Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Başbakan Erdoğan: İlle de roman olsun

Başbakan Erdoğan: İlle de roman olsun

Başbakan Erdoğan AK Parti'ninn grup toplantısında konuştu. Erdoğan konuşmasına karayolları ve havayolları haritalarıyla başladı. Konuşmasında sık sık Roman vatandaşların sorunlarına değinen Erdoğan, Balık Ayhan'a da takılmayı ihmal etmedi. Erdoğan, konuşmasını 'İlle de roman olsun. İster taştan çamurdan olsun. O da Allah kuludur, her kim olursa olsun." diyerek bitirdi. Ayrıca Başbakan Erdoğan toplantı salonuna gelmeden önce grup salonunda gerginlik çıktı. Salonda milletvekili sıralarında oturan ve dışarı çıkmak istemeyen bir vatandaş görevliler tarafından yaka paça salonun dışına çıkarıldı.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları: 

Gördüğünüz gibi artık ülkemize artık gidilmeyen yer kalmadı. Ben burada sadece karayolları ve havayolları haritamızın nasıl değiştiğini gösterdim. Türkiye’ye 160 bin derslik, 80 yeni üniversiteyle üniversite sayımızı 156’ya çıkardık.     

360 DERECE BAKIYORUZ

Bazıları dediler ki. Ne gerek var? Biz böyle bakmıyoruz, 360 derece bakıyoruz ve Hakkari’deki yavrumuzun üniversite okuyabilmek için önünü açıyoruz.  

Niye? Ben okumak için İstanbul Ankara şansını belki yakalayamam ama ilimdeki üniversiteye girebilme şansım var. Bu var. Aynı şekilde Iğdır’da Muş’ta. Şu anda 156 üniversitesiyle 73 milyon nüfusun tüm öğrencilerine hitap eden bir anlayış.

YETER Kİ OKUSUN

Yaklaşık 60 bin artı yatak kapasitesni inşa ettik. Yurtlar olarak söylüyorum. Yeterli mi? Değil. İnşaatlarımız devam ediyor. Türkiye’nin eğitim haritasını da değiştirdik. İstiyoruz ki her yavrumuz okusun. Yeter ki okusun. 

8 yıl önce 45 lira alıyordu üniversite öğrencileri, geçen yıl 200 liraya çıkardık, 120 lira da beslenme yardımı vardı. Bu yıl 240 liraya çıkardık, beslenme yardımını da 150 liraya çıkardık.

MİLLETTEN GELEN MİLLETE GERİ DÖNÜYOR

Yani Türkiye’nin bu ekonomik havuzu güçlendikçe, bilesiniz ki milletten gelen millete geri dönüyor. Hani diyorlar ya yolsuzluk yolsuzluk. Ayıptır ayıp. Eğer olsaydı, siz yaklaşık 12 bin 300 kilometrelik yolları neyle yapacaktınız? Havaalanlarının pistlerini, barajları, derslikleri neyle yapacaktınız?

Bundan önce gelenler, hortumlar o şebekelerin cebinde olduğu için bir şey yapamıyorlardı bu ülkede. Ama şimdi o hortumlar oradan çıktı, üniversitelilerin cebine girdi. 

“AİLELERİN DOKTORU VAR”

Şimdi paletli ambulanslardan tutunuz, ambulans helikopterlere, jetlere varıncaya kadar bu ülkede insanına değer veren bir anlayış iktidara gelmiştir. Artık bu süreç başlamıştır. Aile hekimliğiyle ailemizi biz tanıştırdık. Artık ailelerin kendi doktorları var.

Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan adalet saraylarının dört katı fazlasını biz sadece 8 yılda gerçekleştirdik. Türkiye’de TOKİ eliyle, hani anayasamızda Türkiye demokratik laik sosyal bir hukuk devlet demiyor muyuz? Peki bugüne kadar bu iktidarlar hatırladı mı? Sosyal devlet anlayışıyla ilgili zaten bir adım attığınız zaman hemen ‘oy almak için yapıyorlar’ diyorlar. Biz 470 bin konutun inşaatına devam ediyoruz. bu konutların içerisinde, fakir olan, hiç imkanları olmayanlar için konutlar var, roman vatandaşlarımız için yapılan da var.

“VATANDAŞIMLA BU KONUDA ANLAŞAMIYORUZ”

Türkiye’nin konut haritasını da değiştirdik. Başarılı olduk demiyorum. Niye? Çünkü vatandaşımla bu konuda anlaşamıyoruz. Oturduğu yer ne kadar kötü olursa olsun çıkmak istemiyor. Değiştirelim diyoruz, yok diyor. Bunun için de valilerimize kaymakamlarımıza belediye başkanlarımıza çok görev düşüyor. Şehirlerimizi daha modern hale getireceğiz. İnsanca yaşama erdemine tüm vatandaşlarımızı ulaştırmamız lazım.

Türkiye’nin enerji haritasın da değiştirdik. 8 yıl önce 8 şehrimizde doğalgaz vardı. Şimdi 61 şehrimizde. 81 ilimize de çıkaracağız. Apartmanın en altından kömür taşıma işini bırakalım diyoruz.

Barajlarla, sulama kanallarıyla, Türkiye’nin sulama haritasını da değiştirdik. Tüm bu hizmetlerimiz tüm bu eserlerimiz sayesinde, bugün Türkiye haritası çok daha zengin güçlü. Türkiye’nin karayolları, denizyolları, hava yolları, eğitim sağlık adalet emniyet haritası hızla değişirken, Türkiye’nin sınırları güç kazandı. Türkiye’nin umudu heyecanı arttı. Sadece Türkiye’nin haritasını zenginleştirmekle kalmadık, Türkiye’nin dünyadaki konumunu güçlendirdik.

“EVDE OTURAN ÖLÜR”

Misafirimiz olan roman vatandaşlarımızın bir sözü var. “Evde oturan ölür.”

Balık Ayhan’la bizim söylem dilimiz uyar birbirimize. Biz bir evde oturmadık, veya evde oturmadık. Biz milletin derdiyle yollara düştük. Biz bölgemizin ülkemizin dertleriyle, hak için hukuk için kardeşlik için yollara düştük.

Elbette resmini yapamayacağınız gibi mutluluğu bir haritada gösteremezsiniz. Ama biz kardeşliğin resmini çizmenin mücadelesini de veriyoruz.

Biz birileri gibi Türkiye haritasını farklı renklere boyamanın gayreti içinde değiliz. Tam tersine, farklı renklerin oluşturduğu birliği kavuşturmayı, uyum içinde resmetmenin gayreti içindeyiz.

ÇOK ETNİK UNSUR VAR

Biz etnik, bölgesel, dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik. Ülkemizde bir çok etnik unsur var. Biz bunları zenginlik olarak gördük. Bazıları dalgasını geçiyor varsın geçsin. Ama biz tüm etnik unsurlarıyla, bunlar birer alt kimliktir ve bunları vahdette bunları topluyoruz.

Batı neye sahipse doğu güneydoğu da aynı imkanlara sahip olacak. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Şu anda Güneydoğu’yla Doğu’yla ilgili olarak yatırımlardan bahsetmiyorlar.

RAHATSIZ OLAN AYNAYA BAKSIN

Takıldıkları birkaç konu var. Sadece bunu konuşuyorlar. Çıkın da bunu konuşun. Kültür diyorlar, yaptığımız değişimleri konuşuyorlar mı? Konuşmuyorlar.

Ne dedik? Tek bayrak, tek millet, tek devlet dedik. Bugün yine aynı şeyi söylüyoruz. Kimseyi rahatsız etmemesi lazım. Birileri rahatsız oluyorsa aynaya baksınlar o kadar.

İLKELİ SİYASETTEN YANAYIZ

Özellikle tek millet kavramı, millet kavramına yüklenen farklı anlamlar nedeniyle, bizim ifademizin tam tersine çekilmek isteniyor. Bizim Ak Parti olarak millet kavramı çok açıktır, nettir. Biz millet kavramını, partimizi kurduğumuz günden bu yana 9 yıl öncesinde neredeysek oradayız. Biz dün farklı bugün farklı düşünenlerden değiliz. Biz ilkeli siyasetten yanayız. Bunun mücadelesini veriyoruz.

Biz milleti ortak hedefler idealler arasında toplanmış, ortak bir kaderi paylaşan üst bir kimlik olarak gördüğümüzü her fırsatta ifade ettik.

Saygı duymaya, farklı dil, din ırk ne olursanız olun bunlara saygı duyacaksınız. Millet kapsayıcı bir farktır. Biz yaradılanı yaradandan ötürü severiz.

ROMANLAR BİRİNCİ SINIF VATANDAŞTIR

Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında herkes devlet karşısında birinci sınıftır. Bizim en başından itibaren söylediğimiz de budur. Türkiye her dalında ayrı bir çiçeğin açtığı çok büyük bir çınardır.

Benim roman kardeşim bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır. Ben çocukluğumu onlarla beraber geçirdim. Aynı mahallede büyüdük, beraber yaşadık ve bundan dolayı da rahatım. Ha şu anda oy endişesiyle bu tür bir gayretin içerisinde değilim. Azınlıklar bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır. Çoğunlukta olsa azınlıkta olsa 73 milyonun her bir ferdi birdir ve eşittir.

Biz bu yaklaşımımızı her alanda gösterdik. Biz bu ülkede Musevi vatandaşlarımıza da hiçbir siyasinin yapmadığını yaptık. İlk defa bu noktada gidip hahambaşını ziyaret ettik. Ermeni vatandaşlarımızın patriğini ziyaret etme anlayışını biz ortaya koyduk. Dün Rum patriğini ziyaret etme anlayışını biz ortaya koyduk. Bunlarda bu yok. Bunlar hep oy hesabıyla hareket ederler.

Olağandışı her uygulamayı kademe kademe bu uygulamaları kaldırdık. Bu ülkenin bazı anneleri, çocuklarıyla kendi dillerinde konuşamıyordu. Çok büyük adımlar attık. Anlamsız yasakları kaldırdık.

24 saat Kürtçe, Arapça yayına başladık. Üniversitelerde enstitülerin açılmasının önünü açtık. Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle, Kürt edebiyatının Ahmedi Hani’nin eserini, bugünün de diline çevirerek, Kürtçe olarak bakanlığımız yayınladı. Doğu ve Güneydoğu’da arama yapılacak haberi gelince, gençler müzik kasetlerini korkuyla atıyorlardı. Biz bunlara son verdik.

“DOĞU’YA AYRI, BATI’YA AYRI KONUŞMUYORUZ”

Bakın biz açık söylüyoruz. Ne şiş yansın ne kebap diyenlerden değiliz. Asla olmadık, olmayacağız. Doğu’ya ayrı Batı’ya ayrı bir dille konuşanlardan değiliz. Milli birlik ve kardeşlik projesi iki yıldır tüm boyutlarıyla konuşuluyor. Ama bizim söylediğimiz şudur: Bu projeyi gündelik politik çıkarlardan, bağımsız düşünmediğiniz sürece anlayamaz ve anlamlandıramazsınız dedik.

Birileri çıkıyor, proje tutmadı diyor. Sen zaten başından beri böyle düşünenlerdensin. Biz bunun neticesini alacağız ve göreceğiz. Eğer bu sürece vicdanınızı koymazsanız, hiçbir sonuç alamaz ve anlayamazsınız. Biz bu yola anneler babalar diyerek kardeşlik diyerek çıktık. Ama görüyoruz ki anneler birilerinin umurunda değil onlar seçimde alacakları oya bakıyor. Kardeşlik birilerinin zaten hiç derdi değil onlar istismardan medet umuyor. Biz yapmanın onarmanın telafi etmenin mücadelesi verirken, birileri bozmanın kışkırtmanın mücadelesi veriyoruz.

“BDP SORUNUN VAR ETTİĞİ BİR SİYASİ YAPI”

BDP sorunun var ettiği, sorunun ortaya çıkardığı bir siyasi yapıdır. Dolayısıyla sorunun çözümünden de hazzetmeyecektir. Çünkü sorun çözüldüğü anda biliyor ki oy noktasında bitmiştir. Bunu açık net olarak ortaya çıkmıştır. İstismarın kaybolduğunu gören BDP sorunun çözülmemesi için elinden gelen kışkırtmayı ortaya koymaktadır. BDP’nin yaptığı, süreci bulandıracak adımlar atarak süreci engellemek istediğini göstermiştir.

Bu tavır, annelerin gözyaşından, babaların yürek sızısından, gençlerin kanından rant elde etme çabasıdır. Bu tavır, ülkeye millete maliyeti her ne olursa olsun Ak Parti’yi seçimler öncesinde güya yıpratma tavrıdır.

“BDP KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ DEĞİL”

Ne BDP ne de onların sırtını dayadıkları, benim Kürt vatandaşlarımın temsilcisi değildir. Bakınız doğu ve güneydoğu’yu BDP üzerinden izleyenler yanılırlar. Ben geçen haftaki grup toplantımızda da ifade ettim. Gidin oradaki tablonun ne kadar farklı olduğunu, nasıl huzur ve kardeşlik ikliminin olduğunu yerinde görürsünüz. Bölge çok hızlı gelişiyor. Ben muş ve Bitlis temaslarımın ardından otelcilere bir çağrıda bulundum. Buralardaki potansiyeli de görün dedim. Gidin Doğu’da Güneydoğu Anadolu’da da oteller yapın dedim. Şimdi? Projeler üzerinde çalışmalar başladı. Şu anda turizm yatırımlarında da yarış başladı.

23 gün sonra, 27 Ocak’ta Erzurum, dünyanın en büyük spor organizasyonlarından birine, 25. üniversite kış oyunlarına ev sahipliği yapacak. 5 kıtadan binlerce kişi Erzurum’a akın edecek. Erzurum’a olimpiyatlar için çok büyük yatırımlar kazandırdık. Erzurum değişti, çok daha farklı bir konuma geldi.

Türkiye’nin tamamı değişiyor. 81 vilayetimiz, ilçelerimiz, beldelerimiz değişiyor. 73 milyonun her bir ferdine ulaşmanın çabası içindeyiz. Ardahan’a gideceğiz, Ağrı’ya gideceğiz. Toplu açılış törenlerine katılacağız.

Ben 14 Mart 2010’da İstanbul’da, Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş roman vatandaşlarımla kucaklaştım. Yine o gün orada ben bir roman atasözünü dile getirdim. Menzile giden yol, seni menzilden ayırmaz, yol menzilin bir parçasıdır.

Menzile doğru ilerliyoruz. Aşık Veysel’inkine yakın. Adım adım ilerliyoruz. Sorunları çözerek, geçmişteki hataları telafi ederek, yeni bir kucaklaşmayla ilerliyoruz.

10 Aralık’ta Roman çalıştayını gerçekleştirdik. TOKİ eliyle 10 bin konutun projelendirmesini yaptık. Artık konutlarını da sahiplerine kademe kademe teslim ediyoruz.

Romanların nüfus cüzdanı sorunlarının çözümü amacıyla içişleri bakanlığımız kolaylıklar getirdi. Bugün de buradan roman kardeşlerime

Romanlarına yönelik ayrımcı ifadeler içerip de, 1950 yılından beri varlığını sürdüren düzenlemeyi, 2010 Nisan’da komisyona taşımıştık. Bu düzenlemeyi bugün TBMM’ye getiriyoruz ve inşallah romanları rencide eden bu düzenlemeyi kaldırıyoruz.

“BURADA FRANSA HÜKÜMETİ YOK”

Sizler her şeyin en iyisine layıksınız. Çünkü insansınız. Burada Fransa hükümeti yok. Burada Türkiye Cumhuriyeti var. Onlar Fransa’daki romanlara Fransız kalabilirler. Ama biz kalmayız.

Hepinize kolaylıklar diliyorum ve “İllede roman olsun. İster taştan çamurdan olsun. O da Allah kuludur, her kim olursa olsun.” diyorum.

TUTUKLULUK SÜRESİ MESAJI

Başbakan Tayyip Erdoğan grup konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Erdoğan tutukluluk süreleriyle ilgili bir soruya, “Konu yargının tasarrufunda. Gerekirse yasal düzenleme yapılır” şeklinde cevap verdi.

Hürriyet, 04.01.2011

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.