Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Arınç Zahid Akman'ın istifasını istedi

Arınç Zahid Akman'ın istifasını istedi

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkanı Zahid Akman'a "Halk nazarında RTÜK Başkanı ile ilgili olarak Deniz Feneri bağlantısı artık kurumları yıpratır hale gelmiştir. Ben sizin görevinizden ayrılmanızı istiyorum. Ayrılsanız iyi olur" dediğini, Akman'ın da kendisine "Ben de aynı kanaatteyim" biçiminde karşılık verdiğini aktardı.

Arınç, Haber Türk televizyonunda Teke Tek programında soruları yanıtladı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak atandıktan sonra RTÜK başkanının kendisini tebrik etmek üzere geldiğini ve görüştüklerini ifade eden Arınç, Akman'a 'Sizin seçimlerinizde katkısı olan bir insan olarak söylüyorum ki bu ithamlar sizi yıpratıyor, kurumunuzu yıpratıyor ve hükümeti yıpratıyor. Şimdi RTÜK'ten sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak beni de yıpratabilir. Çünkü böyle bir kanaat oluşmuştur" dediğini aktardı.

Bülent Arınç, Akman'a, "Halk nazarında RTÜK Başkanı ile ilgili olarak Deniz Feneri bağlantısı artık kurumları yıpratır hale gelmiştir. Ben sizin görevinizden ayrılmanızı istiyorum' dedim" şeklinde konuştu.

Akman'ın da anlayış gösterdiğini ve "Ben de aynı kanaatteyim" dediğini anlatan Arınç, Akman'ın "Görev sürem bittiğinde ben tekrar aday olmayacağım ve başkanlıktan ayrılacağım" diyerek kendisine söz verdiğini bildirdi.

Arınç, "İstifasını mı istediniz?" sorusu üzerine, "Ayrılsanız iyi olur, en azından soruşturma neticeleninceye kadar" dediğini aktardı.

Arınç, "Hem Zahid Beyin daha fazla yıpranması da doğru değil, kurumunda daha fazla yıpranması doğru değil. Umarım ki, bir yargı süreci olursa oradan en kısa zamanda alnı açık olarak çıkacaktır. Bundan sonra artık hayat çizgisi en güzel şekilde devam eder ümit ediyorum. Dileriz, inşallah böyle olur" dedi.

Bülent Arınç, Almanya'daki "Deniz Feneri davasıyla" ilgili olarak, "Böyle bir olayın Türkiye ile bağlantısı bir yargı kararıyla tespit edilirse onu Türkiye'ye yansıması mutlaka olacaktır" dedi.

Almanya'daki "Deniz Feneri davasıyla ilgili bir soru üzerine, Arınç, "Olay neresinden bakarsanız bakın çok acı bir olaydır. Suç olmaktan da öte gerçekten ahlak dışı bir harekettir" dedi.

"Bunu kabul etmenin mümkün olmadığını" ifade eden Arınç, "Merhamet saikiyle insanlardan para toplayacaksınız. Haklı bir şöhreti olan bir derneğin ismini kullanacaksınız. Ondan sonra o paraları bir şekilde iç edeceksiniz veya birilerine havale edeceksiniz. Bu hiçbir zaman, hiçbir insanın insani duruşu itibariye kabul edebileceği bir hareket değildir" diye konuştu.

Bu konuyla ilgili olarak "Üç beş edepsizin işidir" demediğini anlatan Arınç, "(Çok ahlak dışı bir harekettir, suç olmasa bile mutlaka takibi gerekir. Üç beş edepsizin işi değil. Suç olmasa bile bu bir edepsizliktir, ahlak dışı bir olaydır) dedim. Dolayısıyla üç beş kişiye havale ederek (hadi edepsiz) diyerek olayı küçültmüyorum" dedi.

GÜL'ÜN KONUŞMASI


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Kürt sorunu konusundaki açıklamaları" ile ilgili soru üzerine Arınç, Gül ile bu konuyu hiç konuşmadığını belirterek, Gül'ün yurt dışına yaptığı son ziyaret sırasında gazetecilerle konuşurken verdiği ipuçları ile bir gazetecinin Kuzey Irak'ta yaptığı bir röportaj üzerine yorum ve haberler yapıldığını kaydetti.

"Sayın cumhurbaşkanımızın ümit veren konuşmasını olumlu karşılıyorum" diyen Arınç, "bir sorun varsa bu sorunun çözülebileceğinin söylenmesinin, şartların bunun için çok uygun olmasının ve toplumsal barış için bu fırsatın kaçırılmamasının istenmesinin çok doğal olduğunu" ifade etti.

Konuyla ilgili bir hazırlıklarının bulunmadığını belirten Arınç, "15 günden bu yana hükümetin bir üyesiyim, bu konuyu esas alan bir çerçeve içerisinde Bakanlar Kurulu'nda konuşmamız olmadı. Ama şüphesiz Başbakanın yürüttüğü bazı temaslar olabilir" dedi.

KÜRT SORUNU

İçişleri Bakanlığı bünyesinde iç güvenlikle alakalı yeni bir birim kurulduğunu hatırlatan Bakan Arınç, kurulacak birimin operasyonel olmayacağını, politika üretimi ve istihbaratın tek elden toplanması konusundaki dağınıklığın giderilmesini sağlayacağını kaydetti.

Yeni birimle ilgili eleştirileri haksız bulmadığını da ifade eden Arınç, müsteşarlık seviyesinde ve politika üretecek bir kurumun doğrudan Başbakanlığı bağlı olmasının uygun düşeceğini söyleyenlerin bulunduğunu belirtti. Kanunun bütünü ve içeriği itibariyle yeni birimin İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulmasını öngördüğünü belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Uygulamalar bir görünsün, uygulamalar müspet sonuç verecekse bunun Başbakanlığa bağlı bir kurum haline gelmesini de gerektirecekse süreç içerisinde değişiklik düşünülebilir. Ama ilk defa böyle birimin kurulması ve üzerine yüklenen görevler Türkiye için çok önemli görevler. Dağınıklık, operasyonel olmasa bile bilgi, istihbarat, politika üretimi bence çok önemli. Çünkü ilk başladığı noktada değiliz bu işin, çok süreç geçti. Bu süreç içerisinde doğrular yanlışlar ortaya çıktı.

Mesela geçmişte hem Kürt meselesi üzerine hem de terörle mücadelede çok yanlışlıklar yapıldığını o dönemin siyasetçileri de askerleri de söylüyor. o zaman bu tecrübelerden yararlanmamız lazım.  Geçmişte 'yanlış yaptık' dediğimiz konulara bugün devam etmemizin herhalde bir anlamı yok. Geçmişte 'şu doğruydu' dersek onu devam ettirebiliriz ama 'yanlış yaptık, bunu kabul etmiyorduk, yok farz ediyorduk, hatta dağlarda karda yürürken insanın kart kurt ses çıkarmasını Kürt kimliği olarak sınıflandırıyorduk' sözleri karikatürize olmanın ötesinde bir gerçeği ifade ediyorsa o zaman bunun üzerinde düşünmemiz gerekiyor."

KÜLTÜREL HAKLAR

Geçmişte bu konuda "üçlü bir saç ayağı düşündüklerini" kaydeden Arınç, Güneydoğu'nun coğrafi şartların ve başka sebeplerin de etkisiyle ekonomik yönden geri kaldığını anlattı. Bunun giderilmesi gerektiğini belirten Arınç, şöyle konuştu:

"İkincisi, bir kimlik meselesi. Bu kimliğin de kültürel haklarının tanınmasına ihtiyacımız var. Çünkü bu topraklarda beraber yaşadık. Bin yıldan beri de beraberiz. İstiklal mücadelesini de birlikte yaptık, Çanakkale'de birbirimizin kucağında da birbirimizi şehit verdik. Böyle bir beraberliğin, 'ben kendimi Kürt olarak tanımlıyorum kimliğim budur' diyorsa bunu reddetmek veya inkar etmek değil ana dilinden başlayarak bu kültürel kimliğin var olması için de hangi çağdaş ülkede hangi haklar tanınıyorsa bizim de onları vermemiz lazım.

Üçüncüsü, başlı başına terör. Terörle mücadelede de elimizde ne imkanlar varsa o imkanları kullanacağız çünkü terör bütün insanlığa karşı işlenmiş ortak bir suçtur. Bununla ilgili ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır."

Arınç, Altaylı'nın "Bunları 1996 yılında da düşünüyor muydunuz? Kürt meselesinde en fazla hata yapılan dönem Tansu Çiller dönemidir" şeklindeki sözleri üzerine "Ben 1991-1992'lerden bahsediyorum. O zaman MKYK üyesiydim. Bizim 1991 kongresindeki programımız da bunlardır. Arkası takip edilmedi ne garip ki. Benim çok benimsediğim bir programdır bu" dedi.

"KİMLİK" SİYASETİ YAPILIYOR


Türkiye'de kimlik üzerinden siyaset yapıldığını ve özellikle DTP'nin "ben bu kimliğin siyasetini yapıyorum" dediğini söyleyen Arınç, "Kimlik siyaseti gütmek o partiye çok fazla bir şey kazandırmaz yani iktidar olma imkanı vermez, yüzde 10'luk barajı aşma imkanı vermez. Çünkü o kimliğe sahip olan insanlar Türkiye'nin her yerinde var ve farklı siyasi tercihleri var. Üstelik kendi bölgesinde de var ve neredeyse kendisi kadar da oy alıyor. Dolayısıyla 'biz bunda ısrar ediyoruz biz bu kimlik için var olduk, onun için siyaset yapacağız' diyorlarsa kendilerini sonuçlarıyla baş başa bırakmak mümkün" diye konuştu.

Bülent Arınç TBMM'de de DTP'lilerin ellerini sıktığını belirterek, Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak ile akşam yemeği yemesi nedeniyle çok eleştirildiğini söyledi.

Görüşme içerisinde Türkiye için doğru olduğunu bildiği şeyleri dile getirdiğini ifade eden Arınç, yemekte "kimlik siyaseti yapmamalarını, örgütle aralarına mesafe koymalarını ve reddetmelerini, İmralı'dan kopmalarını" söylediğini kaydetti.

GÜL HAKKINDA VERİLEN KARAR


Cumhurbaşkanı Gül ile ilgili Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'nce veriler kararı da değerlendiren Arınç, kararın takipsizlik kararına karşı en yakın ağır ceza mahkemesine yapılan bir itiraz sonucu alındığını söyledi.

Arınç, "Neresinden bakarsanız bakın böyle bir karar fevkalade yanlıştır. Ne anayasaya ne de Ceza Muhakemesi Kanunu'na uygundur. Bu çok ekstrem bir karardır" diye konuştu.

Arınç, "Görülüyor ki hukuki olmaktan ziyade başka amaçla verilmiş bir karar, bir siyaset mühendisliği projesini burada da görmek mümkün. Bu, sayın Cumhurbaşkanı'nı yıpratmaya yönelik ve bunun üzerinden aşırtma yaparak siyaseti yönlendirmeye makul bir hareket olarak görüyorum. Cumhurbaşkanlarının yargılanabilmeleri ancak vatana ihanetle suçlanmaları ve meclisin buna ilişkin karar almasıyla mümkündür. Cumhurbaşkanının milletvekili bazında dokunulmazlığı yok. Milletvekillerine benzemezler" dedi.

Arınç sözlerine, "Çünkü yeni anayasamızda, seçildiği andan itibaren milletvekilliği sona erer. AK Parti'nin de zimmetinden düşer. Sayın Sezer için böyle bir şey gerekmiyordu. Anayasa Mahkemesi'nden geldi. Cumhurbaşkanlarının sorgusuz oluşu sadece vatana ihanetle sınırlandığına göre bunun dışında zamanında işlenmiş kişisel bir suçtan dolayı yargılanabileceğini söylemek çok zorlamadır. Hiçbir zaman kabul görmez. İkincisi o 'trilyon' denilen davayı ben başından sonuna kadar biliyorum. Çünkü bununla ilgili olarak Türkiye'nin her vilayetinden bir kişi yargılandı. Parti adına makbuz kesen kişi kim ise onlar da yargılandı" diye devam etti.

Bülent Arınç, "Bu dava süreci de ayrı bir faciadır. Bir kısmını biliyorum. Genel başkan, genel başkan yardımcıları noktasında Sayın Gül Dışişlerinden sorumlu genel başkan yardımcısıydı. Orada genel muhasip bile yargılandı, o bile beraat etti" dedi.

Arınç, Cumhurbaşkanı Gül'ün, yargılandığı takdirde tek celsede beraat edeceğinden emin olduğunu sözlerine ekledi.

 
cnnturk.com, 22.05.09

Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.