Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Ayşen Uysal: CHP herkesi yakala partisi oluyor

Ayşen Uysal: CHP herkesi yakala partisi oluyor

"CHP, herkesi yakala partisi olmaya çalışıyor. Herkesi yakala partileri, en yüksek oyu almak için tüm ideolojik bagajlarını boşaltan partilerdir. CHP, bu yüzden söylem ve politikalarında gelgitler yaşıyor"

CHP’nin tabanında, örgütünde şu kaygı çok yaygın: “CHP’deki demokratik söylem değişimi, partinin iç dinamikleriyle olmuyor. Dönüşümü, Amerika ve AB dayatıyor. AKP yerine CHP iktidara taşınmak isteniyor”

"Sinan Aygün’ün adaylığı için Kemal Bey bastırdı. Oylamayı reddetti. “Dosyasını inceledim, potansiyel görüyorum” dedi. Seçim sürecinde parti giderlerinin karşılanmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum bunun"

NEDEN AYŞEN UYSAL Aslında bu seçimin en iyi haberi CHP’den geldi. CHP, keskin bir dönüş yaparak, Kürt sorunuyla ilgilenmeye karar verdi. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin Kürt sorununun çözümü için proje geliştirdiğinin işaretini Hakkari mitinginde verdi ve eski CHP’nin asla ağzına almadığı “özerkliği” gündeme getirdi. Basında çıkan haberlere bakılırsa, Kılıçdaroğlu, bugün yapacağı Diyarbakır mitinginde de bölgeyle ilgili barış projesini açıklayacak. Topluma yaydığı kutuplaşma havasıyla uzun bir süredir Türkiye‘nin batısına çekilen ve ulusalcı söylemiyle Tükiye’nin doğusuyla ilişkisini kesen CHP ne oldu da birden bire söylemini değiştirdi, Kürtlere seslenmeye başladı ve Türkiye partisi olmaya karar verdi? CHP’deki bu değişiklik nasıl açıklanmalı? CHP’nin yeni Kürt politikası, klasik CHP seçmeni tarafından nasıl karşılanıyor? İzmir başta olmak üzere ulusalcı taban ne diyor? Ulusalcı taban, CHP’nin değişen politikasına uyum sağlayabilecek mi? Kürt seçmen, CHP’nin yeni politikasına oy verecek mi? CHP, MHP’yle yolunu ayırabilecek mi? CHP’nin MHP’ye oy kaybetmesi mümkün mü? Kürtlere özerklik sözü veren CHP’nin, Ergenekon sanıklarını aday göstermesi, bu yeni tabloda nereye oturuyor? Hangisi gerçek CHP, Haberal’ı ulusal onurumuz ilan eden CHP mi, yoksa çatışmaları bitireceğiz, özerklik getireceğiz diyen CHP mi? AKP, CHP’nin değişen politikalarından nasıl etkileniyor? CHP gerçekten değişmek istiyor mu? Bu seçimlerden sonra CHP nasıl bir parti olacak? Kılıçdaroğlu’nun liderliği sürecek mi? Bütün bu can alıcı konuları, siyasi partiler üzerine çalışan, özellikle de CHP’yi yakından tanıyan, partilerin örgütlerini, iç işleyişlerini araştıran, bu konuda da ‘Particiler” adıyla Oğuz Topak’la birlikte yaptığı araştırması daha yeni İletişim Yayınları’ndan çıkan Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi siyaset bilimci-sosyolog Doç. Dr. Ayşen Uysal’la konuştuk. Doçent Uysal, CHP’nin içinde neler yaşandığını, CHP’nin nereye doğru yol aldığını anlattı.

CHP, söylemini epeyce değiştirdi. Kürt seçmenlere hitap ediyor ve özerklik sözü veriyor. CHP’deki bu değişikliği nasıl açıklıyorsunuz?

CHP, iki kırılma yaşadı. Birincisi, Deniz Baykal’ın mağduru olduğu kaset skandalıydı. CHP, kasetle yeni bir sürece girdi, Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan oldu. İkinci kırılma da, Kılıçdaroğlu’nunun, genel Sekreter Önder Sav’la yolunu ayırmasıyla yaşandı. İkinci kırılma, birincisinden çok daha önemli. Çünkü Kılıçdaroğlu ve ekibi, Baykal’ın en çok eleştirildiği noktalardan yola çıktı ve CHP’nin politikalarıyla ilgili yeni söylemler başlattı. Yani söylemek istediğim şu! CHP’deki bu söylem değişimi, CHP örgütündeki bir dönüşümün sonucu değildir. Bu söylem değişimi Kılıçdaroğlu’na aittir, CHP örgütüne ait değildir.

CHP’nin tepesi, çok uzun zamandır ilgilenmediği Kürtlerle neden şimdi ilgilenmeye başladı peki?

Seçim odaklı, bilinçli yapılıyor bu. Çünkü yeni CHP, herkesi kucaklama çabası içine girdi. CHP’nin oyunu arttırmak için mümkün olduğunca geniş kesimler kapsanmaya çalışılıyor. Bu ülkede Kürt sorununu devre dışı bırakarak oyunuzu arttırmanız ve iktidara yaklaşmanız mümkün değildir. Kaldı ki Baykal dönemine en büyük eleştiri, “CHP’nin Doğu’da tamamen silinmesi ve bir kıyı şeridi partisi” olmasıydı. Diyarbakır’dan Sezgin Tanrıkulu’nun partiye girmesi de CHP’nin bölgede var olma çabası zaten. Aslında CHP, “herkesi yakala partisi” (catch-all party) dediğimiz bir parti modeli uygulamaya çalışıyor bugün. CHP’nin seçim için verdiği reklamlara dikkat edin! “CHP varsa, herkes için var” sloganıyla yola çıkıyor. Partinin yapısını ve anlayışını gerçekten değiştirmeye yönelik adımlar bunlar.

Anlamadım. Seçim öncesinde CHP tam olarak nasıl bir parti olmaya çalışıyor?

Biz herkesi yakala parti modelini aslında yıllardır AKP üzerinden tartıştık. Bu anlayışla devam ederse bundan böyle CHP için de tartışacağız. Dünyada örnekleri var bunun. Herkesi yakala partileri, ulaşabilecekleri en yüksek oy oranlarına ulaşmak için bütün ideolojik bagajlarını boşaltan parti türleridir. CHP, söylem ve politikalarındaki gelgitleri işte biraz da bu yüzden yaşıyor. Kılıçdaroğlu ve ekibi, bir yandan CHP’nin “gerçek sosyal demokrat parti” olacağını söylüyorlar, diğer yandan da herkese hitap eden bir parti olmaya çalışıyorlar. Yani...

Evet...

Bir yandan CHP’ye sosyal demokrat ideoloji yerleştirecekler. Diğer yandan da CHP’yi ideolojik yüklerden kurtaracaklar. Yani, bir yanda CHP’nin söylemlerini herkesi kapsayıcı bir biçimde belirliyorlar, diğer yandan da CHP örgütünü güçsüzleştiriyorlar. Bilinçli bir tercih bu! CHP’de örgütler, Kılıçdaroğlu döneminde bilinçli olarak devre dışı bırakıldı.

Seçim sürecinde CHP örgütünü devre dışı mı bıraktı?

Evet. Hem kurultaylar hem de aday belirleme sürecinde örgüt tamamen etkisiz kılındı. Aslında Türkiye’deki partileri, özellikle de CHP’yi Amerikanlaştırma, Amerikan partilerine benzetme sürecinin de bir sonucu olarak yaşandı bu. Bakın... Amerika’da siyasal partiler birer seçim makinesi gibi işler, partinin işlevi seçim kampanyalarını yürütmektir. Parti örgütleri yoktur ve partiler üyelerden ziyade uzmanlarla çalışır.

Yeni CHP ne yapıyor?

Yeni CHP de kendi örgütünü önemsizleştiren bir anlayışa sahip. Mesela seçime gidilirken bazı taşra yöneticileri görevden alınabildi, bazıları da tamamen etkisizleştirildi. İzmir bunun tipik bir örneği. Kısacası CHP’de örgüt yerine medya, reklam vs. ile siyaset yapma anlayışı öne çıktı. Böyle bir anlayış parasal kaynaklara, işveren çevrelerine bağımlılığı arttırıyor. Aslında şu anda CHP’nin içinde bir gerginlik var. Seçime gidilirken, çalışmayan örgütler ve çalışan bir genel merkez durumu var. Bunu da kendi aralarında söylüyorlar zaten. “Oyları Kemal Bey arttıracak. Buna güvenerek seçimlere gidiyoruz” diyorlar. CHP tamamen, liderin söylemleri üzerinden yürütülen bir politikayla seçimlere gidiyor.

CHP’nin bu yeni Kürt politikası klasik CHP seçmeni tarafından nasıl karşılanıyor?

Özellikle kıyı şeridinden çok ciddi bir tepki görüyor ve daha da görecek. Gittiğim kentlerden biliyorum... Güneye doğru inildikçe, kıyı şeridinde çok tehlikeli ve korkutucu bir Türk-Kürt çatışması yaşanıyor. Mesela Muğla gibi daha küçük yerlerde toplumsal baskı ve ilişkiler bu çatışmayı kolaylaştırıyor. Söylemler, ırkçı boyutlara varıyor. Bu söylemleri birkaç ayda dönüştürmek mümkün değil. CHP tabanını, Kürtlerle ilişkide dönüştürebilmek için uzun süreli uğraş ve mücadele gerekiyor. Çünkü bu taban ulusalcı-milliyetçi bir yapıda ve bu tabanın, Kürtlerle günlük yaşam içinde bir sorunu var. Mesela Kürtlerin günlük yaşamı “bozduğunu” düşünüyorlar ve Kürtlere “suç” atfediyorlar. CHP’nin seçim kampanyasında ise tabandaki bu algıyı dönüştürme yönünde bir çalışma yok. Yukarıdan söylemlerle CHP tabanının dönüşmesi çok zor. Zaten Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın AKP tabanını dönüştürdüğü gibi de dönüştüremez.

Niye?

AKP içinde olduğu gibi bir lidere bağlılık yok. Kılıçdaroğlu’na bağlanma yok CHP’de. Kılıçdaroğlu liderlik misyonunu henüz ortaya koymadı.

İzmirli ulusalcı seçmen CHP politikaları hakkında ne düşünüyor?

İzmir’de insanlar takım tutar gibi CHP’yi tutarlar ve açıkça, “Bizim CHP’li başkanlarımız var. Bunlar çalışmıyorlar, proje üretmiyorlar, kenti geliştirmiyorlar ama ne yapalım bize gene de onlara oy vereceğiz” derler. CHP’nin yeni Kürt politikasına klasik CHP seçmeni tepki gösterse de, gene CHP’ye oy verecek. Çünkü CHP tabanı için en büyük tehlike AKP’dir. Öncelik, AKP tehlikesini uzaklaştırmaktır. Bunun için de CHP’ye sarılma durumu vardır. Ben sosyolog olduğum için insanların ve ortamların gözleminden hareket ediyorum... CHP’de yaşanan değişime...

Ulusalcı taban nasıl bakıyor?

CHP’deki politika değişikliğini, ulusalcı taban demokrasi üzerinden değerlendirmiyor. CHP’nin tabanında, örgütlerinde şu kaygı çok yaygın: Onlara göre, bu değişim, partinin kendi iç dinamikleriyle olmuyor. Bu dönüşüm, Avrupa Birliği ve ABD üzerinden CHP’ye dayatılıyor. CHP bir şekilde iktidara taşınmak isteniyor. Çünkü AKP artık işlevini yerine getiremiyor. Dolayısıyla CHP, bu misyonla dönüştürülüyor. ABD ve AB’nin demokrasi kriterlerine uygun bir CHP yaratılmaya çalışılıyor. Yani CHP, AKP’lileştiriliyor. Yeni CHP denen şey, “CHP’nin AKP’lileştirilmesi” girişimi oluyor. Anlayacağınız ulusalcı seçmen, artık sadece Türkiye’nin değil, CHP’nin de geleceğiyle ilgili kaygı duyuyor. İşte CHP’deki bu dönüşüme, CHP örgütü ve tabanı, seçim sürecinde çalışmayarak direniyor.

CHP, yeni söylemiyle Kürt seçmenlerden oy alabilecek mi peki?

Alamayacak. CHP bölgede oyunu başka bir nedenle arttıracak. Bazı illerde ideolojisine, siyasi duruşuna hiç dikkat etmeden önemli aşiretlerin liderlerini aday gösterdi. CHP’nin o illerdeki yerel dinamiklerden yararlanıp milletvekili çıkarma şansı var.

CHP, Kürtlere taş atan İzmirli kızla Hakkarili Kürt genci hangi politikayla biraraya getirebilecek? Ya da getirebilecek mi?

Bu aşamada getiremez. Herkesi yakalamaya çalışan bir parti anlayışı, Kürt soruna çözüm getirmede başarılı olamaz. Çünkü herkesi yakalamaya çalışan bir parti Hakkâri’de söylediğini İzmir’de, Muğla’da söyleyemez. Nitekim Kemal Bey de bölgede söylediği birçok şeyi Ankara’ya dönünce değiştirmek zorunda kalıyor. Önceki gün yapılan İzmir mitinginde de, Kılıçdaroğlu, Kürt sorunuyla, Kürtlerle ilgili tek kelime etmedi.

İzmir’de Kürt sorunu yok mu?

Olmaz olur mu? Çok büyük bir Kürt sorunu var İzmir’de. İzmir’de büyük bir Kürt nüfusu var ve İzmir kesinlikle Kürtleri dışlıyor. İzmir’in Kürtlerle sorunu var. 1990’larda, İzmir’de ve Batı Anadolu’da Kürt esnaftan mal satın almama, pazarda Kürtlerden alış veriş etmeme çok yaygınlaşmıştı. Bu davranış son birkaç yıldır gene yükselişe geçti. Ama Kılıçdaroğlu son İzmir mitinginde, taş atan İzmirli kızla Hakkarili Kürt genci barıştıracak tek laf etmedi. Sadece, “Hakkari de bizim, İzmir de bizim” diyerek üniter yapıya vurgu yaptı. İzmir mitinginde bir diğer dikkat çekici şey de, Alevilerin partiyi çok sahiplenmesiydi. Bir de mitingde herkesin elinde bayrak şeklinde Kılıçdaroğlu’nun fotoğraflarının olmasıydı. CHP’de böyle bir şey olmazdı, Baykal’ın fotoğrafları elde taşınmazdı.

Peki bu süreçte, CHP’nin MHP’ye oy kaybetmesi mümkün mü?

İzmir’de değil ama bazı yerlerde mümkün. Çünkü CHP ile MHP arasındaki geçişkenlik Baykal’ın son döneminden itibaren çok arttı. Yerel seçimlerde, CHP ve MHP, Balıkesir, Manisa ve Uşak gibi illerde ittifak yaptılar. CHP’nin görece güçsüz olduğu yerlerde CHP, MHP’yi destekledi, MHP’nin görece güçsüz olduğu yerlerde de MHP, CHP’yi destekledi. Kılıçdaroğlu’nun özellikle Kürt meselesiyle ilgili politika ve söylemlerinden rahatsız olanlar, şimdi bazı yerlerde oylarını MHP’ye kaydırabilirler. Ama CHP’nin kemikleşmiş seçmen, oyunu değiştirmez, gene CHP’ye oy verir. Onun oyunu MHP’ye vermesi için CHP’ye çok büyük küskünlük duyması gerekir.

CHP’nin kemikleşmiş seçmeninin oranı nedir?

Küskünlükten dolayı başka partilere kaymanın olduğu Baykal döneminin oy oranlarını düşünürsek, yüzde 15-18 oranındadır bu seçmen.

Kürtlere özerklik sözü veren CHP’nin, Ergenekon sanıklarını aday göstermesini nasıl açıklıyorsunuz?

Ergenekon sanıklarını aday göstermek, CHP’nin özüne aykırı değil. Yıllardır ulusalcı söylemi olan bir parti bu. Ergenekon’un ulusalcılara hitap eden bir yönü var. Ancak buna rağmen parti içinde özellikle Sinan Aygün’ün adaylığı ciddi bir rahatsızlık yarattı, Parti Meclisi’nde tartışma çıktı. Ama Kemal Bey bu tepkileri kendisi bastırdı, oylama yapmayı reddetti ve Sinan Aygün’ü her şeye rağmen aday gösterdi. Kılıçdaroğlu’nu ulusalcı kanat içinde değerlendirmediğimize göre, Ergenekon adayları, sadece ulusalcı kanadın isteklerini yansıtmıyor demek ki.

Kılıçdaroğlu, Ergenekon sanığı olan Aygün konusunda niye ısrarcı oldu sizce?

Aynı soruyu, toplantıda parti meclisi üyeleri de Kemal Bey’e soruyor. “Dosyasını inceledim, potansiyel görüyorum” diyor.

Aygün, CHP’ye oy mu getirecek?

Özellikle seçim sürecinde, partinin giderlerinin karşılanmasıyla yakından ilişkili olduğunu düşünüyorum ben bunun.

Peki hangisi gerçek CHP? Haberal’ı ulusal onurumuz ilan eden CHP mi? Yoksa çatışmaları bitireceğiz, özerklik getireceğiz diyen CHP mi?

Haberal’ı ulusal onurumuz ilan eden CHP gerçek CHP’dir. Kılıçdaroğlu’nun attığı adım çok önemli ama, Kürtlerle ilgili kalıcı politika üretebilmesi için CHP’nin zamana ihtiyaç var. Hem bence CHP, Kürtlere ilişkin söylemini terk edecek. Çünkü CHP’nin içi şu anda kaynıyor. Özellikle Önder Sav ve ekibi, yeni Kürt söylemini muhalefet kozu olarak kullanıyorlar, seçimden sonra daha da kullanacaklar.

Peki MHP, CHP’nin bu politikalarından nasıl etkileniyor?

Tabanını CHP’den ayrıştırmak ve CHP’de bu politikalara tepki duyanların oyunu almak açısından olumlu etkileniyordur. MHP’nin işi kolaylaşacak ve kendi ilkelerine uygun, sert eleştiriler yöneltecek bundan böyle CHP’ye. CHP, Kürt sorunuyla ilgili politikasını ne kadar demokratikleştirirse, CHP ile MHP’nin yolları o kadar ayrılır. Balıkesir gibi Kürt-Türk çatışmasının yoğun olduğu yerlerde CHP’nin oyu bir miktar MHP’ye kayabilir.

AKP, CHP’nin Kürtlere ilgili demokratik politikalarından ve AB’yi destekleyen tutumundan nasıl etkileniyor?

AKP hırçınlaşıyor. Erdoğan’ın söylemi hep sertlik ve kabadayılık üzerine kurulu, böyle bir imaj çiziyor ama özellikle CHP’nin seçim reklamları ve kitapçıkları devreye girdikten sonra Başbakan’ın söylemi daha da sertleşti. AKP’nin işi artık hiç kolay değil.

Niye?

Ona artık bir rakip çıktı. Çünkü CHP de AKP gibi mahalle çalışmaları yapıyor, mahallelerde seçmenle birebir temasa giriyor, seçmenin cenazelerine, düğününe gidiliyor, yoksulluk üzerinden söylem geliştiriliyor. Bu seçimde CHP’nin örgütleri çalışmasa da, milletvekilleri kendi ekipleriyle bu politikayı uyguluyorlar. Aslında CHP, ne yapmış diye AKP’ye bakıyor ve tamamen bir taklit politikası izliyor. Kılıçdaroğlu’nun kendisi de Erdoğan’a bakıyor. Ecevit benzerliğiyle, kasket ve güvercinlerle işe başlamıştı, şimdi yüzünü Erdoğan’a döndü. Artık CHP, seçmenin en ufak hücrelerine bile sızabilmek için AKP’yi model alıyor. Benden de AKP’yle kıyaslamalı bir çalışma istemişlerdi. Bu rekabet, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi için bir avantaj!

CHP kimlerden oy alacak?

Baykal döneminde küstürdüklerini geri döndürebilecek. CHP’nin politikalarından rahatsız olup DSP’ye oy veren kesimleri büyük ölçüde toparlayabilecek. Kılıçdaroğlu, tartışmasız Alevi oylarını silip süpürecek. CHP’ye tabii bir de ulusalcılar oy verecek. DYP kökenlilerin aday gösterilmesine, Demirel’in tavsiyelerine uyulmasına gelince... Merkez sağın oyunu çekebilmek için bu strateji Baykal döneminde çok denendi ve hiç işe yaramadı. Bu seçimde de işe yaramayacak.

CHP gerçekten değişmek istiyor mu?

CHP’nin değişmesini isteyen önemli bir kesim var partide. Kılıçdaroğlu değişim istiyor ama gelgitlerinden sonra değişimin sözcülüğünden değişimin liderliğine geçebilir mi şüpheliyim. Zira sadece seçmende değil, partide kendi ekibi içinde de Kemal Bey’le ilgili bir güven sorunu oluştu ve bu sorun aşılamıyor.

Bu seçimlerden sonra CHP nasıl bir parti olacak?

Seçim havasından çıktığında atalete kapılmazsa ve yeni politikalarını sürdürürse bundan sadece CHP değil, Türkiye’de herkes kazançlı çıkar. Bu durumda CHP, AB’nin desteğini alır ve AB normları, onun tutarlı bir çizgi izlemesini kolaylaştırır. Ve CHP, demokratikleşme yönünde önemli adımlar atan bir parti olur. İşte böyle bir CHP, kesinlikle AKP’yi zorlar.

Eğer CHP yeni politikalarını seçimden sonra sürdürmezse ne olur?

O zaman da, “değişim söylemiyle geldiler hiçbir şey yapmadılar” denecek ve güven sorunu yüzünden, CHP, kemikleşmiş oylarını bile kaybetme riskiyle karşılaşacak.

Peki hem özerklik isteğini destekleyip hem ulusalcı olmak mümkün mü?

Mümkün görünmüyor. Zaten İzmir buna örnek. CHP’nin İzmir’de Kürt adayı yok ve bu Kürtler arasında büyük sıkıntı yaratıyor. Kürtlerin CHP’yi desteklemeyeceği ve yoğun olarak yaşadıkları Karabağlar ilçesinin bağlı olduğu 1. bölgeden CHP’nin bu nedenle beş milletvekilinden fazla çıkarılamayacağı düşünülüyor.

Demirel’in CHP üzerinde nasıl bir etkisi var?

Seçim süreciyle sınırlı, oyları arttırmaya yönelik pragmatik bir etki bu. AKP, 2002’den beri merkez sağın oylarını büyük ölçüde topladı ama son dönemde merkez sağ seçmende kendini bir ortada hissetme durumu oldu. Çünkü AKP iktidarda yıprandıkça merkez sağın da küskünleri oluştu. Şimdi CHP o boşluğu doldurmaya talip oldu. Bursa gibi yerlerde sağ adaylar koyup oyunu genişletmek istedi. Mesela yerel seçimler öncesinde AKP içinde Ülkücülerle Milli Görüşçüler arasında büyük rekabet yaşandı ve bu mücadeleden AKP’nin Kürt politikası nedeniyle Milli Görüşçüler galip çıktı. Ve AKP, Kürt politikasına engel oldukları için Ülkücüleri tasfiye etme gereği duydu. Erdoğan, MHP’nin ve merkez sağın oylarını geri toplamak için şimdi işte milliyetçi söyleme geri döndü ve Kürt politikalarından geri adım attı.

Son çıkan kasetler MHP’den AKP’ye ya da CHP’ye oy kaçmasına neden olabilir mi?

Bence MHP baraj altı kalmayacak. Kasetler oyunu etkilemeyecek. Etkilememesi de Türkiye için hayırlı olur. Çünkü bu kasetler muhafazakarlaşmanın çok tipik bir göstergesi. Erdoğan’ın ahlak bekçisi söylemine seçmen umarım prim vermez. Yoksa bu çok tehlikeli, korkutucu bir şey.

CHP, seçimden sonra AB standardında bir anayasayı destekler mi?

O yönde önemli adımlar atmak zorunda ve atacak. Çünkü böyle bir misyonla yola çıktı ve AB ülkelerinden destek almasının temel nedenlerinden biri de bu. CHP, AB’ye yeşil ışık yaktı ve şu anda onlardan büyük ölçüde destek alıyor. Avrupa’da CHP’ye bakış çok değişti. AKP’den umudu kesince dönebilecekleri tek yer CHP oldu. CHP’deki lider değişimiyle birlikte de bu ilişkinin mekanizmaları açıldı. Sosyalist Enternasyonal’den çıkarmayı düşündükleri CHP’yi, dönüştürmeye karar verdiler. Avrupalı akademisyenlere daha önce AKP’yi eleştiremezdiniz bile. Büyük bir sahiplenme vardı. CHP’yle diyalog kurmayı reddeden Avrupalı akademisyenler bugün CHP’ye çok olumlu bakıyorlar. Zaten şu anda CHP’nin kendisi de, “Üçüncü Yol’u benimseyen Avrupa sosyal demokrasisi” yönünde ciddi bir yapılandırma gerçekleştiriyor.

CHP’nin seçimlerden sonra bölünme ihtimali var mı?

Bu ihtimal çok kuvvetliydi ama giderek zayıfladı. Partide herkes 13 Haziran’ı bekliyor ama genel merkez de tabii önlemini alıyor. Parti içi muhalefetin belini kıracak olan yeni üye kayıtlarını hızla sürdürüyor. Kısacası yıllardır Baykal-Önder Sav ikilisinin yaptığını, bugün Kılıçdaroğlu-Gürsel Tekin ikilisi yapıyor.

Ne yapıyorlar?

Gürsel Tekin örgütten geliyor ve kendine Sav’ı model alıyor. Partide her şey ondan geçiyor. Zaten adayları da Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi belirlediler. CHP içinde muhalefet giderek zayıfladı. CHP’deki iktidara karşı bir gücün çıkıp muhalefet edebilmesi için artık tekrar kaset gibi olağanüstü bir takım gelişmelerin olması gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nun liderliği CHP’de bir süre daha devam edecek...

Taraf, 30.05.2011


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.