Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > "İslam terör değil, barış dinidir"

 

 

"İslam terör değil, barış dinidir"

Star, 04.10.2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Somali'nin başkenti Mogadişu'da meydana gelen patlamayla ilgili, ''Bunu bir defa İslam adına yaptığını söyleyenlerin İslam'la alakası olamaz. Zira İslam, bir terör dini değildir. İslam, anlamı itibarıyla da bir barış dinidir'' dedi.

Erdoğan, Türkiye-Güney Afrika İş Forumu'nda yaptığı konuşmada, bu toplantının iki ülke arasındaki işbirliğine, dostluğuna hayırlı neticeler getirmesini temenni etti.

 

Bu nadide ülkeye ayak bastığı andan itibaren kendilerine gösterilen hüsnükabulden dolayı da şahsı, ülkesi ve milleti adına şükranlarını ifade eden Başbakan Erdoğan, 2005 yılının mart ayında da o dönemde Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevini yürüten Cumhurbaşkanı Zuma'nın davetine icabetle gökkuşağı ülkesini ziyaret ettiğini anımsattı.

Erdoğan, şöyle dedi: ''Güney Afrika Cumhuriyeti'nin aradan geçen kısa sürede ortaya koyduğu dinamizm ve ilerlemeye yerinde şahit olmak, bu müstesna ülkenin güzel insanlarıyla birlikte olmak bizler için bir mutluluk vesilesi. Şunu özellikle bilmenizi isterim ki; burada kendimizi başka bir ülkede değil, dost ve birçok özellikleri örtüşen iki ülke olarak bir arada bulunuyoruz. Bu sıcaklık içinde de Motlanthe ile ikili görüşmelerimiz, heyetlerarası görüşmelerimiz verimli geçti.

Bir kez daha nezaketinizden, misafirperverliğinizden ve hüsnükabulünüzden dolayı teşekkür ediyorum. Dünya büyük bir dönüşüm sürecinden geçiyor ve bu dönüşüm sürecinde Afrika kıtasının önemi de giderek artıyor. Geçmişinde birçok acı ve haksızlığa maruz bırakılan Afrika'ya yıllarca tarihsel bir yük gözüyle bakanlar dahi bugün Kıta'nın gerçekleştirdiği atılımları ilgiyle takip ediyorlar.

Ne yazık ki Afrika'nın birçok bölgesinde çatışmalar, hastalıklar ve kıtlığın neden olduğu yaralar kanamaya devam etmekte, insanlığın vicdanını sızlatmaktadır.''


 

Erdoğan, Türkiye-Güney Afrika İş Forumu'nda Konuştu - 1

 

-Somali'deki patlama-

Konuşmasında, Somali'nin başkenti Mogadişu'ya yaptığı ziyarete de değinen Başbakan Erdoğan, ''Uzun yıllardır Mogadişu'ya giden ilk yabancı hükümet başkanıydım. Somali'ye gerçekleştirdiğim ziyaret sırasında gördüğümüz yürek burkan tabloyu kelimelerle tarif etmem mümkün değil'' dedi.

Türkiye'nin, Afrika halklarıyla olan dayanışmasını Somali'de bir kez daha gösterdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Türkiye, devletiyle ve milletiyle Somali halkının yardımına koşmak için seferber olmuştur. Bu çerçevede Somali için başlattığımız yardım kampanyasında sadece halkın verdiği destek tüm sivil toplum örgütleri olarak söylüyorum, 300 milyon doları aştık, ayrıca 30 milyon değerinde ayni yardımı da bölgeye sevk ettik. Başta İslam dünyası olmak üzere, uluslararası toplumu da Somali'nin yaşadığı trajediye duyarlı olmaya davet ettik.

Ne yazık ki bugün toplantı esnasında aldığımız haber yüreklerimizi gerçekten yine farklı şekilde burktu. İç savaş tekrar bir canlanma temayülü göstermiş ve orada yapılan bu tür bombalama neticesinde de sayısı belli değil, 50 mi 60 mı...Çünkü değişik haberler geliyor, çatışma devam ediyor. Bunu bir defa İslam adına yaptığını söyleyenlerin İslam'la alakası olamaz. Zira İslam, bir terör dini değildir. İslam, anlamı itibarıyla da bir barış dinidir. Ve bunun mensubu olduğunu söyleyenler de İslam adına insan öldürmeye kalkmasınlar. Yaptıkları iş, tamamıyla İslam dışıdır, İslam ile yakından uzaktan alakası yoktur. Şu anda da Somali'de yapılan iş ne yazık ki budur.

7'den 70'e orada da yine maalesef çocuklar, kadınlar öldürülmektedir. Ve bunların bir çoğu da savunmasızdır. Ve bunu asla İslam ile izah edemezler.''


 

Erdoğan, Türkiye-Güney Afrika İş Forumu'nda Konuştu - 2

 

-Ticaret-

Her vesileyle vurguladığımız bir gerçeği burada sizlerle birlikte dile getirmek ve özellikle altını çizmek istiyorum: İnsanlık Afrika'ya borçludur ve bu borcun gereğini yerine getirmek bütün insanlığın ortak vazifesidir. Türkiye olarak bu bilinçle hareket ederek Afrika'ya açılım politikalarımıza son yıllarda yeni bir ivme kazandırdık.''

2005'in Türkiye'de, ''Afrika Yılı'' olarak ilan ettiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, Ağustos 2008'de İstanbul'da düzenlenen ''Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi''yle de ilişkilerin çok daha sağlam bir zemine oturtulduğunun belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ticaretten yatırıma, kırsal kalkınmadan tarıma, enerjiden ulaştırmaya kadar birçok alanda geleceğe yönelik ortak hedefler belirledik. Bu ziyarete 125 iş adamımızla beraber geldik. Sektörel bazda birbiriyle görüşmeler yapsın ve gerek Afrika'da gerek Türkiye'de gerekse 3. ülkelerde yatırımlara girsinler.

Bazı ülkelerin küresel kriz nedeniyle dış misyon sayılarında azaltmaya gittiği bir dönemde, biz Afrika'nın muhtelif köşelerinde büyükelçilikler açtık, hala da açmaya devam ediyoruz. Afrika'da 12 olan büyükelçilik sayısını 33'e çıkarmayı hedefliyoruz. Amacımız her alanda ilişkilerimizi daha da güçlendirmek, karşılıklı dostluk ve işbirliği imkanlarından azami ölçüde yararlanmaktadır. Bunun bir örneği olarak, Türk Hava Yolları son yıllarda Afrika'ya yönelik uçuşlarını artırarak bu sürece aktif katkı sağladı. Bu çerçevede THY'nin 2007 yılından bu yana Johannesburg'a ve Capetown'a doğrudan sefer düzenlediğini büyük bir gururla ve memnuniyetle ifade ediyorum.

Bütün bu adımlarımızla birlikte artık Türkiye Güney Afrika Cumhuriyeti'ne, İstanbul Capetown'a, Ankara Pretoria'ya, İzmir Johannesburg'a daha da yakınlaşmıştır.''

''Böyle bir dünya yaşanılabilir bir dünya olabilir mi?"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir tarafta gözlerinin önünde çocuğunun eriyip gitmesini izlemekten başka çaresi olmayan, hatta hangi çocuğunun öleceğine karar vermek zorunda kalan kadınlar. Diğer tarafta Batı dünyasının lüks alışveriş merkezlerinde pırlanta sipariş eden bir kadın. Allah aşkına, böyle bir dünya adil bir dünya olabilir mi? Böyle bir dünya yaşanılabilir bir dünya olabilir mi? Böyle bir dünya düzeni insanlık adına sürdürülebilir bir dünya düzeni olabilir mi? İşte o yüzden bu düzene artık 'dur' demenin vakti gelmiştir'' dedi.

Erdoğan, iş adamlarının, yatırımcıların, müteahhitlerin ve muhtelif sivil toplum kuruluşlarının Afrika'nın dört bir yanına gitmelerinin Afrika'ya açılım politikalarının en önemli hedeflerinden biri olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ''Ama bu kadarıyla yetinmiyor. Oralarda yerleşmek suretiyle hem Kıta hakkındaki bilgi birikimimize katkıda bulunmalarını, hem de bulundukları toplumlara ülkemizi, insanımızı ilk elden tanıtmalarını kendilerinden bekliyoruz. Şunu memnuniyetle belirtmek isterim ki; Türk milleti için de Afrika artık uzak bir diyarın adı değil. Günlük hayatının bir parçası haline gelecek kadar kendini yakın hissettiği bir diyarın adıdır. İşte dün akşam gelişimiz buraya 9 saat sürdü. 9 saate buraya indik, demek ki artık yakınlaştık.

Artık aylarla izah edilen tanımlanan bir yolculuk değil, saatlerle tanımlanan bir yolculuktu. Biz Afrika'ya baktığımızda şimdi dostluğu görüyoruz. Somali örneğinde de olduğu gibi biz Afrika halkının sevinciyle mutlu olduğumuz kadar üzüntüsünü ve kederini de paylaşırız. Bizim için Afrika asla mevsimlik bir iş ortağı değil, ebedi bir dosttur. Başta Güney Afrikalı dostlarımız olmak üzere, bu duyguların Kıta genelinde karşılıksız olmadığını görmek inanın bizim için büyük bir bahtiyarlık, büyük bir memnuniyet vesilesidir.''

-''Nefesimiz yettiği kadar''-

Erdoğan, Afrika'nın sorunlarının Türkiye'nin de sorunu olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

''Kıta'nın sorunlarını sadece sahiplenmekle kalmıyor, bu sorunları başta Birleşmiş Milletler ve G-20 olmak üzere uluslararası platformlarda da yüksek sesle dile getirmeye devam ediyoruz. BM 66'ıncı Genel Kurulu toplantıları vesilesiyle bulunduğumuz New York'ta da bildiğiniz gibi Genel Kurula yaptığım hitapta konuşmamın önemli bir kısmını Afrika'ya ayırdım. Açık söylüyorum: Afrika deyince gözünün önünde pırlanta ışıltısı gelenler, bugün Kıta'nın yaşadığı sorunların da en önemli müsebbipleridir. İşte o yüzden dünya Afrika'ya borçludur diyorum. Nasıl ki sıradan bir insan için dahi borcunu ödemek bir ahlak meselesiyse, on yıllar boyunca Afrika'nın kaynaklarını sömürmek suretiyle zenginleşen devletler için de bu bir ahlaki meseledir, öyle olmalıdır.''

Lüks içerisinde yaşayan, israf ederek harcayan, sınırsızca tüketenlerin her bir lokmasında Mogadişu'nun, Nairobi'nin, Adis Ababa'nın topyekun Afrika'nın hakkı olduğunu,ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Bir tarafta gözlerinin önünde çocuğunun eriyip gitmesini izlemekten başka çaresi olmayan, hatta hangi çocuğunun öleceğine karar vermek zorunda kalan kadınlar. Diğer tarafta Batı dünyasının lüks alışveriş merkezlerinde pırlanta sipariş eden bir kadın. Allah aşkına, böyle bir dünya adil bir dünya olabilir mi? Böyle bir dünya yaşanılabilir bir dünya olabilir mi? Böyle bir dünya düzeni insanlık adına sürdürülebilir bir dünya düzeni olabilir mi? İşte o yüzden bu düzene artık 'dur' demenin vakti gelmiştir. Bu düzene 'dur' denecek yer de işte üzerinde bulunduğumuz bu coğrafyadır, Afrika kıtasıdır. Biz, Türkiye olarak Kuzey Afrika ziyaretimizde de Tunus, Mısır Libya ziyaretimizde de BM Genel Kurulunda da Makedonya ziyaretimizde de bu mesajı verdik. Bundan sonra da nefesimiz yettiği kadar dünyanın bütün platformlarında insanlığın aklına ve vicdanına seslenmeye devam edeceğiz.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin gerek ikili düzeyde gerek Afrika düzleminde ve gerekse uluslararası planda birçok başarıya birlikte imza atabileceğine samimiyetle inanıyorum. Şimdi dostluğumuz için o meşhur vuvuzelaları çalmanın tam vaktidir'' dedi.

Erdoğan, Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Kgalema Motlanthe ile Türk ve Güney Afrika İş Forumu'nda yaptığı konuşmada, Afrika ülkelerinin gelişme ve kalkınma çabalarında Güney Afrika'nın ciddi bir önder ve ilham kaynağı konumunda olmasını Türkiye olarak takdirle ve memnuniyetle izlediklerini ifade etti.

''Güney Afrika Cumhuriyeti ile dostluk temelinde gün geçtikçe daha da gelişen ilişkilerimizden de büyük bir güç alıyor, bu işbirliğini daha ileriye taşımak istiyoruz'' diyen Erdoğan, demokratik değerlere dayanan anayasal düzeni ve gelişmiş ekonomisiyle Güney Afrika Cumhuriyetinin Afrika'da bir güven ve istikrar unsuru olduğunu kaydetti.

Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:

''Örneğin, 2010 FIFA Dünya Kupası Güney Afrika'nın kapasite ve potansiyelini çok güzel bir şekilde sergilemiş, ülkeniz tarafından üstlenilmiş mükemmel bir organizasyon olarak hafızalara kazınmıştır. Türkiye de nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliğiyle geniş bir coğrafyada etki alanı olan bir ülkedir. Son 9 yılda hükümetimizin gerçekleştirdiği reformlarla birlikte ülkemizin uluslararası imajı daha da güçlendi. Türkiye istikrar ve güven zemininde kaydettiği gelişmelerle hem dış politikada hem de küresel ekonomide öne çıkan bir ülke oldu. 26. sıradayken, şu anda dünyada en büyük 17. ekonomisi oldu. Türkiye bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 11 büyüme ile dünya birincisi oldu. İkinci çeyreğinde 8,8'le ikinci oldu ilk 6 ay itibariyle 10,2 ile şu anda dünya ikincisi konumunda ekonomik büyüme itibarıyla.

Bu çerçevede, Türkiye ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin gerek ikili düzeyde, gerek Afrika düzleminde ve gerekse uluslararası planda birçok başarıya birlikte imza atabileceğine samimiyetle inanıyorum. Şimdi dostluğumuz için o meşhur vuvuzelaları çalmanın tam vaktidir.

Gerek geçen yıl Güney Afrika Cumhuriyeti Başkan Yardımcısı Sayın Motlanthe'nin ülkemizi ziyaretleri, gerek kendilerinin nazik davetine icabetle ülkenize yaptığım bu ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkilere yeni bir boyut kazandırmıştır. Her iki ziyaret de, ülkelerimiz arasındaki işbirliğini geliştirme kararlılığımızın somut bir nişanesi olmuştur. Bu ziyaretimiz sırasında, ülkelerimiz arasındaki ticari ve ekonomik bağların güçlendirilmesi hedefini bir kez daha güçlü bir şekilde vurguladık.''

-Ekonomik ilişkiler ve anlaşmalar-

Türkiye ile Güney Afrika arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin daha ileriye götürülmesi için hükümetler düzeyinde gerekli tüm adımları attıklarını ve atmaya da devam edeceklerini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ülkelerimiz arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması ve Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması gibi temel belgeleri imzalayarak, bildiğiniz gibi yürürlüğe koyduk. Diğer bir önemli düzenleme olan Yatırımların Karşılıklı Korunması ve Teşviki Anlaşmasını da imzaladık; ancak bu anlaşma henüz onaylanmamıştır. Onay sürecinin bir an önce tamamlanmasını bekliyoruz.

Ülkelerimiz arasında tesis edilen ve ilk kez 2008 yılında toplanan Karma Ekonomik Komisyonun bu yıl içinde yeniden toplanmasında büyük yarar görüyoruz. Ticaret hacmimize baktığımızda; 2007 yılında 3 milyar dolar sınırına yaklaşan ticaretimizin, daha sonra uluslararası finansal krizin etkisiyle düşme eğilimine girdiğini ve 2010 yılında 1.26 milyar dolar civarında gerçekleştiğini görüyoruz.''

Başbakan Erdoğan ortaya çıkan bu tablonun iki mesajının olduğuna işaret ederek ''Birincisi ülkelerimiz arasında harekete geçirilmeyi bekleyen ciddi bir potansiyel bulunuyor. İkincisi ise ticaretimizin dönemsel dalgalanmalardan minimum seviyede etkilenecek şekilde yapılandırılmış, ürün çeşitliliği sağlanmış, sağlam ve kalıcı bir zemine ihtiyacı var'' diye konuştu.

İki ülke özel sektörlerinin dinamizmi devreye sokulduğunda, ikili ticaret hedeflerinin kısa sürede iki üç misline katlanacağına inandığını da ifade eden Erdoğan şunları kaydetti:

''Diğer yandan karşılıklı yatırımlar da hem ikili bağlarımızın daha güçlenmesi, hem de ülkelerimizde refahın arttırılması ve istihdam oluşturulması açısından önemli bir işbirliği alanıdır. Halen Güney Afrika'da yaklaşık 70 Türk firması faaliyet göstermekte, bunların bir kısmı ülkenize yatırım da yapmaktadır. Bazı Güney Afrikalı şirketlerin de Türkiye'ye yönelik yatırım hareketleri bulunduğunu biliyoruz.

Yatırımların karşılıklı artması hem iş dünyalarımızı birbirine yakınlaştıracak, hem de ülkelerimizin ticari bakımdan kendi bölgelerinde sahip oldukları merkezi konumun avantajlarından birbirlerini daha fazla yararlandırmalarının yolunu açacaktır.''

-uluslararası yatırım-

Ayrıca, uluslararası yatırım çekme konusunda Türkiye'nin bu zeminini, bugüne kadar edindiği ciddi deneyimleri, Güney Afrikalı dostlarla paylaşmaya hazır olduklarını vurgulayan Erdoğan, ''İkili ilişkilerimizin daha ileri noktalara taşınmasında mutlaka turizmi değerlendirmeliyiz. Türkiye bu yıl itibarıyla 30 milyonu aşma noktasına gelmiştir. 9 yıl önce 13 milyon turist çekiyordu ülkemiz'' dedi. Olağanüstü güzelliklere sahip olan Güney Afrika'nın bu alandaki başarılı grafiğini takdirle izlediklerini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

''Biz de son yıllarda turizm alanında önemli atılımlar gerçekleştirdik ve dünyanın ilk 10 turizm ülkesi arasında yer aldık. şu anda 7. sıradayız. Deniz turizminin yanı sıra, sağlık, inanç, kültür, kış sporları, mağara, avcılık, yayla ve kongre turizmi gibi birçok turizm alanlarında büyük mesafeler kat ettik. Bunun sonucu olarak, küresel daralmaya rağmen 2010 yılı içinde az önce söylediğim 30 milyonu 2011'de yakalıyoruz. Bu başarı, inanıyorum ki bizlerin müşterek hareket etmemize de katkı sağlayacaktır.''

Başbakan Erdoğan, özellikle karşılıklı turizm hareketlerinin, iki ülke halklarının birbirine daha da yakınlaşmasına vesile olacağına yürekten inandığını belirtti.

''Katılmaktan büyük mutluluk duyduğum bu değerli forumun, ifade ettiğim tüm bu hedeflere ulaşılması yolunda büyük katkılar sağlayacağına eminim'' diyen Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı:

''Özellikle iş adamlarımız arasında yapılacak karşılıklı görüşmeler neticesinde iki ülke arasındaki ticaret hacmini genişletecek somut fırsatlar ortaya çıkacağına inanıyorum. Zira biraz önce de belirttiğim üzere ticarette belirli hedeflerin yakalanması bizatihi o alanın erbabının bu misyonu üstlenmesi ve harekete geçmesiyle mümkün oluyor.

Bizler hükümetler olarak tabiatıyla siz değerli iş adamlarımızın daima yanındayız, yanında olacağız ve onların önündeki engelleri temizlemek suretiyle daha rahat çalışmanın fırsatını hazırlayacağız. Türkiye ile Güney Afrika arasındaki ticari ilişkilerin arzuladığımız seviyeye gelmesi, sizlerin salt kar beklentilerinin ötesine geçen, uzun vadeli ve geniş ufuklu bir perspektifle kuracağınız ilişkiler ve ortaklıklar yoluyla mümkün olacaktır. Esasen bu, bizim gelecek kuşaklara karşı bir sorumluluğumuzdur. Meşhur Afrika atasözünün de işaret ettiği üzere 'Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, onu sadece çocuklarımızdan ödünç aldık'.

Türkiye-Güney Afrika İş Forumu'nun Türkiye için, Güney Afrika Cumhuriyeti için, dostluğumuz için hayırlara vesile olmasını diliyor, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.''

-Motlanthe'nin konuşması-

Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Kgalema Motlanthe de Türkiye'nin Avrupa'ya açılan bir kapı olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, büyük bir ticaret potansiyeli olduğuna işaret eden Motlanthe, şöyle konuştu:

''İki ülke arasındaki işbirlğini geliştirmeliyiz. Güzel imkanlar var. Karşılıklı yararımıza olacak adımlar atmalıyız. İki ülke ihracat ve yatırım alanında işbirliği kurmalıdır. Maden, turizm, ticaret, savunma sanayi gibi alanlar işbirliği için öne çıkıyor. Güney Afrika bir üretim merkezi. Ülkenin açık bir ekonomisi var. Rekabetçi bir sanayi mevcut. Yeraltı kaynaklarımız var. Lojistik sistem güçlü. Mali sistemimiz istikrarlı.

El ele çalışarak Güney Afrika Cumhuriyeti ve Türkiye, ülkelerinin yararına adımlar atabilir. Gümrük vergisi konusunda olanaklar araştırılmalı. Gümrük vergisi konusunda bizim bir şeyler yapmamız lazım. Bu konuya odaklanılması lazım. Bu konuda karşılıklı yararımız için acil çalışmalar yapılmalı. Her türlü sorunu el birliğiyle aşacağımıza inanıyorum.''

-Hisarcıklıoğlu'nun konuşması-

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da yaptığı konuşmada, küresel rekabet haritası yeniden şekillenirken, dünya ekonomisinin ağırlık merkezinin de değiştiğini vurgulayarak, Türkiye ve Güney Afrika gibi yükselen piyasa ekonomileri için yeni fırsatlar doğduğunu söyledi.

Türkiye ve Güney Afrika'nın dünya ekonomisindeki ağırlıklarının giderek arttığını belirten TOBB Başkanı, şöyle konuştu:

''Biz, Türk özel sektörü olarak, ticaretin huzur ve refah getirdiğine inanıyoruz. Bu yüzden dünyanın her bölgesiyle ekonomik ilişkilerimizi arttırmak istiyoruz. Bu çerçevede Afrika kıtasına özel önem veriyoruz. Zira Afrika'nın geleceğine inanıyoruz, ortağımız olarak görüyoruz.

G-20 üyesi iki ülke olarak da daha fazla ekonomik işbirliği yapmamız gerektiğine inanıyorum. Afrika açılımımız sonucunda, Afrika ile karşılıklı ticaret hacmimiz hızla arttı. 2000 yılında 4 milyar dolar olan ticaret hacmimiz 2010 yılı sonunda 16 milyar dolara yükseldi.

Güney Afrika Cumhuriyeti ile de 2010 yılında ticaret hacmimiz 1,2 milyar dolar oldu. Biz daha fazlasını yapabileceğimize inanıyoruz. Vizyonumuzu genişletirsek Afrika ile ticaretimizi kısa vadede 30 milyar dolara çıkartırız inancındayız. Bunun içinse daha fazla karşılıkla ticaret yapmak, dünya pazarında rekabet gücümüzü arttırmak zorundayız. Ekonomik ilişkilerimizi derinleştirmeli ve çeşitlendirilmiş ekonomik ortaklıklar tesis etmeliyiz.''

-Lojistik üs-

İki ülke arasındaki karşılıklı yatırım ilişkilerinin ve iş dünyası arasındaki dinamizmin daha üst seviyelere çıkarılması gerektiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, bugünkü forumda 100'e yakın Güney Afrikalı, 85 de Türk iş adamının bir araya geldiğini ifade etti.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğu, ''İki yükselen piyasa ekonomisi olarak, ekonomilerimizin tamamlayıcı yönlerini bir araya getirerek katma değeri yüksek projeleri hayata geçirebileceğimize inanıyoruz. Türk özel sektörü olarak, aramızdaki ekonomik bağın güçlenmesini ve işbirliği imkanlarının kazan-kazan prensibi ile somut projelere dönüşmesini istiyoruz'' dedi.

İki ülke arasında ticaret ve yatırım imkanlarının arttırılabileceğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, Türk sanayicisinin yurt dışında da başarı öyküsü yaşadığını dile getirdi.

Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:

''Güney Afrika firmaları Türkiye'yi lojistik üs yapabilir. Türkiye'nin çevresinde 3 saatlik uçuş mesafesinde 9 trilyonluk bir pazar var. Gelin siz de Türkiye'nin geleceğinde yer alın. Ancak her iki ülkenin yatırım ve ticaret hacminin artmasında bir engel var. O da serbest ticaret anlaşması. Eğer serbest ticaret anlaşması imzalarsak her iki ülkenin halkı da bundan kazançlı olur. Ticaretin önündeki bu engellerin kaldırılmasını bekliyoruz. Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşmasının da Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından en kısa sürede onaylanmasını bekliyoruz''

-''Ben size uçakta çalarım''-

Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının ardından Güney Afrikalı program sunucusunun ''keşke şu an elimizde vuvuzela olsaydı. Sayın başbakandan çalmasını rica ederdik'' demesi üzerine, Başbakan Erdoğan'a vuvuzela ulaştırıldı. Erdoğan, vuvuzela ile fotoğraf çektirirken, Türk gazetecilere dönerek, ''Ben size uçakta çalarım'' dedi.  


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.