Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Aktif siyaseti özledim

Aktif siyaseti özledim

Köşk’te geçen 4 yılını anlatan Cumhurbaşkanı Gül, siyaseti özlediğini söyledi. Özel hayatıyla ilgili de açıklamalar yapan Gül, kimseye haber vermeden yaptığı Ankara turunu anlattı
 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anadolu Ajansı’na verdiği röportajda, Cumhurbaşkanlığı’nda geçen 4 yılını ve bu süreçteki sosyal yaşamını, Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne getirdiği yenilikleri ve gündelik yaşamına ilişkin merak edilen konuları anlattı. Cumhurbaşkanlığı’nın İstanbul Tarabya’daki Huber Köşkü’nde gerçekleşen söyleşide, siyasetle ilgili önemli açıklamalar yapan Gül, aktif siyaseti özlediğini söyledi.

Siyaset üstü konumdasınız. Siyasetten geldiniz. Aktif siyaseti özlediğiniz oluyor mu?

Tabii samimi konuşmak gerekirse, benim tam 20 senem siyasetin içinde geçti. Full time siyaset oldu yaptığımız siyaset. Ve milletvekili olarak, uzun dönem hem iktidarda hem muhalefette her seviyede. Bakanlık dönemlerim, kısa başbakanlık dönemim, yoğun bir siyasi hayatım oldu. İster istemez insan onu hem özlüyor hem arıyor. Ama tabii ki Cumhurbaşkanı olduktan sonra böyle onurlu bir görev bütün siyasi akımlara, bütün siyasi partilere eşit mesafede durma sorumluluğunu da yüklüyor. Dolayısıyla bu sorumluluğu yerine getirirken, ister istemez insan zorluyor kendisini. Çünkü böyle yoğun bir ortamdan geldikten sonra... Ama buna çok gayret sarf ediyorum. Arkadaşlarım, geldiğim siyasi akım, onlar da gece gündüz hayatımız beraber geçen arkadaşlarım da doğrusu çok büyük özen gösterdiler, çok büyük anlayış gösterdiler gerçekten benim bu görevi yapmamdaki tarafsızlığımı korumama.

Bu dönemle aktif siyaset dönemini kıyasladığınızda ailenize nasıl vakit ayırabiliyorsunuz?

Bu herkes için tabii çok önemli. “İnsan özlüyor” derken, bilfiil siyaseti yapma özleminden ziyade serbestliği özlüyor anlamında bilinmesini isterim. Şöyle ki; Cumhurbaşkanı olarak istediğiniz yere gidemiyorsunuz. Kafanıza estiği an “Haydi şu arkadaşıma uğrayayım, haydi şuraya çıkayım, şurayı gezeyim” diyemiyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı’nın konumu itibariyle kendisini tabii ki kısıtlayan kurallarımız var. Bunları yok göremezsiniz. Bunlar da bir yana, bir yere Cumhurbaşkanı giderken kendi gidemiyor. 2-3 kişiyle de gidemiyor. Siz istemeseniz de sizin haberiniz olmadan bir sürü insan seferber oluyor. Bunun farkına varınca doğrusu rahatsız oluyorsunuz. Bir yere gidecekseniz o sizi adeta gitmemeye teşvik ediyor. Bütün bunlar bu yeni hayatın getirdiği gerçekler.

Aile hayatı söz konusu olunca, böyle bir hayatımın daha erken olmasını arzu ederdim, çünkü çocuklar yok artık. İki oğlum, kızım bizimle beraber değiller. Çocuklar okuyor. Dışarıdalar. Kızım evlendi biliyorsunuz. Şimdi eşimle beraberiz. Bunun getirdiği yeni bir hayat tarzı var. Şüphesiz ki bunun verdiği yeni başka gerçekler var. İnsan daha genç yaşta doğrusu, çocukları küçükken aile hayatını arıyor. O günlerde biz işte tam siyasetin içindeydik. Öyle oldu ki çocuklarımızın büyüdüğünün farkına varmadık.

Bir yurtdışı gezinizde anlatmıştınız. Eşinizle beraber Cumhurbaşkanlığı’ndaki ekibinizi atlatarak, arabayla dışarıya çıkmıştınız. Başka örnekler var mı? Çok istediğinizi de görüyoruz.

Çok arzu ediyorum gerçekten araba sürmeyi. Kendi başıma sürmeyi, dışarıda, önümde arkamda kimse olmadan... Buna benzer yine böyle rahat bir günde, bir ay kadar önceydi, ramazandan önceydi, Ankara’da bir arkadaşım uğradı. Arabasıyla geldi “Haydi beraber gidelim” dedi. Kimseye haber vermedik. Çıktık biraz dolaştık. O, eski arkadaşım Salih Kapusuz’du. Beraber bindik. Gündüz vakti Ankara’nın dışına çıktık, biraz dolaştık.

Gören oldu mu?

Görenler oldu tabii ki. Onlar da tabii memnun oluyor, biz de memnun oluyoruz.

Bu tempo içinde günde kaç saat uyuyorsunuz? Cumhurbaşkanlığı’ndaki alışmanızın dışında, konutunuza geçtiğinizde de uğraştığınız şeyler var. Örneğin mesajlarınıza bakıyorsunuz, sosyal ağ twitter’ı kullanıyorsunuz.

Genellikle Cumhurbaşkanlığı’ndan, ofisten geç dönüyoruz. Bazen saat 8’i geçiyor. Geç vakte kadar çalışıyoruz. Döndükten sonra da tabii ki okumam gereken şeyler oluyor, onları okuyorum. Takip etmem gereken konular oluyor. Maalesef, ne kadar isteseniz de erken uyuma alışkanlığını kaybettik uzun yıllardır. Dolayısıyla çok geç yatıyoruz. Tabii erken kalkıyorsunuz. Dolayısıyla uykuya çok fazla vakit olmuyor. Ama yeteri kadar da tabii uykunuzu almazsanız muhakkak öbür günde işleri gayet dinç ve diri götüremiyorsunuz. O bakımdan yine de dikkat ediyorum.
 

Taraf, 28.08.2011
 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.