Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Gül: Fabrika resimlerini de koyun

Gül: Fabrika resimlerini de koyun
Gül Diyarbakır'da konuştu: "Şimdi iki fabrika gezdim. Biri 70 bin metrekare kapalı alana sahip ve yakında açılacak... Bunları çıkartın, gösterin. Gazetecilere, televizyonculara sesleniyorum. Bunlarla çektiğiniz resimleri de koyun. Potansiyel Batı'dan daha büyük."

DİYARBAKIR - Yılbaşını geçirmek üzere geldiği Diyarbakır'da yoğun bir temas trafiğine imza atan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, en kapsamlı mesajlarını Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi'nde (OSB) yaptığı konuşmada verdi.

OSB'de kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:

"Öncelikle şunu söylemek isterim size, hepimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit vatandaşlarıyız. Hepimiz bu büyük milletin mensuplarıyız. Bu büyük milletin zenginliklerini ihtiva eden unsurlar var tabi ki, bunların hepsiyle de övünüyoruz. Ancak hepimiz bir milletiz, babalarınıza ve dedelerinize sorarsanız bu milletin ne olduğunu en iyi bilirler.

Büyük millet olunca tabi ki içerisinde farklılıklar olacaktır. Bu farklılıklar daima zenginlik olarak görülmüştür. Öyle yörelerimiz vardır ki farklı diller konuşur, sosyolojik farklılıkları vardır. Öyle yörelerimiz vardır ki dini farklılıkları vardır. Ama hepsi Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıdır, hepimiz biriz beraberiz. İstediğimiz yere gidebiliriz, istediğimiz yerde iş kurabiliriz. Bursalı, İzmirli, Sivaslı, Trabzonlu buraya gelir, burada iş kurar, burayı sever, burada evlenir ve burada yaşar. Aynı şekilde Batmanlı, Siirtli ve Diyarbakırlı da Türkiye'nin dört bir yanına, nereyi severse oraya gider, orada iş kurar, orada evlenir ve oralıdır. Hepimiz biriz derken bunu söylüyorum. Bu anlayış önce esas olması lazım.

Muhakkakki bu ülkenin sorunları var, hepimizin problemleri var. Sorunları aşmak hepimizin görevidir. Bu farklı farklı tezahür edebilir. Bunların çözümü Türkiye'nin topyekun demokratik standartlarını yükseltilmesidir. Bu sorunların çözümü demokratik standartlara kavuşmaktır. Bu Kürt meselesi olabilir, bu din-devlet ilişkisi olabilir. Bu meseleler farklı farklı ortaya çıkabilir, bunlar bizim meselelerimiz. Bu problemleri ideolojik yapılar, etnik yapılar, mezhep yapıları üzerinde çözmeye kalkarsak ve siyasetle, o zaman şiddet girerse, silah girerse, kan girerse, biz o zaman kendi halkımıza zarar vermeye başlarız. Onun için kesinlikle, silah, şiddet, terör gündemimizin dışında olacak. Vicdani ve insani olarak yanlışları düzeltmek de hepimizin işi olacaktır.

Şu yanlış şunu düzeltmek gerekir, bu yakışmıyor dediğimiz birçok meseleleri -Kürt meselesi için de, başka konular için de- bu açıdan bakmamız ve yapacaklarımızı el birliğiyle yapmamız gerekir. Bundan birkaç sene önce ağza bile alınmayan konular bugün gündemimizin bir parçası haline geliyor. Televizyon yayınları yapılıyor. Bütün bunlar kendimizin dayanışma içerisinde standartlarımızı yükselterek çözeceğimiz konulardır. Ama biz bunları eğer ideolojik, etnik veya mezhep terminolojilerle yapmaya kalkışırsak o zaman bütün milletin içerisinde şüpheler uyanır, o zaman hepimiz birbirimize zarar veririz.

İYİ ŞEYLER OLACAK DEMİŞTİM
Ben iyi şeyler olacak demiştim, iyi şeyler oluyor ancak iyi şeylerin daha çok olması için asla şiddet, terör, kan ve kavganın olmaması gerekir. Bunu burada açıklıkla söylemem gerekir. Bu vatan hepimizindir, senin de benim de onunda. TC vatandaşı olan herkesindir. Hepimiz de birinci sınıf vatandaş olarak devam edeceğiz.

Size bir şey söylemek istiyorum, havaalanından buraya gelene kadar neredeyse her yerde durdum, insanlar yanıma koşarak bana not verdiler, kağıt verdiler. Bazen çok yaşlı bir yaşlı, bazen genç bir kız, bazen bir çocuk verdi. Bu notları açtım, bunların yüzde 99'u diyor ki bana iş bulun, bana ekmek bulun. Yaşlı teyzemiz diyor ki, 'İki evladıma iş bulun.' Genç kız diyor ki, 'Bana iş verin.' Bunların hiç konuşulmaması ve burada sadece siyasetin konuşulması  doğrusu birazcık Diyarbakır'a haksızlık. Hiçbir zaman gerçekleri görmüyorum demiyorum, bunlar bizim gerçeklerimiz, bunları konuşacağız, konuşarak çözeceğiz, yapıcı bir şekilde geleceğe bakacağız.

Ama burada bu nüfus var, burada bu insanlar var. Bu insanlara iş bulmak, aş bulmak var. Bunların hiçbirini konuşmadan sadece siyaset olmaz. Organize Sanayi Bölgesi'nde bile bakın bunları konuşuyoruz. Bir yerde eğer yatırım olmazsa, fabrikalar olmazsa, iş yerleri açılmazsa orada istihdam oluşmaz, iş bulunmaz insanlara. Bir yerde insanların yatırım yapması için de o yerin imajının iyi olması lazım.

DÜN TELEVİZYONDA İZLEDİM...
Dün televizyonda izledim, Dicle Üniversitesi bir anket yapmış. Kente gelen insanlara terminalde sormuş ve herkes çekingen şeyler ifade etmiş. Aynı insanlara giderken yine sormuşlar ve hepsi demiş ki 'Ben buraya bir daha geleceğim, hiç dışarıdan gördüğüm gibi değil bu şehir. Herkes birbirine kardeş, bu şehirde sevgi var, misafirperverlik var, insanları kucaklama var.' Dışarıdan niye sadece kavga  dövüş var gibi gözüksün. Sadece kepenkler kapatılıyor gibi gözüksün, sadece sokaklarda yürüyüş yapılıyor gibi gözüksün. Diyarbakır'ın gerçeği böyle değil. Yatırım ve işin gelebilmesi için Diyarbakır'ın en iyi şekilde gösterilmesi gerekir. Bu hepimizin, en çok da Diyarbakırlıların görevidir. Bu şehre çok yatırım yapılması lazım. Buradan tüm Diyarbakırlılara sesleniyorum, bütün diğer işadamlarına da sesleniyorum. Buranın potansiyeli büyük, tarih boyunca da büyüktü. İpekyolu'nun en büyük kavşaklarından birisi, Ortadoğu'nun en büyük merkezlerinden birisi. Selahattin Eyyübi Diyarbakır'a geldiğinde 1 milyon 40 bin kitap varmış kütüphanelerde, bugünkü kütüphanelerde belki bu kadar kitap yok. Kayıtlı şeyler bunlar. Buralar bir zamanlar Türkiye'nin en güzel caddelerine sahip, en mamur şehirleri. Dolayısıyla çok farklı kültürü, dinamiği olan bir şehir burası.

Türkiye'nin şimdi komşularıyla izlediği dostane ilişkileri dikkate aldığımızda buraya yerli yabancı herkesin koşarak gelip yatırım yapması lazım. Ancak yatırım yapmaya gelecek insanı da şehrin davet etmesi lazım. Davet etmesi için de davetiye göndermesi değil, imajını düzeltmesi gerekiyor.

70 BİN METREKAREYE KURULMUŞ FABRİKAYI GEZDİM
Şimdi buraya geldim, iki fabrika gezdim. Biri 70 bin metrekare kapalı alana sahip ve yakında açılacak... Bunları çıkartın, gösterin. Gazetecilere, televizyonculara sesleniyorum. Bunlarla çektiğiniz resimleri de koyun, sadece siyasi resimleri koymayın. Biraz önce Türkiye'nin en büyük mermer ihracatçısının fabrikasını gezdik, onların da resimlerini koyun. Buranın potansiyeli büyük, herkes buraya gelsin.

Şimdi buraya teşvik veriliyor ama teşvik bile işe yaramıyorsa kendimize bir çeki düzen verip düşünmemiz lazım. Teşvik... Bazı illerle buranın teşviki aynı ama oraların Organize Sanayi Bölgeleri doldu, oralarda yer yok. Düzce'de yer kalmadı, oralar doldu zaten. İnsanlar buraya koşarak gelir, buranın potansiyeli Batı'nın potansiyelinden daha büyük. Buranın hinterlandı tüm Ortadoğu, tüm Mezopotomya. Esas iş, inşaat... Yıkılmış, yakılmış şehirler yapılacak. Oraları kim yapacak, biz yapacağız. Milyarlık ihaleleri Türk firmaları alıyor, sizler alıyorsunuz. Bunlara mal nereden yetişecek, en yakın büyük merkezlerden yetişecek. Buradan gidecek. Bütün bunları da ihmal etmememiz lazım.

HAVAALANI EN KISA ZAMANDA YAPILIYOR
Şüphesiz ki tekrar söylüyorum, Türkiye'nin insani ve vicdani olarak ters gelen şeyleri bunları görmemiz lazım, bunları düzeltelim. Böyle bir ortam var bugün Türkiye'de. Bu ortamı bozmamamız lazım. Hep beraber elbirliği içerisinde Diyarbakır'ı o eski şaşaalı dönemine getirmemiz lazım. Burada Organize Sanayi Bölgesi var, 3 kilometre mesafede buraya demiryolu... Niye olmasın, çok süratli bir şekilde yapılması lazım. Havaalanı... 1 milyon yolcuyu geçtiyse çok süratli bir şekilde yapılması lazım. Memnuniyetle öğrendim ki hükümet talimatları vermiş, en kısa zamanda gerçekleşecek havaalaanı.

UÇAKTAN İNERKEN İNSAN HAYRAN KALIYOR
Uçaktan inerken insan hayran kalıyor, yazın kim bilir nasıl görünür buralar. Her taraf büyük ova, Dicle bütün bereketiyle binlerce yıldır buradan akıp gidiyor. Bu toprakların sulanması maalesef çok gecikilmiş, bu da büyük sorunlarımız. GAP projesi için milyarlarca dolar harcandı, harcanıyor. Ama maalesef hep hatalarımız, ihmal ettiğimiz tarafları var. En önemli alanlarından birisi sulamaydı. GAP projesinde barajlar bitiyor, ondan sonra sulama kanalları yapılmaya çalışılıyor. Bunlar eski Türkiye'nin yanlışları... Zannetmeyin ki sadece Diyarbakır'da böyle, Anadolu'nun en ortasındaki Sivas'ta veya Kayseri'deki barajlar da geçmişte böyle olmuş. Baraj bittikten sonra kanal yapılıyor. Sanki iklimi değiştirmek için, balık üretmek için baraj yapılmış gibi. Bunlar yanlış politikalardı. GAP kanalları çok çok geciktirilmiş büyük projelerdi. Memnuniyetle görüyorum ki son zamanlarda büyük atılım gerçekleşti ve inşallah kısa süre içerisinde tamamlanınca bütün bu arazi sulanacak ve bereketine bereket katacak. Ama bütün bunlar için sizler işadamlarısınız ve sizler Diyarbakırlısınız. Çoğunuz başka yerleri tercih ediyorsunuz, ben sizleri suçlayamam açıkçası. Eğer fabrikanız yakılırsa yeni fabrika açmazsınız. Dozerinizin önüne eğer taş konursa siz öbür dozerinizi getirmezsiniz. Gayet açık.. Diyarbakırlıların bunu görmesi gerekir. Hep beraber el birliği içerisinde bu şehri diriltmemiz gerekir. Yanımızda Antep ve Urfa almış başını gidiyor, Diyarbakır oralardan çok daha eski bir şehir. Bu bölgeye çok yatırım getirmemiz, işsizliği gidermemiz gerekir.

DEVLET HERKESE PARA DAĞITIRSA...
Devletin herkese para dağıtmasıyla insanlar ne zengin olur ne de mutlu olur. Ancak asgari ihtiyacını giderir. Ne olacak, müteşebbisler, işadamları harekete geçecek, koşarak buraya gelecek, yatırım yapacak ve burası tarihteki gibi şaşaalı günlerine dönecek.

Tabi ki şunu da gördüm, aldığım brifinglerde Diyarbakır'ın temel sorunlarının çözüldüğünü öğrendim. İnsanlar böyle düşünmüyor. Bütün vatandaşlarımdan Diyarbakır'ı gelip görmelerini istiyorum. Basın yayın mensuplarından ricam var, Diyarbakır'ı sadece siyasetle gündeme getirmeyin. Büyük potansiyeli gündeme getirin, insanlar çekinmesin, giderken annesinin babasının gözü arkada kalmasın. Nasıl buraya gelen insan 'Yahu buraya bir daha geleceğim, burası böyle değilmiş' diyorsa bunu hepiniz yansıtın lütfen.

İki gün Diyarbakır'da bu açık müzeyi gezeceğim. Surları, iç kaleyi, Ulu Camii'yi gezeceğim. Diyarbakırlılarla kucaklaşmaktan mutluyum.""

ntvmsnbc.com, 30.12.2010

Gül: Kürtçe bilsem konuşurdum
Diyarbakır yolunda uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Gül, "Kürtçe konuşacak mısınız?" sorusuna şu yanıtı verdi: “Bilmiyorum, bilsem niye konuşmayayım?”

DİYARBAKIR - Diyarbakır’a ikinci ziyaretini yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Gül’ün açıklamalarını Ruşen Çakır aktardı.

Ziyaretinin diğer illere yaptığı gezilerden farklı olmadığını ifade eden Abdullah Gül, “2-2.5 ay önce planlanmıştı, son tartışmalarla ilgisi yok” dedi.

Çakır’ın geziyle ilgili beklentileri hatırlatması üzerine Gül, şöyle konuştu: “Sadece beklentilere dayanarak, hareket ederek devlet adamlığı olunmaz.”

Abdullah Gül, Ruşen Çakır’ın “ince denge var” yorumunu ise gülerek onayladı.

Cumhurbaşkanı Gül, “Kürtçe konuşacak mısınız?” sorusuna “Bilmiyorum, bilsem niye konuşmamayım?” diye yanıt verdi.

Ruşen Çakır, Abdullah Gül'ün Diyarbakır gezine çok iyi hazırlandığını söyledi.

Gül, Bejan Matur'un yazdığı kitabı okuduğunu da ifade etti.

ntvmsnbc.com, 30.12.2010

Gül: Resmi dil Türkçe'dir
"İki dil" ve "özerklik" tartışmalarının yaşandığı dönemde Diyarbakır’a giden Cumhurbaşkanı Gül, sevgi gösterisiyle karşılandı. Belediye Başkanı Osman Baydemir'le görüşen Gül, "Resmi dilimiz Türkçe'dir" dedi.

DİYARBAKIR - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, özel uçak ANA ile saat 10.55'te kente geldi.

Cumhurbaşkanı Gül'ü, Diyarbakır Havaalanı'nda Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Salih Zeki Çolak ve öteki yetkililer karşıladı.

Cumhurbaşkanı Gül için havaalanında folklor gösterisi düzenlendi.

Valiliğe gitmek için yola çıkan Gül'ün konvoyuna sevgi gösterisinde bulunuldu. Zılgıtlar çeken bazı vatandaşlar, Cumhurbaşkanı'na gül hediye etti. Bir Diyarbakırlı da Gül'e poşu verdi.

Bu arada, Gül için asılan pankartlarda Kürtçe'nin bulunmadığı, sadece Türkçe'nin yer aldığı görüldü.

Cumhurbaşkanı Gül'ü, valilik önünde toplanan vatandaşlar Türk bayraklarıyla karşıladı.

Gül'e sevgi gösterisinde bulunan vatandaşlar ''Diyarbakır seninle gurur duyuyor'' diyerek tezahürat yaptılar. Cumhurbaşkanı Gül, kendisine gül atan vatandaşları el sallayarak selamladı

Cumhurbaşkanı Gül, daha sonra Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak'ı makamında ziyaret etti.

Toprak, burada Gül'e, içkale surlarını ve Malabadi Köprüsü, Ulu Cami ve şehrin tarihi yerlerini gösteren iki ayrı tablo hediye etti.

GÜL: SORUNLARI YAKINDAN GÖRECEĞİM
Cumhurbaşkın Gül, ''Bu ziyareti bir süre önce planlamıştık. Bugün de ikinci kez Diyarbakır'da olmaktan gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyorum'' diye konuştu.

Abdullah Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Havaalanından itibaren büyük bir coşkuyla, muhabbetle, sevgiyle beni karşılayan bütün Diyarbakırlı vatandaşlarımı ben de sevgiyle, muhabbetle kucaklıyorum ve hepsine çok çok teşekkür ediyorum. Diyarbakır, Türkiye'nin en önemli illerinden birisidir.

Sadece Anadolu'nun değil, tarih boyunca bütün Ortadoğu'nun merkezi olmuş çok büyük bir medeniyet, ticaret ve kültür merkezidir burası... Bugün de aynı şekilde bu önemini devam ettirmektedir.

Şüphesiz ki bütün illerimizin bir kalkınma yarışı içerisinde olduğu bir dönemde Diyarbakır'ın da bir çok meselesi, sorunları vardır. Bütün bunları yakından bir kez daha görmek, bilmek için buradayım. Çok daha yakından buranın sorunlarını göreceğim. Onun için gerçekten çok mutluyum.''

'MESAJ İÇİN DAHA ÇOK FIRSAT OLACAK'
Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin "Bir mesajınız olacak mı?'' demesi üzerine, ''Biliyorsunuz şimdi ayağımızın tozuyla buradayım. Daha birçok fırsatlar olacak, birçok konuşmalar yapacağım. Konuşmalarımda sizin beklediğiniz birçok fikrimi, düşüncelerimi, tartışılan konularla ilgili neler düşündüğümü paylaşacağım'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, valilikten ayrılırken yerel kıyafetli iki çocukla hatıra fotoğrafı çektirdi.

Çocuklar tarafından Cumhurbaşkanı Gül'e çiçekler verildi. Gül, valilikten vatandaşların alkışları arasında uğurlandı.

Ziyarette Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker de hazır bulundu.

Cumhurbaşkanı Gül, valilik ziyaretinin ardından önce Garnizon Komutanlığı'nı ziyaret etti.

'RESMİ DİL TÜRKÇEDİR'
Gül, daha sonra Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne gitti.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın önüne Türkçe ve Kürtçe olarak ''Sayın Cumhurbaşkanımız Hoşgeldiniz'' yazılı pankart asıldı.

Ziyarette Gül'e Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir tarafından Türkçe-Kürtçe sözlük armağan edildi. Osman Baydemir ''Sayın Cumhurbaşkanım, kabul buyurursanız, içtenlikle mutlu olacağım. Güzel Türkçemizin ve güzel Kürtçemizin lügatıdır. Toplam 40 bin kelimelik bir hazineye sahiptir. Takdim etmekten büyük bir şeref duyuyorum'' sözleriyle sözlüğü Gül'e verdi. Gül, hediyeyi alırken ''Verdiğiniz lügatı memnuniyetle aldım. Bu da tabi buranın bir sosyolojik gerçeğidir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Son günlerde çok tartışılıyor. Bunu doğru mecrasında koymak isterim. Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dili Türkçe'dir, bu böyle de devam edecektir. Ayrıca devletin ve kamu kurumlarının dili Türkçe'dir, ortak dilimizdir ama şu da bir gerçektir ki halkımızın içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında farklı farklı dilleri konuşan vatandaşlarımız vardır, yörelerimiz vardır. Burada nasıl Kürtçe konuşuluyorsa, başka yerlerde Arapça konuşan vatandaşlarımız var. Sayıları azalmış bile olsa gayrimüslim vatandaşlarımızın konuştuğu diller var. Bunların hepsi de bizim dilimizdir, hepsi de bizimdir.

Zaten Anayasamızda kültür mirasını korumak diye bir görevimiz de vardır. Bunların bir kısmı kültür mirası, bir kısmı yaşayan miraslardır. Dolayısıyla bu çerçeve içerisinde, bütün olaylara gayet sağlıklı bir şekilde bakmamız gerekir, bütün bunları hep bir zenginlik olarak görmemiz gerekir ve hep beraber gayet olumlu, yapıcı bir şekilde ülkemizi hep beraber daha güçlü hale getirmek, bütün  vatandaşlarımızı her bakımdan daha mutlu hale getirmek için elbirliği içinde çalışmamız gerekir.

Diyarbakır çok önemlidir. Bugün de yine Türkiye'nin her zaman gündemindedir. İnanıyorum ki çok daha fazla gelişecektir, çok daha fazla kalkınacaktır. Her yöremizin kendisine has özellikleri vardır. Türkiye büyük bir ülkedir. Biz büyük bir milletiz. Bu büyük millet içerisinde farklı farklı özelliklerimiz, övündüğümüz zenginliklerimiz vardır. Tüm bu farklılıkları hep zenginlik olarak, tabii ki görmemiz gerekir. O zaman hepimiz çok daha güçlü oluruz.''

Ziyarette Büyükşehir Belediye Başkanı Baydemir Gül'e bir sunum yaptı.

Baydemir sunumda şu noktaların altını çizdi:

''Sayın Cumhurbaşkanım, sizlerin de ifade ettiği gibi, Türkiye'nin en büyük sorunu Kürt sorunudur. Bu sorun mevcut haliyle sadece Kürt vatandaşlarımızı değil, tüm ülke insanını etkilemekte; sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de ipotek altına almaktadır. Artık iyice görülmüştür ki, bu soruna asayiş ve güvenlik perspektifinden yaklaşmak sonuç vermemektedir. Bugüne kadar  yaşadıklarımızda sonucu herkes için ağır olan bir 'isyan ve bastırma'  döngüsü olarak özetlemek mümkündür. Oysa ki sorunun özü, insan ve halk olmaktan kaynaklı hakların kullanılamama sorunudur. Bu bağlamda, Türkiye'nin Kürt sorunu bir Anayasal ve yönetsel demokrasi sorunudur. Çözüm de demokratikleşme, yeni bir Anayasa ve adem-i merkeziyetçi bir siyasi-idari yönetim anlayışıyla mümkündür.''

BAYDEMİR'E ‘GİZLİ AJANDA' UYARISI’
Osman Baydemir'in yaptığı sunumun ardından Gül de görüşlerini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Gül, bölgenin gerçeklerinin olduğunu, bunların inkar edilemeyeceğini, ''Kürt sorununun'' da bunların arasında yer aldığını söyledi.

Bununla birlikte Türkiye'nin başka sorunlarının da bulunduğunu dile getiren Gül'ün, sorunların çözümünün Türkiye'nin standartlarının her alanda en yukarıya çekilmesinden geçtiğini söylediği kaydedildi.

Standartların her alanda yükselmesi halinde sorunların zaten çözüleceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül'ün ''istikametin yapıcı olması'' gerektiğini dile getirdiği ifade edildi.

Görüşmede, Gül'ün ''Gizli gündem ve gizli ajanda çağrıştıracak sözlerden kaçınılması gerektiğini'' vurguladığı belirtildi.

Cumhurbaşkanı Gül'ün Kürt kökenli vatandaşların sadece Güneydoğu'da değil İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde ve Türkiye'nin pek çok yerinde yaşadıklarını anımsattığı, bu vatandaşlara da yansıyabilecek sözlerden, girişimlerden de uzak durulmasının önem taşıdığını dile getirdiği belirtildi.

Abdullah Gül'ün geçmişte bazı hataların yaşandığını, insana ve vicdana ters gelebilecek şeylerden arınılması gerektiğini dile getirdiği, sorunların çözümünün demokrasiden, standartların yükseltilmesinden geçtiğini söylediği ifade edildi.

ntvmsnbc.com, 30.12.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.