üniversitelere öncülük yaptığı, ülke üniversitelerini beslediği, bütün bilim adamlarının İstanbul Üniversitesi kaynaklı olduğu da tarihi bir gerçektir. Tabii milletleri büyük yapan, yeni nesillere özgüven veren birçok unsur var. Bu unsurlardan biri de tarihi gelenekler. Tarih ve gelenekleri kurumlar yaşatıyor. İşte İstanbul üniversitesi de 600 yıla yakın geçmişiyle üniversite olarak bunu yaşatan tek kurumdur. Dolayısıyla İstanbul Üniversitesini her zaman ihtişamlı, her zaman güçlü yapmak için de ne gerekiyorsa bunu yapmak gerektiğine inanıyorum. Bugün üniversiteler arasında rekabet vardır. Bu rekabet, Türk bilim hayatı, Türk eğitim hayatı için çok büyük bir fırsattır. Ancak rekabet olursa, yarış olursa, mukayese olursa o zaman öne çıkıyoruz, o zaman herkes daha büyük bir gayrete giriyor. İstanbul Üniversitesinin de geçmişine yakışır şekilde kendisini tazelemesi, yenilemesi ve yeni imkanlarla da donatarak yerini daima koruması hepimize bir görev olarak düşüyor. Sayın rektörün bu vizyon içinde olduğunu görüyorum. Hepimiz mezunlar olarak, bu üniversitenin mensupları da olarak üstümüze düşeni yapmamız gerekir.''

Gül, İktisat Fakültesinin Türkiye'de iktisat ismini taşıyan ilk ve tek fakülte olduğunu belirterek, ''Bildiğim kadarıyla başka yok. Bunun da nasıl sağlandığını bana Nevzat hocam anlatmıştı. 1980'li yıllarda üniversiteler şekillenirken bu ayrıcalığı koruyabilmişlerdi'' dedi.

Üniversitenin büyük kapısından girdiğinde duygulandığını anlatan Gül, sözlerine şöyle devam etti:

''Merkez binaya girerken, rektör bu kapıdan her gün giriyor, onda heyecan yok ama bende tabii ki bir heyecan var. Çünkü uzun yıllardan sonra bu ikinci girişim benim. Geçen sene ya da evvelki sene açılış merasimine katılmıştım ama merkez binaya bu ilk girişim. Dolayısıyla aynı duygular bende şüphesiz oluştu. Bir insanin unutamadığı yıllar öğretim kurumlarıdır, üniversite öğrencilik yılları ise en çok hatıraların sürekli taze kaldığı yıllardır. 1970'li yıllarının ilk dönemini bu toplantı, bu bahçe içerisinde geçirmiş biri olarak tabii ki bu hatıraları tekrar canlandırmak ve yaşamak tabii ki ayrı bir duygu oluşturuyor. Bunlar çok insani duygulardır. Herkesin hayatında olduğu gibi benim hayatımda da vardır. Bu amfide hocalarımdan ders aldığımı biliyorum, hatırlıyorum. Bu binayı çok kullandık. Bu amfide çok güzel dersler dinlediğimi hatırlıyorum.''

'Yapacak çok işimiz var'

Türkiye'de çok şeyin değiştiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, ''O yıllarda derslerde dış ticaret anlatılırken, Türkiye'nin ihracatının 3 milyar dolar olduğunu, ihracat kalemi olarak kuru üzüm, fındık ve fıstığın ne kadar yer tuttuğunu biliriz'' dedi.

Türkiye'nin bugün çok büyük mesafeler aldığını dile getiren Gül, ''Bugünkü ihracatımızın yüzde 95'inin sanayi ürünleri olduğunu hep övünerek anlatıyoruz. İktisat hocalarıma burada bir konferans verecek halim yok ama sadece tecrübelerimizi ve görüşlerimi sizinle paylaşma ihtiyacı duyuyorum ve bu fırsattan istifade ederek kısaca bazı şeyleri söylemek isterim'' diye konuştu.

-''Dünyada gerçekten büyük bir bunalım söz konusu''-

Dünya ekonomisinin hangi şartlarda olduğunu herkesin bildiğini ifade eden Gül, şunları söyledi:

''Özellikle dünyada bir refah bölgesi olarak bilinen ABD ve AB ülkelerinin yaşadığı krizler herkesi etkilemektedir. Oradaki finans çevrelerindeki sorumsuz davranışlar, biraz da ahlaki olmayan aslında davranışları o bölgelerle hiç ilgisi olmayan, en fakir bölgelerdeki insanları bile ne kadar etkilediğini görüyoruz. Bunların geçici olduğu düşünüldü ama geçici olmadığı da görüldü. Bugün dünyada gerçekten büyük bir bunalım söz konusu. Hangi ülkenin devlet başkanıyla görüşsem veya ziyaret ettiğim yerlerde, onların beni ziyaret ettiklerinde yönetimlerin ve idarecilerin adeta kimyalarının değiştiğini görüyorum, çok büyük bir özgüvenlerini neredeyse kaybettiklerini görüyorum. Büyük kamu borç açıkları, bütçe açıkları, büyümedeki durgunluklar ve önümüzdeki yıllardaki negatif makro ekonomik göstergeler herkesi alt üst etmiş vaziyette...''

-''Kaybedecek yıllara hiç tahammülümüz yoktur''-

Gül, bu durumun hiç kimseyi mutlu etmeyeceğini, çünkü bütün dünyadaki ülkelerin birbirine bağımlı hale geldiğini kaydetti. İhracatın büyük bir kısmının Avrupa Gümrük Birliğine olduğunu ifade eden Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bunu düşündüğümüzde ekonomideki daralmanın üretim olarak bizi de daraltacağını hepimiz biliyoruz. O bakımdan bunları anlatırken, böyle bir dünyada bizim kendimizi daha çok kontrol etmemiz aşırı bir özgüven içerisine girmemiz ve önümüzü daha iyi tespit etmemiz gerekmektedir. Çünkü Türkiye zaten çok büyük kayıplar yaşamıştır. 1970'li, 1990'lı yılları düşündüğümüzde bütün enerjimizin heba olduğu, hiç mücadele vermeden vakit geçirdiğimiz yıllardır, kayıp yıllardır. Dolayısıyla belki bugün biz ekonomik büyümelerimiz değil, belki reel olarak gelişmiş ekonomilere yaklaşmış vaziyetteysek de hala yapacağımız çok şey var, yürüyeceğimiz çok yol var. Bugün kendimizi mukayese ettiğimizde bazı ülkelerin ne kadar ileri gittiğini, ne kadar büyük başarılar elde ettiğini görüyoruz. Onlar 1970'li yılları değerlendiren ülkelerdir. Bugün etrafımızda gördüğümüz büyük mağazaların temellerinin devletler tarafından 1970'li yıllarda atıldığını ve daha sonra onların özelleştirildiğini görüyoruz. O yılları, 90'lı yılları kaybetmiş bir ülke olarak şimdi bizim daha tedbirli ve daha hızlı yürümemiz ve daha emin yürümemiz gerekmektedir ve kaybedecek yıllara hiç tahammülümüz gerçekten yoktur.''

Gül, Türkiye'nin gereken dersleri aldığını, 2001 yılındaki ekonomik kriz sonrasında hukuk, ekonomik, politik anlamda köklü reforlar gerçekleştirdiğini, neticelerini de görmeye başladığını kaydederek, şunları ifade etti:

''Bugünkü enflasyonun kontrol altına alınması, fiyat istikrarının sağlanması, büyümenin sağlanması, mali disiplin sayesinde kamu borçlarının bugün birçok AB üyesi ülkelerden daha düşük olması, istihdam yaratılması... Bunlar övüneceğimiz noktalardır ama hala Türkiye'nin bazı yumuşak karınları olduğunu da görmemezlikten gelemeyiz. Bunları görerek yolumuza devam edersek, önümüzdeki yılların daha iyi olacağını düşünüyorum. Şunu da unutmamak gerekir; biz hala 'Çok iyi durumdayız' dememize rağmen, fert başına milli gelir, gerek gelir dağılımı, gerek bölgesel dengeler açısından baktığımızda yapacak çok işimiz vardır. Biz ekonomik büyümemizi 2023'e kadar yüzde 10 civarında tutsak bile AB ortalamasın yüzde 80'ine ancak yetişebiliyoruz.''

-''Hala çok tükettiğimiz ama üretmediğimiz çok mallar var''-

Türkiye'de büyümenin ithalata çok dayalı olduğunu aktaran Gül, şunları kaydetti:

''Hala çok tükettiğimiz ama üretmediğimiz çok mallar var. Özellikle ara mallar konusunda baktığımızda ihracatımızın artışıyla tabii ki çok övünüyoruz. Bunun yüzde 95'inin sanayi ürünleri olması bize ayrı bir gurur veriyor ama ihracatımızın da ithalatımıza bağımlı olduğunu bilmeliyiz. 1 dolarlık ihracat için 80 sentlik ithalat yapmak zorundayız. Dolayısıyla bunu görmemiz, buna göre tedbirler almamı gerekiyor. Ekonomik birimlerde büyük bir koordinasyonun olduğunu görmekten büyük bir memnuniyet görüyorum. Bu bakımdan geleceğin daha iyi olacağı kanaatindeyim ve bunu takdir ediyorum. Çünkü Merkez Bankası, Hazine, Devlet Planlama Teşkilatı, Bankalar Birliği bunların hepsinin kendi başına buyruk olduğu bir dönem yok. Tabii ki hepsinin bağımsızlığı var ama bu bağımsızlık için ortak amaç doğrultusunda bir koordinasyon olduğunu görüyorum ve bunu çok takdir ediyorum.''

'Temel bazlı malların üretmemiz lazım'

Cumhurbaşkanı Gül, büyümenin devam ettirilebilmesi için cari açık sorununun çözülmesi gerektiğini belirtti.

İhracatın büyük oranda ithalata dayalı olmasının ekonomik anlamda bazı
sorunlar yarattığını belirten Gül, şöyle konuştu:

''Bunu nasıl yapacağız? Eğer 38-40 yıllık enflasyonu kontrol altına alabildiysek ve gerçek anlamda büyümeyi gerçekleştirdiysek o zaman bunu da başarmamız gerekir. Belki ilk 10 yıl içinde yapılanları geleceğin tahmini olarak görebiliriz. Makroekonomik dengelerin kontrol altına alınması olarak görebiliriz. Bunu birinci nesil reform olarak görürsek, şimdi Türkiye'nin bu anlamda çok ciddi ikinci reformlara ihtiyacı vardır. Bu da yine fiyat istikrarını koruyarak, tekrar enflasyonlu yıllara dönmeyerek ve büyümeyi temin ettirerek olacaktır.''

İstanbul'da geçen günlerde yapılan inovasyon toplantısında dikkati çektiği noktaları hatırlatan Gül, ''Büyümenin artık gerçek motoru inovasyon, araştırma ve geliştirme olmaktadır. Dolayısıyla verimliliği arttırmak çok önemlidir. Şimdi ikinci aşamada yapacağımız reformlar hep bu yönde olmalıdır. Ayrıca neyi keşfettireceksek bunu ilk keşfettirmeliyiz'' dedi.

Gül, Türkiye gibi büyük bir ülkenin sadece hizmet sektörüyle ilerlemeyeceğine vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Çok köklü ve güçlü bir imalatı olmalı. İmalat gibi güçlü alanlarda üretim yapmalıyız. Türkiye, bölgesinde pozitif anlamda bir siyaset gütmeye devam edecekse -ki muhakkak böyle olacaktır- imalat sanayinin ve üretim alanlarının çok güçlü olması gerekir. O bakımdan şimdi ihtiyacımız olan temel bazlı malların üretimini mutlaka gerçekleştirmemiz lazım. Teşvik politikaları yapılırken bunların mutlaka dikkate alınması gerekir. İlgililerde bu yönde çalışmalar olduğunu görüyorum. Bu düşüncelerini tekrarlıyorlar. TBMM de bu konunun üzerine çok ağırlık vermiş durumda. Ümit ediyorum ki bu gerçekleşecektir. İşte o zaman hem bütçe açıklarının kapanmasından, hem de sürdürülebilir bir büyümeden bahsedebileceğiz.''

-Eğitimin önemi-

Avrupa'da yaşanan ekonomik krize de dikkati çeken Gül, ''Bugün Türkiye olarak Avrupa'da birçok ülkeden daha iyi durumdayız. Bunlar bizim yapacaklarımızın da mümkün olduğunu söyleme anlamında önemli diye düşünüyorum'' dedi.

Gül, her şeyin başının eğitim olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

''Öğretmenlerimiz ne kadar nitelikli olursa  o kadar çok iyi öğrenci çıkar. Verdiğiniz dersler ne kadar çağdaş olursa ve günlük olayları ne kadar tahlil ederse ve ne kadar çok pratik ve teori birbirine bağlı devam ederse inanıyorum ki öğrenciler hayata atıldıklarında daha verimli olacaklardır.'' Gül, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinin yoluna güçlü bir şekilde devam edeceğine inandığını belirterek, fakülteye ve üniversiteye başarılar dilediğini kaydetti.

İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Murat ve Öğrenci Konseyi Başkanı Mustafa Ersen Ergun, Cumhurbaşkanı Gül'e birer plaket takdim etti.

Cumhurbaşkanı Gül de Fakülte Dekanı Prof. Dr. Sedat Murat ile Prof. Dr. Erol Manisalı, Prof. Dr. Erdoğan Alkin ve Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'ın da aralarında bulunduğu bazı öğretim üyelerine plaket verdi.

Gül, plaket verdiği hocalarla birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi. Törene, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da katıldı.

Akşam, 14.12.2011


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.