Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Başbakan’ın takımı ve borsa

Başbakan’ın takımı ve borsa

Bizim medyada yeni bir kadro açıldı anlaşılan.

“Başbakan’ın gazetecileri” kadrosu.

“Paşa kükredi” gazeteciliğinden, “Recep Tayyip Erdoğan kükredi” gazeteciliğine geçiş yapıyoruz.

Bu “Başbakan’ın gazetecilerine” göre Başbakan Erdoğan ne yaparsa muhteşem yapar. Başbakan’a elleşmeyin, eleştirmeyin, laf söylemeyin.

Erdoğan askerle mi çatıştı, “Dik durdu, askeri geriletti”, Başbakan iki gün sonra aynı askerle mi anlaştı, “Başbakan gereğini yaptı”.

İki gün önce niye çatıştı, iki gün sonra niye anlaştı?

Bu yeni “komuta kademesi” ile Başbakan birlikte çalışacağı için bu kadro “Başbakan’ın takımı” imiş, onun için “yeni kadronun” istediklerini yapması çok doğruymuş.

Daha geçen gün YAŞ toplantısında Başbakan’ın aynı masaya oturduğu “yeni takımından” bir orgeneral için mahkeme “yakalama” kararı çıkarttı.

Çünkü Başbakan’ın bu yeni takımının parçası olan orgeneral, aynı başbakanı devirmek ve aleyhinde kamuoyu oluşturmak için yalanlar yazıp, iftiralar atan internet siteleri kurmuş.

Aferin Başbakan’a, kendine iyi takım seçmiş.

Birlikte masaya oturmasının üstünden üç gün geçmeden “takım arkadaşı” hapishaneye gidiyor.

Ne olacak şimdi?

Başbakan, bir paket sigara alıp “takım arkadaşını” ziyarete mi yollanacak?

Savcının hakkında “tutuklama” isteğinde bulunduğu orgenerali sen “açığa almak” yerine yeni bir göreve atarsan, daha senin imzanın mürekkebi kurumadan atamasına imza attığın adamı tutuklarlar.

Bizim başbakan fazla pragmatik.

Hadi diyelim ki o bir siyasetçidir, suda balık gibi âni manevralarla bir o yana, bir bu yana hamle eder, peki medyaya ne oluyor?

Bizim köşe yazarları da mı pragmatik?

Hep birlikte balık sürüsü gibi Başbakan ne yana dönerse onlar da o yana mı dönecek?

Eğer öyle yaparlarsa, kim Başbakan’a “bir de düz git kardeşim” diyecek?

Kim eleştirecek Başbakan’ı?

Kim “tutarlı” davranmasını isteyecek?

Türkiye değişiyor ama bu değişimi “sistemleştirmeyi” bir türlü beceremiyor.

Bu sistemsiz ve kuralsız değişim içinde bir yerden bir yere kaymak çok kolay, medyanın ciddi ve tutarlı önerilerine, düşmanlıktan değil en iyiyi bulmak isteğinden kaynaklanan eleştirilerine çok ihtiyaç var.

Medya bu rolünden vazgeçerse politikacıların kaygan zeminde savrulmalarını denetleyecek hiçbir güç kalmaz ortada.

Ana muhalefet aklını Ergenekon’a takmış, Ergenekon’un peşine takılmış vaziyette, Başbakan’ı denetleyecek hali yok, tek istediği Ergenekoncularla darbecileri kurtarmak.

BDP, Türkiye’yle ve Türklerle ilişkisini kesmiş sadece bölgesiyle ilgili.

MHP ise Türklüğün yüceliğini anlatmakla meşgul.

Bu şartlarda iktidarın “rota sapmalarını” eleştirecek kim kaldı?

Çok karışık günlerden geçiyoruz.

Bütün dünya çalkalanıyor.

Yeryüzü ekonomisi eğer son anda mucizevî önlemler alınamazsa büyük bir krize yuvarlanacak, Avrupa ülkelerinin ekonomileri kartondan evler gibi devriliyor, Amerika bile sallanıyor.

Bizim borsa altüst.

Dolar fırlamış gidiyor.

Sınırımızdaki Suriye’de bela büyüyor, savaştan söz edenler bile var.

Bu şartlarda herkesin düşüncelerini, görüşlerini, önerilerini dürüstçe söylemesi, fark edebildiği hatalar konusunda uyarılarda bulunması, Türkiye’nin bu boradan en az hasarla geçebilmesine yardımcı olması gerekiyor.

Ne siyaseti, ne de ekonomiyi yerleşik bir sisteme oturtmayı başarabildiğimiz için tehlikeli savrulmalar yaşamamız ihtimal dâhilinde, Başbakan’ın sorunları “gün be gün” duruma göre çözme alışkanlığı küçük sorunların çözümüne yetse de büyük sorunların çözümüne yetmiyor, düğümleniyoruz.

Başbakan’ın medyasının “biz galip geldik, artık istediğimiz gibi saçmalarız, kutsal liderimizin her hatasını alkışlarız” anlayışı bir yarar getirmez kimseye.

Kendilerine benzemeyenleri “gettolara” sürme hayallerinin kibrine ve Başbakan’ın her yaptığını alkışlama dalkavukluğunun rahatlığına kaptırırlarsa kendilerini, hep beraber kaybederiz.

Türkiye, kimsenin “tek başına” galip gelemeyeceği bir ülke, biri kendine benzemeyenleri “mağlup” kendini de “galip” hissetmeye başladığında bilin ki hep birlikte kaybetmeye doğru gidiyoruz.

Ahmet Altan, Taraf

09.08.2011


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.