Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > İktidar seçimde neden başardı?

İktidar seçimde neden başardı?
Büyümenin AKP'ye sağladığı katkı, oy yüzdesinin 6 puanlık dilimi.

İktidar partisinin üçüncü dönem başarısına ‘akıl ve sır’ erdiremeyenler eminim ki çoktur. Ama Chicago Illinois Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali T. Akarca’nın seçmenin davranışına dayalı analizine göre pek de sürpriz yok.
Prof. Akarca’nın dünkü seçimlere ilişkin tahmin ve analizlerinin bulunduğu makale mayıs ayında İktisat İşletme ve Finans dergisinde yayımlanmıştı. Akarca, AKP’nin yüzde 44’lük bir seçim başarısı göstereceğini tahmin ediyordu. Ama işin asıl en ilgi çeken tarafı analizi idi.
Akarca’nın asıl odaklandığı konu tahmin değil, Türkiye’deki seçmen davranışı idi. Seçmen neye göre karar veriyordu? Hangi unsurlar etkili oluyordu? İşte bunu doğru analiz eden, seçim sonuçlarının tahmininde de görece daha başarılı olabilirdi.
Seçimler dün olup bitti. Sonuçları biliyoruz. Ama etkili olan neydi? Prof. Akarca’nın evrensel seçmen davranışını da hesaba katarak yaptığı analizin temel unsurları şöyle:
Birincisi, seçmenin dikkate aldığı zaman dilimi bir yıldan geriye gitmiyor. Son bir yılda ne oluyorsa onlar oy verme davranışında etkili oluyor.
İkincisi, iktidarda olmak, iktidar partisine her seçimde yüzde 7’lik bir ilave katkı sağlıyor. ‘İktidar yıpranmasını’ azaltan bir unsur bu. Daha fazla sesini duyurabilme, yatırım alanlarını geliştirme ve belirleme, kamu istihdamı, sosyal yardım ve transferler, kredi tahsisi gibi olanaklar bir avantaj sağlıyor.
Üçüncüsü, ekonomi kötü ise iktidar partisi oy kaybediyor. Gelirdeki yüzde 1’lik artış, iktidar partisine yüzde 0.7’lik oy getiriyor. Enflasyonda ise yüzde 1’lik düşüş sadece yüzde 0.1’lik bir oy katkısı sağlıyor.
Dördüncüsü, Türkiye’de 2002’den beri seçmenin taraf değiştirme eğilimi devam ediyor. Seçmen, kendi çıkarlarını koruyan ve kendi ideolojik görüşünü temsil ettiğine inandığı partileri destekliyor.
Beşincisi, diğer unsurlar sabit tutulursa seçmen bir önceki seçimde oy verdiği partiyi desteklemeye devam ediyor. Partisinin artık onun dünya görüşünü yansıtmadığını, kendi ekonomik çıkarlarına hizmet etmediğini düşünmeye başladığında parti değiştiriyor.
Altıncısı, bölgelere göre seçmen davranışı incelendiğinde, seçmenlerin birlikte hareket etmeyi sürdürdükleri dikkat çekiyor.
Bu analizin ışığında, 2007’deki yüzde 47’lik orandan 2009’daki yerel seçimlerde yüzde 39’a, sonra da dünkü seçimlerde iktidar partisinin yüzde 50’ye yaklaşması açıklanabilir. Son bir yılda 2009 ekonomik küçülmesinin izleri silindi. Hızlı ekonomik toparlanma umut verdi. Bu analize göre, 2010’daki yüzde 8.9’luk büyümenin AKP’ye sağladığı sandık katkısı, dünkü seçimdeki oy yüzdesinin 6 puanlık dilimi demek. Temeldeki nedenler ne olursa olsun, dünya krize girerken ve de bu kriz hâlâ devam ederken Türkiye’nin hızlı ekonomik toparlanması, seçmenin kendi ekonomik çıkarları odağından bakılırsa iktidar partisinin başarısı olarak tescillenmiş görünüyor. Seçmen, “Düştük ama çıktık, buna bakalım” demiş!

Bu sonuçla yeni ekonomi politikası
İktidar partisinin seçim sonrasındaki yeni ekonomi politikasının rayları Meclis’teki sandalye sayısına bağlı olacaktı. Yeni anayasa tek başına AKP tarafından referanduma gidiyor olsaydı ekonomi politikasının tasarımı da, ‘yeniden sandığa gitme’ koşullarına bağlı olacaktı. Mevcut sorunların çözümü için, daha gevşek bir politika tasarımı söz konusu olabilecekti. 330 sandalyenin altı, yeni anayasanın Meclis’te uzlaşmaya dayalı olmasını gerektireceğinden, ekonomi politikası da ‘yakın zamanda yeniden sandık ufkunu’ daha az olasılıkla dikkate alan bir tasarımda olacak. Daha ‘teknisyen işi’ bir ekonomi politikası, daha sıkı bir maliye politikası, daha bir ‘gereği ne ise o’ politikası söz konusu olabilir. Merkez Bankası’nın, BDDK’nın da daha etkin biçimde politika kararları almaları daha olası. Bu kararların getireceği sıkılaşma ve baskılanmayla görülebilecek borsa düşüşünün yaratacağı kaygılar da siyasal kararlılıkla karşılanabilir.


 

Uğur Gürses, Radikal

13.06.2011


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.