Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > 4. restorasyon dönemine girdik

4. restorasyon dönemine girdik

2010’u değerlendiren Davutoğlu Türkiye tarihini dört restorasyon dönemine ayırdı: Şimdi özgürlük ağırlıklı, Avrupa Birliği referanslı dönemdeyiz.

 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 2010 yılının dış politikadaki toplu bir değerlendirmesini yapmak üzere kalabalık bir gazeteci-yazar grubuyla İstanbul Conrad Hotel’de biraraya geldi.

Dört saate yakın süren toplantının off the record kısmından birkaç manşet çıkabilirdi. On the record kısmında öne çıkan ise Dışişleri Bakanlığı’nda bile diplomatların kendisine “hocam” diye hitap etmesine sebep olan Davutoğlu’nun entelektüel ve akademik yönü oldu.

Davutoğlu’nun 2010 yılı değerlendirmesi Mavi Marmara, İsrail, Gazze, İran gibi başlıklar etrafında bütün yıl boyunca içerde ve dışarıda eksilmeyen eksenimiz kayıyor, batıdan kopuyoruz eleştirilerine karşı entelektüel bir cevap olarak tasarlanmıştı. Dış politikadaki bu “endişeli modernist” kaygılar (ki bazı liberaller de içerde olmasa da dışarı da bu endişeli modernlere katılıyor) toplantıda da sorularla ortaya kondu.

Tanzimat’tan bugüne Türkiye tarihindeki tüm dış politika tercihlerine “o dönemin ruhuyla uyumlu” diyerek sahip çıkan Davutoğlu Türkiye tarihini dört restorasyon dönemine ayırdı:

» Birinci Restorasyon Dönemi: 1839 yani Tanzimat’la başlıyor. 1815 Viyana Sistemiyle kurulan yeni Avrupa’ya uyum gösteriyor Osmanlı. Kurumlarını yeniliyor.

» İkinci Restorasyon Dönemi: Cumhuriyet. Barışçıl bir dış politika, ulus devlet inşası, 1934’teki İzmir İktisat Kongresi toplanmasının gösterdiği gibi ekonomide yeni dünyaya uyum çabası esas.

» Üçüncü Restorasyon Dönemi: 1950 ile başlıyor. NATO’ya bağlılık esasına göre şekillenmiş güvenlik ağırlı bir restorasyon dönemi bu. Türkiye çok partili hayata geçiyor.

» Dördüncü Restorasyan Dönemi: Davutoğlu’na göre Türkiye şu anda dördüncü restorasyon dönemini yaşıyor. Bu restorasyon özgürlük ağırlıklı bir restorasyon. Referansı da Avrupa Birliği...

“Bizim geleceğimiz Avrupa’da Avrupa’nın geleceği bizde” diyen Davutoğlu Türkiye’nin anti-emperyalist bir savaş sonucunda kurulduğunu hatırlattı. “Üçüncü dünyacılık olarak algılamayın sakın” diyerek Türkiye’nin doğu ve batıyı, yoksul güneyle zengin kuzeyi biraraya getirdiğini anlattı. Yoksul dünya ile dayanışma mesajları verdi.

Batı ile yaşanan her görüş farklılığı, ABD ile yaşanan her krizin “Batıdan koptuk kopuyoruz”, “Türkiye sınavda” diye yorumlanmasına karşı çıkarken, “Son NATO krizinde yalnız kalan Fransa’da bu “eksenimiz kaydı, batıyoruz” diye mi yorumlandı” diye sordu. Ve önemli bir cümle kurdu: “Ben ve bu hükümet dış politikadan sorumlu olduğu sürece Türkiye cephe ülke olmayacaktır.”

Davutoğlu soru cevap bölümünde ise güncel dış politika başlıklarıyla ilgili önemli mesajlar verdi:

» İSRAİL İLE BARIŞMA İRADEMİZ VAR: İsrail ile barışma irademiz var. Niye ilişkilerin kötü olmasını isteyelim ki. Ama bizde olan barış iradesi karşı tarafta var mı? İsrail’deki yangına uçak gönderme kararını Başbakan’la birlikte iki dakika içinde aldık. Aynı karar İsrail hükümetinde uzun tartışmalara neden olur, Knesset’e takılırdı. İsrail dostuz istemeden oldu deyip özür dilemeli. Bunu düşmanca yapmadığını ortaya koymalı. Nasıl bir komşu diğerinin arabasına çarptıktan sonra özür diler ve hasarı tazmin ederse. Bunu bekliyoruz onlardan.

» NÜKLEER ENERJİYE KISITLAMA GELMESİN: Biz “arabulucu olalım” diye ortaya çıkmadık. Teklif bize ATOM Enerjisi Kurumu Başkanı El Baradey’den geldi. Nükleer silahı olan İran’a karşıyız. Ama İran’ın diğer ülkeler gibi nükleer enerji için teknolojiye sahip olma hakkı var. Batı nükleer yakıtı OPEC’in petrolü kontrol ettiği gibi kontrol etmemeli. Gelişmekte olan ülkelerin nükleer enerjiye ihtiyacı var. Geç kalmış olsak da bizim de var. Hedefimiz batı standartlarında demokrasi, Çin standartlarında üretim. Ama batılı sendikal hakları verdikten sonra Çin gibi düşük ücretlerle işçi çalıştıramazsınız. Maliyeti düşürmenin tek yolu enerjiyi ucuza bulmak. teknolojisine sahip olduktan sonra en ucuzu nükleer enerji.

» ONLAR BİZİM DİASPORAMIZ: Ermenistan’la protokoller meselesinde süreç daha iyi işletilebilirdi. Soykırım tasarısı meselesinde diplomatlarımıza “Artık düşman diaspora anlayışı yok” mesajını ilettim. Bu topraklardan gitmiş insanlar bizim de diasporamızdır. Ama milletimize “soykırım yaptı” dedirtmeyiz. Almanlara haklı olarak bu psikolojik eziklik yüklendi. Sadece Ermenilerin burada toprakları ve malları yok. Osmanlı coğrafyasında vatandaşlarımızın da bıraktıkları malları ve toprakları var.

» ‘NEO-OSMANLI’ OPERASYON: Benim ağzımdan “Ottomon Commenwealth” (Osmanlı Milletler Topluluğu) sözü çıkmadı. Bunu yaynlar Arap dünyasında kırmaya çalıştığımız Osmanlı karşıtlığını tahrik etmeye çalışılıyor. Birileri Araplara “Türkler geri dönüyor” diyerek psikolojik operasyon yapıyor.

 

WikiLeaks-İsrail ilişkisine delil yok

Davutoğlu’nun ne diyeceği en çok merak edilen konulardan biri ABD’li diplomatların kendisini, ‘exceptionally dangerous” “olağanüstü tehlikeli” olarak tanımladıkları WikiLeaks belgeleriyle ilgili ne diyeceğiydi. Davutoğlu, “Wikileaks’in bir ABD komplosu olduğu” iddiaları için “Bir devletin görebileceği en büyük itibar kaybı bu. Bunu bir devlet keni kendine yapar mı” dedi. Hükümet çevrelerinden ve Başbakan’ın danışmanlarından gelen “WikiLeaks İsrail’in bir oyunu” değerlendirmesiyle ilgili ise şöyle konuştu: “Bu değerlendirmeler herhalde açıklanan belgeler içinde neden İsrail yok. Neden Washington’dan sonra ikinci sırada en çok belge Ankara’dan çıktı. Neden Başbakan’ın banka hesabı iddiaları var üzerine söylendi. Ben bu konuda spekülasyon yapmak istemiyorum. Elimizde bunun arkasında İsrail var dedirtecek somut bir veri yok.” Davutoğlu, Clinton’un WikiLeaks’le ilgili özür dilediğini, bunu ABD tarafının onayıyla açıkladığını hatırlattı ve basında çıkan “özür dilenmedi” haberlerine tepki gösterdi.

 

Konya’da Şeb-i Arus diplomasisi

Konya Taşkentli olan Davutoğlu geçen hafta ilk kez Şeb-i Arus törenlerini baştan sona kadar izleyip dünyadan kopmak istemiş. Ama bu dört saat boyunca dünya onun “terk-i diploması” etmesine izin vermemiş. Cep telefonuna önce “Ermeni Lobisi hareketlendi” mesajı düşmüş ve bir dizi görüşme için yerinden kalkmış. Oturduktan sonra bu kez Derviş Eroğlu’nun kalp rahatsızlığı haberi gelmiş. Tekrar yerinden kalkıp Eroğlu’yu Türkiye’ye getirmek için özel bir uçak organize etmiş. Tam yerine oturmuş ki bu kez de telefonun ucunda Clinton’un beklediği haberini ulaştırmış danışmanları.

Taraf, 26.12.2010


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.